HPG Basın İrtibat Merkezi, Mersin Mezitli’deki polisevine fedai eylem gerçekleştiren 2 kadın gerillaya ilişkin şunları belirtti:
Sara Goyî ve Rûken Zelal yoldaşlarımız, faşist AKP-MHP hükümeti tarafından hiçbir şekilde anlaşılamayan bir tarz ve taktikle, 26 Eylül gecesi Mersin Mezitli’deki polisevine dönük yaptıkları eylemle sömürgeci devleti şoke etmişlerdir. Tabancayla düşmanın burnunun dibine kadar sızmayı başarmışlardır. Nizamiye kulübesindeki polislerin bir şey yapmalarına fırsat vermeden anında vurmuş ve ardından hızla uzun namlulu silahlarıyla düşman güçleriyle çatışmışlardır. Nihai düşman hedefine başarıyla ulaşan yoldaşlarımız, eylem planlamalarının en keskin vuruş anı olan patlayıcılarını, kendileri ile beraber düşmanda infilak ettirerek fedai eylemlerini zirveleştirdiler.
Fedailerimiz, eylemlerini baştan sona kadar tam olarak planlandıkları gibi eksiksiz ve yüksek yaratıcılıkla mükemmel bir şekilde gerçekleştirmişlerdir. Otonom bir gerilla timi olarak planlamalarına sadık kalmış, aynı zamanda karşılarına çıkan koşulların analizini doğru ve yaratıcı yaparak eylemlerini başarıyla yapmışlardır.
Hedef tespiti dikkatle ve bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Devlet bürokrasisinin güvenliğini sağlama gibi özel görevleri üstlenen polisleri hedeflemişlerdir. Rastgele önlerine çıkan ilk düşman güçleri değil, halkın vergileri üzerinden nemalanan kesimler hedeflenmiştir. Bu fedai eylem düşmana ağır kayıplar verdirmiş, görgü tanıklarının ifadelerinden de bu gerçek açığa çıkmıştır. Ancak özel savaş hükümeti suç işleri bakanı her zamanki gibi kendi kayıplarını gizlemiştir. Alelacele eylem yerine gidip fedai eylemin sonuçlarının üzerini örtmeye çalışsa da, düşmanın kayıplarının çok fazla olduğu, düşmanı ideolojik, askeri ve siyasi olarak sarsan sonuçlar açığa çıkardığı anlaşılmıştır.
Yeniden yapılanmış Apocu gerilla tarzını şehirlerde hayata geçiren fedai komutanlarımız olmuşlardır. Faşist AKP-MHP rejimi, güya ‘’milli teknolojisine ve milli istihbaratına’’ dayanarak gerilla direnişini bitirdiğini iddia etmektedir. Söylediği ve sürekli tekrar ettiği yalanlara kendisi de inanır hale gelmiş, “şehirlere bir mermi bile girmesine izin vermiyoruz, PKK’yi bitirdik” propagandasını özel savaş medyası aracılığıyla işlemektedir. Kurdistan dağlarında Kürt halkının yiğit evlatlarına, enternasyonal devrimcilere karşı her gün taktik nükleer bombalar ve kimyasal silahlarla saldırmakta, yerel işbirlikçi-hain güçleri devreye koyarak imha konseptini sonuçlandırmak istemektedir. Kilidi ele geçirmekten bahsettiği bir dönemde bizzat kendi sahasında ve en yoğun modern teknik takibinin olduğu bir alana silahları ve patlayıcı yüklü araçlarla giren ve eylem yapan her iki yoldaşımız; PKK’nin yenilmez, engel tanımaz tarzını dosta düşmana bir kez daha göstermiş, her gün bitirdik denilen PKK’nin kudretini, cesaretini, kararlılığını, kendinden emin oluşunu ve zafer inancını temsil eden bir duruşla eylemlerini başarıya taşımışlardır.
Bu şoke eden tarz, vuruş kabiliyeti, taktik zeka, yetenek, keskinlik ve özcesi zafer tarzı nasıl ortaya çıktı?
