Armanc: Gerilla düşmanın tek bir saldırısını cevapsız bırakmayacaktır

Şubat ayında alınan ateşkes kararına rağmen Türk devletinin saldırılarını aralıksız bir şekilde sürdürdüğünü söyleyen HPG Merkez Karargah Komutanlarından Haki Armanc, “Gerilla düşmanın tek bir saldırısını cevapsız bırakmayacaktır” dedi.

Stêrk Tv’de yayınlanan özel programa katılan HPG Merkez Karargah Komutanlarından Haki Armanc, gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da yaşanan seçim sürecinin ardından AKP-MHP’nin tekrar iktidara gelmesinin herkes için tehlike oluşturduğunu söyleyen Haki Armanc, bu tehlikeye karşı mücadele etme dışında bir yol olmadığını vurguladı. Kurdistan halkının zaten yıllardır baskı ve saldırılarla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Armanc, “Kürtler bu saldırılara karşı bundan sonra da savunmalarını yapacaklardır. Büyük tecrübelere sahipler. Kürt halkı, hareketimiz mücadele ediyor, bedel ödüyor. Amaç Türkiye’nin demokratikleşmesi, faşizmin sona ermesi ve Kürt halkının özgürlüğüdür. Bu yüzden direnişimiz sürecektir” diye konuştu.

HPG Merkez Karargah Komutanlarından Haki Armanc’ın Stêrk Tv’de yayınlanan röportajı şöyle:

2022 yılında Türk devletinin saldırılarına karşı gerilla amansız bir direniş sergiledi. 6 Şubat’ta yaşanan Mereş merkezli depremin ardından KCK tarafından ateşkes ilan edildi. Türk devleti ve AKP-MHP hükümeti ateşkes kararının ardından nasıl bir tutum sergiledi?

Bu konu Türkiye ve kamuoyunda çok tartışılmadı. Hareketimiz bir insanlık hareketidir. Her zaman Türkiye, Kürdistan ve bölgede yaşananları göz önünde bulunduruyor. Bu temelde depremin ardından KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığımız ahlaki ve insani bir yaklaşım göstererek ateşkes kararı aldı. Yerinde ve insani bir karardı. Fakat Türk devleti bunu farklı bir şekilde kullandı ve fırsat bu fırsat mantığıyla Bakur’a, Başûr’a, Rojava’ya, Maxmur’a, Şengal’e yönelik saldırılarını arttırdı. Türk devletinin ve iktidarının insanlık nasibini almadığı bir kez daha ortaya çıktı.

Çok önemli bir süreç yaşıyorduk. Hem Zap’ın doğusunda, hem de batısında gerillanın birçok eylemi oluyordu. Türk devleti bir tıkanma yaşıyordu, ilerleyemiyordu. Mevsim de eylem yapabileceğimiz bir mevsimdi. Bilindiği gibi Şubat, Mart ve Nisan’da hava koşulları da uygun yani güçlü planlarımız vardı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığımız açıklama yaptığında da arkadaşlarımız eylemler için hazırlık yapıyordu. Bu kararın ardından bütün eylem planlarımızı iptal ettik. Hem deprem oldu, hem halkımız, Türkiye halkları çok acılar çekti. Ardından zaten bir seçin süreci başladı. Bundan dolayı ateşkes uzatıldı ve Haziran ayına geldik. Bu süreç hem ırkçı, faşist Türk devletinin savaşta ısrar ettiğini bir kez daha gösterdi.

HPG Basın İrtibat Merkezi de geçtiğimiz günlerde savaş bilançosunu açıkladı. Türk ordusunun ateşkes sürecinde saldırılarını durdurmadığını belirttiniz. Özellikle Bakur’un doğası yakılıp yıkıldı, binlerce ağaç kesildi. Türk devletinin Kurdistan doğasını katletmesinin amacı ne ve buna karşı nasıl bir tutum sergilenmeli?

Türk devleti bu saldırılarını son yıllarda daha da arttırdı. Dersim ve Botan başta olmak üzere Kurdistan’ın her alanında doğasına, kültürüne yönelik büyük saldırılar var. Sistematik bir şekilde Kurdistan ormanlarını yakıyor, yıkıyor. Bazı alanlarda baraj yapıyor, bazı alanlarda farklı yollar yapıyor, Kurdistan’ın doğasını katlediyor. Bazı kişilerde doğa katliamlarında yer alarak Türk devleti ile işbirliği yapıyor. Onların kim olduklarını çok iyi biliyoruz. İhaleler alıyorlar, her geçen gün suçları artıyor, bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Bu kişilerin kim olduğu biliniyor, onlar da kim olduklarını biliyorlar.

