Şêx Abdurrahim ve 17 Kürt savaşçı

Şêx Saîd’in küçük kardeşi Şêx Abdurrahim, 20 Temmuz 1937’de Bin Xetê (Rojava) alanında beraberinde 17 savaşçı ile Dersim direnişine katılmak için yola çıkar. Bismil ovasında bir ihbar sonucu arkadaşları ile yakılarak katledilir.

Şêx Abdurrahim, 1925’te Şêx Said direnişinin yenilgisi üzerine Maden, Xarpêt, Pîran, Çêrmûg ve Licê dağlarında savaşçıları organize edip direnişini sürdürür. Bin Xetê’ye (Rojava) geçene kadar (1935) Kurdistan dağlarında sayısız eylemlere imza atar. Rojavayê Kurdistan’a gittikten sonra orada Kürt siyasi çevrelerle yakın ilişki ve çalışmalarda bulunur. Yürüttüğü çalışmalardan dolayı sık sık Fransa’nın baskılarına maruz kalır. Türk devletinin 1937’de Dersim’e yönelik soykırım saldırılarına başlaması üzerine yanında 17 tecrübeli savaşçı ile Bakurê Kurdistan’a geçer. Amacı, Türk devletinin Dersim’e saldırılarına karşı Amed ve Xarpêt kırsalında yeni bir cephe açmaktır. Şêx Abdurrahim ve arkadaşları, aralarına sızan ve Türk ordusunda görevli bir yüzbaşının ihbarı sonucu 20 Temmuz 1937’de Bismil ovasında yakılarak katledilir.

ŞÊX SAÎD’İN EN KÜÇÜK KARDEŞİ

Şêx Saîd’in en küçük kardeşi olan Şêx Abdurrahim, 13 Şubat’ta Piran’da ayaklanmanın patlak vermesiyle yanındaki savaşçılar ile Erxenî, Maden, Çêrmûg ve Xarpêt'in Amed ile olan sınırında kontrolü sağlar. Alanda kontrolü sağladıktan sonra Şêx Saîd tarafından Siwêreg cephesine gitmesi emredilir. Şêx Saîd, Suriye üzerinden Riha'ya giriş yapacak Türk askerlerinin yolunu kesmek için çare arar. Siwêregli Şêx Eyüb'ün çabaları sonucu oluşan cepheyi güçlendirmek için kardeşi Şêx Abdurrahim’i oraya takviye için göndermeyi planlamıştı. Beraberindeki savaşçılarla birlikte Siwêreg-Riha hattına doğru yola çıkan Şêx Abdurrahim, Amed’e yönelik saldırı için güçlerini Amed ve Siwêreg arasında tutar. Planlamanın dışında gelişen Amed saldırısı ve Şêx Eyüb’ün büyük bir talihsizlikle esir düşmesi, savaşın bundan sonraki gidişatını da değiştirir. Şêx Abdurrahim, Amed saldırısı üzerinde yürütülen tartışmaların sonuçlanmasını bekler. Amed saldırısının başarısız olması sonucu Riha-Mêrdîn hattından gelen Türk askerlerine ve işbirlikçi aşiret milislerine karşı az sayıdaki kuvvetiyle karşı koyar. Ovada günlerce çatışarak kırsal alana çekilir.

KANLI VE ZORLU YOLCULUK

Şêx Saîd’in İran’a geçme kararı ardından Botiyan aşireti lideri Amê Faro ve diğer bölge liderleri ile direnişin sürdürülmesi için çabalar. Bir yandan dağılan kuvvetleri toparlamaya çalışırken, diğer yandan da kırsal alandaki askerlere karşı eylemler düzenler. Şêx Saîd’in yakalanması ve artan askeri saldırılar karşısında teslim olmayan ve direnen Kürt savaşçılar, Suriye’ye geçmeye karar verir. Erzirom, Xarpêt ve Çewlîg dağlarında teslim olmayan ve direnen savaşçılar, gruplar halinde çatışarak, Suriye sınırına ulaşmaya çalışır. Cephaneleri tükenen, hareket alanları daralan savaşçılar, çözüm olarak Suriye’ye geçmeyi düşünür. Bu illerde çatışarak Amed kırsalına varan savaşçı grupları, burada Şêx Abdurrahim grubu ile birleşir. Kürt savaşçıların bu yolculuğu kanlı ve zorlu geçer. Günlerce alanda yaşanan çatışmalara Türk savaş uçakları da dahil olur. Gruplar halinde çatışa çatışa Rojava’ya varır. 

