KCK: Dağ ve Er’in sağlığı ve güvenliğinden KDP sorumludur

KCK Dış İlişkiler Komitesi, Hewlêr cezaevindeki insanlık dışı koşullara tepki olarak açlık grevinde bulunan siyasi tutsaklar Mazlum Dağ ve Abdurrrahman Er’in sağlığı ve güvenliğinden KDP’nin sorumlu olduğunu belirtti.

Bir MİT elemanını öldürdükleri gerekçesiyle KDP tarafından tutuklanan ve idam cezası verilen Mazlum Dağ ve Abdurrahman Er, tutsak edildikleri günden bu yana ağır hak ihlallerine maruz kalıyor.

Baskılar ve ihlallerin son bulması için birçok kez açlık grevi eyleminde bulunan tutsaklar, son olarak 18 Mayıs’ta tek tip kıyafet dayatması başta olmak üzere devam eden ihlallere karşı yeniden açlık grevi eylemi başlattı. Tutsaklar tek kişilik hücrelerde tutulurken, sağlık durumlarının giderek kötüleştiği yönünde bilgiler geliyor.

KCK Dış İlişkiler Komitesi yaptığı yazılı açıklamada, her iki tutsağın yaklaşık beş yıldır cezaevinde tutulduğunu hatırlatarak, “Kendisini Kürt otoritesi olarak gören iktidar, işgalci Türk devletinin taleplerini yerine getirmek için bu Kürt gençlerine idam cezası verdi. Bu gençlerin tek suçu, Türkiye terör ağının bir çetebaşını Güney Kurdistan’da cezalandırmalarıdır. İki Kürt gencine idam cezası verilmesi Kürtlük, vatanseverlik ve insanilikten uzaktır” dedi.

Onlarca Kürt savaşçısının şehadetinde parmağı olan MİT elamanlarının özellikle Guney Kurdistan topraklarında tam bir cezasızlık içerisinde hareket ettiği tepkisinde bulunan KCK, şunları ifade etti:

“Güney Kurdistan, tüm hareketlilikleri kaydeden güvenlik kameralarıyla dolu. MİT ajanları devrimcileri gündüzleri sokaklarda ve işyerlerinde katlediyor, güvenlik güçleri onları yakalamıyor ve kolayca kaçıyorlar. Bu da KDP'nin MİT eliyle Kürt kanının akıtılmasını helal gördüğünü gösteriyor. Öte yandan birkaç yurtsever Kürt gencinin bir casusu cezalandırılmasını kabul etmiyor, hatta birkaç hafta içerisinde idam cezası bile verebiliyor. Eğer idam cezaları verilecekse, yüzbinlerce masum Kürdün kanında parmağı olan eski Baasçılara, DAİŞ’lilere ve müsteşarlara verilsin. Ancak bunlar cezalandırılmak bir yana, KDP tarafından korunuyorlar. Güney’deki en değerli yerler ve araziler onlara tahsis ediliyor, kendi projelerini inşa ediyorlar, her gün halkın tarihi hafızası ile dalga geçiyorlar.”

Dağ ve Er’e yönelik işkence ve kötü muamelelere dikkat çeken komite, şunları belirtti: “İdam cezası ile yetinmeyerek, her ikisi sert bir gözetim altına alınmış, fiziki ve psikolojik işkence ve baskılara maruz bırakılıyor. Tüm bu işkence ve baskı yöntemleri, Türk devletinin Kürt tutsaklara yönelik uygulamalarıdır. Bu da iradeyi kırmanın, onuru kırmanın, öldürmenin ve eziyet etmenin bir yoludur. Bu politikanın en üst düzeyi 1980'lerde Diyarbakır Cezaevi'nde Kürtler ve özgürlük savaşçıları üzerinde uygulandı. Diyarbakır Cezaevi'nde Mazlum Doğan, Kemal Pir ve Sakine Cansız bu politikaya karşı büyük bir direniş gösterdi. KDP, Xelan cezaevinden Akre ve Hewlêr cezaevlerine kadar bu zihniyeti ve politikayı yurtseverler ve devrimcilere karşı uyguluyor. Said Elçi'ye yapılan işkence ve öldürülmesinden Süleyman Muini ve bunun gibi yüzlercesine kadar, işgalciler ne istediyse KDP’nin yaptığı örnekler var.”

KCK komitesi şöyle devam etti: “Bugün de Türkiye’nin bu aynı zihniyeti ile Mazlum Dağ ve Abdurahman Er'e işkence ve baskı yapılıyor. