BM Suriye raporu: Türkiye’nin saldırıları savaş suçu kapsamında

BM Suriye Soruşturma Komisyonu yayınladığı yeni bir raporda Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de sivil yerleşim yerlerini hedef almaya devam ettiğini kaydetti. Komisyon, bu saldırıların savaş suçu kapsamında olabileceğini belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) Bağımsız Uluslararası Suriye Soruşturma Komisyonu, 1 Ocak-30 Haziran 2024 tarihini kapsayan Suriye raporunu hazırladı. 9 Eylül’de BM Cenevre Ofisi’nde başlayan ve 9 Ekim’de sona erecek olan BM 57. İnsan Hakları Oturumlarına sunulacak olan rapor, sahada yapılan araştırmalara, 385 kişiyle ve farklı sivil toplum kuruluşları ile yapılan görüşmelere ve uydudan alınan görüntülere dayanıyor.

Suriye’nin politik ve ekonomik durumunun yanı sıra ülkede devam eden çatışmalardan kaynaklı yaşanan insan hakları ihlallerine değinilen raporda, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük hava saldırılarına ve işgali altındaki bölgelerde işlenmeye devam eden savaş ve insanlık suçlarına da yer ayrıldı.

HUKUKSUZLUK HÜKÜM SÜRMEYE DEVAM EDİYOR

Suriye’deki çatışmaların başlangıcından bu yana en büyük insani krizin yaşandığına dikkat çekilen raporda, birçok bölgede savaş suçu teşkil eden saldırılarda sivil yerleşim yerlerinin ve sivillerin hedef alınmaya devam edildiği kaydedildi.  Ülkenin birçok bölgesinde kanunsuzluğun hüküm sürdüğüne vurgu yapılan raporda, “Hukukun üstünlüğü ve sivillerin korunması sağlanmak yerine, keyfi tutuklamalar, işkence, zorla kaybetmeler, gözaltında ölümler ve zorla yerinden edilmeler gibi hukuksuzluklar devam ediyor” ifadeleri kullanıldı.

DAİŞ SALDIRILARINDA KESKİN BİR ARTIŞ VAR

Gazze’deki savaş nedeniyle bölgedeki güçler arasındaki gerilimin ve askeri operasyonların daha da yoğunlaştığının ifade edildiği raporda, “İsrail'in Suriye’deki İranlı yetkilileri ve İran adına hareket eden kişileri hedef alan hava saldırılarının sayısının artması ve İran’a bağlı grupların ABD üslerine yönelik saldırıları da bölgesel gerilimin daha da tırmanacağı endişelerini arttırmıştır” denildi. Raporda aynı şekilde DAİŞ tarafından gerçekleştirilen saldırılarında keskin bir şekilde arttığına vurgu yapıldı.

İŞGAL ALTINDAKİ BÖLGELERDE AĞIR SUÇLAR İŞLENİYOR

Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde yaşanan hak ihlallerine de ayrıntılı bir şekilde yer verilen raporda, şunlar kaydedildi: “Suriye Milli Ordusu (SMO), Sultan Süleyman Şah Tugayı ve Sultan Murad Tümeni gibi gruplar tarafından tutuklama, şiddet, zorla mala el koyma, gasp gibi hukuksuzluklar işlenmeye devam etmiştir. Suriye Hükümeti ve Özerk Yönetim kontrolündeki bölgelerden SMO kontörlündeki bölgelerine gelen Kürt ve Arap kadın ve erkekler rutin bir şekilde gözaltına alındı ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ile bağlantılı oldukları iddiasıyla yargılandı.”

Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde işkence, kötü muamele ve cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin ağır bir şekilde devam ettiğinin altı çizildiği raporda, “Raporlama dönemi boyunca, Efrîn, Cindirêsê, Serêkaniyê ve birçok askeri ve polis merkezlerinde boru ve kablolarla dayak olmak üzere birçok işkence yöntemi belgelenmiştir. Çoğunluğu Kürt olan tutsaklara, sorgu sırasında elleri kelepçeli ve gözleri bağlıyken ağır bir şekilde işkence uygulandı. Yine gözaltına alınan bazı kadın ve erkekler başka yerlere götürülerek, Türk yetkililer tarafından sorgulandı ve işkenceye maruz kaldı” ifadeleri kullanıldı.

