Gerilla, Güney’in statüsünü kurtardı

Maxmur’daki üç günlük tarihi direniş, yarısının boşaltıldığı söylenen Hewlêr ve gerisindeki yerleri, DAİŞ’in eline düşmekten kurtardı.

Türk devletinin, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkına karşı ‘çöktürme planı’ adı verilen soykırım planlarının başlangıç yılıydı 2014. Kürt kanı dökmekten hiçbir zaman geri adım atmayan AKP hükümeti, bu soykırımcı ve sömürgeci siyasetinin gereği imha konseptini, esas olarak 2014’te DAİŞ eliyle gerçekleştirmek istedi. 

Birçok gücün DAİŞ karşısında bir direnç göstermeden geri çekilmesi, arka plandaki destekçileri için bulunmaz fırsat oldu ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin Önder Apo’nun öngörüleri ve bu temeldeki talimatı doğrultusunda DAİŞ’e karşı tüm insanlık adına tarihi bir mücadele yürütmesi; Şengal, Maxmur, Kerkûk ve Kobanê’de DAİŞ’in kırılmasıyla soykırımcı siyaset ilk kez büyük bir darbe yemiş oldu. Özellikle Maxmur ve Şengal'de bir grup gerilla gücünün gerçekleştirdiği ilk müdahale, büyük bir insanlık felaketini ve Kürt halkına karşı yapılmak istenen soykırımı engelledi. Bununla birlikte bütün Kürt halkı da DAİŞ güçlerine ve tüm selefi gruplara karşı büyük fedakârlık göstererek mücadele eksenli direnişe geçti. 

Kurdistan Özgürlük Gerillası öncülüğünde binlerce şehit vererek, DAİŞ’in Ortadoğu’da bir imparatorluk haline gelmesinin önüne geçti. HPG ve YJA Star güçleri büyük bedeller ödeme karşılığında insanlık düşmanı olan DAİŞ ve türevlerine karşı yürütülen mücadelede geliştirdikleri fedaice savaş pratiğiyle herkese ruh ve cesaret vermede büyük bir öncülük misyonu yüklendi ve bu misyonunu bugüne kadar layıkıyla yerine getirmekten de geri adım atmadı. Verilen bu mücadele ve bu mücadele uğrunda verilen bedeller, tarihsel bir gerçekliktir. Bunu görmezden gelmek de büyük bir yanılgı olacaktır.

Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı yaptığı son açıklamayla 2014’te Maxmur Mülteci Kampı’nı DAİŞ’e karşı korumaya başlayan gerilla güçlerinin misyonlarını layıkıyla yerine getirdiklerini ve bu temelde kendi alanlarına geri çekildiklerini açıkladı. O süreçte nelerin olduğunu ve sonrasında gelişen süreci doğru okumalıyız.

MAXMUR VE DAİŞ’İN SALDIRISI

Bilindiği gibi Şehîd Rûstem Cûdî (Maxmur) Mülteci Kampı, işgalci Türk devletinin 40 yıldır tüm Kürt halkı üzerinde uyguladığı göçertme ve yok etme politikalarının sekteye uğradığı en büyük örnektir. Binlerce yurtsever, Türk devletinin köylerini yakması sonucu uzun ve meşakkatli süreçlerden sonra Başûrê Kurdistan’a geçti. Burada da KDP’nin Türkleri aratmayan baskılarına karşı büyük bir direniş gösteren ve birkaç bölge değiştirdikten sonra 1998’de Maxmur’a yerleşen binlerce yurtsever Kürt, 30 yıla yakındır yurtseverlik duruşunu ve kendi sistemini bütün baskı ve saldırılara rağmen korumayı başardı.

DAİŞ, 2014’te her yeri kan deryasına çevirip büyük bir korku ve panik içerisinde bölgedeki bütün askeri güçleri geri adım atmaya zorladı. Hatta birçok yerde bulunan pêşmerge ve Irak ordusu güçleri çatışmadan geri kaçtılar. Böylesi bir tablo içerisinde işgalci Türk devletinin yıllardır işbirlikçiliğini üstlenen ve birçok saldırısına zemin oluşturma görevi gören KDP’nin büyük bir plan dahilinde 7 Ağustos’ta hiçbir tedbir almaması üzerine DAİŞ, Şehîd Rûstem Cûdî Kampı’na saldırmaya başladı. Tabii bu saldırı planlandığı gibi gitmedi. Çünkü DAİŞ çetesi, her ne kadar bir anlaşma çerçevesinde kampa saldırmış olsa da gözünü Başûrê Kurdistan’ın diğer bölgelerine, yani daha doğrusu KDP’nin denetimindeki bölgelere çevirdi. Hal böyle olunca ummadık taş baş yarar hesabı, etekleri tutuşmaya başladı. Hewlêr'e 70 kilometre uzaklıktaki Giwêr nahiyesinin DAİŞ'in eline geçmesinin ardından bölgedeki bazı pêşmergeler kısa bir süre karşılık verseler de geri çekildi. Halk korkuyla kaçmaya başladı.