SARA TOLHİLDAN
Sara yoldaşımız, Şirnex’in Qileban ilçesinde, yurtsever Goyî aşiretine mensup bir ailede dünyaya gelmiştir. Doğduğu kutsal Botan topraklarında Kürtlük bilinci ve kültürüyle büyümüş ancak erken yaşta Türkiye metropollerine göç etmek zorunda kalarak, oralarda çalışmaya başlamıştır. Genç yaşında emek olgusuyla tanışmış, emek ve çalışkanlık karakterinin en belirgin özelliği olmuştur. Metropollere gitmiş olsa da aklı hep ülkesinde, ülkesinin dağlarında ve dağlardaki hevallerde kalmıştır. Küçüklükten itibaren tutkuyla gerilla olmayı istemiş, hep gerilla hayalleri ile büyümüştür. Ve hep engellenmesine, ‘’küçüksün, olmaz’’ denilmesine rağmen vakti geldiğinde kendi inisiyatifi ile dağlara yol almış ve gerilla olmuştur. Hayallerinin ilk adımını atmış; hesapsızca, kaygısızca ve içinden geldiği gibi kendini kutsal gerilla yaşamının akışına bırakmıştır. Yaşama aşkla, sevinçle, heyecanla ve coşkuyla katılmıştır. Sara yoldaş, her şeyi yüreğinde büyük sevinçle karşıladığı ve hayalini kurduğu yerdedir artık.
2009’da gerillaya katılmış, 2010’da Hêzên Taybet içerisinde yerini almıştır. Hêzên Taybet’e geçtiği eğitim sürecinde birlikte kaldığı, yoldaşlık yaptığı, en anlamlı maneviyatı paylaştığı, Partimiz PKK’nin kurucularından ve öncülerinden Sara (Sakine Cansız) yoldaştan hem Apocu yaşam tarzı ve kültür eğitimini almış, hem de Sakine Cansız yoldaşımızın kişiliğinde somutlaşmış özgür kadın gerçeğini devrimci yürüyüşünün rotası haline getirmiştir.
Karakterinin en belirgin özelliği olan maneviyat dolu kişiliğiyle nereye giderse gitsin mekan ve zamanı aşmış, hep fedailik duygularıyla yaşamıştır. 2017 yılında Garzan YJA Star Eyalet Komutanı iken şehadete ulaşan Jinda Özgür (Nurcan Ekinci) yoldaşımızı tanıdıktan sonra hep hayranlıkla takip edecektir. Onun yoldaşlarına harcadığı emeğine, sabrına, mütevaziliğine, Önderliğe bağlılığına ilgiyle eğilecek, dikkatle takip edecek ve yol göstericisi olarak esas alacaktır.
Temel devresini, branş eğitimini azimli, ciddi ve özenli katılım temelinde yüksek başarıyla tamamlamıştır. Kendisini hemen fedai eylem yapmaya hazır hissettiğini belirterek öneride bulunmuş ama örgüt önerisini erken bulmuştur. Farklı görevler için düzenlemesini yapmıştır. Bu görevlerini fedai eylem yapmaya hazır hale gelmede birer basamak olarak görmüş ve arzuladığı hedeflerine ulaşana kadar aldığı her görevde en aktif ve en iyi şekilde katılmayı bilincine ve yüreğine öğretmiştir.
Görevlerini hep en temiz, en sonuç alıcı ve mutlaka başarılı bir şekilde yapmıştır. Ve nihayet Ölümsüzler Taburu’na başvurusu kabul edilmiş, tabur eğitiminde yerini almıştır. Kendi gerçekliği, daha doğrusu kendi kişiliğinde etkide bulunmuş tüm sömürgeci özellikler ve düşmana ait olan yanları ile keskin ve derin bir savaş içerisinde olur. Beyninde ve ruhunda arınmanın en önemli adımlarını atmaya başlar. Zafer kişiliği haline gelmenin öncelikle zihniyet ve vicdan devrimini gerçekleştirmekten geçtiğini idrak eder. Ahlaki duruş onda ilkeseldir. Hakikate varmanın en yalın ifadesi olarak yoldaşlık ilişkilerinde en unutulmaz bağlarını kurar. Yoldaşları sayesinde o ölümsüzleşen hakikatten payını alır. Damarlarında asil kan yer edinmeye ve yüreğine akmaya başlamıştır. Ekin, Andok, Şervan, Sema Acemlerin ortamında kalmış, birbirleriyle savaşmış, birbirlerine emek harcamış, birbirlerini yeniden oluşturmuş, değişim-dönüşümlerinde rol oynamış, bu toplulukta adeta sistem dışında yeni bir toplum ile tanışmış ve özgür yaşamdan nüveler edinmiş, yüreğinde biriktirmiştir. Sonra her biri bir zafer sahasına doğru yol almış bu güzeller ve yiğitler ile kopmaz bağları onu artık yeni bir aşamaya erdirmiştir.