Botan halkımız başta olmak üzere Kurdistan halkı doğa katliamına karşı durmalıdır. Halkımız ekonomik anlamda zorlanıyor, düşman Kurdistan’da böyle bir politika da yürütüyor. Halkımız devletin doğa katliamında kesinlikle yer almamalıdır. Elbette ekonomik sıkıntılar yaşıyorlar ama ne olursa olsun düşmanın bu politikalarına alet olmamalıdır. Besta alanındaki arkadaşlarımıza çağrımızdır; birkaç gün önce arkadaşlarımız düşmanın Besta’da özel bir politika yürüttüğünü, köylülerin eliyle ormanı tamamen yok etmek, ağaçları kesmek istediklerini, Osyan halkından bazı kişilerin de bu çalışmalarda yer aldığını, birkaç kez kendilerine denk geldiklerini, çatışmama çıkmaması için sağduyulu davrandıklarını bize ilettiler. Osyan halkımızı uzun bir zamandır tanıyoruz. Büyük bir köydür. Düşman hareketimize karşı durmaları için onlara çok baskı da yaptı. Osyan halkımız onurlu bir duruş sergileyerek bu durumu kabul etmediler. Türk devletinin birçok çabasını boşa çıkardılar. Bunların hepsini biliyoruz. Belki köyde düşmana çalışanlar da vardır onları da biliyoruz ama genel olarak Osyan halkımız yurtsever bir duruş sergileyerek Türk devletinin kardeşi kardeşe kırdırma politikasını reddetti.

Düşman, Kurdistan doğasına yönelik politikalarla bir kez daha halkımızla bizi karşı karşıya getirmek istiyor. Arkadaşlarımız bunu bildiği için sağduyulu davranarak herhangi bir çatışma yaşanmasına imkan tanımadılar. Ama halkımız kesinlikle bu konuda dikkatli olmalıdır. Botan halkımızın ağaca ihtiyacı varsa kuruyan ağaçlar var. Onlarla ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Ama normal ağaçlarını kesilmesini asla kabul etmiyoruz. Bu, Kurdistan doğasıyla alakalı bir meseledir. Halkımızın da bu konuda çok dikkatli olması lazım. Yoksa yarın ters bir durum yaşandığında hoş olmayan şeylerin ortaya çıkmasından onlar sorumlu olacaktır. Arkadaşlar zaten hassas bir şekilde yaklaşıyorlar. Osyan köyünde çok değerli aydın insanlar da var. Onların daha fazla sorumluluk alması, düşmanın kullanmak istediği insanları uyarmalıdır. Eğer böyle olursa düşmanın politikaları boşa çıkar. Tabii arkadaşlar zaman zaman eylem de yapıyorlar. Fakat düşmanın halkımızı bu işe karıştırması arkadaşlarımız üzerinde etki yapıyor. Arkadaşlar bunun artık müdahale edilecek bir noktaya geldiğini belirtti. İnanıyoruz ki Botan halkı başta olman üzere Bakur halkımız bu konuda dikkatli hareket edecek ve düşmanın bu politikalarına alet olmayacaktır.

