Şerik: 14 Temmuz bayrağı dalgalanıyor

“14 Temmuz’un bayrağı, zafere ulaşana kadar elden ele geçecek ve hiçbir zaman da yere düşmeyecek. Bugün o bayrak Heftanin’de gerillanın elinde dalgalanıyor.”

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, 38. yıl dönümünde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’ni ve yansımalarını değerlendirdi.

14 Temmuz şehitlerini anarak, kişiliklerini ve bıraktıkları mesajları hatırlatan Cemal Şerik, şunları söyledi: “Kemal Pir, ‘yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum’ diyordu. Yaşamı öyleydi. Ölecek kadar sevdiği yaşam için yaşamını verdi. Mehmet Hayri Durmuş, ‘mezarımın taşına borçlu yazın’ demişti ama halkı için en çok çalışanlardandı, büyük mücadele edenlerdendi, yaşamının her anını o mücadeleye adayanlardandı. Halkı için yapabileceklerini en büyük fedakârlıkları göstererek yerine getirmişti fakat ona rağmen ‘mezarımın taşına borçlu yazın’ demişti. Bu, onda mücadeledeki kararlılık ve halka sürekli hizmet etme tutkusunun en büyük ifadesiydi. Akif Yılmaz, yaşamını sürekli devrim için adayan, o mücadele içerisinde tutsak düşen, tutsaklık koşullarında da görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için sürekli mücadele eden bir yoldaştı. Ali Çiçek, devrimin kızıl yıldızı olarak kabul edildi. Genç yaşlarda mücadele saflarında yer aldı. Yaşı gençti ama yürüttüğü çalışmalar büyüktü. Çok aktif bir mücadelenin sahibi oldu. 

15 AĞUSTOS’DA BORÇLARI ÖDEME FIRSATI

Önder Apo, 14 Temmuz şehitlerinin mesajını aldı. Öncesinde Mazlum Doğan yoldaş ‘sesimizi duyurun’ demişti. Mücadele için artık zamanın geldiğini söylemişti. Önder Apo, Mazlum Doğan’dan aldığı o mesajı, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu şehitlerinin vermiş olduğu mesajla gerçek anlamda yerine getirmek için harekete geçti. 14 Temmuz’u bu anlamda yaşatanda dağda gerilla oldu. 15 Ağustos 1984’teki gerillanın büyük eylemi de 114 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişçilerinin bırakmış olduğu mirası dağlarda yaşatmak anlamına geldi. Kemal Pir’in ‘yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz’ belirlemesi, Hayri yoldaşın ‘mezarımın taşına borçlu yazın’ mesajı, aslında 15 Ağustos büyük gerilla hamlemizde gerçek anlamına kavuşmuş oldu. Yaşam uğruna sadece ölünecek kadar sevilmedi, yaşam uğruna da büyük mücadelelerin verilmesi gerektiği gerçeği 15 Ağustos’la birlikte gerçek anlamına kavuştu. Yine 15 Ağustos’la o güne kadar halkımıza olan borçlarımızı ödeme fırsatı ortaya çıktı. Bu yönüyle de gerçek anlamda borçların ödeneceği bir dönem haline geldi. On binlerden oluşan şehitler ordusu da 14 Temmuz’un açtığı yoldan bizi bu günlere getiren bir mücadelenin sahibidir.”

14 TEMMUZ’UN AÇTIĞI YOLDA YÜRÜDÜLER

14 Temmuz direnişçilerinin açtığı yolda ilerleyen şehitlere, devrimci-militan kişiliklere de dikkat çeken Şerik, şöyle devam etti: “Bu mücadele gerçekliğimiz içerisinde de büyük şehitler veriyoruz. 27 Mayıs günü Kasım yoldaşı alçakla bir saldırı sonucu kaybettik. Aslında kaybettik demek yanlış, yaptıklarıyla tarihe mal oldu. Yürüyen mücadelenin de öncüleri arasında yer aldı. Mücadelede ölümsüzleşti. Mücadelede gerçek anlamda rolünü oynayacak bir düzeyde mücadele bayrağını da yoldaşlarına devretti. O açıdan kaybettik demek doğru değil aslında ‘mücadele içerisinde yaşayarak anıtlaştı, anıtlaşarak da yaşamaya devam ediyor’ belirlemesi daha doğru. Yine Helmet yoldaşın şehadetinin birinci yıl dönümünü geçtiğimiz günlerde karşıladık. O da gelişen mücadele içerisinde 14 Temmuz’un açtığı yolda yürüyen, gelişen mücadelenin büyük şehitlerindendi. Şehadete ulaşan tüm yoldaşlarımız bu anlamda 14 Temmuz’un açtığı yolda mücadele bayrağını bir bayrak yarışı misali elden ele ulaştıran yoldaşlar oldular.”

