KCK: 24. yılında uluslararası komployu boşa çıkaralım

Kürt Halk Önderi'ne yönelik uluslararası komployu 24’üncü yılında kınayan KCK, Kürt halkını ve dostlarını, sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması amacıyla Abdullah Öcalan’ı sahiplenmeye ve komplocu güçlerden hesap sormaya çağırdı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komployu 24’üncü yılında kınayan KCK, yurtsever Kürt halkının ve dostlarının uluslararası komplo karşısındaki 23 yıllık soluksuz direnişini ve Abdullah Öcalan’ı sahiplenme düzeyini selamladı.

KCK Genel Başkanlık Konseyi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 24’üncü yılına ilişkin kamuoyuna yönelik açıklama yaptı.

Faşist Erdoğan hükümetinin Kürt düşmanlığı temelindeki soykırım saldırılarıyla komployu güncellediğini belirtilen açıklamada, “Önder Apo üzerindeki mutlak tecridi kaldırmak, komplocu güçlerin yeni ve tehlikeli topyekün savaş planlarını boşa çıkarmak ve bu temelde komployu yirmidördüncü yılında yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışında yaşayan halkımızı sonuç alıncaya kadar mücadeleyi en üst düzeyde yürütmeye çağırıyoruz” denildi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi’nin açıklaması şöyle:

“Önderliğimizin korsanvari bir biçimde kaçırılıp sömürgeci Türk devletine teslim edilmesi biçiminde somutlaşan uluslararası komployu, 24. yılında büyük öfke ve kinimizle kınıyor ve lanetliyoruz. Komploya ve yarattığı esaret koşullarına karşı büyük bir direniş ve mücadele ile cevap veren Önder Apo’yu selamlıyoruz. Komploya karşı Önderlik etrafında “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile kenetlenip kendisini ateşten çember yapan Kahraman Şehitlerimizi, Halit Oral ve Viyan Caf yoldaşlarımız şahsında bir kez daha anıyor, anılarına bağlılık sözümüzü yeniliyoruz. Yiğit ve Yurtsever Halkımızın ve dostlarımızın uluslararası komplo karşısındaki 23 yıllık soluksuz direnişini ve Önder Apo’yu sahiplenme düzeyini selamlıyoruz.

HEDEFİ KÜRTLERİN 21. YY’A ÖZGÜR BİR HALK OLARAK GİRMESİNİ ENGELLEMEKTİ

ABD öncülüğündeki uluslararası komplocu güçler, 21. yüzyıla Büyük Ortadoğu Projesi ile girmeye hazırlanırken, Önder Apo ve PKK öncülüğünde yürütülen Kürdistan Özgürlük mücadelesini kendi kapitalist ve emperyalist hesaplarına karşı en büyük yerel tehdit olarak gördüler. Önder Apo’nun büyük bir çaba ve emekle yaratmaya çalıştığı “Özgür Kürdü”, “Özgür İnsanı”, “Demokratik ve Özgür Toplumu”  kapitalist Büyük Ortadoğu projesi önünde duran en büyük engel olarak gördüler. Önder Apo’nun Suriye’den çıkarılmasıyla devreye sokulan uluslararası komplo ile kendi kapitalist ve emperyal çıkarları önünde duran bu en büyük tehdidi, bu en büyük engeli ortadan kaldırıp etkisizleştirmeyi amaçladılar. Komplonun en büyük hedefi, Kürtlerin 21. yüzyıla özgür, iradeli ve ulusal kimliğini kazanmış bir halk olarak girmesini engellemek ve böylelikle Ortadoğu sahasını kendi sömürgeci çıkarları temelinde yeniden düzenlemek oldu. Bu nedenle Önder APO şahsında Kürt Halkı, Hareketi ve yarattığı ulusal demokratik kazanımlar, büyük bir uluslararası işbirliği çerçevesinde esaret altına alındı.

