Yoldaşı Rojhat Zîlan ile birlikte Ankara’da fedai eylem gerçekleştiren Erdal Şahin, eyleme gitmeden önce yaptığı konuşmada, “PKK kuruluşundan bu yana büyük fedakarlıklarla bu aşamaya gelmiştir. Özgür bir Kurdistan yaratılana dek, Önderlik fiziki özgürlüğüne kavuşana dek bizler de kendimizi feda edeceğiz” mesajını verdi.
Ankara’da Türk İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik 1 Ekim’de Rojhat Zilan ile birlikte fedai eylem gerçekleştiren Erdal Şahin’in eyleme gitmeden önce yaptığı konuşma, Gerilla TV’de yayınlandı.
Kurdistan’da büyük bir savaşın yaşandığını ve bu savaşı herkesin hissetmesi gerektiğini belirten şehit Erdal Şahin, fedai eyleme gitmeden önce şu mesajları veriyor:
Adım, soyadım Hasan Oğuz, hareketteki ismim Erdal Şahin. 1996 yılında Mersin’de dünyaya geldim, aslen Şirnexliyim. Ailem yurtsever bir ailedir, 1990’lı yıllarda devletin koruculuk sistemi ve köy boşaltma politikalarından dolayı Mersin’e göç etmiştir. Mersin’de büyüdüm, yaşamımın çoğu orada geçti. Çocukluğum, harekete katılmam Mersin’de gerçekleşti. Partiyi çocuk yaşta tanıdım çünkü ailem de partiyi tanıyan yurtsever bir aileydi. Neden topraklarımızdan koptuğumuzu biliyorduk. Gerillayı, PKK’yi, Kürt halkının, Kurdistan’ın olduğunu biliyorduk. Ama tam olarak gerçekliği nedir, temeli, amacı nedir bilmiyorduk. Bir sempatimiz vardı, Kürt’tük, Apocu’yduk, biz de gerilla olmak istiyoruz diye büyüdük. Bir dönem gençlik çalışmalarında bulundum. Amcamın ve çevrede tanıdığım insanların gerillaya katılımı beni etkilemişti. Yine şehit arkadaşların cenazelerinin Mersin’e gelmesi insanı düşündürüyordu. Sistem bizi dilimizden, kültürümüzden, gerçekliğimizden uzaklaştırıyordu, biz de ona göre yaşıyorduk fakat şehit cenazesi geldiğinde insan kendisini sorguluyor. Ben de Kürt’üm, o da Kürt, o insan bu kadar büyük bedeller ödüyorsa ben neden yapamayayım, diye düşünüyordum.
Gençlik çalışmalarına katıldıktan sonra partiyi daha iyi tanımaya başladım. Örneğin birçok özel günlerimiz var, 15 Şubat, 9 Ekim gibi birçok kara günlerimiz de var. Bu günleri biliyorduk, Newroz, 15 Ağustos’u kutluyorduk ama anlamını, gerçekliğini, o günlerin nasıl yaratıldığını bilmiyorduk. Mesela 15 Ağustos nasıl ortaya çıktı, gerçekliği nedir bilmiyorduk; sadece 15 Ağustos kutsal bir gündür diye kutluyorduk. Bu günlerin öneminin ne olduğunu bilmiyorduk. Tabii ki daha sonra eğitimlerle bu günlerin ne anlam ifade ettiğini öğreniyorduk. Hep bir gün mutlaka gerillaya katılacağım, Önderliğin askeri olacağım, diyordum.
Gerillaya katıldığım süreçte Rojava savaşı başlamıştı. Bu da katılımımda etkili oldu. 2013 yılının sonunda amcamın oğlu ve bir arkadaşımla birlikte gerillaya katıldık. Nasıl bir yaşam sürdüreceğim, aldığım yükün sorumluluğunu yerine getirebilecek miyim, aileye ne kadar layık olabilirim diye düşünüyordum sürekli. Partinin taleplerine, Önderliğin taleplerine ya da halkın taleplerine nasıl cevap oluruz, halka nasıl özgür bir yaşam yaratabiliriz soruluları vardı kafamda.