Türk devletinin gerillaya yönelik saldırılarında şehadetler de yaşandı. Ateşkes olmasına rağmen geçtiğimiz aylarda aralıksız bir şekilde yapılan bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başta da dediğim gibi düşman ateşkesi bir fırsat gibi gördü ve saldırılarını arttırdı. Bu saldırılarda şehit düşen arkadaşlarımız da oldu, düşman da çok büyük kayıplar verdi. Amed eyaletimizde arkadaşlar 13 işgalci askeri cezalandırdı. 4 arkadaşımız da şehit düştü. Heval Dilgeş, Bawer, Masum ve Zîn şehit düştü. Bu arkadaşlar orada uzun süre çalışma yürütmüş değerli arkadaşlardı. Bagok alanına yönelik de düşmanın saldırıları oldu. Arkadaşlarımız 8 işgalciyi cezalandırdı. Bu saldırılarda Bahoz arkadaşımız şehit düştü. Yine Botan-Besta’da büyük operasyonlar yapıldı. Heval Leyla’nın aralarında bulunduğu 7 kadın arkadaşımız şehit düştü. Son saldırıda yine 2 yerde çatışma çıktı, heval Rençber, heval Bawer fedai bir şekilde düşmana cevap verdi. Bu iki arkadaşımızın şehit düştüğü bu çatışmalarda düşman da çok ağır kayıplar verdi. Heval Şerger ve Dilşêr de şehit düştü. Arkadaşlarımız saldırılara karşı sadece kendilerini savundular. Türk devleti teknik ve hava saldırılarını esas alıyor. Yine ajanlarla arkadaşların yerlerini tespit etmeye çalışıyorlar. Gerilla da düşmanın tek bir saldırısını cevapsız bırakmayacaktır.

Botan bölgesinde olan Hêşet köyünün gençleri özgürlük hareketinde büyük bir rol oynamıştır. Son saldırılarda Hêşet köyünde olan gerillalar da şehit düştü. Bu gerillalara ilişkin neler söylemek istersiniz?

Öncelikle Hêşet köyünden olan heval Xemgin Hêşetî ve Ewrex köyünden olan Abbas Herekol yoldaşlarımızı saygı ile anıyorum. Ewrex köyü de Hêşet köyü gibi yurtsever, değerlerine bağlı bir köydür.  Heval Abbas Herekol ve Kato alanlarında komutanlık yapmış bir yoldaşımızdı. Abbas ismini şehit abisi İsa İpek'ten almıştır. Yine dayısının kızı heval Serhildan 2020’de Herekol’da, amcasının oğlu Zinar 2015 yılında Kobanê’de şehit düştü. Bu vesileyle Ewrex ve Hêşet köyü halkına selam ve saygılarımızı iletiyorum. İnanıyorum ki şehitleriyle gurur duyuyorlardır.

Hêşet köyünden tanıdığım 12 arkadaş şehit düştü. 2009 yılından sonra katılıp şehit düşen arkadaşların isimleri şöyle; heval Hêvî komutanımızdı, Mêrdîn eyaletinde şehit düştü. Özyönetim sürecinde Nisêbîn savaşında yer almıştı. Heval Rozerîn, Rojava’da şehit düştü. Heval Dilsoz Botan’da şehit düştü. O da bölge komutanımızdı. Heval Herekol da hareketli birlik komutanıydı. Uzun bir zaman Botan alanında başarılı eylemlerde bulundu, o da Besta'da şehit düştü. Heval Bawer de çok zeki ve savaşçı bir yoldaşımızdı. O da Kato Jîrka’da şehit düştü. Heval Xemgîn, Kato’ya bağlı Masîro alanında şehit düştü. Zerdeşt heval Besta’da şehit düştü. Bir dönem heval Egîd Civyan ile birlikte kalmıştı. Heval Tofan, Amanos’ta şehit düştü. Çok genç yaşlarda gerilla saflarına katılan heval Tofan da hareketli birlik komutanıydı. Heval Brusk da genç yaşta katılan bir arkadaşımızdı. Heval Doğan ile birlikte Mûş’un güneyinde bir hava saldırısında şehit düştü. Mahsum heval Amed’de şehit düştü. Doktor olan heval Mahsum, Amed’e doktor olarak görevlendirilmişti. Heval Dara da genç yaşta partiye katılmıştı. Hemen hemen Botan’ın bütün alanlarını gezmişti. Metîna’da hava saldırısı sonucu şehit düştü.

Bu arkadaşlar Kurdistan’ın her alanında savaşmış ve şehit düşmüştür. Hepsi çok değerli, temiz arkadaşlardı. Başta Hêşet halkımız olmak üzere Botan halkımız bu kahramanlarla gurur duymalı. Bizler de gurur duyuyoruz. İntikamlarını alacağımızın sözünü bir kez daha yineliyoruz.

Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da bir seçim süreci yaşandı. Bu seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP-MHP’nin tekrar iktidar olmasının halklar açısından tehlikesi nedir?

