Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi yöneticileri, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 718’inci haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan aileler, 13 Kasım 1994 tarihinde Amed’de gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Ali Tekdağ’ın akıbetini sordu.
Eylemde konuşan İHD Amed Şube Sekreteri Yakup Güven, faili meçhullerin açığa çıkarılmamasın en büyük nedeninin siyasi ideolojinin yaklaşımı olduğunu söyledi.
'DEVLET İNKÂR ETMESİN, GÖZALTINA ALINDI'
Gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Ali Tekdağ’ın kardeşi İffet Mutaş, kardeşinin daha önce de gözaltına alındığını belirtti. Olay günü kardeşinin eşi ile birlikte Dağkapı’da olduklarını ve önce silahlı saldırıya uğradığını ardından kaçırıldığını söyledi. Mutaş, şunları aktardı: "Orada onu kovalıyorlar, silah sıkıyorlar. Yaralanıp yaralanmadığını bilmiyoruz. Ceketini başına dolayıp, götürmüşler. Biz gözaltına aldıklarını biliyoruz. Devlet hâlâ inkar ediyor. Kardeşimi onlar aldı. Düşmanımız yoktu. Ne varsa çıkarsınlar ortaya, mezarımızı kemiklerini istiyoruz."
“Kıyamete kadar da davacıyım. Hakkımı helal etmiyorum” diyen Mutaş, “Biz yok olmayız, çoğalıyoruz, yeşeriyoruz, bitmeyiz” diye konuştu.
Muttaş, 1993'te Amed’de katledilen diğer abisi Mehmet Tekdağ’ı da hatırlatarak, failler cezalandırılana kadar mücadele etmeye devam edeceğini ekledi.
TEKDAĞ'IN HİKÂYESİ
Konuşmaların ardından İHD Amed Şubesi yöneticisi Fırat Akdeniz, Ali Tekdağ hikâyesini okudu. Akdeniz, Tekdağ’ın kaybedilme olayına ilişkin eşi Hatice Tekdağ’ın anlatımlarını şöyle aktardı:
"13 Kasım 1994 günü evden beraber çıktık ve Dağkapı Şekerbank’a kadar dolmuşla gittik. Sonra Ali, ‘5 dakikalık bir işim var döneceğim sen bekle’ dedi. Yaklaşık 15 dakika sonra geldi. Fakat yanımda durmayarak geçti. ‘Ali’ diye seslendim. Bana eliyle ‘git’ diye işaret etti. Sivil silahlı 3-4 kişi arkasından gidiyordu. Eşim bir köşeyi dönmek üzereyken koşmaya başladı. Arkasından silahlı kişiler ateş etmeye başladı. Eşim kendisini yere attı. Aynı kişiler eşimin ceketini çıkarıp kafasına sardılar. Orada bulunan bir binanın içine soktular. 10 dakika sonra beyaz bir minibüs geldi. Minibüse bindirip, çevik kuvvet yönünde hareket ettiler. Bu olaylar olurken, bankanın önünde askerler ve bir trafik polisi vardı. Ateş edilmesine karşın bu şahıslar hiç karışmadı. Ertesi gün DGM savcılığına dilekçe ile başvurdum, ‘bu olay yenidir sonra gel’ dediler. Ben bir hafta beklemeden, 3 gün sonra tekrar gittim. Ondan sonra her gün gittim. Yaklaşık 2 ay sonra, kapıdaki polis her gün gelmeme kızarak, bir gün beni savcılığa çıkardı. Savcı ‘bana şahit göster’ dedi. Ben de ‘şahit benim’ dedim. Kızımı ve beni, odadan dışarı çıkardı. Bir yere telefon etti ve tekrar bizi odaya çağırdı. ‘Telefon ettim bizde değilmiş’ dedi. Aynı sıralarda Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Seyfettin Demir, Özgür Gündem Gazetesi’ne ‘Ben, Ali Tekdağ ile birlikte gözaltındaydım. Ali ‘beni öldürecekler aileme söyleyin diye bağırıyordu’ şeklinde bir açıklama yapmış. Bunun üzerine tekrar savcıya gittik. Savcı ‘burada Seyfettin Demir’in dosyası var, ama Ali Tekdağ diye birine ait dosya yok’ dedi. Bu girişimden sonra ev adresimi aldılar ve ‘bir daha buraya gelme’ dediler. O zamandan bu yana eşim ile ilgili herhangi bir bilgi alamadım.”
