Apocular Halil Çavgun’un intikamını nasıl aldı?

Önce Haki Karer bir yıl sonra da Halil Çavgun’un şehadeti Kürt özgürlük mücadelesi için tarihi bir sürecin kapısını araladı. Çavgun’un katledilmesine yanıt olarak Hilvan’da başlatılan direniş, Türk devletinin işbirlikçilerine diz çöktürecekti…

Halil Çavgun, 1954 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak Hilvan’da dünyaya geldi. Orta ve liseyi doğduğu ilçede okuyan Çavgun, ardından Urfa merkezde eğitim enstitüsünü okumaya başladı. O yıllar aynı zamanda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan önderliğinde yeni yeni filizlenen Kürt özgürlük hareketinin öğrenciler arasında ilgi odağı olduğu yıllardır. Çavgun ise 1977 yılında son sınıftayken bu harekete katıldı. Ablası Fatma Yılmaz, Çavgun’un hareketle tanışmasını şöyle anlatacaktı:

“Hareketin ilk kadrolarının Urfa’ya gelmesinden kısa bir süre sonraydı, o da orada yatılı okulda kalıyordu. Eve sık gelmiyordu, bir gelişinde elinde çanta dolu kitap vardı, ‘bunları al odunlukta sakla’ dedi. Tabii okuma-yazma bilmediğimiz için kitaplarda neler yazdığını bilmiyoruz, merak da ediyoruz. Ama ne olduğunu söylemedi, bu olaydan sonra eve gelişinde sürekli kitaplar okumaya, yazılar yazmaya başladı. Her daim de perdeleri kapatmamızı istiyordu. O sıralar onda bir değişimin olduğunu fark ettik, ardından zaten her seferinde arkadaşlarla gelmeye başladı.”

18 MAYIS 1977’DE BAŞLAYAN YENİ DÖNEM…

Halil Çavgun’un hareketle tanıştığı yıl 1977’in 18 Mayıs gününde Antep’in bir küçük kahvesinde patlayacak silahlar, büyümekte olan bir hareketin kaderini değiştirecek, Kürdistan’da sonu gelmeyecek değişimlerin ilk halkasını oluşturacaktı. Hareketin öncü kadrolarından Haki Karer’in katledilmesi, Kürdistan’da adım adım halk içinde örgütlenen bu hareketin artık hem devlet hem de devlet destekli güçlerin hedefinde olduğunun göstergesiydi. Şüphesiz en çok etkilenen de hareket kadrolarıdır, Halil Çavgun’un Karer’in şehadetinden nasıl etkilendiğini ablası şöyle anlatıyor: “Eve geldiğinde çok üzgündü, ne olduğunu sorduk, ‘okuldan bir arkadaşımı vurdular’ dedi, birkaç gün hiç konuşmadı, yemek yemedi. Sonra öğrendik meğer o kişi Haki Karer’miş.”

1978 yılına gelindiğinde hareket Antep’ten Urfa’ya uzanan örgütlülük ağını genişleterek Amed, Batman, Dersim, Elazığ ve Serhad’a kadar uzanan yeni bir hat açtı. Küçük bir grup geniş yelpazede örgütlü bir harekete dönüşüyor, arkasına geniş halk kitlelerini almaya başlıyordu. Şüphesiz hareket kadroları kıt kanat imkanlarla çalışıyordu.

Haki Karer’in 1. şehadet yıldönümü olan o 18 Mayıs’ı ise kadro ve sempatizanlar “eylem günü” ilan etmiş, örgütlü bütün kentlerde afişler dağıtılacak, anma toplantıları yapılacaktı. Aynı hummalı çalışma Hilvan’da da vardı. Halil Çavgun ve arkadaşları o gün, yani 18 Mayıs 1978’de Haki Karer için Urfa’nın küçük ilçesi Hilvan’da bir dizi etkinlik düzenlemiş, afişler asmışlardı. O afişlerde Haki Karer’in fotoğrafının altında “Kahrolsun sömürgecilik, yaşasın bağımsızlık ve proletarya enternasyonalizmi” yazıyordu.

ŞEHADETİ VE VERİLEN İLK YANIT…

Dönemin tanıklarından yazar Ali Oruç o günü yıllar sonra aktaracaktı:

Haki Karer arkadaşın şehadet yıldönümü için yapacağımız anma toplantısı için Öğretmenler Derneği-TÖBDER’in lokalinde buluştuk. Yaklaşık 20’ye yakın arkadaştık, arkadaşlar bildiri okudu, sonra da dağıldık. Ardından duyduk ki arkadaşların gittiği kahveyi polis Süleyman aşiretinin mensuplarıyla basıyor, arkadaşlarımıza hakaretler edip onları dövüyor, birini de gözaltına alıp karakola götürüyorlar. Ardından akşam saatlerinde Halil ve diğer arkadaşlar bir ilkokulda bu saldırıya nasıl yanıt vereceklerini görüşmek için toplanıyorlar.”