Faşist Cumhur ittifakı dışında herkes seçimlerin adil bir şekilde yapılmadığını biliyor. Ahlaksızca yöntemlere başvurdular. Özellikle Kürt halkına yönelik baskılar durmadan devam etti, insanları tutukladılar. Bu ahlaksızca yöntemler özellikle Erdoğan tarafından yürütüldü. Bu kadar kirli bir siyaset yürütülmesi insanlık ayıbıdır. Tekrar iktidar oldular. Halkımız zaten yıllardır baskı altında, saldırıya uğruyor ama hiçbir zaman direnişinden vazgeçmiyor. İktidarda bir değişiklik olmadı ama Soysuz ve Akar gibilerinin yerleri değiştirildi. Süleyman Soysuz PKK’yi bitireceğim diyordu, kaçtı gitti. Neden PKK’yi bitiremedi. Bunlar teşhir oldu. Türkiye toplumunu birçok açıdan yıprattılar. Yine Hulusi Akar savaşı yürütenlerden biriydi ama sonunda yenilgiye uğradı. Bu yüzden bunları değiştirdi Erdoğan.

Önümüzdeki süreçte neler olacağını göreceğiz ama gelenlerin de bunların devamı olduğunu biliyoruz. Herkes de şunu bilsin ki; Türkiye’de birçok iktidar, Cumhurbaşkanı, Başbakan değişti; hepsi de Kürt halkının ve özgürlük hareketinin mücadelesi karşısında çaresiz kaldı. Yenilgiye uğradılar. Erdoğan da yenilgiye uğradı ama muhalefetin pasifliğinden dolayı ve hilelerle, oyunlarla iktidarda kaldı. Herkes şu an tehlikede. Bu faşist AKP-MHP-HÜDA PAR ve Ergenekon iktidarı Türkiye toplumu için en büyük tehlikedir. Kürt halkı zaten yıllardır saldırılara maruz kalıyor, bu saldırılara karşı bundan sonra da savunmalarını yapacaklardır. Büyük tecrübelere sahipler. Bu iktidara karşı mücadele etmek gerekiyor. Kürt halkı, hareketimiz mücadele ediyor, bedel ödüyor. Amaç Türkiye’nin demokratikleşmesi, faşizmin sona ermesi ve Kürt halkının özgürlüğüdür. Bu yüzden mücadelemiz devam edecektir.

Rojava’ya, Maxmur’a, Şengal’e yönelik saldırılarını arttırdılar. Yine Bakur halkımıza yönelik büyük baskı ve saldırılar var. Gever’de 5 yaşındaki bir çocuk katledildi. Basına bile vermediler. Kaza ile oldu demeye getiriyorlar. Onlarca Kürt çocuğunu böyle katlettiler. Buna karşı kimse ne tutuklandı, ne de hesap verdi. Hatta bu katillerin çoğu ödüllendirildi. Devlet politikasına göre Kürt çocuklarının katledilmesi meşrudur. Buna karşı nasıl bir sessizlik yaşanıyor, anlamak mümkün değil. Kendisine aydınım diyenler bir gün bile bu cinayetlerden bahsetmiyor. Kürt halkı ve dostları dışında kimse bu yaşananlardan bahsetmiyor. 5 yaşındaki bir çocuk panzerle eziliyor ama kimse suçlu bulunmuyor. Türk devleti bu tür politikalar sürdürmeye devam edecektir. Önemli olan bu politikalara karşı mücadeleyi devam ettirmektir.

13 Haziran’da KCK ateşkesin sonlandığını açıkladı. Bu açıklamanın nedenleri nedir? Gerilla, Kurdistan halkı ve aynı zamanda Türkiye hükümeti bu kararı nasıl değerlendirmeli?

Hareketimizin ateşkes kararına uyduk. Bütün şehirlerde, köylerde, gerilla alanlarında bu karara uyarak üzerimize düşeni yerine getirdik. Saldırıya uğramamıza, arkadaşlarımızın şehit düşmesine rağmen soğukkanlı bir şekilde ateşkes kararını yerine getirdik. Fakat Türk devleti saldırılarını aralıksız bir şekilde yürütüyor. Her yerde halkımız katlediliyor. Başûr’da, Rojava’da, Maxmur’a her gün saldırılarda bulunuyorlar, şehitlerimiz oluyor. Yani soykırım planı devrede. Bütün bunlara karşı ateşkes kararının bir anlamı kalmıyor. Herkesin bu şekilde değerlendirmesi lazım. Bundan sonra eylemlerimiz sürecektir. Şehitlerimizin, halkımıza yönelik saldırıların, katledilen Kürt çocuklarının hesabı mutlaka sorulacaktır. Kurdistan gerillası faşizme karşı her yerde üzerine düşen rolü oynayacaktır.

