Güney'de yeni bir Raperîn...

Bugün Güney Kürdistan’ın 13 şehir, ilçe, kasabasında sokaklara dökülen halktan daha önce hiç yabancısı olmadığımız ortak bir sözcük çıkıyordu. O da, Raperîn....

Raperîn Soranca 'ayaklanma', 'isyan' demektir. 5 Mart 1991 tarihinde YNK ve KDP yöneticileri ile peşmergeleri Doğu Kürdistan ve sınır hattında beklerken Ranyalılar Saddam rejimine karşı ayaklandı. Aynı saatlerde ayaklanma Ranya’nın Çarkurne kasabası ile Kaledize nahiyelerine yansıdı. Bir hafta içinde de bu ayaklanma Zaxo, Duhok, Hewler, Süleymaniye, Halepçe, Kelar, Kifri gibi tüm Güney Kürdistan’a yayıldı.

Saddam rejimi Ranya, Çarkurne, Kaledize’den başlanarak şehir ve kasabalardan çıkarıldı. Ranyalıların başlattığı bu isyan ve ayaklanmaya 'Raperîn' denildi. Zaten şimdi de Ranyalılar Ranya isminden çok 'Raperîn' ismini kullanıyorlar. 5 Mart 1991'de Ranya’da başlayıp Güney Kürdistan’ı boydan boya saran ve Saddam Rejimine son veren Raperîne hiçbir güç öncülük etmedi. Halkın kendisi ayaklandı ve ayaklanmasını sonuca götürdü.

Saddam Rejimi şehir, ilçe, kasaba, nahiye ve köylerden çıkarıldıktan sonra KDP ve YNK’liler Doğu Kürdistan’dan dönerek yönetimi ellerine aldı. 26 yıldır da aralıksız bir şekilde Güney Kürdistan’ı yönetiyorlar…

TEK SLOGAN: HÜKÛMET İSTİFA!

Dün Güney Kürdistan halkı yeniden ayaklandı. İki gündür Güney Kürdistan’da halk 13 şehirde ‘Bu Kirli Hükûmet İstifa Etsin’ sloganıyla sokaklarda. Süleymaniye, Rewanduz, Seyit Sadık, Çemçemal, Teqteq, Koye, Piremegrun, Kelar, Kifri, Halepçe, Ranya, Kaledize başta olmak üzere daha birçok köy ve kasabada sokaklara inen halk, yer yer asayiş güçleri, yer yer polis güçleri ve yer yer de peşmergelerle istemeden de olsa çatışarak eylemlerini sürdürdü. Birçok yerde parti binalarını, resmi kurumları, yol kontrol noktalarını yaktı. Eylemlerin ikinci günü sabah saatlerine kadar çok ciddi şiddet olayları yaşanmadı. İkinci gün öğleden sonra peş peşe eylemcilerin üzerine ateş açıldığı haberleri gelmeye başladı. Eylemlerin ilk günü de Seyid Sadık, Çemçemal ve Rewanduz’da uyarı ateşi açılmıştı. Ancak direkt halkın ve eylemcilerin üzerine ateş açılmamıştı. İkinci gün ise başta Ranya olmak üzere Koye, Süleymaniye, Kelar, Kifri’de doğrudan halk ve eylemcilerin üzerine ateş açılmaya başladı.

Halkın üzerine açılan ateş sonucu Ranya ve Koye’den ölüm haberleri geldi. Ranya'da 6, Koye'de ise 1 kişi yaşamını yitirdi. Süleymaniye, Çemçemal, Piremegrun başta olmak üzere ayaklanmanın olduğu diğer yerlerde yüzlerce kişi yaralandı.

ATEŞ AÇILDIKTAN SONRA EYLEMLER RADİKALLEŞTİ

Sert saldırı olunca eylemler giderek daha fazla radikalleşti. Halkın öfkesi doruk noktasına ulaştı. Güney Kürdistan halkını yönetenler öyle anlaşılıyor ki bu halkın hassasiyetleri ile öfkesi ve mücadeleciliğini fazla anlamamış gibi. Güney halkından bedel ödemeyen ailelerin olmadığını şu an bu halkı yönettiğini söyleyenlerin, herkesten önce bilmeleri gerekirdi. Ancak ne yazık ki çok fazla anlamadıkları ortaya çıkıyor.

Saldırı olunca sokaklara dökülmeyenler, olaylar can kaybı olmadan çözülsün diye yaklaşanlar da bu kez sokaklara döküldü. Bundan dolayı ikinci günkü eylemler birinci günden daha radikal ve kitlesel oldu.

ESKİ PEŞMERGE MUSTAFA AMCA'NIN TEPKİSİ...

Eylemlerin olduğu yere gitmek için bindiğim külüstür ve yolda kalır diye endişe ile bindiğim taksiciye ne oluyor ve bu olaylar nereye kadar gider, diye sordum. Taksici öfkesini dile getirerek, “Ew huqmete gendel heta biçe ve berdewam ke", yani "Bu kirli hükûmet istifa edenen kadar bu eylemler sürer” dedi.