Özgürlük hareketinin Hilvan’da örgütlenmesinden rahatsız olan ve o dönem başta MHP olmak üzere Türk devletiyle çalışan Süleymanlar iki araçla o okula saldırır, olayda Halil Çavgun’u katledilir, üç arkadaşı da yaralanır. Türk devleti ve işbirlikçileri bu olayla Apoculara gözdağı vermek istemiştir. Hilvan ve köylerinde terör estiren Süleymanlar, halkı her türlü yöntemlerle baskı altına almaya çalışıyor, işledikleri hiçbir suçun hesabını vermedikleri gibi her saldırının ardından bölge halkı daha da siniyordu. Ancak Çavgun’un şehadeti sonrası Hilvan’ın bu makus talihi değişecektir. Çavgun’un cenazesi daha yerdeyken saldırıyı yapan aşiretin güçlerine hareket ilk cevabı verecektir.

İlk gece aşiretin üyesi olan belediye başkanını taşıyan araç Antep yolunda taranır. Ertesi gün ise Halil Çavgun toprağa verilir, bu arada Hilvan’da soluğu alan Apocu hareketin kadroları daha büyük bir kitlesel cenaze töreninin yapılmadığı için hayıflanırlar. Çavgun’un ablası Fatma Yılmaz o anları ise şöyle anlatıyor:

Bir baktık Elazığ’dan, Dersim’den, Batman’dan her yerden arkadaşlar geldi, bize ‘cenaze töreni için niçin bizi beklemediniz’ diye kızdılar. Süleymanlar da bize aracılar yoluyla ‘bu iş büyümesin, size malk mülk verelim’ diye mesaj gönderiyorlar. Ailem de bu işin büyümemesi için eşyalarını toplayıp göç etmeye hazırlanıyordu, tabii partiyi tanımıyoruz.”

İLK SİLAHLI BİRLİKLER

Şüphesiz hareketin lideri Abdullah Öcalan’a göre Haki Karer ve Halil Çavgun’un katledilmeleri arasında bir paralellik söz konusudur ve gereken cevap hiç gecikmeden verilmelidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan daha sonraki bir değerlendirmesinde o günleri şöyle anlatacaktır:

Nasıl ki Haki arkadaşın katledilmesi Kürdistan’a girişi engellemeye dönük bir saldırıysa, Halil arkadaşın katledilmesi de yerelde kökleşmeyi engellemeye dönük bir saldırıdır. Haki Karer yoldaşın katledilmesiyle, düşman Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini durdurabileceğini sanmıştı. Ama düşmanın yanılgısı büyüktü. Devrimciler tüm güçleriyle işe koyularak, hareketi kitleselleşmeye doğru götürdüler. Sömürgeciler devrimci hareketi engellemek için bu kez de sosyal dayanakları olan yerel hain güçleri ve aşiretçi-feodal çeteleri devreye soktular. Yerli ajan-milis çeteleriyle resmi polisin ortak saldırıları sonucunda Halil Çavgun yoldaş katledildi.”

1978 Mayısının son günlerinde Hilvan’da bir araya gelen Abdullah Öcalan ve hareketin diğer kadroları geri dönülemez bir yol ve Çavgun’un intikamı için bir dizi karar aldı. Direniş için hazırlıklar tamamlanmak üzereyken, hareketin liderlerinden Kemal Pir, Suruç’a gidip kaçakçılardan birkaç silah alır. Silahlı birliklerin sayısı birkaçı bulur. Ardından da çatışmalar başlar. Hareketin silahlı birlikleri Süleymanların gittiği her yere eylemler gerçekleştirir. Süleymanlar ise hareketin Hilvan’daki temel ailelerine saldırıya geçer. Bu ailelerin başında Çavgunlar'ın yanı sıra Yavuzlar ve Ağaçlar gelmektedir.

Artık hareketin bir parçası haline gelen aileleri saldırılardan korumak için mahallelerde savunma birlikleri kurulur. Birlikler her köşe başında nöbettedir. Türk devletinin her türlü desteğini alan Süleymanlara karşı direnmek büyük bir cesaret ve inanç istediği için Hilvan halkının yaygın bir kesimi ilk başta şok içindedir, özgürlük hareketinin direnişi için “Bu iş birkaç talebeyle olacak iş değil” diyecektir. Urfa ovasının kavurucu sıcağında çatışmalar şiddetlenir. Daha önce umutsuz olan kesimler direniş karşısında şaşkındır. Direniş kırsala ve köylere de yayılır.