YJA Star ve HPG Komuta Konsey Üyesi Leyla Sorxwîn (Hamiyet Yalçınkaya) geçtiğimiz Ocak ayında Türk devletinin saldırısı sonucu şehit düştü. Önümüzdeki süreçte Kurdistan gerillası şehit yoldaşlarının intikamını almak için nasıl bir yol izleyecektir?

Heval Leyla şahsında bütün devrim şehitlerini saygı ile anıyoruz. Anılarına bağlı kalacağımızın sözünü tekrarlıyoruz. Heval Leyla’yı birkaç saatte anlatmak mümkün değil. Uzun bir süre beraber kaldık bu yüzden heval Leyla’yı çok rahat bir şekilde anlatmak kolay değil. 30 yılını özgürlük mücadelesinde geçirdi. Bu 30 yılda nasıl zorluklarda mücadele ettiğini anlamak önemlidir. Çünkü bu anlaşılmazsa heval Leyla’yı anlayamayız. Zaten heval Leyla katılım sürecinden bahsederken, Amed’in Bismil ilçesinde ısrarla arkadaşları arıyorlar, sonunda ulaşabiliyorlar. Ve o zaman 12-13 yaşındadır. Daha o yaşta özgürlük tutkusu vardır.

Botan’da gerillacılık yapmaya başlıyor. 1993 yılı savaşın zirvede olduğu yıldır. Düşman her taraftan saldırıyordu. Heval Leyla hem savaşta, hem de örgütlü yaşamda öncü bir rol oynamıştır. 1993 yılından 2000 yılına kadar Botan’da kalıyor. Çok büyük eylemlere öncülük ediyor, birçok kez yaralanıyor. Yoldaşları arasında çok sevilen biriydi heval Leyla. İdeolojik, örgütsel, askeri her alanda büyük bir irade gösteriyor.

1 Haziran Hamlesi sürecinde Başûr’dan tekrar Botan alanına gitti. 1 Haziran Hamlesi’ne Gabar’dan katıldı. Gabar komutanıydı. Orada 3 sene kaldı. Heval Leyla orada da en üst düzeyde görev aldı ve öncülük yaptı. Zaten birçok eylemi kendisi planladı, koordine etti. 2006 yılında tekrar Başûr’a geldi. Mütevazi ve çok temiz bir arkadaştı. Beraber yönetimde yer alıyorduk. Mücadele yaşamı boyunca PKK, PAJK çizgisini esas aldı. Her zaman bu temelde bir duruş sergiledi. Bundan dolayı tüm yoldaşları tarafından çok sevilirdi. 2018 yılında yine büyük bir istekle tekrar Botan alanına komutan olarak görevlendirildi. Heval Leyla’nın o gençlik heyecanı ve coşkusu hiç bitmedi. Şehit Medya Mawa ve Şehit Rizgar Gever İntikam Hamlesi’ne heval Leyla öncülük etti. Bu hamle ile birlikte 2019 yılında Botan’ın birçok alanında gerçekleştirilen eylemleri planladı. Korkusuz ve tereddütsüz bir şekilde eylemlerde de yer aldı.

Yaşamın bütün alanlarında böyle bir duruş sergilerdi. Çok büyük emek verdi. Emeklerini asla unutmamalıyız. Büyük bir komutandı. Onunla birlikte kalanlar olarak kendisini her zaman örnek alacağız. Heval Leyla’nın savaşçıları bugün Botan’da düşmana karşı eylemler yapıyor. Bütün eyaletlerimizde heval Leyla şahsında tüm şehit arkadaşların intikamını almak için etkili eylemler yapacaktır. Çünkü her şehidimiz bir değer yaratmıştır bizim için. Attığımız her adımda şehitlerimiz aklımıza geliyor. Onları düşünmeden, anmadan yaşayamayız. Onları esas alarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu da eylem yaparak olur. İnanıyorum ki Bakur’daki arkadaşlar mücadele ruhuyla çalışmalarını sürdürecektir.