Bayık: Güney'deki sorunu yeni ve demokratik bir hükûmet çözebilir

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bayık, Güney Kürdistan siyaseti ve yönetiminin Kürtlere ve Güney’e kaybettirdiğini belirterek, "Güney halkı iktidarın gerçekliğini görüyor ve ayaklanıyor" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Ronahi TV’de yayımlanan ‘Nêrîna Azad’ (Özgür Bakış) adlı programda Güney Kürdistan’da yaşanan kriz hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Bayık, tüm Güney’e yayılan ‘Raperîn’ hakkında değerlendirmelerde bulunup, ‘’Halk artık Güney Kürdistan yönetiminin siyasetini görüyor ve buna isyan ediyor’’ dedi.

Bayık, Güney Kürdistan’da yaşanan duruma değinip, bunun temel nedeninin Güney Kürdistan iktidarının Kürt Ulusal Birliği’ne yanaşmaması olduğunu vurguladı.

Güney Kürdistan’da yaşanan durumun öngörü ve değerlendirmelerini doğruladığını söyleyen Bayık, Güney Kürdistan siyaseti ve yönetiminin Kürtlere ve Güney’e kaybettirdiğini belirtti.

'KAZANIMLARI KAYBETTİRDİ'

Bayık, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bugün ortaya çıkan durum bizim öngörülerimizi doğrular nitelikte. Daha önce Güney’de yürürlükte olan siyaset Kürtlere kazandırmıyor. Bu siyasetin Kürtlere büyük zararları var. Sadece Güney’de değil, Kürdistan’ın diğer parçalarında da kayıplar getiren bir siyaset. Ortaya çıkan durumu bu siyasetin sonuçları olarak el almak gerekir. Güney Kürdistan halkı işleyen yanlış siyaseti görüp ve bu siyasetin onlara kaybettirdiği sonucuna vardı. Birçok Kürt kazanımı bu yanlış siyasetin sonucunda kaybedildi. Halk bu gerçeği görmüş durumda. Buna karşı bir duruş sergileyip başkaldırıyor. Halk artık şunu diyor, 'artık bu siyasetin sonlanması lazım'. Çünkü Güney Kürdistan’da siyasi, ekonomik, kültürel, askeri, toplumsal sorunlar gittikçe daha da ağırlaşmakta. Halk artık bu sorunlarla yaşayamaz. Bu yüzden artık bu sorunların çözülmesini istiyor. Halk Güney siyasetinin gerçekliğini görüp artık bu siyasetin sorunlara çözüm oluşturamayacağına inanıyor. Bu gerçeklik artık halk tarafından görülüyor. Gerçekleşen durumlar artık bir çözüm oluşturmuyor. Referandum öncesi gerçekliği olduğu gibi referandum sonrasında da sürdürmek istediler. Halk bu siyasetin hiçbir biçimde değiştirilmeden devam ettiğini gördü ve bunun değişmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu sebeple bu siyaset halkın kazanımlarını çok kaybettirdi ve birçok sorunun temel sorunu haline geldi.

'HALK GERÇEĞİ GÖRÜYOR'

Bayık Güney Kürdistan iktidarının siyasi, diplomatik, düşünsel, ekonomik, örgütsel, askeri ve toplumsal boyutuyla doğru bir savaş yürütmediğini belirtti.

Bayık değerlendirmesine şöyle devam etti: ‘’Güney Kürdistan sorun ve krizinin nedeni savaşmak ya da savaşmamak değildir. Savaş birçok tarzda yürütülür. Sadece askeri boyutuyla değil, hiçbir boyutuyla savaş doğru yürütülmedi. En çok iktidar nasıl faydalanır, nasıl zenginleşir... Bu eksende gelişen düşünce ve yaklaşım Güney Kürdistan sorunlarını daha da ağırlaştırdı. Halkın sorunlarını daha da ağırlaştırdı. Bu mevcut sorun karşısında halk nasıl yaşayacağı sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalmış. Yürütülen siyaset halkın sorunlarına çözüm oluşturmuyor. Halk her yönüyle ağır sorunlarla yüz yüze. Halk geleceğinde bir ışık göremiyor, çünkü büyük bir tehlike görüyor. Halk bu gerçeği görüp, 'Bu biçimde nereye kadar gidebiliriz’ sorusunu soruyor. Bu gerçeklik toplum yaşamı üzerinde büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu sebeple halk en kısa sürede bu tehlikeyi atlatmak istiyor. Halk mevcut iktidarı sorun kaynağı olarak görüyor.

Referandum sonrası Irak hükûmeti birçok bölgeyi egemenliği altına aldı, sorunlar daha da ağırlaştı. Buna karşı halk Güney Kürdistan iktidarının bir sonuç çıkarmasını umdu. Güney Kürdistan halkı iktidarın mevcut yanlış siyasetten dönmesini, yeni bir siyasetle devam etmesini umdu. Fakat halk eski tarz siyasetin olduğu gibi devam ettiğini gördü. Bu tarz siyaset mevcut sorunları daha da içinden çıkılmaz kıldığı için, halk, bu yaklaşımın devam etmesi durumunda sorunların daha da ağırlaşacağını görüp bu yanlış tarz siyasete karşı tepkilerini ortaya koydu. Çünkü iktidar herhangi bir değişim sürecine girmedi.