HALKIMIZ ESARETİNİ KENDİ ESARETİ OLARAK GÖRDÜ

Önderliğimizin bu büyük komploya verdiği cevap, komplocu güçlerin Kürtler ve Ortadoğu üzerindeki büyük plan ve projelerini boşa çıkarma temelinde oldu. Hem Önderliğimizin hem Kürt Halkının ve Hareketinin komployu karşılama biçimi, büyük bir direniş ve yenilenme tutumu oldu. Halkımızın ve Kahraman Şehitlerimizin Önderlik etrafında oluşturdukları direniş çemberi, komployu boşa çıkarmanın temel halkası oldu. Çünkü Önderliğimizi kendi yarattığı değerlerin toplam bileşkesi olarak gördü. Önderliğimiz şahsında dışlananın ve Tek Kişilik Ada Cezaevine mahkum edilmek istenenin, esasta ‘özgür Kürtlük’ olduğunu, yani kendisi olduğunu gördü. Bundan ötürü de, Önderliğin esaretini kendi esareti olarak gördü. Halkımız, bu davanın kendi tarihsel trajedisiyle bağını çok iyi görüp kavradı ve kurtuluşunun bu trajediyi bozmaktan geçtiğini bilerek, tarihi İmralı direnişini sahiplendi.

KOMPLOYA BÜYÜK BİR ZİHİNSEL DEVRİMLE CEVAP VERDİ

Önderliğimizin bu büyük komplo ve emperyalist oyun karşısındaki duruşu, Kürtlere belirlenmiş bu trajik kaderi bozma temelinde büyük bir direniş oldu. Kürtlerin son yüzyıllık kaderi olarak belirlenen soykırım kaderini bozmak konusunda tüm kararlılığını ortaya koydu. Esaret koşullarının tüm yakıcı gerçekliği altında, komploya büyük bir zihinsel devrim ile cevap verdi. Devrimci bir Halk Önderi olarak yeri geldiğinde bir filozof ve bilge gibi, yeri geldiğinde bir siyaset bilimci, bir tarih bilimci gibi kendi halkının mahkum edildiği trajik kaderini değiştirmenin, hem düşünsel ve zihinsel hem de fiziksel direnişi içinde oldu. Çağın en ileri fikir ve düşüncelerini, Kürt Halkı şahsında tüm halklara, kadınlara ve direnen tüm ezilen kesimlere sundu. Geliştirdiği kavram ve kuramlarla, yeni özgür ve demokratik bir yaşam paradigması ortaya çıkardı. Hazırladığı Özgür Yaşam ve Özgür Toplum Tezleriyle, çağın en büyük komplosuna, çağın en büyük savunmasıyla cevap verdi. Demokratik Uygarlık Savunması, başta Kürtler ve kadınlar olmak üzere, tüm ezilenler adına yapılan çok güçlü bir savunma oldu. Adeta Özgür İnsan adına, Demokratik Toplum adına geliştirilen bir savunma niteliğine sahip oldu. Önder Apo, İmralı esaret koşulları altında Demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum paradigmasını, 21. Yüzyılda tüm ezilenlerin kaderini değiştirmeye yetecek, yeni bir yaşam ve mücadele paradigması ve programı olarak geliştirdi. Adına Demokratik Modernite dedi.

FİKİRLERİ UMUT HAREKETİNE DÖNÜŞÜYOR

Tüm bu açılardan 23 yıllık İmralı esaret süreci, komplocu güçlerin amaçladığı gibi işlemedi, tam tersine insanlık adına demokratik özgür bir toplum fikir ve düşüncesinin her bakımdan geliştirildiği ve olgunlaştığı bir süreç oldu. Önder APO’nun bu fikir ve düşünceleri, bu gün Kürtlerin yaşadığı her yerde yeni bir toplumsal sisteme dönüşüyor. Yeni bir yaşam ve direniş anlayışına dönüşüyor. Kürtler ve Kadınlar şahsında tüm ezilenler bu gelişmeden büyük bir ilham alıyor. Büyük bir coşku ve heyecana, büyük bir umut hareketine dönüşüyor.