İNSANLARA NEFES OLDU

14 Temmuz’un 12 Eylül koşullarında; sömürgeci soykırım saldırılarının zirveye ulaştığı, bir karabasan gibi çöktüğü bir dönemde gerçekleştiğinin altını çizen Şerik, şunları ifade etti: “O koşullarda insanlar adeta nefes alamaz hale getirilmişlerdi. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, nefes alamaz hale gelen o insanların nefes almasını sağlayan bir direniş olmuştu. Halkın nefes alması kendi toplumsal gerçekliğine sahip çıkması kendi değerlerine sahip çıkması anlamına gelmişti. Ki bu da 12 Eylül faşizminin yok etmek istediği Kürdistan toplumsallığını, Türkiye’deki devrimci demokratik yükselişi, bilincini yeniden harekete geçirme koşulları yarattı. O koşullar arasında Kürdistan toplumsallığının gerilla mücadelesi içerisinde hayat bulması, doğal olarak Kürdistan toplumsallığı içerisinde o güne kadar bilinmeyen ya da üzeri örtülerek görülmesi engellenen birçok değerin ortaya çıkmasına neden oldu. Aynı şekilde Türkiye devrimci hareketleri açısından da 12 Eylül’ün o baskısı karşısında devrimci çözüm, devrimci yaklaşım nedir onun yolunu gösterdi.

YAŞAMLARININ AMENTÜSÜ HALİNE GETİRDİLER

İşte 14 Temmuz’un açtığı yolda ilerleyen şehitlerimiz de yeni değerlerin yaratılmasında önemli rol oynadılar. Kasım ve Helmet arkadaş da böylesine önemli rol oynayan arkadaşlarımızdandı. Gerilla mücadelesine sadece sömürgeci soykırım sisteminin askeri olarak Kürdistan’da yenilgiye uğratılması boyutunda yaklaşmadılar. Elbette her iki yoldaş gerillaydı, komutanlık yaptılar, savaştılar, düşmana karşı savaştan bir an bile tereddüt etmediler ama onların düşmana karşı savaşımı sadece bu yönüyle sınırlı kalmadı. Kürdistan toplumunun, Kürdistan tarihinin derinliklerine inerek o derinlikler içerisinde bugüne ulaşmamızın da önemli mücadelesini yürüttüler. Aslında Önder Apo’nun ‘tarih günümüzde, biz tarihin derinliklerinde gizliyiz’ belirlemesini, kendi yaşamlarının adeta amentüsü haline getirdiler. Bu doğrultuda yapmış oldukları çalışmalarla da bilinç aydınlanmasında çok önemli rol oynadılar. Kasım ve Helmet arkadaşların bilinç aydınlanmasındaki rolleri, normal bilim insanlarının var olan bir bilgiyi ortaya çıkarması gibi değildi. Onlar devrimcilerdi, devrimci bilinç insanlarıydı. Devrimci bilinç insanı olarak da ortaya çıkardıkları gerçeklikleri, temsile kavuşturabilecek mücadelenin sahibi oldular. Şunu söylemek mümkün; Kasım ve Helmet arkadaş tarih araştırmalarıyla tarihin derinliklerine indi, toplum gerçekliğini çok daha yakından gördüler. Toplum gerçeğinin çok yakından görünmesi onlarda filizlendi. Aslında Kürdistan tarihinin Kürt toplumsallığının filizlendiği kişilikler haline gelerek bunun da tüm topluma taşırılmasında önemli rol üstlendiler. Önemli sorumluluklar, görevler üstlendiler. Tarih içerisinde kendi kökleriyle buluşması yine o kökler üzerindeki filizlenme yeni bir insanın yaratılması anlamına geliyor. Bunların farkına varan bir insanın kendisini yeniden doğmuş olarak görmesine imkân sunuyor. Aslında Kasım ve Helmet arkadaşlar o tarih bilinci içerisinde, o toplumsal gerçeklik içerisinde yeniden bir doğuşu yaşayarak mücadelenin en aktif şekilde yürütücüleri haline geldiler. Bu mücadeleyi yürüttükleri koşullarda herhangi sıradan bir dönem değildi. Aslında bir nevi 14 Temmuz’a benzer bir süreçte şehadete ulaştılar. Nasıl 14 Temmuz direnişçileri bu anlamda birer fedaiyse Kasım ve Helmet arkadaşlar da bugünün koşullarında yürüttükleri mücadele gerçekliği içerisinde öylesine bir fedai duruşun sahibi oldular. Bu gerçekliği çok iyi anlamak gerekiyor.”

ÖZGÜRLÜK GERİLLASI HER YERDEDİR

AKP-MHP faşizminin de 12 Eylül sürecinden farklı olmadığını, 12 Eylül faşizminin güncellenmiş hali olduğunu belirten Şerik, şöyle konuştu: “Bahçeli- Erdoğan da Kenan Evren’in bugünkü karakterlerinin temsil ettiği kişiliklerdir. 12 Eylül’ün felsefesi Türk-İslam senteziydi. O düşünce yapısı şimdi Erdoğan’da, Bahçeli’de somutlaşmıştır. 12 Eylül döneminde de Süleyman Soylu gibi saldıranlar çoktu ama 14 Temmuz direnişçileri onlara ne olduklarını ve sonlarının geldiğini gösteren somut bir tutum ortaya koydu. Günümüz koşullarında da benzer süreçler yaşanıyor ama daha farklı yönler de var. Bugün dev gibi bir PKK ve özgürlük gerillası var. Özgürlük gerillası, Kürdistan dağlarına, Türkiye’nin önemli merkezlerine, dağlarına yerleşmiş durumda. Güçlü toplumsal hareketler var, toplumsal bilinç var ve gerillanın yarattığı güvence altında bu toplumsal bilinç, toplumsal hareketlenme AKP-MHP faşizminin tüm baskılarına rağmen ‘biz varız’ diyor, mücadeleleri devam ediyor. Büyük kazanımlar, mücadele sonucu elde edilen mevziler var. Gerilla güçlüdür, halk ve toplum, AKP-MHP faşizmine karşı bir direniş halindedir.”

BAYRAK DALGALANMAYA DEVAM EDECEK

PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “İşte bugün gerillanın Heftanin’de geliştirmiş olduğu mücadele, bütün bu gerçekliğin ifadesidir. Tüm baskılara rağmen halkın mücadelede ısrarlı olduğunu göstermesi bunun bir ifadesidir. Bu, yaşayan şehit gerçekliğidir. Yaşanan şehadetlere halkın gösterdiği sahiplenmedir. Bu sahiplenmede daha yüksek bir mücadeleyle kendisini daha ileri bir aşamaya taşıracaktır. 14 Temmuz, 12 Eylül’e vurulan ciddi bir darbeydi ama o bir mücadele bayrağının daha yükseklerde dalgalanması anlamına gelmişti. 14 Temmuz’un mücadele bayrağı, 15 Ağustos’ta dağlarda dalgalanmaya devam etti. Bugüne kadarki yükselen mücadele içerisinde de bayrak yarışı misali elden ele dolaşarak günümüze kadar ulaştı. Kasım ve Helmet arkadaşlar da bu bayrak yarışının öncü neferleri arasında yerini aldı. Bayrak yarışı misali yürütülen mücadele, bundan sonra da devam edecek, zafere ulaşana kadar da o bayrak elden ele geçecek ve hiçbir zaman da yere düşmeyecek. Bugün o bayrak Heftanin’de gerillanın elinde dalgalanıyor. Şehirlerde AKP-MHP faşizmine karşı halkın biriken öfkesinde dalgalanıyor ve bundan sonra da dalgalanmaya devam edecek.”