Ayşegül Doğan: Çözümü mücadele ve ortaklaşma sağlayacak
Sürecin iktidarın insafına bırakılamayacağını söyleyen DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, çözümün mücadele ve ortaklaşmayla sağlanabileceğini vurguladı.
Sürecin iktidarın insafına bırakılamayacağını söyleyen DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, çözümün mücadele ve ortaklaşmayla sağlanabileceğini vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Ekmek, Adalet ve Barış Buluşmaları" kapsamında Mersin’de sivil toplum örgütü temsilcileri ile Mersin 68'liler Konferans Salonu'nda buluştu.
Önder Apo’nun ile 1 Ekim’de yapılan görüşme sonrası gelişmelere değinen Ayşegül Doğan, barış ihtimalini güçlendirip, bu durumu sürece evirmek için çalışma yürüttüklerini belirterek, ülkenin ihtiyacının ekmek, adalet, barış, özgürlük ve demokrasi olduğuna vurgu yaptı. Ayşegül Doğan, "Hepimizin sahici bir barışa; sahici bir demokratik çözüme ihtiyacımız var" dedi.
İmralı görüşmeleri sonrası siyasi partililerle yapılan temaslara işaret eden Ayşegül Doğan, tüm barış çağrılarına rağmen halen tecridin hukuksuz bir şekilde sürdüğünü, gasp, baskı, gözaltı ve antidemokratik uygulamaların devam ettiğini belirtti. Türkiye SİHA'sı ile katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'i anımsatan Ayşegül Doğan, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in ülkelerinde toprağa verilmesinin bile engellendiğini söyledi.
‘ÇÖZÜM İÇİN YAPILMASI GEREKENLER BELLİ’
"Devletin, hükümetin, iktidarın niyeti ne" diye soran Ayşegül Doğan, şunları belirtti:
“Biz devletin niyetini tarihsel geçmişimizden tanıyoruz ve biliyoruz. Eğer bir demokratik değişim ve dönüşüm istiyorsak, eğer biz barış istiyorsak ki istiyoruz, eğer biz demokratik çözümden yanaysak ki öyleyiz, o halde iğne deliği kadar bile küçük olsa bu ihtimali, bu kapıyı ardına kadar açmaya zorlamaya bakarız. Bunu yapacak şey bizim ortak irademiz, ortak mücadele azmimiz. Bunu tek başına DEM Parti yapamaz. Çünkü barış toplumsal bir mesele. Hayatın her alanına değmeye başlayan, kartopu gibi büyüyen, hepimize tek tek değen, hanelerimizin içine giren bir savaş gerçekliğinden bahsediyoruz. Ülkenin neresinde yaşarsak yaşayalım, bundan nasipleniyorduk. Eğitimden, sağlık alanına kadar müthiş bir ahlaki çöküş görüyoruz. Biraz daha geriye gidip ondan önceki iktidarlar dönemlerinde olanları da sayabiliriz. Demek ki bizim Türkiye'de ciddi bir sistem problemimiz var. Bu sistemin demokratik bir şekilde değişimi sandığımız kadar kolay olmayacak. Türkiye'nin Kürt meselesini ve demokrasi meselesini nasıl bir çözüm zeminine kavuşturabiliriz, bunu tartışmalıyız.”
Çözüm için yapılması gerekenin belli olduğunu ifade eden Ayşegül Doğan, "bir demokratik müzakere ve mücadele partisi" olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Programımız ortada, tüzüğümüz ortada. Geçmişimiz ortada. Biz diyoruz ki demokratik kanallar açılmalı. Diyalog ve temas ile Türkiye'nin sorunları çözülmeli. Şimdi bu ne anlaşmak anlamına gelir, ne kalmak anlamına gelir, ne kandırılmak anlamına gelir. Ayrıca devletin niyeti ne olursa olsun, iktidar blokunun niyeti ne olursa olsun biz bu niyetlerini boşa çıkartabilecek özgüvene bir mücadele deneyimine sahibiz. Böyle bir birikimimiz var. Bugün Kürt meselesinde bir barış ihtimalini konuşuyorsak bugüne kadar verilen mücadelenin sayesinde ortaya çıkan bir durumdur. Biz bugün eğer Suriyeli Kürtler ya da Suriye'deki Kürtler ya da Rojava'nın statüsü üzerinden konuşabiliyorsak bu Rojava'da yaşanan hakikati artık inkar edilemiyor, göz yumulamıyor olmasının ortaya çıkarttığı bir gerçek bu. Tüm bunlar ortak mücadelemiz sayesinde kazanımlarımız. Bu kazanımlar Türkiye'yi tehdit eden kazanımlar değil. Bu kazanımları özgürlükler lehine işletmek, özgürlükler lehine bir süreci evrilterek, yasal bir teminata kavuşturmak hepimizin arzu ettiği bir şeydir. Ama tekrar ediyorum. Bu, hiçbir iktidarın insafına, vicdanına bırakılabilecek bir mevzu olmadığı gibi tek bir siyasi partinin omuzlarına yüklenebilecek bir konu da değil. Bu ülkede herkes savaş yorgunluğuyla, bu ülkede herkes bu ekonomik krizden bu denli zarar görüyorsa, bu ülkede yaşayan herkes artık boğuluyor hissi yaşıyorsa, hangi siyasi partiden olursa olsun, hangi mahallede olursa olsun, hangi kutuplaştırılmış kampa yerleştirilmeye çalışılsa, hiç kimse artık rahat nefes alamıyor. Bu kadar boğulma hissiyle karşı karşıya kaldığımız bu tarihsel dönemde bu mücadeleyi yükseltmeye ihtiyacımız var.”