FAŞİST HÜKÜMET KOMPLOYU GÜNCELLEYEREK TIRMANDIRDI

ABD öncülüğündeki komplocu güçler, gerçekleştirdikleri uluslararası komplo ile Türkiye ve Kürdistan’ı yangın yerine çevirmek istediler. 21. yüzyıla yayılmış bir Türk-Kürt savaşı yaratmaya çalıştılar. Tarih boyunca kardeşlik temelinde iç içe yaşamış olan Türk ve Kürt halklarının boğazlaşmasını hedeflediler. Dolayısıyla bu Komployu, sadece Kürtlere karşı değil tüm Türkiye’ye karşı gerçekleştirdiler. Ancak Önderliğimiz; derin öngörüsü ve sağduyulu yaklaşımı sayesinde, Halkları boğazlaştırma temelindeki bu karanlık planı boşa çıkardı. Türkiye’yi, içine düştüğü hakim ‘ölme-öldürme’ çıkmazından kurtarmak için elinden gelen herşeyi yaptı. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için bulabildiği en ufak bir imkanı bile değerlendirmeye çalıştı. Demokratik çözüm ve barış için iğne ucu kadar bile bir imkan varsa; bunu değerlendirmemenin kan dökmek ve “cinayet” anlamına geleceğini söyledi. Var olan sorunların bu temelde diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi için çok ısrar etti. Ancak her defasında sömürgeci Türk devlet yönetimi ve faşist Erdoğan hükümeti, Önderliğimizin attığı demokratik çözüm ve barış yanlısı adımları boşa çıkardı. Faşist Erdoğan hükümetinin 2015 yılında Önderliğimiz ile görüşmeleri kesen ve çözüm sürecini bozan tutum ve yaklaşımı, Türkiye halklarına karşı geliştirilmiş en büyük komplo olarak gelişti ve hem sınır içi hem sınır dışı soykırım saldırıları sonucunda uluslararası komployu, yeniden güncelleyerek tırmandırdı.

Soykırımcı sömürgeci Türk devleti, komploda yer alan bazı güçlerin de desteğini alarak, 15 Şubat 1999 uluslararası komplosu ile başaramadıklarını şimdi yeni soykırım hamleleriyle başarmak istiyorlar. Komployu yeniden canlandıran ve gündemleştiren güçler, AKP-MHP faşist hükümeti ve dayandığı uluslararası müttefikleridir. İmralı cezaevinde günlük uygulanan politikalar, hukuki karşılığı olmayan kişiye özel ve sistemli politikalardır. Türk devletinin normal cezaevi politikalarıymış gibi yaklaşmak, normal ele almak büyük yanılgı olur. İmralı’da özel olarak uygulanan mutlak tecrit siyaseti, Kürt sorununda çözümsüzlük ve çatışmaların baş nedenidir. Çünkü ne Kürt Halkı ne de Hareketi, İmralı’daki işkence sistemini ve mutlak tecrit siyasetini kabul etmemektedir. Buna her türlü direnişle cevap vermektedir ve vermeye devam edecektir.

