Duygularım adım adım büyüyor ve adım adım gerçek bir yoldaşın ruhuna doğru ilerliyor. Adını Kürt ayaklanmasının liderinden Şêx Seyid'den alan, yaşamını özgürlük mücadelesine adayan sen değil miydin? Yine çantasında tarihin anlamını taşıyan ve adım adım Kurdistan dağlarında hakikatin izinden heyecanla giden sen değil miydin? Tarihin dili olsaydı aralıksız bir şekilde hakikat arayışından bahsederdi. Kelimelerin dili olsaydı kesintisiz bir şekilde seni tarih sayfalarına yazardı. Yoldaşlarının yüreğinin dili olsaydı, aralıksız bir şekilde sana olan sevgi ve hasretten bahsederdi. Bu sefer yazı yarım kalmayacak mamostem. Bu sefer yazılar seni anlatacaktır. Yol uzun ve bu yolda belirsizlikler yok. Bu yol, arayış ve hakikat gerçekliğini inşa ediyor. Bu sefer de yüreğim hakikatin yoldaşı olacaktır.
Bu kez yasak topraklarda dünyaya gözlerini açan birinin hikayesini anlatacağım; Kurdistan’da yıllar süren isyan ve direnişin ardından Kürt halkının uyanışı cennet gibiydi. Rêber Apo'nun düşünce ve fikirleriyle zindandan Kurdistan dağlarına uzana bir isyan ve direniş başladı. Bu çıkış hiçbir zaman işgalciler ve ihanetçiler tarafından kabul edilmemiş, Kurdistan halkı her yerde faşist saldırılarla bir kez daha büyük acılara maruz bırakılıyordu. 1990'lı yıllarda soykırım ve asimilasyon politikalarının yanı sıra köylerin boşaltılması, halkın yerinden edilmesi yeniden devreye girmişti. Aynı anda Kurdistan dağlarında da Amed'den Dersim'e kadar özgürlük gerillaları her alana yayıldı. Bu hikaye sadece bir çocuğun hikayesi değil, bu hikaye; binlerce Kurdistanlı çocuğunun hikayesidir.
Lice varlığıyla ve gerillasıyla düşmanın yüreğinde büyük bir korku yaratmıştı. Bu yüzden işgalciler, Lice'yi yakarak ve halkı göç ettirerek saldırdı. Gerdûn yurtsever bir ailenin kızıydı. Ailesi topraklarından kopmadı ve işgalcilere boyun eğmedi. Ama hiç konuşmayan sessiz bir çocuktu. Bu yüzden herkes onunla dalga geçiyor, kimse bir gün hayal dünyasına girmiyordu. Hayalleri düşmanın saldırılarıyla kabusa dönüşmüştü. Hiçbir şey anlamadığı için yaşamdan yoksun kalıyordu. Artık bu yaklaşımlardan bıkmıştı ta ki Kurdistan kahramanlarının yavaş yavaş köylerinden geçip evlerinin yolunu tutacakları güne kadar…
BİNLERCE KURDİSTANLI BAYRAĞINIZI BAŞARILI BİR ŞEKİLDE TAŞIYOR
Kapıların arasından gizli bir şekilde bu kahramanların heybetini izliyordu. Kalbi sanki ağzından fırlayacakmış gibi atıyordu. Karşısında gözlüklü, kısa boylu bir gerilla heyecanla babasıyla bilinçli bir şekilde tartışıyordu. Küçük Gerdûn, onun konuşmasından hiçbir şey anlamadı ama bu gerillanın varlığı bile kalbini büyülemeye yetti. Bir süre sonra bir gerilla Gerdûn’a seslenir. Gerdûn büyük bir heyecanla o gerillaya doğru ilerler. Bu gerilla merakla Gerdûn’a soru sormaya başlar. O güne kadar sesini çıkarmayan Gerdûn, tanımlamadığı bir inanç ve sevgiyle bu gerillanın sorunlarına cevap verir. Gerdûn kendisini dinleyen gerillanın o anda ismini öğrenir. Bu gerilla heval Seyid Evran'dı…
Heval Seyit, asi atalarının izinde giderek Amed dağlarında hakikat arayışı için mücadele eden bir gerillaydı. Konuşmalarının ardından heval Seyit çantasından bir kitap çıkararak Gerdûn’a uzatır. Gerdûn kitabı alır ve kucaklar, elinden gelse kitabı yüreğine koyardı. Heval Seyit veda ettikten sonra yoluna devam eder. Gerdûn ise kitabı aynı günde okur ve bitirir. Seyit heval evlerine her uğradığında yeni bir kitapla Gerdûn’un hayal dünyasına girer. Düşmanın işgal ettiği Gerdûn’un hayalleri heval Seyit ile artık özgürlük hayalleriyle doluydu. Gerdûn’ın çocukluk günlerinin üzerinden aylar, yıllar geçti. Gerdûn büyüyüp heval Setyit’in izinde yürüyen genç bir kadın olur…
Evet yoldaşım, mamostem ve mücadeledeki arkadaşım... Kelimelerim ve cümlelerim seni anlatmaya yetmiyor. Sen gerçek ve doğru yaşamın hakkını verdi. Dağdan dağa kesintisiz bir şekilde mücadele ettin, yazdın, anlattın ve öğrettin. Arjîn Amed, Sarya Onûr ve Xelîlê Çiyayî ile birlikte hakikatin izinden gittin. Bugün bile Gerdün gibi binlerce Kurdistanlı çocuk, bayrağınızı başarılı bir şekilde taşıyor ve izinizden yürüyor.