TEKRAR BAKUR’A GEÇER

Kısa bir dönem kalan Şêx Abdurrahim, yanındaki az sayıdaki savaşçı grubu ile tekrar Bakurê Kurdistan dağlarına geçer. Amed’in Licê, Erxenî, Pîran, Çêrmûg ve Xarpêt’in Maden-Palo dağlarında yanına topladığı savaşçılarla direnmeyi sürdürür. Hareketli askeri birliklere yönelik eylemler düzenler. Dağlarda kalabalık aşiret milisleri ve Türk ordusunun saldırılarına maruz kalır. Şêx Abdurrahim’e Türk ordusunun bu kadar saldırı düzenlemesinin bir nedeni de Amed kırsalında maden arama çalışmalarının engellenmesiydi. Özellikle Maden’de bakır çıkarma ve maden arama çalışmaları uzun dönem Şêx Abdurrahim grubu tarafından engellenir. Ailesi ve kaldığı çevrelerden alınan bilgilere göre; Şêx Abdurrahim, Türk devletinin Kurdistan’daki yeraltı kaynaklarını kullanmaması için büyük bir hassasiyete sahiptir. Şêx Abdurrahim, Maden ilçesindeki bakır çıkarma ve yükleme için kurulan tesisi havaya uçurur. Bölgedeki ağaların hakimiyetinde olan tüm şantiyelerin anahtarlarını toplayarak uzun dönem maden çıkarılmasını engeller.

GÜVENMEMEKTE HAKLIYDI, YENİDEN DİRENİŞE GEÇTİ

Türk devletinin 1928’de çıkardığı genel aftan sürgün veya kaçak olan birçok Kürt lider ve savaşçı yararlanır. Şêx Saîd’in kardeşleri ve çocukları da aynı aftan yararlanıp memleketlerine döner. Şêx Abdurrahim de bu aftan yararlanır. Pîran yerine Palo’da bulunan Sirin köyüne yerleşir. Türk devletine güvenmediği için evini her türlü askeri baskına karşı korunaklı hale getirir. Sürekli yanında bir grup savaşçı ile köyünde yaşar. Türk devletinin merkezi yerlere davetini, yetkililerin görüşme taleplerini de reddeder. Kısa zaman sonra aftan yararlanan Şêx Saîd’in tüm ailesi de dahil bütün aileler sürgüne gönderilir. Bunu tahmin eden Şêx Abdurrahim, köyünü her türden baskına göre hazırlar. Türk askerleri, bölgedeki milisleri de alarak bir şafak vakti Sirin köyünü basar. Hazırlıklı olan Şêx Abdurrahim ve grubu, baskına karşılık verir ve çatışma yaşanır. Çatışmada bölgenin meşhur ihbarcıları ve milis başı olan Mehmet Ali ile Kara Ali öldürülür. Askerler bozguna uğrar, birçok milis de Şêx Abdurrahim grubu tarafından esir alınır. Sirin köyü baskını ve yaşanan çatışmanın ardından Şêx Abdurrahim’in ikinci direnişi başlar. Şêx Abdurrahim, birkaç ay süren sakin yaşamından sonra tekrar dağlara çekilip eylemlerine devam eder. Bu direnişi esnasında en dikkat çeken eylemleri ise Kurdistan’daki coğrafyanın talan edilmesine karşı eylemleridir.