20. yüzyılın kapitalist sistemi Kürtleri; dil, kültür ve kimlik sahibi onurlu bir halk, bir ulus olarak asla kabul etmedi. Ulusal bir varlık olarak hep inkar etti, hep reddetti. Aynı yüzyılın kapitalist hegemonik devletleri, Kürdistan coğrafyasını kendi emperyal çıkarları doğrultusunda sömürgeleştirip büyük bir açgözlülükle, yeraltı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını kendi aralarında paylaştılar. Üzerinde yaşayan Halkıyla beraber bölüp parçaladılar. SSCB’ye karşı bekçilik rolüyle kurdukları ve görevlendirdikleri Türk ulus devletinin bölgede egemenliğini sağlaması için, kendisine Kürdistan’ın en büyük parçasını verdiler. Kendini en büyük payın sahibi olarak gören sömürgeci Türk ulus devletinin, bu anlaşmalara dayanarak yürüttüğü Kürt stratejisi, yaklaşık yüz yıldan beri sürmekte olan sistemli bir inkar ve imha siyasetidir. Türk devletini yönetmek için başa gelen her bir hükümet, Kürtlere karşı alınmış bu inkar ve imha siyasetini, sömürgeci soykırım siyasetini kendinden öncekilere oranla daha derin yürütmenin adeta yarışı içerisine girmiştir. Sömürgeci soykırım yarışında öne çıkan birçok hükümet olmuş ama hiçbiri başarılı olamamış ve Kürtlerin başkaldırı ve direnişleri karşısında yenilmekten kurtulamamışlardır. Sömürgeci Türk devletini güncel olarak yönetmekte olan faşist AKP-MHP hükümeti, bu yarıştaki en azgın hükümet oldu. Cumhuriyet tarihi boyunca başa gelen hiçbir hükümet, faşist AKP-MHP hükümeti kadar Kürtlere büyük düşmanlık yapmadı. AKP-MHP hükümeti, Kürt düşmanlığını en çok büyüten hükümet oldu. Ancak Kürt düşmanlığının, aynı zamanda bir Türkiye düşmanlığı olduğu unutulmamalıdır. Kürt düşmanlığı Türkiye’nin bölgesel çıkarlarına hizmet etmeyen bir düşmanlıktır. Kürt düşmanlığı bırakılmadığı sürece, Türkiye’nin demokratikleşemeyeceği ve önünde duran diğer sorunlarına çözüm gücünü geliştiremeyeceğini artık herkes görmelidir. AKP-MHP faşist hükümeti, sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye’nin başına gelmiş en büyük beladır. Adını şimdiden tarihe; işkenceci, soykırımcı, zulümkar, hak-hukuk-adalet tanımayan, tacizci, tecavüzcü, yalancı ve hırsız bir yönetim olarak yazdırdı.

FAŞİST REJİM HÜKMÜNÜ DOLDURMUŞTUR

Soykırımda sınır tanımayan faşist AKP-MHP hükümetinin Kürt düşmanlığı, sadece Türkiye sınırları içerisinde kalmadı, Kürtlerin yaşadığı her yere yayıldı. Terörle mücadele yalanı altında her gün Güney Kürdistan’ın dağlarını ve ovalarını bombalıyor, sivil Kürt köylerini bombalıyor. Rojava’da hergün SİHA’larla sivil araçları bombalıyor, obüs ve havanlarla oyun oynayan çocukları katlediyor. Şengal’de DAİŞ vahşetinden kurtarılmış olan Ezidi halkımızdan, adeta DAİŞ yenilgisinin intikamını alıyor. Her gün SİHA’larla ve savaş uçaklarıyla vahşice saldırıyor. Mahmur mülteci kampında yaşamakta olan yurtsever halkımızı her gün savaş uçaklarıyla bombalayarak, sindirmeyi, korkutmayı ve teslim alarak iradesel bir dağılma içerisine koymayı amaçlıyor. En son 1 Şubat gecesi çok hunharca ve eşzamanlı olarak gerçekleştirdiği Mahmur, Şengal ve Derik’e karşı gerçekleştirdiği hava saldırısı da, yine Kürt düşmanlığı temelindeki soykırım saldırılarının bir devamıdır. Kürtleri bu şekilde yıldırmayı, sindirmeyi, mücadelesinden vazgeçirmeyi amaçlıyor. Ancak Kürtlerin; gerçekleşen bu soykırım siyaseti ve saldırılarına karşı daha büyük bir kararlılıkla mücadelesini büyüteceği açıktır. Nitekim Halkımız, gerçekleşen bu faşist soykırım saldırıları karşısında Kürdistan’ın her yerinde sokaklara dökülerek, mücadele kararlılığını ve iradesini bir kez daha ortaya koymuştur.