HALKIN KORKU DUVARINI YIKAN DİRENİŞ

28 Ağustos 1978 günü, öğlen saatlerinden Urfa merkezde MHP’nin Urfa merkez ilçe başkanı Kemal Bayuk, sahibi olduğu oto galerisi önünde silahlı saldırıya uğradı. Kemal Bayuk'un 2 militanın açtığı yaylım ateşi sonucunda öldürülmesi Süleymanları şok etmiştir, aynı gün birkaç saat sonra, buna yanıt olarak harekete yakın gençlerin gittiği bir kahvehaneyi taranır. 4 genç ağır yaralanır, yurtsever gençlerden lise öğrencisi Cemal Çobanyıldız ise şehit düşer. Çobanyıldız’ın cenaze töreni Kürdistan’da hareketin düzenlediği kitlesel bir eyleme dönüşürken, hareket direnişi daha da büyütme kararı alır.

Halil Çavgun’un cenazesi sessiz ve buruk geçmişti. Fakat üç ay gibi kısa bir zaman zarfında Hilvan halkı korku duvarını yıkmış, aile-aşiret bağlarını kırmış, Kürt ulusal bağlarını güçlendirmişti. O günden sonra Süleymanlar ve arkalarındaki Türk devlet güçleri Hilvan’da artık rahat dolaşamaz. Çatışmalarda Süleymanlardan hayatını kaybedenlerin sayısı 25’i bulmuştur. Bu devlet yanlısı güçlü aşiret için ciddi bir darbeydi. Zaten bir süre sonra Süleymanlardan belediye başkanı Mehmet Veysi Bayuk, direnişin önderlerinden Salih Kandal’a gidip hareketin kendisini af etmesini istedi. Ertesi gün Bayuk belediye mikrofonundan şu anonsu yaptı:

“Ben Hilvan belediye başkanı. Tüm Curne Reşli hemşehrilerim beni tanır. Kim olduğumu biliyorsunuz. Şimdiye kadar Süleymanlar aşiretinin yanında yer aldım. Devrimcilere, yani Apoculara karşı oldum. Yaptıklarımın halka karşı suç ve ihanet olduğunu bilmiyordum. Cahilliğimi bağışlayın. Bilerek suç işlemedim. Suçlu olduğumu daha yeni yeni anladım. Pişmanım bundan böyle halka ve Apoculara karşı olmayacağım. Süleymanlarla olan tüm bağlarımı kesmişim. Halk ve Apocuların adaletine sığınıyor, beni bağışlamalarını istiyorum.”

Teslimiyet bayrağını çeken Süleymanlar hareketin kendilerini af etmeleri için de 20’ye yakın silah hediye edecek, halktan yana olacaklarının sözünü vereceklerdir. Bayuk’un istifası ardından 6 Mayıs 1979 günü Hilvan’da belediye başkanlığı seçimleri yeniden yapıldı. O dönemin ifadesiyle bir “halk önderini” aday gösteren hareketin adayı Nadir Temel oyların çoğunu alarak Hilvan belediye başkanlığını kazandı. Bu Urfa ovasında devrim niteliğinde bir gelişmedir, çünkü ilk kez seçimlerde arkasına devleti ve bir aşireti almadan yoksul bir ailenin çocuğu belediye seçimini kazanmıştır.

Önce Haki Karer bir yıl sonra da Halil Çavgun’un şehadetleri böyle tarihi bir sürecin kapısını aralarken, hareket 1978’in 27 Kasım’ında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile tarih sahnesine çıkacaktır. 1978’in Mayıs ayında Hilvan’da yazılan direniş destanı ise Urfa ovasından bütün Kürdistan’a “Apo hate Hilwanê şewqa xwe da cîhanê” (Apo Hilvan’a geldi ışığı/aydınlığı dünyayı sardı) şarkısıyla dilden dile ulaşacak, Kürt halkının hafızasına kazılacaktı…

* Yazıdaki olaylar dizisi ve bilgiler Stêrk Tv’de yayınlanan dizi belgesel “Serhildan” için dönemin tanıkları Fatma Yıldız, Mustafa Yavuz, Ali Oruç, Cuma Tak ve Fuat Kav ile yapılan söyleşilerden alınmıştır.