Güney Kürdistan’da neler oluyor?-ANALİZ

Yine hayalindeki Kürdistan gerçeği; özgür, eşit ve demokratik değerler temelinde şekillenen bir yaşamdır. Sömürüsüz, özgür, eşit, demokratik ve özellikle de bu gün ayağa kalkma gerekçesi yaptığı değer için mücadele etmiştir.

Güney Kürdistan’da referandumun yol açacağı sorunlar ve durumlar noktasında uyarıcı nitelikte yapılan değerlendirmeler ve yorumlar Kürt özgürlük hareketi tarafından dile getirildiğinde, buna tepki gösterenler ve tavır koyanlar çok oldu. O günde ifade edilmişti, ama bir kez daha ifade edelim; Bağımsızlık her halkın vazgeçilmez hakkıdır. Bağımsızlık ille de bir ulus devlete tekabül etmez. Yine her yönetim uygun gördüğü zaman ve biçim de referandumlar yapabilir. Bunda sorun yoktur. Ama bir ülkenin ve halkın bağımsızlık sorunu sadece konjöktürel durumlardan hareketle ve ilgili tüm siyasi çevrelerin ve halkın görüşü alınmadan referandum konusu edilemez. Yani tüm ülkenin kaderini ilgilendiren konularda ilgili tüm kesimlerin ortak kararı gereklidir. Çünkü böyle kararların ortaya çıkaracağı sonuçlar olumlu veya olumsuz tüm ülke ve halka aittir.

Kürt özgürlük hareketinin yürüttüğü mücadele 50 yıla varmak üzeredir. Ortadoğu gerçekliği ve uluslararası siyasi-askeri konseptleri, çıkar ilişkisi ve çelişkisini ve bölge halklarına yaklaşımlarını bugüne kadar en iyi analiz eden harekettir. Yine Başkan Öcalan’ın bu konuda geliştirdiği tüm tespit, analiz ve paradigmasal değerlendirmeler büyük oranda doğru çıkmıştır. Bunu sadece biz belirtmiyoruz, birçok çevre, kurum ve kişi de belirtmektedir. Ortadoğu gerçekliği ve özel olarak da Kürdistan’da halklar açısından çözüm seçeneğinin Demokratik Ulus olarak önerilmesinin; hem hegemon politikalar, çatışmalar, soykırımlar ilgili yanı ve hem de dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi politikaların ortaya çıkardığı sonuçların doğru tahlili ile ilgili boyutları bulunmaktadır.

Ortadoğu’daki çözüm; Kürt sorunun demokratik temelde çözümünden geçmektedir. Ama aynı zamanda özgür, eşit ve demokratik bir yönetim gerçekliğini de gerektirir. Kadınların, halkların, farklı inanç ve toplumsal kesimlerin farklıkları ile birlikte yaşayacağı bir anlayışı, çözümü ve sistemi de içermek durumundadır. Söz konusu referandum bu çerçevede ele alındığında daha çok iktidar, aile ve aşiret öncelikli bir tercih ve yaklaşıma tekabül eder. Hem referandum süreci ve hem de Kerkük’ün Irak tarafından ele geçirilmesi ile başlayan ve bu gün halkın tekrar sokağa çıkmasına yol açan nedenler köklüdür. Aynı zamanda Irak rejimi ve Güney Kürdistan yönetim gerçekliğinden kaynaklı birbirini besleyen durumların da bunda payı vardır. Hem Irak devletine ve hem de Güney Kürdistan yönetimine karşı biriken ciddi bir öfke vardır. Bu gün sokağa çıkan halkın tutumu aynı zamanda Irak rejimine de dönüktür.

HALK NEDEN SOKAĞA ÇIKIYOR?

Güney Kürdistan’da halk yine sokaklara çıkmış ve ayaktadır. “Raperîn” diye sloganlarla yürümektedir. Basına yansıyan görüntüler ve yerinden edindiğimiz bilgilere göre kadınlar, gençler başta olmak üzere, memurlar ve yine peşmerge güçlerinden önemli bir kesim yürüyenlerin saflarında yerini almış durumdadır. Halkı sokağa çıkmaya mecbur bırakan politikalar ve buna yol açan nedenler nelerdir? Güney Kürdistan’da halkın sokaklara çıkmasının nedeni doğru analiz edilerek verilen mesajlar doğru okunmalıdır. Güney Kürdistan’da halkın sokaklara inmesi her zaman ciddi bir durumun varlığını ortaya koymaktadır. Güney Kürdistan mücadele tarihi bunun örnekleriyle doludur.