Gerçekleştirilen bu hunharca saldırılar, AKP-MHP faşizminin nasıl bir can çekişme süreci içerisine girdiğini göstermektedir. Gelinen aşamada sömürgeci faşist rejim, büyük bir dağılma süreci içerisine girmiştir. Kürdistan ve Türkiye’de sömürgecilik ve soykırım siyaseti hükmünü doldurmuş ve dağılmaktan kurtulamayacaktır. Gelinen aşamada, Türkiye’nin Kürt Sorununu çözmek ve demokratikleşmek dışında hiçbir seçeneği kalmamıştır. Uygulanan faşizm ve soykırım siyaseti, sadece süreci uzatıyor, kaosu derinleştiriyor ve karşılıklı bedelleri çoğaltıyor. Çünkü Kürtler karşısında yürüttüğü bu düşmanca savaş dışında, kendisini ayakta tutabileceği herhangi bir dayanağı kalmamıştır. Gelinen aşamada artık Türkiye halkları da bu faşist iktidarı adeta bir kambur misali sırtından atmak istiyor. Artık AKP-MHP hükümetinin hiçbir yalanı onu kurtarmaya ve ayakta tutmaya yetmeyecektir. Sömürgecilik tarihinin çöplüğüne gitmekten kurtulamayacaktır.

ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDÜR

Önderliği tutsak olan bir halkın kendisi de tutsak demektir. Bu nedenle Önderliğimizin tutsaklığı kendi tutsaklığımız, özgürlüğü de kendi özgürlüğümüzdür. Önderliğimiz tutsak olduğu müddetçe, çözüm adına yürütülecek her türlü tartışma, boş ve anlamsız olacaktır. Önderliğin sürmekte olan tutsaklığını, esaretini ve derinleştirilmiş İmralı mutlak tecridini görmezden gelen sözde çözüm yanlısı tartışmalara güven duymayacağımız bilinmelidir. Kimliğine, kültürüne ve onuruna sahip çıkan ve kendi kaderini eline almak isteyen bir halktan, böyle köksüz tartışmalara itibar etmesi beklenemez. Bu açıdan gün, mücadele günüdür. Gün; her türlü baskıya, zulme ve zorbalığa karşı direniş günüdür. Bu açıdan Uluslararası komployu 24. yılında halkımızla beraber, mutlaka yenilgiye uğratacağız. 

KÜRT HALKINA VE DOSTLARINA ÇAĞRI

Önder Apo üzerindeki mutlak tecridi kaldırmak, komplocu güçlerin yeni ve tehlikeli topyekün savaş planlarını boşa çıkarmak ve bu temelde komployu yirmidördüncü yılında yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışında yaşayan halkımızı sonuç alıncaya kadar mücadeleyi en üst düzeyde yürütmeye çağırıyoruz. En başta da Kürt gençlerinin ve Kürt kadınlarının bu sürece öncülük etme sorumlulukları vardır. Bu temelde Kürt gençlerini ve Kürt Kadınlarını, Önderliğimizin sağlık güvenli ve özgürlük koşullarının sağlanması amacıyla örgütlülüğünü büyütmeye ve eylemselliğini daha güçlü kılmaya çağırıyoruz.

Kürt halkının dostları geçirdiğimiz yirmi üç yıllık süre zarfında daha da çoğalmıştır. Hem Ortadoğu halkları ile hem de Avrupa ve dünyanın birçok yerindeki çeşitli halklarla çok değerli ve çok anlamlı dostluk ve kardeşlik ilişkisi gelişmiştir. Çünkü Önder Apo’nun halklar arasında, inançlar ve kültürler arasında geliştirmek istediği demokratik barış ve kardeşlik ilişkisi, demokratik birlik ilişkisi insanlık için demokrasi ve özgürlük için çok yeni değerler üretmeye başlamıştır. Tüm dostlarımızı; Kürtlerle beraber, halkların kardeşliğine ve demokratik birlikteliğine yol açan Önder Apo’yu sahiplenmeye, yirmi dördüncü yılında devam eden uluslararası komployu ve İmralı mutlak tecridini protesto etmeye ve başta Kürt düşmanı, soykırımcı sömürgeci TC rejimi ve AKP-MHP faşist yönetimi olmak üzere komplocu güçlerden hesap sormaya çağırıyoruz.”