Önderlik hakikatinde daha da derinlere inmiştir. Giderek kurtuluş ve özgürlük tutkusu artmış, düşmana öfkesi büyümüştür. Sara yoldaşımızın konuşması, üslubu, hakikat yoldaşlığı takipçisi olduğu Zilan (Zeynep Kınacı) gibiydi. O yaşayan bir Zilan’dı. İnsana yüksek kararlılığı yansıtan, duruş sahibi ve yaşadığı her mekanda en belirgin Apocu bir fedailerden biriydi.
Sara yoldaşımızı en çok etkileyen ve asla unutmayacağı olay ise Garê’ye bağlı Siyanê’de başlayan işgal saldırısıydı. Siyanê’de Şehîd Şoreş Beytüşşebap komutasındaki arkadaşların direnişi kendisini derinden etkilemiş, bu direnişe yeterince destek olamamanın kahrını intikam gücüne katık etmiştir. Sürekli özeleştiri içerisinde olmuş, doğru özeleştiri onu doğru yaşamaya ve beraberinde zafer tarzına daha da yakınlaştırmıştır. Şehîd Şoreş Beytüşşebap yoldaşımız, onca imkansızlık içerisinde zafer anlarını yaratarak Kurdistan’ın önümüzdeki yüzyıllarını an’da inşa etmiş ve Sara yoldaşımız da bunlara bizzat tanıklık etmiştir.
Onların direnişine bir nebze de olsa katkıda bulunabilmek için soluk almaksızın, koşarcasına operasyon alanına ulaşmaya çalışmış ama yetişememiştir. Siyanê kampına yetişmeyi başaran ilk arkadaşımız olsa da, Şoreşlere yetişememiş olmak onun için dayanılmaz bir acı ve özeleştiri konusu olmuştur. Siyanê kampına girmeye çalışırken kampta hala var olan kimyasal gazlardan etkilenmiş, öfkesi daha da katmerlenmiştir. Kesinlikle yoldaşlarının intikamını alma yeminini etmiştir. Bunun üzerine yıllardır kilitlenmiş olduğu fedai eylem önerisini tekrar yapmıştır.
Bunun için sabırla, ilmek ilmek dokuyarak kendini intikam anına hazırlamıştır. Özellikle de erkek egemenlikli uygarlığın en belirgin yüzü olan faşizme karşı özgür kadın birlikleri olarak eylemselleşip intikamını katmer katmer almaya and içmiştir. Şehîd Şoreş ve onun komutasındaki bir grup yoldaşın kahramanca savaşı, taktik ve moral üstünlüğü onun için kılavuz niteliğinde olacaktır. Siyanê’deki operasyon sürecini ve nasıl yer aldığını günlüğünde anlatır ve devamında ‘’şimdi düşünüyorum da şikeftin içindeki yoldaşlarım nasıldı, nasıl 4 gün boyunca bu kadar yoğun gaz, kazan, C-4 ve her türlü saldırıya karşı göğüs gerip direndiler? Ne büyük, ne soylu bir ruh! Biz ise yetişebilecekken yetişemedik, bu durumun vebali çok ağır, nasıl altından çıkacağım? Tabi bu operasyondan hemen sonra arkadaşa da söyledim. Benim direkt bir şeyler yapmam lazım. Ve yapacağım! Söz veriyorum ki, size karşı özeleştirimi yürekten vereceğim. Yeter ki pratik sahaya ineyim. En yalın, en temiz ve düşmanı kahreden duruşumla özeleştirimi vereceğim ve bir nebze de olsa belki o zaman vicdanım rahatlar.’’
