KCK Dış İlişkiler Komitesi, “Kürt halkı uluslararası antlaşmalar sonucunda sayısız soykırıma uğramış ve sömürgecilik statüsünde imha sürecine alınmış bir halktır. Tüm bunlara rağmen büyük bedeller ve mücadeleler vererek, çağın temel demokrasi, barış ve özgürlük güçlerinden biri olarak 21. yüzyılda kendisini uluslararası alanda kabul ettirdi. Kürt halkı başta Ortadoğu halklarının savunulmasında, bütün temel insanlık değerlerinin korunmasında, insanlığı tehdit eden DAİŞ-El Kaide saldırılarına karşı onurlu mücadelede en önde insanlığın takdirini kazanan büyük bir direnişin sahibi oldu” dedi.
KCK Dış İlişkiler Komitesi açıklamasında şu hususlara da yer verildi:
“Bütün dünya halkları ve en başta da çağın sosyal demokrasi kalesi olarak değerlendirilen devletler Kürt halkının ve evlatlarının bu mücadelesinin değerini ve önemini teslim ettiler. Hatta birçok alanda DAİŞ ile mücadelede bizzat NATO üyesi birçok ülke Kürtlerle ortak ittifaklar geliştirdiler. Halen bu ortak mücadele ittifakları birçok alanda DAİŞ, El Kaide gibi terör örgütlerine karşı yürütülmektedir.
KÜRT SOYKIRIM PLANLARINA BÜTÜN NATO’NUN DAHİL EDİLMESİLİDİR
Tam da Kürtleri 4 parçaya bölen ve Kürt soykırımına onay veren Lozan Antlaşması’nın 100. yılında; Kürtler dünya halklar saflarında demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi ile yer almışken; AKP-MHP faşist rejimi ile kirli uluslararası ittifaklarla Kürtlere yeni bir Lozan dayatılmaktadır. Litvanya'da gerçekleştirilen son NATO toplantısı öncesi Kürt halkının soykırımı üzerine yapılan kirli pazarlıklarla 4 parça Kürdistan'da Kürt halkının büyük bedellerle yarattığı kazanımların yeni bir konsept ile yok edilmesine onay verilmektedir. Burada sergilenen tutum ve yaklaşımların İsveç'e NATO'ya üyeliğinin onaylanmasının çok ötesinde esasta AKP-MHP faşist ve dikta rejiminin Kürt soykırımı planlarına başta İsveç ve İsveç şahsında AB olmak üzere bütün NATO'nun dahil edilmesiydi. Bütün pazarlıklarda masaya konulan dört parça Kurdistan'da Kürt halkının kazanımlarına karşı yıllardır yürütülen ve sonuçsuz kalan tasfiyesi-imhasının onaylanmasıdır. Esasta bu pazarlıklarda NATO'nun bundan başka verdiği bir taviz olmamıştır. Büyük bir diplomatik zafer gibi Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan NATO-İsveç ve TC mutabakatı, tamamen Kürt halkının meşru ve büyük bedellerle yürütülen demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinin sadece 4 parça Kurdistan'da değil, Avrupa ve diğer kıtalarda da terörize ve kriminalize edilmesinin sonuna kadar yolunun açılmasıdır. En güçsüz, gerici-faşist ve dikta bir rejim karşısında insanlığın büyük bedellerle kazandığı insan hakları, demokrasi ve insanlık değerleri korunamamıştır. Bir kez daha uluslararası güçler faşist TC rejiminin Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım saldırılarına göz yummuş ve sessiz kalmıştır. Bu anlamda kesinlikle başta NATO, AB olmak üzere özellikle de İsveç için bir kayıptır, utanç duyulması gereken bir anlaşmadır.
Gerici-faşist diktalar karşısında tutum alamamanın, hatta bunları desteklemenin başta Ortadoğu olmak üzere, özellikle Avrupa'da olumsuz sonuçlara yol açacağını tahmin etmek zor değildir. Faşist Erdoğan rejiminin direnen her bir Kürde karşı yürüttüğü terörist faaliyetleri NATO, AB ve İsveç gibi güçlerin çıkarlarından cesaret alarak daha fazla Avrupa’ya taşıma olanakları ortaya çıkmıştır. Bunun daha fazla krizlere ve kaoslara yol açacağı, "terörle mücadele" adı altında halkların, toplulukların, kadınların ve gençlerin haklı ve meşru düşünce, örgütlenme ve mücadele hakları kriminalize ve terörize edilecektir.
KÜRT HALKI DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ YÜKSELTMEKTE KARARLIDIR
Lozan Antlaşması’nın 100. yıl dönümünde Kürt halkı her zamankinden daha örgütlü ve dirençli bir şekilde kendi demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesini yükseltmekte kararlıdır. Başından beri nasıl bütün halklarla omuz omuza her türlü sömürgeci, faşist, soykırımcı ve terör saldırılarına karşı mücadele verdiyse, bunu bir demokrasi ve özgürlük kültürü olarak geliştirdiyse, bundan böyle de bunu daha güçlü geliştirmenin bütün imkan ve olanaklarını yaratacaktır.
Başta Avrupa halkları, kadınları, bütün demokratik güçleri, aydınları ve insan hakları savunucularını halkların kaderi üzerine yapılan bu kirli pazarlıklar karşısında tutum almaya ve kendi bulunduğu alanda demokrasi ve insanlık değerlerini korumaya ve yükseltmeye çağırıyoruz. En başta da kendi onurlu geleceği ve yaşam değerlerini korumak için, halklara karşı geliştirilen her türlü soykırım politikalarını destekleyen tutumlara, silah satışlarına, kirli ittifaklara karşı mücadele etmek bir insanlık görevidir. Bu temelde herkesi Kürt halkı ile demokrasi, özgürlük ve adalet için dayanışmaya çağırıyoruz.”