Gerillaya katıldıktan sonra önce Heftanîn alanına geldim. Şervan (savaşçı) eğitimi gördüm. Eğitimde bazı sıkıntılar yaşadım çünkü kapitalist bir yaşamdan çıkıp gerçek bir yaşama gelmiştim. Gerçek yaşam partinin, Önderliğin, şehitlerin yarattığı yaşamdır. İnsan buna göre yaşamak istediğinde bu da büyük bir katılımı, büyük bir yaşamı gerektiriyor. Bundan dolayı ilk zamanlar zorluk çektim. Mesela fiziki yönden zorluklar yaşadım çünkü toplumda doğayla yaşamayı bilmiyorduk her zaman betonlar arasındaydık. Şehir yaşamından çıkıp Kurdistan doğasında yaşamak biraz zorlayıcı oldu. Yine yaşanan bazı şeylere anlam veremiyorduk. Çünkü parti gerçekliğini henüz tam olarak bilmiyorduk. Partiyi, parti yaşamını tanıdıktan sonra kapitalist sistemin bize öğrettiklerinden uzaklaşman gerektiğini görüyorsun. Kendimii, yoldaşlarımı, parti yaşamını tanıdıkça en doğru yere geldiğimi, gerçek yaşamın bu olduğunu anladım. Bundan sonra nasıl hareket edeceğim, ne yapacağım, nasıl bir hayat yaşayacağım, nasıl bir misyon yükleneceğim diye düşünmeye başlıyor insan. Bunun da zamanla farkına varıyorsun.
İlk dönemlerde zaten gerillaya katıldım yeter, diye düşünüyor insan ama aslında PKK çok büyük bir deniz. Basit bir yaşamı kabul etmiyor. Bunun sonucunda insan bir yoğunlaşma sürecine giriyor. Mesela fedai arkadaşların yaşamını okuduğumda evet gerillaya katıldım ama şimdiye kadar sıradan bir yaşam sürdürmüşüm diye düşündüm. Bu yüzden fedai arkadaşların, öncü arkadaşların yaşamını daha fazla okumaya, onları daha iyi tanımaya çalıştım. Yaşamları, kişilik özellikleri, talepleri, amaçları, en azından neden katılım sağladılar, hedefleri nedir diye araştırmaya başladım. O arkadaşları tanıdıktan sonra onların takipçisi olmaya karar verdim.
2015 YILINDA HÊZÊN TAYBET’E KATILMA ÖNERİSİNDE BULUNDUM
2015 yılına kadar Heftanîn’deydim. 2015 yılından sonra yoldaşları, partiyi tanıdıkça farklı yoğunlaşmalarım oldu, sıradan bir yaşam istemiyordum. Madem gerilla saflarına gelmiştim, büyük bir sorumluluk almalı, güçlü bir katılım sağlamalıydım. Çünkü bu yaşam zayıf bir kişiliği kabul etmiyordu. Buna göre katılım sağlamalı ve üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeliydim. Bundan dolayı 2015 yılında Hêzên Taybet’e katılma önerisinde bulundum. Hêzên Taybet’e geldiğimde de fedailerin yaşamının nasıl olduğunu gördüm. Partiyi, yoldaşları, Önderlik gerçeğini, şehitler gerçeğini yeni yeni tanıdığımı fark ettim. Aslında Kurdistan gerçekliğini tanıdım diyebilirim. Amacıma göre hareket edeceksem yerimin Hêzên Taybet olduğunu gördüm. Kendime baktığımda, nasıl bir katılım sağladığıma baktığımda çok eksikliklerim vardı. Çünkü dediğim gibi geldiğim yaşamın etkilerinden hala kurtulamamıştım. Denilir ya PKK temizdir, küçük bir lekeyi bile kabul etmez; Hêzên Taybet de öyle bir yerdi. Ben de madem buraya geldim, ona göre bir yoğunlaşma içerisine girmeliyim, dedim. Bu yüzden böyle bir eylem önerisinde bulundum. Hêzên Taybet’e gelmemdeki amaç da buydu.