Eylem yapmak isterken Heval Sara bir kez daha yapılmamış olanı yapmaya, denenmemiş olanı denemeye göz diker. Asıl önemlisi de artık zamanı gelmiş olduğunu düşünmesidir. Delallerin, Berçemlerin, Gulbaharların, Rojîn Gewdaların, Armançların ve daha nice yiğit kadın komutasının yarattığı değerlerle, mirasıyla zaferin kapısını aralayacak güçte ve kabiliyette kadın timleri olarak kırsala dayalı şehir gerillacılığı yapılacağına inanmıştır ve bu temelde yoğunlaşmaya başlamıştır. Kırsala dayalı şehir gerillacılığında fedai bir YJA Star timi oluşturmak ve bu timle düşmanı kahreden eylemlerin sahibi olmak için sıkı bir disiplinle hazırlanır. Hedef tespitinden tutalım, gerillacılıkta uzmanlaşmaya, teknik gelişimden tutalım arazi hakimiyetinde derinleşmeye, yetenek eğitimlerinden tutalım, hiç yapmadığı şeyleri yapmaya ve değişim-dönüşümü en köklü bir şekilde gerçekleştirmeye kadar ne gerekiyorsa kendini her şeyiyle yatırmış ve hepsinde de en iyisini yapmayı başarmış, zafere giden yolun taşlarını bizzat emekçi, çalışkan, titiz elleriyle ve ciddiyetle örmüştür.
Birim arkadaşı hakkında örgüte herhangi bir öneri yapmamıştır. Örgütün uygun gördüğü hangi arkadaş olursa onunla göreve gitmeye ve birlikte zafer tarzını kesin pratikleştirmeye hazır olduğunu belirterek iddiasını ortaya koymuştur.
Aynı zamanlarda fedai eylem önerisi yapan yüzlerce arkadaş bulunmaktadır. Rûken Zelal arkadaş ile Sara Goyî yoldaşların bir fedai eylem timi olmalarına karar verilmiştir. Birbiriyle hiç beraber kalmamış, birbirini tanımayan iki yoldaş aynı amaç ve intikam yemini etrafında bir araya gelmişlerdir.
RÛKEN ZELAL
Rûken yoldaşımız da Rojavayê Kurdistan’da dünyaya gelmiş, Qamişlo’da büyümüştür. Baas rejiminin Kürtler ve bölge halkları üzerindeki baskısına karşı Rojava’da gerçekleşen Özgürlük Devrimi ile birlikte eskiden beri ilgisini çeken, hep imrenerek takip ettiği gerillalara olan merakı daha da artmıştır. Rojava’da bir devrim gerçekleşmekteyken bunun mücadelesi içerisinde aktif bir şekilde yer almışsa da asıl ilgisi dağlara, dağlarda inşa edilen özgür yaşama olmuş ve yönünü dağlara vermiştir. Asıl etken ise Kürtlerin varlığına karşı en büyük tehdidin sömürgeci soykırımcı Türk ulus – devleti olduğunu bildiği için Bakurê Kurdistan’da faşist Türk devletine karşı savaşma kararı doğrultusunda 2014’te özgürlük dağlarına gelmiştir. Yeni savaşçılar eğitimini gördükten hemen sonra Hêzên Taybet’e katılma önerisi temelinde temel devre eğitimine başlamıştır. Hêzên Taybet’te kendi deyimiyle ‘’Ez dikarim bêjim ku min xwe di nav Hêzên Taybet de naskir. Lêgerina min a pêşniyara çalakiya fedayî bi çalakiyên Heval Doğa û Heval Zinar dest pê kir. Ji ber her du heval min di jıyanê de jî nasdikir. Me bi Heval Doğa re heman perwerde dît û bi heval Zinar re jî heman navendê de jiyan kir. Sekin û tevlîbûna van hevalan li ser min bandoreke mezin çêkir.’’
Heval Rûken de gördüğü eğitimlerin hepsinden başarıyla geçer ve öğrendiği her şeyi arkadaşlarına öğretir. Örgüt kendisini ne kadar eğitmişse daha fazlasıyla yoldaşlarını eğitme çabası içerisine girer. Mücadelenin çeşitli sahalarında emek verir. Örgütün düzenlediği her görevde başarıyı esas alır ama onun gönlü hep fedai eylem yapmak için kendisine şans ve fırsat verilmesindedir.
