Bakırhan: Dêrsim bir kez daha demokratik yerel yönetimler anlayışıyla buluşmalı

Dêrsim'de konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, "Filistin için timsah gözyaşları döken Erdoğan ve hükümeti, Rojava’da halkımıza bomba yağdırdı" dedi. Bakırhan, "Dêrsim bir kez daha demokratik yerel yönetimler anlayışıyla buluşmalı" diye belirtti.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Dersim İl Kongresinde konuştu.

Bakırhan'ın konuşmasının satır başları şöyle:

Sakine Cansız gibi, Aysel Doğan gibi köklerine sımsıkı sarılan, dünden bugüne onurluca mücadele eden, bize mücadelenin ne kadar değerli olduğunu gösteren bütün Dersim halkımıza da ayrıca selamlarımı iletiyorum. Düzgün Baba’nın, Munzur Baba’nın, Ana Fatma’nın mekanında olmaktan çok onur duyuyorum.

'GAZZE'Yİ ÇEVRELEYEN DUVARLARIN ÇİMENTOSU TÜRKİYE'DEN GİDİYOR'

Bugün kapitalist emperyalist sistem çok büyük bir bunalım içinde, kendini yaşatmak için kana ve savaşa ihtiyaç duyuyor. Maalesef bu savaşların zemini Ortadoğu ve Kurdistan’dır. Bu savaşlara karşı her zamankinden daha güçlü ve örgütlü olmamız gerekiyor. Bugün Ortadoğu kan gölü, İsrail ve Filistin arasındaki savaşı izliyorsunuz. Filistin halkı büyük zulüm ve katliam altında, yurtları işgal altında. Filistin halkı için dayanışma içindeyiz. Hükümet her zaman olduğu gibi İsrail ve Filistin arasındaki çatışmada ikiyüzlü bir politika izliyor. İsrail’le çok yoğun bir süreç içinde bulunan AKP-MHP iktidarı, Filistin halkının hak hukukunu görüyor gibi görünüyor ama emin olun onların derdi Filistin halkı değil, Filistin halkının özgürlüğü değil. Onların derdi kendi çocuklarının kaç ton malzeme sattığıdır. Bugün Gazze’yi çeviren duvarların, betonun çimentosu Türkiye’den gidiyor. Onları samimiyete davet ediyoruz. Filistin halkıyla dayanışma için önce İsrail ile olan ticari ilişkileri gözden geçirmeleri gerekiyor.Neden Filistin meselesi dedim? Filistin halkının özgürlük

mücadelesinde devrimciler, Kurdistanlı devrimciler orada büyük bedeller ödediler, birlikte mücadele ettiler. Şu anda mezarları Filistin coğrafyasında.

'TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKÜYORLAR, ROJAVA HALKINA SALDIRIYORLAR'

Filistin için timsah gözyaşları döken Erdoğan ve hükümeti, Rojava’da halkımıza bomba yağdırdı. Gencecik çocuklarımız yaşamını yitirdi. Orada eğitim kurumları, sağlık kurumları, fabrikalar yerle bir ediliyor. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde Kürde karşı bir düşmanlığın yürütüldüğünü hep beraber görüyoruz. O nedenle bu süreç önemlidir, onun için bu süreçte her zamankinden güçlü ve örgütlü olmamız gerekiyor. Aksi halde Filistin halkının yaşamış olduğu bu acıları yaşamak zorunda kalacağız. Bakın 22 Arap devleti bulunuyor ama Filistin’le dayanışan kimse yok. Bu bize çok şey öğretiyor. Demek ki ne olmak gerekiyor, örgütlü olmak gerekiyor. Bizim en büyük gücümüzün halkımız olduğunu Filistin savaşı ortaya koydu.