Kürdistan’ın Güney parçasında halkın sokaklara indiği zamanlar kritik dönemlere işaret eder. Bunlardan en önemlisi Raperîn’dir. Ranya’nın merkezinde olduğu Raperîn alanı, Saddam Hüseyin katliamlarına karşı büyük tavrı ortaya koyan bölgenin adıdır. Şu an gelişen halk direnişi, yürüyüşü ve protestolarında da Ranya ve Soran alanı başı çekmektedir. Raperîn ismini Saddam’a karşı geliştirdiği büyük başkaldırı ve serhildan gerçeğinden almaktadır. Saddam Hüseyin Önderliğinde geliştirilen adı El-Enfal Harekatı (savaş ganimeti) günümüz literatüründe soykırım olarak tanımlanan gerçekliğine karşı, başkaldırının adı Raperîndir. Saddam Hüseyin liderliğinde Irak Baas rejimi, El-Enfal Harekat kod adı ile gerek peşmerge gerekse çoğunluğu kadın, çocuk, yaşlı olan Kürt sivillerden oluşan nüfusa karşı 1986 ve 1989 arasında bir dizi saldırıda bulunmuştur. Operasyon özellikle 1988 yılında doruğa ulaşmıştır. Enfal Operasyonu kara harekâtları, havadan bombalamalar, halkın yaşadığı yerlerin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal silah kullanımını içermişti. Bazı çevrelerce 150 bin ve bazı verilerde de bu soykırımda kayıp sayının çok daha fazla olduğunu belirtir. Kadın, çocuk, yaşlı ve yüzbinlerce Kürt soykırımdan geçirilmiştir.

Güney Kürdistan’da ortaya çıkan kazanımlar halkın bizzat direnişi, mücadelesi, yaşadığı büyük acı ve bedeller temelinde ortaya çıkmıştır. Toplumsal hafızalar güçlüdür ve yaşadıklarını kayıt eder, günü geldiğinde de hatırlamasını bilir. Bu anlamda Güney gerçeği hem çok çarpıcı ve hem de çok öğreticidir. Bilir ve hatırlar ki, Irak Baas rejimine karşı büyük başkaldırıya kendisi öncülük etmiştir. Direndiği ve mücadele ettiği için katledilmiş, enfale uğramış, her türlü taciz, tecavüz ve sürgünleri yaşamıştır. Açlık çekmiş, karda-kışta dışarda kalmış, barınacak tek biri yeri olmaması, çocuğuna verecek ekmek bulmaması ve göç yollarında ölmesine rağmen bir tek geri adım atmamıştır. Tüm bunları, sömürgeci-soykırımcı Irak devlet gerçeğine karşı geliştirdiğinin bilincindedir. Halk olarak kendisine yapılanlara; kendi dili, kimliği, kültürü ve ulusal değerleri ile yaşama hedefi üzerinden katlanmıştır.

YÖNETİMİN HATALARI

Yine hayalindeki Kürdistan gerçeği; özgür, eşit ve demokratik değerler temelinde şekillenen bir yaşamdır. Sömürüsüz, özgür, eşit, demokratik ve özellikle de bu gün ayağa kalkma gerekçesi yaptığı değer için mücadele etmiştir. Güney Kürdistan’da ortaya çıkan kazanımlar bu anlamda halkımızın büyük direnişi ve mücadelesi ile oluşmuştur. Kendisine ait olmasını hayal ettiği yönetim gerçekliğinin tam tersi bir durum içinde olması ve yönetimin anti demokratik şekillenmesi büyük hayal kırıklığı yaratmış ve aynı zamanda bir isyan birikimini ortaya çıkarmıştır. Özellikle anti demokratik yönetim gerçekliği, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün olmaması, aile-aşiret yönetim gerçekliğinin aşılamaması ve bir o kadar önemli oran gelir dağılımındaki büyük dengesizlik halkı isyan noktasına getirmiştir.