Siyanê süreci Rûken Zelal yoldaşımız açısından da bir dönemeci ifade eder. Siyanê’den sonra bir kez daha ve çok daha ısrarlı, kararlı bir şekilde fedai eylem önerisi yapar. Cennet ülkemiz olan Kurdistan, kurtuluşuna en yakın olduğu zamanlarda ihanet, işbirlikçilik, zor, baskı ve korku ile bir kez daha kaybetmeye mahkûm edilmek istenmektedir. Rûken yoldaşımız bunun farkındadır. ‘’Her roj di pêşengtiya şehîdên qehreman de destan tên nivîsandin. Dewletên ku ji xwe re dibêjin em endamên NATO’yê ne, îro li beranberî rêbazên me yên nû û rihê fedaî ketiye nava pêxirtengiyeke pir mezin. Ji ber vê ye ku bi sedan caran gazên jehrî bi kar tîne, serî li her cûre rê û rêbazên bê exlaq dide. Wexta mirov li kûraniya vê rastiya şer binêre, mirovê bibîne ku dewleta Tirk a dagirker, çiqas ji hêz ketiye. Lê ya girîng ewe ku mirov van rastiyan baş bibîne û li hemberî vê, sekna pêwîst raber bike. Di vê pêvajoyê de hevalên me yên ku bi rihekî fedaî şer kirin, li ber xwe dan û bi vê sekna xwe ya pîroz bûn rêhevalê Egîd û Zîlanan wê ji bo min bibe nexşeya rêya ku ez li ser bimeşim. Ez di wê baweriyê de me ku emê tola wan hevalan rakin. Bi taybet hevalên me yên ku bi destê PDK’ê bi şêwazekî namerdane hatine şehîdxistin, wê ti carî neyên jibîrkirin. Bi rastî pêvajoya ku em tê de derbas dibin û bi taybet di destpêka salê de, li hember êrişên dewleta dagirker, di pêşengtiya hevrê Şoreş Beytuşşebab de sekin û berxwedaniya hatiye raberkirin, rê û rêbazên ku emê dijmin çawa hilweşînin û emê çawa bikarin bibin bersiv ji hemleya ‘Dem Dema Azadiya Rêber Apo Ye!’ nişanî me kir. Li ser vî bingehî bi rastî jî hevrê Şoreş bi sekna xwe rih û coşek pir mezin da avakirin ku aniha wekî berdewamiya vî rihî, şer û berxwedaniya di gelenperiya Herêmên Parastina Medya de tê meşandin hêvî û coşek pir mezin di dilê gelê Kurd û dostên wê de dide çandin. Ji bo vê ez dikarim bêjim ku; wê berê min her tim li van nirxan be!’’ diyerek önerisinde ısrar eder ve o da bir kadın arkadaş ile fedai eylem yapma hayalini örgütle paylaşır. Yolları Sara Arkadaş ile o zaman kesişir. Birbirlerini pek de tanımayan her iki yoldaş ideal bir eylem timi gibi görünmüş ve bunun yanlış bir önsezi olmadığı zamanla anlaşılmıştır.
Sara arkadaş birimin komutanı olarak daha fazla sorumluluk üstlenmiştir. Gerçi onun karakterinde var olan kendini her şeye karşı sorumlu görme ve yoldaşını daha fazla düşünme birimin hazırlık sürecine olduğu gibi yansır, komutanlık tarzında belirgin renk olur. Tüm bildiklerini ve tecrübelerini Rûken arkadaşla paylaşır, öğretir. Rûken arkadaş da edindiği ve bildiği her şeyi Sara arkadaşla paylaşmaya ve öğretmeye başlamıştır. Rûken yaşça daha gençtir. Sara’ya öğretmeni gibi bakar ve Sara gerçekten de büyük bir heyecanla yoldaşını geliştirmeye çalışır, pürdikkat onunla ilgilenir. Sürekli kafa yorar. Yorgunluktan helak olana kadar gece yürüyüşleri yaparlar. Sara, Rûken’i uçurumlara vurur, en ağır yük ile dik yokuşlara tırmandırır, tüm erzağı ben alıyorum der ama çantasına herhangi bir gıda almadan aç-susuz yürürler. İçten içe çok duygusallaşır, kıyamaz ona bir yandan ama bir yandan da hedefe varmanın bu yaman eğitimden geçtiğini, zaferin bu fedakarlıklarla kazanılacağını bilmenin kararlılığıyla kendini de, Rûken’i de zorlar. Düşmeler, kalkmalar, kızgınlıklar, kahkahalar, yorgunluklar, sevinçler, mutluluklar, her şeyi ama her şeyi beraber yaşarlar. Anlam dünyalarını el birliğiyle örerler, derinleştirirler. Her gün bir şeyler keşfederler. Her gün bilmedikleri bir şey öğrenmeye koyulurlar. Her gün bir fikir doğurmaya başlarlar. Her günleri bir başka geçmeye başlar. Dağların dilini öğrenirler. Doğa’nın, dağın ANA olduğunu fark ederler. Ana’nın yani doğanın rahminde kendilerini bulmaya başlarlar. Onunla tanıştıkça onlarla ruhsal bir bağları olduğunu anlamaya başlarlar ve dağın koruyucu tanrıçasının ruhunda, zamanında yaşamaya başladıklarını hissederler. Artık başka bir enerji ile dolmuştur içleri.