Akdeniz, “İç hukuk yollarında bir sonuç elde etmeyen aile, davayı AİHM’e taşır. AİHM, Ali Tekdağ dosyasında Türkiye’yi mahkûm eder. Bir kez daha burada gerçeklerin ortaya çıkarılması ve sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını istiyoruz. Ali Tekdağ için adalet istiyoruz” dedi.
BATMAN
Batman’da kayıp yakınları ve İHD Şubesi, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 554’üncühaftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. HDP, DBP İl Örgütleri, Batman Barosu ve kayıp yakınları ile İHD üye ve yöneticilerinin katıldığı eylemde, 14 Kasım 1994 tarihinde Batman’da gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ahmet Yetişen’in akıbeti soruldu.
İHD Batman Şube Yöneticisi Abdurrezak Katmaz, kayıpların akıbetini failler bulununcaya kadar sormaya devam edeceklerini söyledi. Katmaz, daha sonra kaybedilen Ahmet Yetişen’in hikayesini okudu:
“Tanıkların beyan ve anlatımlarına göre; 13 Kasım 1994 tarihinde saat 19.00 ve 23.00 sularında askerler, polisler ve köy korucuları Ahmet Yetişen’in evine baskın yaptılar. Ahmet’i orada bulamayan güvenlik güçleri, oğlu Hanifi’yi alarak, H.S. ve N.G.’nin evine gittiler. N.G.’nin evinde bulunan Ahmet’i de alarak hepsini Batman Komando Tabur Komutanlığı’na götürdüler. Gözaltına alınan Hanifi ertesi gün serbest bırakıldı. O günden itibaren Ahmet'ten haber alınamadı. 23 Mart 1995 tarihinde kayıp Ahmet Yetişen’in akrabaları, aralarında Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin de olduğu bir çok resmi makama başvurarak, Ahmet’in zorla kaybedildiğini bildirdiler. 30 Eylül 1998 tarihinde eşi Türkan, Ahmet’in gözaltına alınması ve zorla kaybedilmesinden sorumlu kişilerin cezalandırılması için Batman Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu. Dosya 1998/2650 hazırlık numarasıyla açıldı. Aynı gün savcı ve Batman Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Birimi’nde (TMB) görevli polisler tarafından ifadesi alındı. Batman TMB, gözaltı kayıtlarında Ahmet Yetişen’in bulunmadığını, kendisinin 23 Ekim 1996 tarihinden beri PKK üyesi olarak arandığını söyledi. Batman Jandarma Komutanlığı da Ahmet ile ilgili kayıtlarında bir bilgi olmadığını belirtti. 19 Şubat ve 25 Nisan 1999’te kayıp için daimi arama kararı çıkartıldı. 29 Mart 2001’te savcı tekrar bir arama kararı çıkarttı. 3 Aralık 2003 tarihinde YAKAY-DER İstanbul Fatih Savcılığına aralarında Ahmet Yetişen’in de bulunduğu 160 kayıp kişi hakkında başvuruda bulundu. Fatih Savcılığı dosyayı Batman Savcılığı’na gönderdi ve burada 2003/4131 hazırlık numarasıyla ikinci soruşturma açıldı. 22 Ocak 2004 tarihinde dosyalar birleştirildi. Kayıp Ahmet Yetişen’in oğlu Hanifi, babasının zorla kaybedilmesinden sorumlu kişilerin bulunması ve cezalandırılması için bir kaç kez daha Batman Savcılığı’na başvuruda bulundu. Ancak bir sonuç alamadı. 12 Mayıs 2006 tarihinde AİHM’e yapılan başvuru süresinde yapılmadığı gerekçesiyle kabul edilmezlik kararı verdi.”
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.