Taksici öfkeli bir şekilde bunları söyledikten sonra kendisini tanıtmaya başladı. Adının Mustafa olduğunu, 2010 yılına kadar peşmergelik yaptığını, 16 yıl boyunca peşmergelik yaptığını, 2010 yılında yaşanan kirlenme ve yolsuzlukları gördüğü için artık peşmergelik yapmayacağını söyleyerek bıraktığını anlattı. Dört aydan beri tek kuruş maaş almadığı için okula giden çocuklarının hiçbir ihtiyacını karşılayamadığını ve bu külüstür taksi ile taksicilik yaparak evine ekmek götürmeye çalıştığını söylerken, "neden bu kadar öfkeli olduğumu şimdi anladınız mı" derken, kendisinden daha kötü durumda olduklarını da eklemeyi unutmadı. Halkın öfkesinin bundan ileri geldiğini söyleyen taksici, eski peşmerge Mustafa Amca, Güney Kürdistan halkının son ana kadar tahammül ettiğini ancak son noktaya geldikten sonra artık kellesi de gitse mücadelesinden vazgeçmeyeceğini ve kazanana kadar devam ettireceğini, bunun Güney tarihinde çok sayıda örneklerinin olduğunu da belirtti.

SOKAKLARIN SESİ...

Mustafa Amca'nın külüstür taksisi bizi eylem sahasının yakınlarına ulaştırabilmiş, yolda bırakır korkularımızı boşa çıkarmıştı. Taksiden inip eylemcilere doğru giderken her yaştan, cinsten insanların toplandığı alana vardım. Eylem yeri Süleymaniye’nin Mevlevi Caddesi olarak bilinen ve büyük pazarın olduğu sahaydı. Toplanan kitlenin karşısına ise asayiş ve polis kuvvetleri barikat kurmuştu. Eylemcilerle aralarında sataşmalar devam ediyordu. Bu sataşmadan kısa süre sonra polis ve asayiş güçleri toplanan kitlenin dağılmasını istedi. Kitle de, hükûmet istifa etmeden eylemlerini durdurmayacaklarını ve dağılmayacaklarını söyledi. O sırada asayiş ve polis güçleri kitlenin üzerine gaz sıkmaya ve elektrikli copla yürümeye başlayınca ortalık bir anda karıştı. Silah sesleri gelmeye başladı. Eylemcilerden biri "sokakların sesidir bu. Bu ses kazanmadan, hükümete istifa ettirmeden susmayacak" diye yüksek sesle haykırdı. Eylemcinin bu haykırışı üzerine kitlede polis ve asayiş güçlerine taş, sopalarla yürümeye başladı. Ortalık bir anda karıştı, sıkılan gazdan dolayı göz gözü görmez oldu. Ama kitle vazgeçmedi; ayaklarının altına mermiler sıkılması, kendisine gaz püskürtülmesine rağmen yürüyüşünü durdurmadı.

EYLEMCİ POLİS, ASAYİŞ VE PEŞMERGEYE SESLENDİ

O arbede içinde televizyoncuların uzattığı mikrofona konuşan 50'li yaşlardaki bir diğer eylemci, polis, asayiş ve peşmergelere seslendi. Eylemci “Siz de bizim gibisiniz, siz de maaşlarınızı alamıyorsunuz; sizin de elektriğiniz ve suyunuz kesiliyor. Hükûmette olanlar sadece bizim değil, sizin de rızkınızı yiyor. Neden bize saldırıyorsunuz? Bize saldıracağınıza bizim yanımızda yer almanız gerekir” diyordu. Eylemcinin bu çağrısına uyan olmadı.

YENİ BİR RAPERİNLE HÜKÛMET GİDECEK Mİ?

Bugün Güney Kürdistan’ın 13 şehir, ilçe, kasabasında sokaklara dökülen halktan daha önce hiç yabancısı olmadığımız ortak bir sözcük çıkıyordu. O da, Raperîn. Ancak bu sadece bir sözcük değil, içeriği dolu ve Saddam Hüseyin gibi bir diktatörü topraklarından söküp atmakla sonuçlanan bir isyandır. Yani bu bir isyan ve ayaklanmadır, deniyordu. Bu da aslında ister istemez insanın aklına, Saddam'ı Raperînle deviren Güney halkı, şimdi de yeni bir Raperînle iktidara getirdiği ve 26 yıldır iktidarda olan partileri mi iktidardan indiriyor gibi bir soruyu getiriyor. Halkın, tepki, öfke ve kararlılığına bakılarsa hükûmet istifa etmeden durmayacak gibi. Hükûmetin istifası demek Raperînle iş başına getirdiğini, yine ona karşı bir Raperînle görevden uzaklaştırıyor demektir. 1991 yılındaki ayaklanmayı yani Raperîni görmedim. Ancak Güney halkından dinledim. İki gündür yaşanan gelişmeler, halkın sokaklara dökülüp kararlılıkla "hükûmet istifa etsin" sloganı ile sokak ve meydanlardan ayrılmaması bana anlatılan 1991 yılındaki ayaklanmayı anımsattı. Her ikisi arasındaki benzerlikleri gözlerimin önüne getirdi.

İki gün içinde yaşanan olaylarda tamamıyla teyit edilmese de, 11 Güneyli yurtsever yaşamını yitirdi, 200 kişinin üzerinde ise yaralanan var. Umarım, daha fazla kan akmaz ve Güney hükûmeti halkın bu talebini yerine getirerek istifa eder. Etmezse, olayların, eylemlerin daha da büyüyeceğini şimdiye kadar yaşananlar gösteriyor.