Önderliği doğada, dağın kendisinde, yoldaşlığın güzelliğinde görmektedirler. Önderliği kadının yaşamla barışmasında görmektedirler ve anlamaktadırlar. Anladıkça yoldaş olmayı başarmaktadırlar.
Aynı demlerde soykırımcı düşman, yoldaşlarının üzerine amansız bir şekilde kan kusmaktadır. Zulüm ülkemizin her tarafında kol gezmektedir. Faşizm ölüm getirmekte, her şeyi yok etmek istemektedir. Bunun ne demek olduğunu, faşizmin normal olmadığını, Kurdistan’da yeniden inşa edilen bu değerlere yönelerek özgür yaşama saldırdığını dolayısıyla insanlığı, kültürleri, dilleri, renkleri, dinleri hedeflediğini anlamaktadır. Düşmanın doymak bilmez bir aç gözlülükle tüm toplumsal değerlere saldırarak her şeyi talan ettiğini ve mutlaka ama mutlaka buna dur demek gerektiğinde kararlaşmaktadır.
Girê Sor direnişçilerini, Werxelê direnişçilerini nefeslerini tutarak takip ederler. Onlarda vücut bulmuş Kemalleri, Hayrileri, Beritanları, Zilanları içten içe hissederek ve gıdalarını onlardan alırlar.
Faşizme karşı savaşılmadıkça, kararlı, keskin vurulmadıkça insan olarak kalınamayacağını hele de kadın olarak bir yaşam alanı bulunamayacağını, Kürt olarak ise varlığının sonu olacağını çok çok iyi bilince çıkarmışlardır.
İki güzel ve yiğit kadın bir kez daha Kurdistan’ın özgürlüğü ve Kurdistan’ın savunması için yoldaşlarına karşı kullanılan yasaklı bombaların ve kimyasalların intikamını almak için, asıl önemli olanı ise zindanlardaki baskı, rehin alma ve ağır işkencelere son vermek için tamamen profesyonel bir tarzda, taktik yetkinlikte ve teknikte uzman bir ekip olarak fedai eylemini düşmanın hiç beklemediği bir an’da ve yerde yapmışlardır. Düşmanı şok eden tarzda bir gece ansızın gelerek vurmuşlardır.
Kurdistan’da Önder Apo’nun ve yüzlerce güzel ve asil şehidimizin emeği ile Zafer ve Aşk Tanrıçası İştar’dan Zîlan’a ulaşılmıştır. Zîlan, Tanrıça kültürünü gün yüzüne çıkarmıştır. Mücadelemizin özgürlük tanrıçası olmuştur. Kurdistan, zaferleri doğuracak Tanrıçalar diyarı olarak bir kez daha özünü bulmuştur. Zîlan, Tanrıçalık kültürünün boy vermesinde, dallanıp budaklanmasında öncülük yapmış ardılları olarak Sara ve Rûkenler; Tanrıçalığın özgür yaşam dışında bir yaşama asla tenezzül edilmeyeceğinin kararlı duruşu olmuş, geleneği daha da canlı kılmış, devam ettirmiş, “SAVAŞTA ZAFER YAŞAMDA ÖZGÜRLÜK” şiarının uygulayıcı militanları olmuşlardır. ‘’JIN, JIYAN, AZADÎ’’ diyerek, ölümde yaşamı yaratmanın, özgür yaşamı doğurmanın sembolü, ölümsüzlük tarzının sürdürücüleri ve ÖZGÜRLÜK TANRIÇALARIMIZ olmuşlardır.
Anıları daima zafer sözümüz olacaktır."