'DÊRSİM'DE SOYKIRIM HEDEFİ VAR'

Başta Kürt halkı olmak üzere Kurdistan ve Türkiye’de yaşayan halklar ve emekçiler ezilenden yana bir tavır ortaya koyarak bu vekalet savaşlarını ve kıyım politikalarını boşa çıkarabilir. Dêrsim’de olup cezaevinde olan Nurhayat Altun’u anmamak olmaz. Belediye eşbaşkanlığımızı yapan Nurhayat Altun şahsında Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a ve cezaevindeki binlerce tutsak yoldaşlarımıza Dersim'den en sıcak selamlarımızı gönderiyoruz. Songül Erol arkadaşımız sürgünde, onun şahsında sürgünde olan Türkiye ve Kurdistanlı devrimcilere de selamlarımızı gönderiyoruz. HEP’ten bugüne kadar kurumlarımızda çalışan ve hayatını yitiren bütün arkadaşlarımızı saygıyla anmak istiyorum. Çünkü onlar 'Kürdüz, Aleviyiz' diyor, çünkü onların ödediği bedeller sayesinde burada olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor.

Dêrsim siyasal, toplumsal ve emek mücadelesiyle, direnişi ve kararlılığıyla bize köklerine nasıl sımsıkı bağlı olduğunu gösterir. Dêrsim emek, siyaset ve toplum mücadelesinin önünü açan çok önemli bir merkezdir. Dêrsim sadece hak inancının değil mücadelenin de serçeşmesidir. Mücadele yürüten yoldaşlarımızı da saygıyla selamlamak istiyoruz.  

Sistem Dêrsim’e biraz daha özel yaklaşıyor. Kurdistan coğrafyası ötekidir, Aleviler ötekidir ama Dersim ötekinin ötekisidir. Çünkü Dersim hiçbir dönem kulluk etmedi. Bundan dolayı sistem Dersim’e daha büyük, daha ince, daha katmerli, daha baskıcı ve faşizan politikalarla yaklaşıyor. Dersim halkının, mücadele yürüten yoldaşlarımızın da bu gerçekliği bilerek sistemin vahşi ve ince politikaları karşısında daha örgütlü mücadele etmesi bu dönemin en büyük sorumluluklarından biridir.

Biz bu dönem şu siyasi parti, şu siyasi gelenek, şu çevre demeden sistemin bu politikalarını Dersim’den defetmek zorundayız.1937-38’lerde Dersim’de fiziki bir soykırım hayata geçti. Sistem artık fiziki soykırımla yetinmiyor; hem doğa hem de kültürel olarak da Dêrsim’de bir soykırım uygulamaya çalışıyor. Dersim’in dört bir tarafını barajlarla, sermayeye peşkeş çekilen maden ocaklarıyla dolduruyor, doğasıyla oynamaya çalışıyor. Dêrsim’in kültürüyle de uğraşıyor. Burada demokratik yerel yönetimler belediyecilik anlayışımızı uyguladığımız dönemler oldu. Bizler daha çok Dêrsim’e uygun hizmetler yürütmeye çalıştık. Bizim için sembol olan, değerli olan değerlerimizin isimlerini kentlere ve caddelere verdik. Kadının yaşama, siyasete, ekonomiye katılması için çok proje yürüttük. Yine Dêrsim halkının onurlu mücadelesine uygun çalışmalar yürütmeye çalıştık. Ancak kayyım atadılar. Kayyumun Dêrsim’i ne hale getirdiğini gördük.
Dêrsim halkı bir kez daha demokratik yerel yönetimler anlayışı ile buluşacak. Dêrsim’in buna ihtiyacı var. Kimliğine, doğasına, diline sahip çıkmak için buna ihtiyacı var. Kendi değerleri ve kültürleriyle onurluca yaşamak için demokratik yerel yönetimler anlayışıyla buluşmaya ihtiyacı var. Şimdi hükümet yetkilileri her yerde 'Dêrsim bir huzur kentidir' diyor. Size sormak istiyorum. Gerçekten Dêrsim’de huzur var mı, umut var mı? Dêrsim’de mücadeleniz dışında umudunuz olan tek bir şey var mı?

'GENÇLER GÖÇ ETTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR'

Biraz önce il binasında oturduğum sırada arkadaşlarımız dile getirdi. Dêrsim'de artık insanlar resmen sistem aracılığıyla göç ettirilmeye çalışılıyor. Dêrsim'de sistem eliyle, konvoylarla, sistemin onayıyla gençler ülke dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Dêrsim, gençsizleştirilmeye, insansızlaştırılmaya çalışılıyor. Dêrsim, Dêrsim olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor. Ancak Seyid Rızalarla başlayan, Mazlumlar ve İbolar'la süren, bugün de çağdaş Mazlumlar ve İbolar'la devam eden bu mücadelenin devam etmesi gerekiyor.

Sistemin Dêrsim’e dönük politikalarının boşa çıkması için lütfen gençlerimiz doğasına, kentine ve kendi mücadelesine sahip çıksın. Dışarıda mülteci olmanın ağırlıklarını ve zorluklarını çok iyi biliyoruz. Dışarıda mülteci olmaktansa Dêrsim halkıyla birlikte ezilmek, direnmek daha onurludur. Dersim halkının bu politikayı da boşa çıkacağına inanıyorum, gençlerimizin kendi topraklarında yaşaması için elinden geleni ortaya koyacağına inanıyorum. Huzur kentiyiz ama her gün intiharlar oluyor. Dêrsim’de de intiharlar oluyor. Niye büyük bir mutsuzluk var? Çünkü büyük bir işsizlik var. Dêrsim’de gençlerimizin nitelikli eğitim alması, çok iyi dereceler alması bile onların atanması için yeterli olmuyor. Çünkü kimliğinde “Dersimli” yazıyor.  

'DEVLET OLANAKLARINA KARŞI ALTERNATİFLER GELİŞTİRMELİYİZ'

Hükümetin bu politikalarını boşa çıkarmak için, onların ekmeklerine muhtaç olmamak için daha fazla dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Aş için, ekonomi için hükümete ve devlet olanaklarına karşı alternatif yol ve yöntemler geliştirmemiz gerekir. Onların devlet kapıları açık olabilir ama bizim de dağlarımız, ormanlarımız, tarlalarımız, Munzur Çayı bize açık, iş yapmamız için açık. Göç etme yerine kendi toprağımızda bir avuç ekmek ve su ile bile olsa kalacağız ve sahip çıkacağız.
Dêrsim’den göç etmek; Sakinelerin mücadelesine büyük haksızlık olur, Aysel Doğan'ların yaşamının sonuna kadar ettiği mücadeleye haksızlık olur, İbolara, Mazlumlara, Mahirlere haksızlık olur. Lütfen arkadaşlar bu politikaları boşa çıkaralım. Dêrsim’e geldik her yer kalekol, her taraf kamera. Nasıl bir huzur kentidir ki her attığın adım 50 kamerayla kaydediliyor. Demek ki Dersim hala huzur kenti değildir. Dêrsim’den, Dersimlilerden ve onların mücadele geleneğinden korkan bir iktidar var. Onların bu korkularını büyütmemiz gerekiyor.

Dêrsim’in her tarafı kalekol ve kamera iken Gülistan Doku nerededir, sormak istiyorum!

Dêrsim demek kökleri üzerinden yeniden ayağa kalkmak demektir.