Fedai eylem önerisini arkadaşlar önce kabul etmediler çünkü kendini feda etmek sadece gidip eylem yapmak değildi her anlamda bu yaşamı kavramalıydık. Yaşamın fedaisi olmalıydık, ben de her zaman bunu gerçekleştirmek istiyordum. Düşüncenle, pratiğinle kendini yaşama feda ettiğinde aslında o düzeye gelmiş oluyorsun. Dediğim gibi fedai eylemini hiçbir zaman sadece kendini patlatma, gidip bir eylem yapma olarak ele almıyoruz. Çünkü bu aslında bizim için zirveye ulaşmaktır. Böyle bir düzeye nasıl gelinir önemli olan o. Ben de her zaman buna göre bir katılım sağlamaya çalıştım. Arkadaşların ilk etapta önerimi kabul etmemelerinin sebebi de henüz o aşamaya gelmememden kaynaklıydı. Çünkü fedai olan kişi önce yaşamda fedai olmalı. Birçok fedai arkadaş tanıdım, bazıları fedai eylem yapmadığı halde öyle bir yaşamı esas alıp hareket ediyorlardı. Bu arkadaşları tanıdıkça yaşamda ne kadar fedai olurum, nasıl buna göre hareket ederim diye gibi sorular sormaya başladım kendime. Madem böyle bir öneride bulundum, ona göre bir yaşamı esas almalıyım.
Dediğim gibi bazı feda arkadaşları tanıdığımda bir bütün olarak kendilerini nasıl adadığını gördüm. O düzeyde birçok arkadaş tanıdık. Mesela son olarak fedai eylem yapan heval Sara ve Rûken ile bir dönem birlikte kaldık. Birebir arkadaşları tanıdım, yaşamlarını, katılımlarını gördüm. O arkadaşlar zaten yaşamlarında fedai olmayı başarmışlardı. Yine heval Zîlan, 1 yıllık bir arkadaştı. Ama fedai düzeyde bir yoğunlaşma, katılım, bilinç, Önderliği anlama düzeyini görünce bir bütün olarak kendisini adadığını, feda ettiğini anlıyor insan. Bu yüzden ben de bu düzeye gelmek istiyordum. Çok ağır bir süreçten geçiyoruz ve bu süreçte yapmamız gerekenler bellidir.
MEDYA SAVUNMA ALANLARI’NDA BÜYÜK BİR DİRENİŞ VAR
2016 yılından bu yana işgalci düşman vahşi bir şekilde Medya Savunma Alanları’na saldırıyor. Hem teknik gücünü hem kimyasal silah kullanıyor. Hareketi ve hareket şahsında Kürt halkını yok etmek istiyor. Bizim de bu saldırılara güçlü bir cevap vermemiz gerekir. Bu düzeyde bir bilince sahibiz. Medya Savunma Alanları’na baktığımızda bir tarafta çok büyük saldırılar var, diğer tarafta ise çok büyük bir direniş var. 7 yıldır özellikle de son 3 yıldır gerillanın düşmana karşı sergilediği direniş dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bu kadar kısıtlı imkanlara rağmen donanımlı bir orduya karşı muazzam bir mücadele veriliyor. PKK bu zamana kadar binlerce kez yok olmayacağını ispatlamıştır. Yani ne kadar büyük saldırılar olursa olsun PKK asla bitmeyecektir. Tüm dünya da PKK’ye karşı olsa yine de bitiremezler. Bu savaş da aslında bunu ispatladı. Bu kadar vahşi saldırılara rağmen gerilla kısıtlı imkanlarla düşmana en büyük cevabı veriyor. Tüneldeki arkadaşların verdiği direniş bizim için esastır. Bu yüzden bizim de bu düzeyde cevap olmamız lazım.
