'Kaval aşk, sevgi ve tarihtir'

Tarihi Sur’da Ali Ucun isimli gözleri görmeyen yaşlı bir amca, kavala ses ve can veriyor. Yöresel elbisesi, başındaki kefiyesiyle duygulara kavalıyla hayat veren Ali Ucun kavalın aşk, sevgi ve tarih olduğunu söylüyor.

Daha çok bir çoban çalgısı olarak bilinen kaval, çoğu zaman Batı flütü ile karıştırılıyor olsa da gerçekte günümüze kadar gelmiş ve orkestralarda bile keyifle çalınan bir enstrümandır. Amed'in tarihi Sur sokaklarından geçtiğimizde kadim surlar gibi bir sanat ve kültür yaşlı bir amcanın kavalından yankılanıyor. Binlerce yıldır çok sayıda duyguya ses olmuş bu kültür direnişin yurdundan yükseliyordu. Kavala ses ve can veren kişi Ali Ucun isimli gözleri görmeyen yaşlı bir amca. Yöresel elbisesi, başındaki siyah ve beyaz kefiyesiyle duygulara kavalıyla hayat veren Alî amca.

Ali Ucun’un etrafında toplanan genç, kadın, erkek ve yaşlılar kadim sesi dinliyorlar. Halk arasında Eliyê Qerejdaxî diye bile Ali Ucun 1963 yılında dünyaya gözlerini açmış ve 49 yıldır kaval çalıyor. Binlerce yıllık bir aşkı Kürt kültürüyle bir araya getiren Qerejdaxî bunu kavalından yükselen sesle ifade ediyor. Kavalıyla insanların yüreklerindeki derin duygulara ulaşan Qerejdaxî, binlerce yıllık geleneği sürdürdüğü için mutlu. Ve bu kültürün yok olmaması için gençleri eğitmek istiyor. Qerejdaxî, "Eğer öğrenmek istiyorsanız, bu sesin dilini öğrenmek, anlamak ve sevmek gerekir" diyor.

‘ELBET BİR GÜN GÖRECEĞİM’

Qerejdaxî 1970 yılında daha 7 yaşındayken geçirdiği bir hastalık sonucu gözlerini kaybediyor. Ailesi Qeredaxî’yî birçok doktor ve hastaneye götürüyor, fakat yoksulluktan ötürü ameliyat için istenen parayı bulamıyorlar. Şu an 58 yaşında olan Qerejdaxî, "Bir gün görebileceğime dair umudum var. Bu da çok masraf isteyen bir konu. Fakat umudumu yitirmedim. Elbet bir gün göreceğim."

Qerejdaxî gözlerini kaybettikten sonra tüm sevgisini kavala veriyor. Yıllarca çobanlık da yapan Qerejdaxî kavalı kendi kendine öğreniyor. Qerejdaxî yaşamına ilişkin şunları belirtiyor: "Şahdiyê köyünde dünyaya geldim. 45 yaşına kadar köyde yaşadım. Küçükken hastalık nedeniyle gözlerimi kaybettim. Gözlerimi yitirdikten sonra en yakın arkadaşım kaval oldu ve kavalı çalmaya başladım. Gençliğimde ve 15 sene öncesine kadar çobanlık yapıyordum.

Amed’in birçok bölgesinde çobanlık yaptım. Koyun sürülerinin yanında kaval çalıyordum. Kaval çaldığımda hayvanlar daha iyi otluyordu. Yine hayvanlar benden uzaklaştığında da kaval çalıyordum. Böylece tekrar etrafımda toplanıyorlardı. O zamanlar şimdikinden daha güzeldi. Bazı nedenlerden ötürü şehre gelmek zorunda kaldım. Şu an Amed’te yaşıyorum. Fakat o günleri çok özlüyorum."

‘KÜLTÜRÜNÜZE SAHİP ÇIKIN’

Qerejdaxî kavalın çok kadim bir kültür olduğunu diyerek şunları ekliyor: "Kaval Kürtlerin tüm değerlerini bağrında taşıyor. Bu sanatı iyi öğrenip öğretmek gerekir. Kaval yara için en iyi ilaçtır. Tüm dertler için şifadır. Bir yandan aşk, sevgi, tarihimizi yansıtırken, diğer yandan acılarımızı gizler. O zamanlar sadece kaval vardı ve Kürtler bununla sanat ve kültürlerini yaşatıyorlardı. Şu anki gibi bu kadar müzik aleti yoktu. Bir de tek telli sazlar vardı. Benim en kadim ve yakın arkadaşım kavaldır. Duygulandığımda ya da canım sıkıldığında kavalı alıp, çalmaya başlıyorum. Beni rahatlatıyor. Fakat bu kadim kültür yok olmayla yüz yüze. Bu kültüre sahip çıkıp yaşatmak gerekir."

Qerejdaxi son olarak yabancı gelenekleri Kürt kültürünün içine aktarmaya çalışanlara karşı kaygılarını ifade ederek konuşmasını şu sözlerle noktalıyor: "Çok sayıda Kürt sanatçısı var. Bazıları Kürtçe söylüyor fakat söylediklerinin Kürt kültürüyle bir alakası yok. Yabancı kültürleri kültürümüzün içine koymuşlar. Onları dinleyince kendimden utanıyorum. Kültür kırımına karşı tüm Kürt sanatçılarına çağrıda bulunuyorum. Kendinizi tanıyın ve kültürünüze sahip çıkın."