BİR KEZ DAHA ROJAVA’YA GEÇER

Başına ödül konulan ve tüm ailesi esir edilerek sürgüne gönderilen Şêx Abdurrahim, uzun süre dağlarda eylemlerine devam eder. Daha sonra ikinci defa Rojava’ya gitmeye karar verir. Yanında bulunan birkaç arkadaşı ile Rojava’ya geçer. Qamişlo’da kısa bir dönem kaldıktan sonra Şam’a geçerek, Kürt siyasetçi ve Edebiyatçı Celadet Mîr Bedirxan ile komşu olur. Burada yürüttüğü siyasi faaliyetlerden dolayı sürekli Fransa’nın baskılarına maruz kalır. Fransız yetkililer, onu sürekli Türkiye’ye teslim etmekle tehdit eder. Türk devletin ısrarları sonucu sürekli takip altında yaşamak zorunda kalır.

İSTİHBARATÇI YÜZBAŞI ZİYA’NIN SIZMASI

Türk devleti, istihbarat faaliyetleriyle Şêx Abdurrahim’i sıkı bir şekilde takibe alır. Şêx Abdurrahim ise arkadaşları vasıtasıyla Bakurê  Kurdistan ile sürekli temas halindedir. Tekrar bir direniş ağını örgütlemek için aşiret liderlerine mektuplar gönderir. Eski savaşçılarla ilişkilenir. Kuryeler vasıtasıyla Bakur’la sürekli irtibat halindedir. Gizlilik içinde çalışmalarını sürdürürken, Rojava’ya sığınan ve Türk ordusunda ‘yüzbaşı’ olan Malatya Kürtlerinden Ziya ile tanışır.

Yüzbaşı Ziya, Türk ordusunda görevliyken Kürtlere karşı haksızlıklara dayanmadığı için kaçtığını anlatarak, herkesi ikna eder. Rojava’ya geçmeden önce sınır bölgelerinde Türk karakollarına saldırdığı efsanesi yayılır. Bu efsane Türk askerleri tarafından da bilinçli bir şekilde köpürtülür. Yaptığı saldırı sonucu birkaç askeri yaraladığı gibi haberler, Rojava’da da duyulur. Yüzbaşı, Rojava’da tanıştığı kişiler vasıtası ile Şêx Abdurrahim’in yanına gitmek istediğini söyler ancak arkadaşları güvenmedikleri için Şam’a götürmez. Şêx Abdurrahim’e önemli bilgiler vereceğini ısrarla iddia eder. Bu ısrarları sonucu 6 ay sonra Şêx Abdurrahim’in yanına götürülür. Şam’da bir dönem Şêx Abdurrahim’in yanında kalır.

CELADET MÎR BEDIRXAN UYARIR

Şêx Abdurrahim ile görüşen Celadet Mîr Bedirxan, yüzbaşı Ziya’nın hikayesine inanmadığını belirterek, gönderilmesini talep eder. Celadet Mîr Bedirxan, bu konuda Şêx Abdurrahim’i ısrarla uyarır. Şêx Abdurrahim’in güvenini kazanan Ziya, tüm çalışmalarda yer alır.

DERSİM İÇİN YENİ BİR CEPHE

Dersim’de 1937’de başlayan çatışmalar, sürgünde yaşayan Kürtler arasında da heyecan yaratır. Dersim’i rahatlatmak için yeni cephelerin kurulması için çalışmalar başlar. Xoybûn’un organizesinde yürütülen bu tartışmalarda Şêx Abdurrahim’in Xarpêt ve Amed kırsalında yeni bir cephe kurma çalışmaları hızlandırılır. Şêx Abdurrahim, daha önce Türk ordusu ile çatışma tecrübesine sahip kişilerden bir grup oluşturur. Bu savaşçılar arasında daha önce Osmanlı dönemin de subay olarak askerlik yapan kişilerde vardır. Yüzbaşı Ziya ile 20 kişilik bir grup hazırdır. Ülkeye dönmeden önce Celadet Mîr Bedirxan ısrarla Şeyh Abdurrahim’i yüzbaşı Ziya konusunda dikkatli olması için uyarır. Ancak Şêx Abdurrahim, yeni bir savaşı sürdürmek için yüzbaşı Ziya’nın tecrübesinden faydalanacağını aktarır.