Bakur’a, Rojava’ya baktığımızda halkımıza yönelik büyük saldırılar var. Yine en büyük, en vahşi saldırılar Önderliğimize yapılıyor. Önderlik yıllardır ağır bir tecrit altında. Çünkü Önderlik şahsında hareketi yenilgiye uğratmak istiyorlar. Önderlik nefes almanın dahi zor olduğu bir ortamda yıllardır yaşamını sürdürüyor. Düşmana karşı savaşıyor. Önderlik böyle bir savaş veriyorsa bizim de on katı fazla savaşmamız lazım. Çünkü Önderlik öyle bir yerde düşmana cevap direnişiyle veriyorsa bizim de o düzeyde bir cevap vermemiz gerekir. Önderliğe yönelik tecridi kıralım demiyoruz artık, Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamalıyız, diyoruz. Bu özgürlük de büyük bir savaşla gelişir, büyük bedellerin ödenmesiyle olur. Bundan dolayı üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Halk üzerine düşen bir aşamaya kadar yerine getiriyor ama yetmiyor, zayıf kalıyor. Yine parti de büyük bir direniş sergiliyor, büyük kahramanlıklar yaşanıyor, şehit veriliyor, ağır bedeller ödeniyor ama baktığımızda yine eksik olduğunu görüyoruz. Çünkü bizim için en önemli şey sonuçtur.
ÖNDERLİĞİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMALIYIZ
Hedefimizi sonuca ulaştıracaksak öncelikle Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamalıyız. Önderliğimizin fiziki özgürlüğü sağlanana kadar bu savaşın bir ayağı her zaman eksik olacaktır. Çünkü Önderlik bizi yeniden yarattı, önümüze yeni bir yaşam koydu, bizim de buna göre cevap olmamız gerekir. Bu da büyük bir savaş istiyor, büyük savaş da büyük bedeller gerektiriyor. Hem halk, hem parti olarak her anlamda kendimizi büyük bedeller ödemeye hazır hissettiğimiz zaman özgür bir Kurdistan’a, özgür bir yaşama ulaşabiliriz. Tarihe baktığımızda da 2. dünya savaşında milyonlarca insan özgürlükleri için savaşmış. Hiçbir zaman bedel ödemekten korkmamalıyız. Evet büyük bedeller de ödüyoruz, ödeyeceğiz de.
ÖZGÜR KURDISTAN, ÖZGÜR ÖNDERLİK GERÇEKLEŞENE KADAR KENDİMİZİ FEDA EDECEĞİZ
Medya Savunma Alanları’nda fedai bir savaş yürütüyor. Bu savaş sonucunca artık finale ulaşmalıyız. Bundan dolayı tekrar böyle bir eylem önerisinde bulundum. PKK militanı olarak her zaman eksikliklerimizin olduğunu biliyoruz. Heval Hayri Durmuş’un, ‘Mezarıma bu halka borçludur yazın’ demesi gibi, biz de hep yetersiz kaldığımızı düşünüyoruz. Düşman içinde kendini binlerce kez patlatsan da yeterli değil. Fedai eylem önerim arkadaşlar tarafından bu sefer kabul edildi. Fedai eylem, bizim için bir son ya da kendini öldürme değil yeni bir yaşamın yaratılması içindir. Bizler ölümü esas alan insanlar değiliz yaşama aşık insanlarız. PKK kuruluşundan bu yana büyük bedellerle, fedakarlıklarla bu aşamaya gelmiştir. Özgür bir Kurdistan yaratılana kadar, Önderlik fiziki özgürlüğüne kavuşana kadar bizler de kendimizi feda edeceğiz. PKK gerçekliği budur. Bu yüzden PKK şehitlerin, fedailerin partisidir diyoruz. Bu sonuna kadar da böyle olacaktır.
Halkımız da partiyle gerçekliğini tanıdı. Kürt halkı, Parti çok bedel ödedi. Bundan sonra bu verilen bedeller bir neticeye kavuşturulmalı. Bu netice de büyük bir zafer olmalıdır. Özgür bir halk, özgür bir Kurdistan, özgür bir Önderlik olana kadar nefes almak bile bize haram olmalıdır. Biz de madem toprağımıza, halkımıza, partimize, Önderliğimize bağlıyız, sorumluluk almalı ve bizden ne isteniyorsa yerine getirmeliyiz. Bu süreç ağır bir sorumluluk gerektiriyor. Buna göre hareket etmeliyiz. Partinin kadroları olarak bizler de, Kürt halkı da buna göre katılım sağlamalıdır. Madem Kürt halkına karşı bu kadar büyük bir savaş yaşanıyor; bunu herkesin hissetmesi, yaşaması gerekir. Bu yüzden vereceğimiz cevap da bu düzeyde olmalı. Herkes Kurdistan’da büyük bir savaşın yaşandığını görmeli ve bu savaşı Türkiye’deki herkesin de hissetmesi, yaşaması lazım. Ne zamanki bu savaşı herkes hissederse o zaman bazı değişimler yaşanabilir.
