Davaya adanan bir yaşam: Zülküf Gezen

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla 2019’da fedai eylem gerçekleştirerek şehadete ulaşan Zülküf Gezen’i, annesi Havva Gezen, ANF’ye anlattı.

Havva Gezen, açlık grevi sürerken diken üstünde olduklarını; 15 günde bir olan telefonla görüş hakkının sonuncusunun şehadetinden birkaç gün öncesi denk geldiğini belirterek, “Şehadetinden birkaç gün önce aradı, benimle çok duygusal bir konuşma yaptı ama ben anlamadım. Meğerse vedalaşmak için aramış…” dedi. 


Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in 7 Kasım 2018’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi, binlerce PKK’li ve PAJK’lı tutsağın da katılımıyla dalga dalga büyüdü. Son bir ayda 30 tutsak, eylemlerini Ölüm Orucu’na dönüştürdü. Eylem, 200. gününde Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının İmralı Adası’na gerçekleştirdiği ziyaret sonrası bitirildi. Bu 200 günlük zaman zarfında Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla fedai eylemler gerçekleştirildi. İlk eylemci Zülküf Gezen’di. 

Gezen, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi'nde 17 gündür açlık grevindeyken yaşamına son verdi. Gezen’in cenazesi İstanbul’daki polis tarafından kaçırıldı, zorla uçağa bindirilerek Amed’e getirildi. Gezen’in ailesi de tehdit edilerek, cenazesinin apar topar defnedilmesi için baskı uygulandı. Ailenin bu tehdide direnmesi üzerine polis, “Organize bir şekilde defnederseniz cenaze tazyikli suya da maruz kalabilir, tabut yerlerde de sürünebilir” sözleriyle tehdidin dozajını arttırdı. Böylelikle cenaze töreni yapılmadan defin gerçekleştirildi. 

HEM ÇALIŞIYORDU HEM OKUYORDU

Gezen Ailesi, Amedli ve uzun yıllar Sur ilçesinde yaşadı. Anne Havva ve baba Şeyhmus Gezen, çocuklarını çok zor şartlar altında büyüttü. Çocuklar büyüyüp buluğ çağına geldiklerinde ise gündelik işlerde çalışarak aile ekonomisine katkıda bulundu. Zülküf de ailesinin maddi imkansızlıklarını bildiği için bir yandan çalışıp diğer yandan da okula giderek eğitimine devam etti. 

HERKESİ SEVERDİ, SEVİLİRDİ

Anne Gezen, oğlu Zülküf’ün emekçiliğini gururla vurgulayarak, şunları anlattı: “Zülküf ve kardeşleri su satarak, ayakkabı boyacılığı yaparak bize maddi anlamda yardımcı olmaya çalışıyordu. Kazandığı parayı hem ailesiyle paylaşıyor hem de okul harçlığı yapıyordu. Daha küçük yaşlarda çevresindekilerin saygısına ve sevgisine muhatap olmayı başardı. Bir gün bile arkadaşlarıyla kavga etmedi. Arkadaşlık ilişkilerinde kolektifti; ekmeğini de onlarla paylaşacak kadar cömertti.”

FEDAKARLIĞINI HERKES BİLİYORDU

Liseye geçtikten sosyalleşmeye başlayan Zülküf, aynı zamanda bir eczanede de işe başladı. Okul ve iş arasında gidip gelmenin dışında, kendisine bir gitar alarak Dicle-Fırat Kültür Merkezi’ne kursa gitti. Birkaç faaliyeti bir arada yapan Zülküf, politik kimliğini de bu arada kazanmaya başladı. 

Anne Gezen, kendilerinin de aile olarak Zülküf’ün politik çalışmalara başlamasından sonra ulusal değerlerine ilgi duyduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Zülküf, özellikle 2006 Amed Serhildan’ında mücadelesinin adını koydu. O dönemi anlatan komşularımız bile onun fedakarlığını ve barikatlarda insanlara nasıl yardım ettiğini her seferinde söyler. Zülküf kendi insanlarını, kendi halkını seven bir çocuktu.”