İSİMLERİ TESPİT EDİLENLER

Şêx Abdurrahim komutasındaki gruptan isimleri tespit edilenler: Hesen Axayê Palo, Bukarkî ailesinden Şêx Misbah, Cemîlê Seyda (Lice), Xalitê Şerîf (Lice), Abdulsamet (Lice), Mihemedê Xetê (Lice), Serres Baxistanî, Hecî Teyip (Lice), yüzbaşı Hüseyin (Mardin), yüzbaşı Ali (Mardin), Silheddîn (Seyitxanê Usuvê Seydo’nun oğlu/Muş), Hilmi Bey (Brusk-Muş), yüzbaşı Mustafa (Mardin), Silheddîn ve Abdulaziz Hido kardeşler (Berazî aşiretinden /Erzurum-Karayazı) ve yüzbaşı Ziya.

ZİYA’DAN DOLAYI GRUPTAKİ İLK FİRE

Şêx Abdurrahim, yanında 17 Kürt ile büyük bir gizlilik içinden sınırdan Mêrdîn bölgesine giriş yapar. Yanında bulunan savaşçılar, ferdi silahları ve cephaneleri ile dağlık alanlara geçer. Gündüzleri saklanan ve geceleri yol alan gruptaki ilk fire, Stêwr kırsalında yaşanır. Yüzbaşı Ziya ile tartışan Karayazılı Silheddîn ve Abdulaziz kardeşler, bu durumu Şêx Abdurrahim ile paylaşır. İki kardeş de Stêwr kırsalında gruptan ayrılıp, tekrar Suriye’ye dönerler. Şêx Abdurrahim 15 kişi ile yola devam eder. Bismîl ovasına varan grup, burada Salat köyünde bulunan derenin yanındaki sazlık alanda saklanmaya karar verir. Yukarı Salat köyüne (Salata Jor) daha yakın bir yerde. (Yukarı Salat köyü, o dönemde Bulgaristan göçmenlerinin yerleştirildiği bir köydür)

İŞBİRLİKÇİ MUHBİRLER HAREKETE GEÇER

Aşağı Salat köyünden Rahimê Usuf, grubu fark eder. Durumu Emerê Kopê (Koperli Ömer) ve köyde bulunan meşhur ihbarcı Maladan köyünden Abdulkadîrê Suleyman’a da bildirir. Üçü birlikte Yukarı Salat köyünde kurulan jandarma karakoluna haber vermek için yola koyuluyorlar.

YÜZBAŞI ZİYA İLK NÖBETTE KAÇAR

Günlerdir yolda yürüyerek gelen savaşçılar ise yorgun oldukları için nöbetleşip uyumaya karar verirler. Ancak ilk nöbeti tutmayı, yüzbaşı Ziya teklif ederek nöbete kalır. Gruptakilerin uyumasını fırsat bilen Ziya, ortadan kaybolur. Yukarı Salat köyüne gelen yüzbaşı Ziya, kendisini Bismil Jandarma Karakolu’nun yüzbaşısı olarak tanıtıp, gelirken yolda araçlarının bozulduğunu ve acil bir şekilde karakola ulaşması gerektiğini belirtir. Buna inanmayan köylülere kimliği ve görevi hakkında bilgilendirme yaparak, oradan bulunan Jandarma noktasına götürülür. Yüzbaşı Ziya ile Aşağı Salat köyünden gelen diğer 3 ihbarcı da Jandarma karakoluna varır.

TÜRK ORDUSU SAZLIĞIN ETRAFINI SARAR

Köydeki karakol, durumu acilen Bismil Jandarma Karakolu’na bildirir. Diyarbakır ve Mardin Alay Komutanlıkları konu hakkında bilgilendirilir. Bismîl’in Yukarı Salat ve yakında bulunan Sinan köyündeki askerler, etraftaki işbirlikçi aşiret milislerini de toplayarak, hemen saldırıya başlar. Salat deresinin civarında bulunan sazlığın etrafı asker ve işbirlikçiler tarafından sarılır.