SAVAŞ SUÇU KAPSAMINDA

2018-2022 yılları arasında Efrîn'deki askeri polis de dahil olmak üzere, SMO gözaltı merkezlerinde cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet uygulandığına dair raporlar almaya devam edildiğine de dikkat çekilen raporda, bu olayların soruşturmaya devam edildiği belirtildi.

İşgal bölgelerinde gözaltındayken yaşanan ölümlere ve zorla kaybedilmelere de dikkat çekilen raporda, tutuklanan bazı kişilerin doğrudan MİT tarafından sorgulandığı ifade edildi.

SMO ve denetimindeki çete gruplarının işlediği suçlara ayrıntılı bir şekilde değinilen raporda, “SMO üyeleri savaş suçu teşkil edecek gözaltında zorla kaybetme, işkence, zalimane muamele ve tecavüz suçları işlemiştir” denildi.

TÜRKİYE SİVİL YERLEŞİM YERLERİNİ HEDEF ALDI

Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim denetimindeki bölgelere dönük saldırılarına da yer verilen raporda, Türk devletinin sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef aldığına vurgu yapıldı. Türkiye’nin 25 Aralık 2023 tarihli saldırısında askeri ve sivil yerleşim yerlerini hedef aldığının belirtildiği raporda, “Bu saldırıda Kobanê diyabet kliniği de dahil olmak üzere tıbbi tesisler hedef alınmıştır. Bu saldırı sonucunda bu tesis iki hafta boyunca işlevsiz kalmıştır. Yine bu saldırıda Qamişlo’da tıbbi oksijen tesisi de hedef alındı. Buradaki saldırı nedeniyle yaşanan tedavi gecikmesi nedeniyle bir hasta hayatını kaybetti. Bu saldırılarda 7 sivil öldürüldü, 3 sivil yaralandı. Türk medyası bu saldırıları Türk devletinin operasyonları devam ediyor diye verdi” denildi.

15 Ocak 2024 tarihinde Türkiye’nin Hesekê’de bulunan Swediyah elektrik santralini bir kez daha vurulduğunun da hatırlatıldığı raporda, “Santralin son tribünlerinin de tahrip edildiği saldırı, elektriğe erişimi daha güç hala getirdi ve bir milyondan fazla insanın su, yakıt ve diğer temel hizmetlere erişimini engelledi” ifadeleri kullanıldı.

31 Martta 2024 tarihinde Hesekê’nin birçok bölgesine hava saldırılarının düzenlendiğini kaydedildiği raporda, Türkiye’nin bu saldırılarının özellikle Özerk Yönetimin seçimler düzenleyeceği açıklamasının ardından geldiği işaret edildi. Bu saldırılarda aralarında çocuk ve kadınların olduğu çok sayıda sivilin hedef alındığı belirtildi.

Raporda, 31 Mart 2024 tarihinde aynı zamanda Qamişlo yakınındaki bir köye yapılan saldırıda ise hem siviller hem de olay yerine giden Heyva Sor a Kurdistanê ait ambulansın hedef alındığı kaydedildi.

HAVA SALDIRILARI SAVAŞ SUÇU KAPSAMINDA

Türkiye’nin uluslararası hukukun yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu olduğunun altı çizilen raporda, devamla şunlar ifade edildi: “15 Ocak’ta gerçekleşen saldırının doğrudan askeri hedeflere yönelik olmadığı ve ortaya çıkan sivil zarar göz önüne alındığında, saldırının orantısız olduğuna ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine inanmak için makul kanıtlar bulunmaktadır. Yine 25 Aralık 2023 tarihinde gerçekleştirilen hava saldırılarının doğrudan sivil ve sivil yerleşim yerlerine dönük olduğu açık ve uluslararası insancıl hukukun ihlali kapsamında. 31 Mayıs’da insansız hava araçları ile yapılan saldırılarda aynı özellikleri taşımaktadır. Koruyucu amblem taşıyan bir ambulansın vurulması, tıbbi personele ve malzemelere doğrudan bir saldırı teşkil niteliğindedir. Tüm bu saldırılar savaş suçu teşkil edebilir.”