Mevcut yönetimin yaptığı bir başka büyük hata da demokratik ulusal birliği geliştirme yerine, sömürgeci ve soykırımcı bölge devletler içine girdikleri kirli ilişkilerdir. Halkımız, bölge devletlerinin söz konusu Kürtler olduğunda nasıl bir araya gelerek, Kürtlere karşı birleştiklerini son referandumda yaşayarak, görmüştür. Bundan ders çıkarma, demokratik ulusal birliği esas alma yerine, halen Türk devleti başta olmak üzere, çözümü bölge devletleri ile ilişki önceliğinde gören tutumunda halkın sokağa çıkmasında payı vardır. Güney Kürdistan’da politikleşen bir halk gerçekliği olduğunu, gelişen durumları gördüğünü ve günü geldiğinde de gerekli tavrı koyacağını görmek gerekir. Mevcut durum bunun göstergedir.

HEGEMON GÜÇLERE MESAJ

Bu kalkış, yürüyüş ve Raperînin hegemon güçlere dönük bazı mesajları da içerdiğini de belirtmekte yarar vardır. Çıkarları temelinde geliştirdikleri Kürt ve Kürdistan politikasını da kabul etmemektedirler. Kürtlere karşı geliştirdikleri pragmatist, çıkarcı ve güven vermeyen politikaları Kürt halkının öfkesinin büyümesine vesile olmaktadır. Sykes-Picot Anlaşması’ndan beri benzer politika ve tutumlar devam etmektedir. Kürt halkının bu politikalara da güveni kalmamıştır. Güney Kürdistan yönetiminin de bu güçlere dayanarak anti demokratik sistemde ısrar ettiklerine inanmaktadırlar.

Mevcut durumda; ne soykırımcı, sömürgeci rejimleri ve ne de bu gün ayağa kalkma gerekçesinde gördüğümüz gibi demokratik olmayan yönetim biçimini kabul etmektedir. Yine hegemon güçlerin yaklaşımlarını da artık kabul etmemektedir. Güney Kürdistan’da ayağa kalkan halkın verdiği mesajları ilgili tüm kesimlerin bu anlamda doğru okuması gerektiğini bunun için belirtiyoruz.

Son yıllarda Güney Kürdistan’da gelişen benzer yürüyüşler ve sokağa çıkma durumları daha çok uyarıcı temeldeydi. Yani ilgili hükümet ve yönetim gerçeğine dönük uyarıcı nitelikteydi. Güney Kürdistan hükümeti halkın bu tutumunu bir uyarı olarak görme, ona göre bir düzeltme ve kendini demokratik değerler temelinde yenileme ve yapılandırma yerine tersi bir tutum içine girdi. Halkın bu uyarısını bölge güçleri, farklı neden ve hatta kışkırtmalara bağladı. Bu gün de benzer açıklamalar ve tutumlar görülmektedir. Demokratik, özgür ve eşit bir yönetim gerçekliği oluşmadığı müddetçe, bölge devletleri ve başka çevrelerinde bundan yararlanması her zaman olabilecek bir durumdur. Demek ki, asıl olan kendi halkının uyarı ve eleştirilerini dikkate almak ve demokratik bir yönetimi geliştirmeye dönük adım atmaktır. Bunun dışındaki tüm tutumlar biriken öfkeyi büyütür.

Benzer bir tutumu Abadi yönetimindeki Irak devleti de göstermektedir. Birinin yanlışlığı, bir diğerinin doğruluğuna işaret etmez. Mevcut durumda her ikisi de yanlıştır. Nitekim bu gün hem Güney Kürdistan hükümetinin ve hem de Abadi yönetimindeki Irak devletinin yaptığı açıklamalar bu yanlışlıkta ısrarı göstermektedir. Halkın Güney Kürdistan yönetim gerçekliğine karşı koyduğu tavır, Irak hükümetine davetiye değildir. Irak hükümeti böyle anlarsa, ikinci bir Baas tutumu olarak algılanır ve görülür. Güney Kürdistan’da halkın tavır koyduğu durum, hem sömürgeci, soykırımcı Irak Baas rejimidir ve hem de aile, aşiret ve dar çıkar çevrelerin yönlendirmesi ve yönetiminde olan yönetim biçiminedir.

ÇÖZÜM; DEMOKRATİK ULUS!

İsteği ve talebi; halk olarak dili, kültürü, tarihi ve kimliği ile demokratik, özgür ve eşit bir sistemdir. Kendi ülkesinde özgür, eşit ve demokratik bir yönetim talebi vardır. Onun için mevcut yönetimi tanımadığını belirtiyor ve yönetim değişikliği istiyor. Hem Irak rejimine ve hem de mevcut Güney yönetimine tavırdır. Çözüm; demokratik ulustur.