DAİŞ bölgede hiçbir karşılık görmeden rahatça ilerleyince paniğe kapılan Hewlêr halkı, ne yapacağını bilemez duruma geldi. Aracının deposunu dolduranlar, daha güvenli gördükleri Şaklawa, Barzan ve Selahaddin gibi yerleşim birimlerine doğru kaçmaya başladı. Aşırı yoğunluktan dolayı GSM şirketleri hizmet veremez oldu, telefonlar kitlendi. Tedirginliğin had safhaya çıkması üzerine Başûrê Kurdistan yöneticilerinden birbiri ardına açıklamalar geldi. Tabii herkesten önce onların kaçmaya başladıklarını pek kimse bilmiyordu. Hatta o dönem Mesud Barzani, Kürt Özgürlük Hareketi’ne bir mektup göndererek gerilla güçlerinin yardımını istedi.

GERİLLA MAXMUR HALKINA DA YETİŞTİ

Dört parça Kurdistan’da Kürt halkının savunmasını yapan Kurdistan Özgürlük Gerillası, nasıl ki her şart ve koşulda kendi canlarını feda etmek pahasına özgürlük mücadelesini büyük bir kararlılık ile yürütüyorsa Maxmur halkının imdadına ilk yetişendi. İlk elden Maxmur’daki Kürt halkının yardımına Şehîd Tekoşer Şemzînan komutasında 7 kişilik bir gerilla grubu koştu. 7 gerilla 70 bin kişilik ordu gücünün yapamadığını yaptı ve kamptaki gençleri örgütleyerek bir öz savunma ağı kurup direniş aşamasına geçti. Halkı güvene alan gerilla, DAİŞ çetesine karşı çatışmaya ve püskürtmeye başladı. Tarih boyunca efsanelere konu olan Kırklar, Yediler masalları aslında gerçeğin ta kendisiydi. İşte bu gerçek Şengal’de Êzidî halkının feryadına koşan Şehîd Dilşêr Herekol komutasındaki 12 süvari ve Maxmur’u canı pahasına koruyan Şehîd Tekoşer Şemzînan komutasındaki 7 süvarinin mücadelesiydi.

MAXMURDAKİ DİRENİŞ, HEWLÊR’İ KURTARDI

Maxmur’daki üç günlük tarihi direniş, yarısının boşaltıldığı söylenen Hewlêr ve gerisindeki yerleri, DAİŞ’in eline düşmekten kurtardı. On binlerce kişiden oluşan ordu ve pêşmerge güçlerinin yapamadığını gerillaların yapması, halkta büyük bir güven yarattı. Üç günün ardından Maxmur’dan geri çekilen DAİŞ’in üzerine gidildi. 5. günden sonra Maxmur ve çevresi DAİŞ çetesinden temizlendi.

Her fırsatta Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşmanlık yapmaktan geri durmayan KDP, o gün gerillaları kutluyordu. Çünkü gerilla güçleri olmasaydı kendilerinin bile hayat güvencelerinin olmadığının farkındaydı. KDP güçleri gerillaların mücadelesi sayesinde DAİŞ ile savaşabilecek cesareti gösterdi. Şengal’de 17 bin pêşmerge gücü vardı ama tek bir mermi sıkmadan geri çekildiler. Musul’da Irak ordusunun en büyük ikinci gücü bulunuyordu ama Musul’un tamamen DAİŞ’in eline geçmesi birkaç saatte gerçekleşti. DAİŞ belasına karşı canını siper eden gerillaları kucaklayanlar, DAİŞ yenildikten sonra en büyük düşmanlığı gösterenler oldu. DAİŞ ile olan mücadelede Kürt halkı ve gerilla güçleri on binlerce şehit verdi. 

GERİLLA HALKIN VARLIK TEMİNATIDIR

Faşist AKP-MHP rejimi, 2015’ten beridir ‘çöktürme planı’ çerçevesinde Kürt halkına karşı kapsamlı bir soykırım saldırısı sürdürüyor. Saldırdıkça yenilgiye uğradı. Yenildikçe de daha beter azgınlaştı ama gerilla mücadelesini aşamadı ve aşamıyor.

HPG ve YJA Star gerillaları, 2014’ten itibaren kendi sorumlulukları gereği Maxmur halkını koruma görevini bugüne sürdürdü. Böylesi bir ahval içerisinde gerilla güçleri, Kobanê ve Şengal’de olduğu gibi Maxmur’daki misyonlarını da layıkıyla yerine getirdi ve görevlerini başarıya ulaştırdı. Gerilla güçlerinin bu temelde çekilmesi, oldukça önemlidir ve doğru okunmalıdır.

Şu husus iyi bilinmelidir ki; gerilla güçleri için her şart ve koşulda en temel öncelik Kürt halkının özgürlüğü ve varlık mücadelesidir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin de belirttiği gibi her şart ve koşulda ne zaman ve nerede olursa olsun Kürt halkına karşı bir saldırı olduğunda özgürlük gerillaları orada olacaktır. Kurdistan Özgürlük Gerillası, Kürt halkının varlık teminatıdır.