12 YILDI TUTSAKTI

Zülküf, Amed Serhildan’ında gözaltına alınıp 40 günlük bir tutsaklığın ardından bırakıldı, ancak bir yıl sonra tekrar tutuklandı. 2007’den şehadetine kadar tutsak olan Zülküf’ün ailesi, 12 yıl boyunca onun hapishane görüşlerine giderken çok zorluk çekti. 
Anne Gezen, oğlunun hapishane sürecini şu sözlerle paylaştı: “Biz görüşe gittiğimizde, kendisi zor durumda olmasına rağmen bizlere moral veriyordu. Giresun ve Tekirdağ’a görüşe gittiğimizde, oraların halkı bizi canavar olarak görüyordu. Bizim Kürtlüğümüzden kaynaklı mesafeli davranıyorlardı. Zülküf’ü gördüğümüzde tüm sorunlarımızı unutuyorduk. Eve geldiğimizde de Zülküf, bir hikaye misali sürekli dilimizdeydi.”

VEDALAŞMAK İÇİN ARAMIŞ

Oğlu Zülküf’ün şehadet süresine ilişkin de konuşan anne Gezen, şöyle devam etti: “Zaten açlık grevleri sürüyordu ve hepimiz aslında diken üstündeydik. 15 günde bir telefon görüş hakkı vardı. Şehadetinden birkaç gün önce aradı, benimle çok duygusal bir konuşma yaptı ama tabii ben anlamadım. Meğerse vedalaşmak için aramış. Şehadet haberini, hastaneden bizi arayarak verdiler. İlk başta inanmadık. Yalan bir haber olduğunu, bizi psikolojik olarak etkilemek için yaptıklarını düşündük. Sonra biz hapishaneyi aradık, haberin doğru olduğunu öğrendik. Zaten ilk gece cenazesini apar topar kaçırıp Amed’e getirdiler. Cenaze daha uçaktayken, polisler eve gelip babasını ve kardeşlerini çağırdı. Cenaze geldiği gibi gömmemizi istediler. Biz de sabah saatlerinde gömeceğimizi söyledik. 

POLİS AÇIKÇA TEHDİT ETTİ

Cenazemizi alelacele gömmek istemediğimizi söyledikçe polisler, sosyal medyada cenazeye katılım çağrısı yapıldığını, bir an önce defnetmezsek kendilerinin gömeceğini, yarın sabaha bırakırsak da tabuta saldıracaklarını söylediler. Zaten cenaze onların elindeydi. Havalimanından direkt mezarlığa getirdiler. Önceden kazmaya başladıkları mezara gömdüler. Ne dini vecibelerini yerine getirmemize izin verdiler ne de akrabalarımızın cenazenin başına gelmelerine. Defnedildikten sonra dua okumaya başladığımızda bile ‘Acele edin, sizi mi bekleyeceğiz burada?’ diyerek herkesi dağıttılar. Kısacası cenazeyi kaçırdılar ve hepimizi darp ederek, tehditler savurarak o geceyi bize yaşattılar.”

ZÜLKÜF’ÜN EVİNDEYİM!

Anne Gezen, oğlunu dilediğince uğurlayamadığı, onunla mezarının başında vakit geçiremediği için o gece uyuyamadığını, şafağın sökmesiyle soluğu mezarında aldığını belirterek, “Oğlumu aslında sabah gittiğimde gömdüm. Çocuklar uyandıklarında beni evde görememişler. Aradılar, nerede olduğumu merak etmişler. Zülküf’ün evinde olduğumu söyledim onlara” dedi.
Zülküf’ün şehadetin sonra Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akıcı, Siraç Yüksek, Mahsum Pamay, Ümit Acar ve Uğur Şakar da fedai eylemleri gerçekleştirdi. Anne Gezen, söz konusu bu eylemcilerin aileleri bir araya gelerek, acılarını paylaşmak istediğini, şimdilik sadece Ayten Beçet’in ailesi ile düzenli bir diyaloglarının olduğunu söyledi.