PKK’deki yoldaşlığı gördüğümde, eski yaşamımdaki arkadaşlıklarla PKK’deki yoldaşlık arasında dağlar kadar fark olduğunu gördüm. Çünkü PKK’deki yoldaşlık çok anlamlıdır. PKK’ye gelen herkes yaşamını feda ediyor. Bu da çok kutsal bir şeydir. Ne kadar eksiklikler, yanlışlar olsa da PKK’deki yoldaşlık çok başkadır. Bunu gördüm, yaşadım. Elbette bahsediliyordu ama birebir yaşamak çok farklı bir şey. PKK’yi ayakta tutan da Önderliğin yarattığı bu yoldaşlık anlayışıdır. Düşman PKK’deki yoldaşlığı yok etmek için o kadar özel savaş yürüttü ama yine de başarılı olamadı. Özellikle tasfiyecilik sürecinde partiyi bu şekilde bitirmek istediler fakat amaçlarına ulaşamadılar. Ne olursa olsun PKK’deki yoldaşlık asla bitmeyecektir. Çünkü PKK’deki gerçek yoldaşlığı görüyoruz. Rêber Apo’nun felsefesinin temelinde de PKK’deki yoldaşlık gerçekliği var. Bu yüzden PKK’deki yoldaşlığın bendeki yeri çok başkadır. Çok değerli yoldaşlar tanıdım. Bazıları şehit düştü, bazıları hala yaşıyor. Bana ağır gelen şeylerden biri de şehit yoldaşlarıma cevap olamamak. PKK’deki yaşamımda birçok eksikliklere de düştüm, bazı yoldaşlarımı da üzdüm ama bu da insanın kendini geliştirmesine sebep oluyor.
Yoldaşlarımıza ne kadar layık olduk, bizden isteneni ne kadar yerine getirdik; aslında bizim için bir özeleştiri konusudur. Çünkü bu anlamda eksikliler de yaşadım. Özellikle kadın arkadaşlara karşı bazı eksikliklere düştüm. 12 bin yıllık zihniyetten bahsediyoruz, kimse ben bu zihniyetten etkilenmedim diyemez. Toplum kadınlara nasıl yaklaşıyorsa biz de başlangıçta öyle yaklaşıyorduk. Kadın yaşamdır, yaşam kadındır diyoruz ama buna karşı yaklaşımlarımıza baktığımızda bu gerçekliği tam olarak görmemişiz. Bu yüzden bir özeleştiri veriyorsak öncelikle kadın arkadaşlara vermemiz gerekiyor. Gerçekleştireceğimiz eylem yeterli olmasa da bizim için bir özeleştiridir. Ancak eylemimizle arkadaşlarımıza cevap olabiliriz. Önderliğin paradigmasında kadın özgürlüğü var, bu paradigmayı esas alan bizler de buna ne kadar cevap olabildik diye düşünmeliyiz. Bunu da ancak amaçlarımıza, hedeflerimize ulaşarak başarabiliriz. Bu yüzden yapacağımız eylem de kadın arkadaşlara bir özeleştirimizdir.
EYLEMİMİZİN BAŞARIYA ULAŞMASI BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR
Bir yoldaşımla birlikte eyleme gidiyoruz. Bunun heyecanı da, coşkusu da çok fazla. Örgütümüz bize bu fırsatı verdiği için kendimizi çok şanslı görüyoruz. Madem elimize böyle bir şans geçti, o zaman bizim de buna büyük bir cevap vermemiz gerekir. PKK’de şehit olmak bir son değildir, bizim için de her şey yeni başlıyor. Bu yüzden yaşadığımız coşku, heyecan bizim için çok kutsal, çok büyüktür. Örgüt bize böyle bir şans verdi, bizim de bu saatten sonra verilen emeklere layık olmamız lazım. Bu eylemi yapsak bile hala eksikliklerimizin olduğunu farkındayız. Çünkü PKK gerçekliği budur, binlerce kez kendini patlatsan da eksik kalır. Bu yüzden biz de elimizden ne geliyorsa yapmalı ve düşmana en üst düzeyde cevap vermeliyiz. Kendimizi düşmanın beyninde, yüreğinde patlatmalıyız. Bu süreç bizden bunu istiyor, bizim de buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Birçok arkadaşın da bu yönde talepleri, önerileri oluyor.