'SORUNLAR TÜRKİYE KAYNAKLI'

Yeni bir hükûmetin kurulması ve eski siyasetin değişmesi gerekiyordu. Eğer demokratik bir hükûmet kurulmuş olsaydı, tüm farklı güç ve demokratik kesimler Güney Kürdistan hükûmetinde temsilini bulsalardı bu kriz daha da ağırlaşmazdı. Çünkü demokratik bir hükûmet Güney’in sorunlarına çözüm oluşturup, Türkiye, İran, Suriye ve Irak gibi bölge devletleriyle demokratik temeller üzerinde bir siyaset oluşturabilirdi. Bu biçimde Kürtlerin ve diğer halkların kazanımlarına sahip çıkabilir ve toplumda demokratikleşme zemini yakalanabilirdi. Bu hükûmet demokratik bir mücadele verebilirdi. Kirli mevcut siyaset demokratikleşmeyle çözülme sürecine girerdi. Halk bu umutla referandumu karşıladı.

Fakat halk gerçeği gördü. İktidar hiçbir değişime girmedi. Yine iki parti, iktidarı kendi aralarında, çıkarları ekseninde paylaşmak istedi. Güney Kürdistan hükûmeti yine Türkiye ve İran gibi devletlere çağrılarda bulundu. ‘Bize yine destek sunabilirler, eskisi gibi devam edebiliriz’ mesajları verildi. Fakat Güney’in siyasetine baktığımızda büyük sorunların kaynağının Türkiye kaynaklı olduğu görülür. Her şeye rağmen Türkiye’nin onlara destek sunmasını beklemekteler. Türklerin onlara nasıl bir destek sunduğu göz önünde. Türkiye’nin Güney’i nasıl bir duruma soktuğu çok net bir biçimde görülüyor. Güney’deki bir çok sorundan başta Türkiye sorumlu. Türkiye Güney Kürdistan imkanlarını kendisi için ele alıp ve bununla Kürt düşmanlığını yaptı. Türkiye tüm Kürt düşmanlarını bir araya getirip Kürt karşıtı bir cephe oluşturmayı amaçlıyor. Tüm bunlara rağmen Güney Kürdistan Yönetimi Türkiye’yi dost olarak ele almakta ve ondan yardım ister bir pozisyonda durmaktadır. Bu sebeple halk serhildan pozisyonunda ve önündeki tehdit ve tehlikelerin önünü almaya çalışıyor.’’

'ULUSAL BİRLİĞE YANAŞMADIĞI İÇİN...'

Bayık, "Güney’deki durumun bu düzeye gelmesinin nedenlerinden biri de Güney Kürdistan iktidarının ulusal birliğe yanaşmayıp, bunun yerine kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesidir. Halk sorunlarına eğilmeyip halka kulak vermemeleri, kendi iktidar çıkarlarını esas almaları, kendi ekonomilerini büyütme arayışları, ortaya çıkan durumun nedenleri arasındadır. Halk adına hiçbir şey yapmadılar. Ulusal birliğe ve ihtiyaçlara gözlerini kapattılar. Kürdistan’ın diğer parçalarıyla ulusal bir ilişki kuramadılar. Kürtlere destek sunacaklarına işgalcilere destek sundular" diye kaydetti.

"Bu yaklaşımlarıyla Güney Kürdistan’ı zayıf düşürdüler. İşgalci güçler bu yaklaşımlardan yararlanıp kendi çıkarlarını öne aldılar" vurgusunda bulunan Bayık, şöyle devam etti:

"Eğer ulusal birlik yakalanmış olsaydı bu durumlar yaşanmazdı. İşgalcilik de öyle kolay bir biçimde Kürt kazanımlarına yönelip ortadan kaldıramazdı. Tarihe de baktığımızda iç birliğinin pekiştirmeyenlerin her zaman zayıf düştükleri görülür. Filistin, daha iyi anlaşılması için en çarpıcı örnektir. Filistin Hareketi etrafıyla olan ilişkisinde bir zayıflığa düştüğü için zayıf düştü. Güney Kürdistan’da iktidar sadece kendi iktidarının esas aldı. Siyasetleriyle işgalcilere destek sundular. Kürdistan’ın diğer parçalarında yürütülen mücadeleye destek sunmaları gerekirdi ama sadece kendi çıkarlarını esas aldılar. Her yönüyle kötü bir siyasal pratik sergilediler. Güney’deki halkımıza karşı da böyle yanlış bir siyaset yürütüldü. Siyaset adı altında her şeyi kendi çıkarlarının hizmetine koştular. Bu yaklaşımlarıyla halkı da kaybettiler. Bugün halk bu yüzden onlara karşı duruyor.

'YENİ, DEMOKRATİK BİR HÜKÛMET ÇÖZÜM GÜCÜ OLABİLİR'

Eğer bugün halk ayaktaysa bu onların siyasetlerinin bir sonucudur. Yürütülen yanlış siyasetin sonucu. Bu gerçekliğin tüm yönleriyle görülmesi gerekir. ‘Halk niye bize karşı’ demesinler, bazıları bundan faydalanmak istiyor. Bu gerçekliğin altında onların yanlış siyaseti yatıyor, kendi gerçeklikleriyle yüzleşmeleri gerekir. Güney’deki sorunları kaynağı bizzat oradaki iktidar tarafından oluşturulmuş. Yanlış siyasetlerine bir son vermeleri gerekir. Halka öz eleştiri vermeleri gerekir. Tüm demokratik güçlerle bir ilişki kurup hükümetin oluşturulması gerek. Sadece yeni, demokratik bir hükûmet mevcut sorunlara çözüm gücü olabilir. Yeni hükûmetin ulusal birliği, demokratikleşmeyi esas almalı. Bu biçimde halkın sorunların çözüm oluşturulur.’’