SAVAŞÇILAR TARLALARIN İÇİNDE MAHSUR

Yüzbaşı Ziya’nın ortadan kaybolduğunu fark eden Kürt savaşçılar, Farqîn’e doğru hareket eder. Salat deresinden 3-4 km uzaklıkta Deşta Perîşanê denilen düzlük alanda etraflarının sarılı olduğunu fark ederler. Daha gün doğmadan çatışma çıkar. Mêrdîn-Amed-Êlih ve ilçelerdeki askeri birlikler de çatışmaya dahil olur. Tüm çıkışları tutulan Kürt savaşçılar, tarlaların içinde mahsur kalır. Akşama kadar süren çatışmada Şêx Abdurrahim ağır yaralanır. Deşta Perîşanê’de bulunan doğal göletin yanında yaralı bir şekilde savaşan Şêx Abdurrahim’in yanında Cemilê Seyda ile yüzbaşı Ali kalarak, şehadete kadar çatışırlar. Diğer Kürt savaşçılar da alana yayılarak çatışır. 

TÜRK ORDUSU TARLALARI ATEŞE VERİR

Savaşın ikinci gününde Kürt savaşçılarla baş edemeyen Türk ordusu, tüm tarlaları ateşe verir. Temmuz sıcağında hemen tutuşan ekinler, tüm alanı ateşe çevirir. Bazı savaşçılar yanarak şehit olurken bazıları da çemberi yarıp civar köylere sığınır. Çemberi yarmayı başaran Kürt savaşçılar da köylülerin ihbarı sonucu tek tek yakalanıp katledilir.

SON OLARAK ŞÊX MISBAH VE SILHEDDÎN

Üç gün süren çatışmada sağ kurtulmayı başaran Şêx Misbah ve Muşlu Silheddîn, kuşatma bölgesinden kurtulmayı başarır. Yorgun düşen ve cephaneleri biten savaşçıların çoğu askerlerin üzerinde kaldırdıkları silahlarla çatışmaları sürdürür. Şêx Misbah ve Muşlu Silheddîn, çatışmanın üçüncü gününde uzak bir köye varmayı başarır. Ovada saklanma koşulları kalmayan iki Kürt savaşçı, kendilerini yolcu olarak tanıtır. Geceyi beklemek için saklanacak yer arayan iki savaşçı, yine ihbar sonucu katledilir.

BOYNUNDAKİ KOLYEDEN TEŞHİS EDİLİR

Ekinler içinde yanarak can veren Kürt savaşçıların cenazelerinin teşhis edilmesi için köy muhtarı ve köylülerden birkaç kişi alana getirilir. Şêx Abdurrahim’in cenazesi boynundaki kolyeden tespit edilir. Boynundaki kolyede ‘Palev-î Şêx Abdurrahim’ yazılıdır. Köylülerin tanıklığına göre; parmağında yüzük çıkmayınca kesmeye çalışılır. Aynı köyde yaşayan Şêx Salih’in tanıklığına göre; Şêx Abdurrahim’in parmağını kesmeye çalışan askerler, oradaki komutan tarafından engellenir. Cenazesi alana gömülür. Alan dümdüz edilir ancak orası kaybolmaması için köylüler tarafından işaretlenir. Türk ordusunun geri çekilmesinden sonra alan göze çarpmayacak şekilde taşlarla muhafaza edilir. Köylüler tarafından sürekli ziyarete uğrar. Yıllar sonra alan kapatılarak türbeye çevrildi.

Cenazesi alınan Kürt savaşçıların kafaları kesilerek şehir merkezinde teşhir edilir. Daha sonra cenazeler, Amed’de Hz. Süleyman Camisi civarında gizli bir şekilde toplu olarak kazılan bir çukura gömülür.

BİR SAVAŞÇI YARALI KURTULUR

Savaşçılardan Serres Baxistanî ise alandan yaralı bir şekilde kurtulur. Baxistanî, ekinlerin yakılması esnasında yaralı olarak dereye ulaşır. Derede bir müddet kalan Baxistanî, yaralı olarak esir düşer. Bir dönem Amed’deki zindanda kalan Baxistanî, daha sonra firar edip Rojava’ya yerleşir.

Yüzbaşı Ziya ile ilgili iddialar ise farklı. Bazı iddialara göre orada çatışmaya dahil olduğu için öldürülür, ancak akıbetiyle ilgili tam olarak net bir bilgi bulunmamaktadır.