Aslında her şey zamanında güzeldir. Zamanı geldiğinde sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Bizim için de zamanı gelmişti, aslında geç bile kaldı. Örgüt önerimi kabul edene dek birkaç yıldır bunun yoğunlaşmasını da sağladım ama biz de geç kaldığımızın farkındayız. Şu an eyleme gidiyoruz. Bu eylem bizim için çok anlamlı, çok kutsaldır. Bu yüzden eylemimizin başarıya ulaşması bizim için çok önemlidir. Her zaman başarıyı temel alıyoruz. Bu yüzden üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Süreç bizden bunu istiyor. Dediğim gibi yapacağımız eylem bizim öz eleştirimizdir. İnanıyorum ki bizden sonra da bu düzeyde düşmana cevap verilecektir. PKK gerçekliği budur. Her zaman fedai çizgisinde savaşmaya devam edecektir. Bizim için de esas olan budur.
DÜŞMAN HİÇBİR ZAMAN PKK’Yİ BİTİREMEYECEKTİR
Son olarak yoldaşlarıma öz eleştiri vermek istiyorum. Bütün yoldaşlarım bilmelidir ki; bu eyleme giderken onların hayallerini de taşıyoruz. Onlarca, yüzlerce arkadaş bu hayalle yaşıyor. Bizler de bu hayali gerçekleştirmeye gidiyoruz. Yoldaşlarımızın da böyle düşünmesi lazım. Bizler de böyle bir sorumlulukla hareket ediyoruz. Özgür bir Önderlik ve Kurdistan hayaliyle eylemimizi yapmaya gidiyoruz. Bu yüzden bunun mutluluğunu yaşamak da benim için çok kutsaldır. Bu eylemimizle özellikle şehit arkadaşlarımıza cevap olabilmemiz çok önemlidir. Yükümüzün ne kadar ağır olduğunun da farkındayız. Bu yüzden tereddütsüz bir şekilde üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz. İddiamız budur. Başarıdan başka bir şeyi kabul etmeyeceğiz. Madem bu savaşı zaferle sonlandıracağız diyoruz, o zaman cevabımız da o düzeyde olmalı. Bizim için bu eylem zafer eylemidir. Bu şekilde ele alıyoruz. Sorumluluğu çok fazla, bu yüzden neticesi de çok büyük olacaktır.
Düşmanın saldırılarına karşı cevabımız da bu düzeyde olmalıdır. Biz de buna göre hareket ediyoruz. Heval Çiyager’in dediği gibi ‘Sonu muhteşem olacak.’ Son olarak heval Sara, heval Rûken fedai bir eylem gerçekleştirdi. Bizler de onların ardıllarıyız. Düşman şunu çok iyi bilsin ki PKK’yi hiçbir zaman bitiremeyecektir. PKK büyük bir tarihtir, hiçbir zaman bitmeyecektir. Heval Sara’nın dediği gibi PKK tarihini kendi yazıyor. Biz de bu tarihin bir parçası oluyoruz. Bundan dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bu süreçte bizden istenen her bedeli ödemeye hazırız. Bizler tarihimizi büyük başarılarla, büyük bir zaferle yazmak istiyoruz. Buna göre katılım sağlamalı ve hareket etmeliyiz. Özellikle işgalci devlet bunu çok iyi bilmelidir; en güçlü teknikle de saldırsa, her türlü silahı da kullansa bizim de cevabımız her zaman böyle olacaktır. Bütün yoldaşlarıma başarılar diliyorum, zafer bizim olacaktır. Bizim için tek yol zaferdir bundan başka bir yol kabul etmiyoruz. Sonuç başarı olacaktır. Arkadaşlarımız da bunun farkında ve buna göre savaşıyorlar. Ne zorluk yaşasak da bu zorlukların sonucu zafer ve başarı olacaktır.