YEREL SEÇİMLER

Önümüzde yerel seçimler var. Biz de yeni bir kongreden çıktık. Dört ayda dört partiyle karşınıza çıkıyoruz. Bizimle ilgili değil. Dersim gibi inatçı ve kararlı olduğumuz, isim bulma ve yeni parti kurma yaratıcılığımız ortadadır. Adımızın HEP olmasının, DEP olmasının, DEHAP olmasının, HDP olmasının, HEDEP olmasının DEM Parti olmasının bir önemi yok. Biz hep bir isim buluruz, üç harfi yan yana getirebiliriz. Sanıyorlar ki parti ismi değiştirince vazgeçeceğiz. Parti binalarını kapatarak mücadeleyi bırakacağımızı sanıyorlar. DEM Parti’nin yapmış olduğu Dersim kongresinin ne kadar güçlü geçtiğini bir kez daha kanıtladık. Bu salondaki kararlılığı iyi görmeleri gerekir. Partimiz yeni bir parti. Milletvekili listelerimiz yenilendi. Bir kısım arkadaşımız tecrübelerini aktarmak için yeniden yönetimlere girdi. Parti Meclisimiz de büyük oranda değişti, gençleşti. Şimdi biz bu genç halimizle, genç yapımızla bir seçime giriyoruz. Seçime girmeden önce ben ve Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğlulları Kürdistan ve metropollerde örgütlü olduğumuz hemen hemen bütün kentleri gezdik. Halkımız bize, “Merkezi yöntemlerle yönetici atamayın, seçimlerde halk kendi adayını, kendini yönetebilecek insanları kendisi seçsin” dedi. Biz de Hakkari'de bir toplantıda söyledik: Hangi seçim olursa olsun karar verici halkımızın kendisidir.

Biz kesinlikle birilerine kazandıran parti değiliz.

Dêrsim’e yakışır bir güç birliğini ortaya koyabiliriz.

Dêrsim’de hiçbir dönem olmadığı kadar olumlu sonuçlar alacağız.

AÇLIK GREVİNDEKİ TUTSAKLAR SELAMLANDI

Meclis Grubumuzun performansını yakinen izliyorsunuz. Arkadaşlarımız genç olmasına rağmen geçmiş dönemin birikiminden yararlanarak onurlu bir duruş ortaya koyuyor. Parlamentoda o kürsüde sizin kızlarınız, genç kardeşleriniz var. Hiçbir dönem olmadığı kadar Alevilik diyoruz, Alevilerin eşit hakları diyoruz, cemevleri ibadethane statüsüne kavuşsun diyoruz. Kürtlerin anadili diyoruz, devrimcileri sahipleniyoruz. Açlık grevindeki yoldaşlarımızın yanında olduğumuzu söylüyoruz. Kürt meselesi çözülecekse Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır diyoruz. Kürdistan diyoruz, Dêrsim diyoruz; ezilenler, emekçiler diyoruz. Ezilen, yoksul, işsiz, umutsuz, dilini ve kültürünü yaşamak isteyen insanların grubu olduk. Emin olun sizin desteklerinizle hem parlamentodaki mücadelemiz hem sistem karşısındaki mücadelemiz daha güçlü olacaktır. Dersim’i kazanmak, Rojava'da “Jin Jiyan Azadi” diyerek dünyaya örnek bir devrim ortaya koyan Rojavalılar ile dayanışma içinde olmak demektir. Dersim’i kazanmak, bedenini cezaevinde açlığı yatıran arkadaşlarımızla dayanışma içinde olmak demektir. Seyid Rıza ve arkadaşlarının onurlu geçmişine sahip çıkmak demektir. Dersim’i Dersimlilerle birlikte yönetmek, Kürt sorununun demokratik çözümü için bizlere önemli bir güç verecektir. İnanıyorum ki Dersim'de hiçbir dönem olmadığı kadar demokratik bir ortamda çok iyi sonuçlar alacağız. Ama bu sonuçları almak için inanacağız, adaylarımıza ve parti kurumlarımıza sahip çıkacağız. İl örgütümüzü yalnız bıraktığımız müddetçe sistem yönelir. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızı savunmadıkça başka Gülistan Dokular olur. Yoksullukla mücadele etmediğimiz sürece gençlerimiz intihar eder. Doğamıza ve geçmişimize sahip çıkmadığımız sürece gençlerimiz mülteci olarak dünyanın dört bir yanına savrulur. Bu bilinçle ve toprağımıza, kimliğimize, partimize, yerel seçimlere sahip çıkacağımıza olan inançla partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Deniz Gezmiş'lerin, Mahirler'in, İbolar'ın, Mazlumlar'ın bıraktığı mücadeleye layık bir duruş içinde olacağız."