Kayıp yakınları: Adaletsizlik artık raporlara sığmıyor!

Amed'de bir araya gelen kayıp yakınları, İsa Soysal'ın akıbetini sordu, "Ülkedeki adaletsizlik artık raporlara sığmıyor" dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, 674'üncü kez Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kaybedilenlerin fotoğraflarının açıldığı bu haftaki eylemde, 1 Ocak 1988'de Şırnak'ın Silopi ilçesinin Bozalan köyüne bağlı Karox (Karuğ) mezrasında kaybedilen İsa Soysal'ın hikâyesi anlatıldı.
İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun, gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır dosyasında savcılığın zaman aşımı gerekçesiyle verdiği takipsizlik kararına tepki gösterdi. Zeytun, "İnsanlığa karşı suçların zaman aşımıyla kapatılmasının ne evrensel ne hukuk ne de vicdanla bağdaşır yönü bulunmamakta" dedi.
Ülkede adaletsizlik ve hukuksuzluğun raporlara sığmayacak kadar çoğaldığını belirten Zeytun, hasta tutsakların durumuna değindi. Zeytun, "Annelerin ve mahpus yakınlarının barolarda nöbetleri devam ediyor. Şenyaşar Ailesi'nin bir yıla yakın sürdürdüğü mücadeleyi biliyoruz. Yakın süreçte Gülistan Doku'nun ailesi de aynı taleple nöbet eylemine geçmiş durumda. Bir bütünen toplum adalet mücadelesi vermekte. Adalet talebinde olan her kesimin yanında olduğumuzu ve Türkiye'deki hukuksuzluğun ancak demokratik bir siyasetle, barışçıl ve insan hakları odaklı politikayla sonlanabileceğini, toplumsal barışın bu siyasetle kurulabileceğini ifade etmek istiyoruz" diye konuştu.

 SOYSAL'IN HİKÂYESİ

İHD Şube Sekreteri Ferhat Berkpınar, Soysal'ın evli ve 3 çocuk babası olduğunu ve sivil giyimli kişiler tarafından 1988'de mezrada kaçırıldığını aktardı. Soysal'dan bir daha haber alamadıklarını ifade eden Berkpınar, "İsa Soysal, tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Daha önce hiç gözaltına alınmamıştı. Eve gelen kimliği bilinmeyen sivil iki kişi, ‘Seninle işimiz var, Diyarbakır'a gideceğiz’ diyerek köyden götürürler. O günden itibaren İsa Soysal’dan bir daha haber alamayan ailesi, 10 gün kadar bekledikten sonra, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek 'İsa’nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını' sorar. Ancak olumsuz cevap alır. Ailesi ve yakınları, polis, hastane, hapishanelerden İsa Soysal’ı sorarlar. Gelen ihbarlar üzerine Soysal ailesi, Irak’taki hastane ve hapishanelerde de İsa’yı arar. Ancak bir sonuç elde edemez" diye kaydetti.
Soysal ailesi ve diğer mezra sakinleri üzerindeki baskının daha sonraki yıllarda da devam ettiğini söyleyen Berkpınar, devamında şunları anlattı:
"1994 yılının başında ise Karox köyü askerler tarafından boşaltılır. İsa Soysal’ın yakınları döneme hakim olan korku atmosferi nedeniyle 2009 yılına kadar resmi bir şikayette bulunamazlar. 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan’ın kaleme aldığı 'Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney' isimli bir kitap yayımlanır. Kitapta, Tuncay Güney’in, 1990’lı yıllarda JİTEM tarafından öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesislerine gömülmüş olduğu beyanı yer alıyordu. Bunun üzerine dönemin Şırnak Baro Başkanı Av. Nuşirevan Elçi, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak bahsi geçen yerlerde kazı yapılmasını talep eder. Kazıların yapılacağı yönünde çıkan haberlerde 54 kişinin öldürüldüğü ya da zorla kaybedildiği iddiası üzerine 57 kişi tarafından soruşturmaya dahil olma talebiyle başvuru yapılır. İsa Soysal’ın kardeşi Musa Soysal da başvurucular arasında yer alanlardan biriydi. 2009 yılının Mart ayında Botaş Askeri Tesislerinde (eski adıyla Sinan Lokantasında) yapılan kazılarda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda kemik ve kumaş parçalarının DNA incelemesine cevap vermediği belirtilir."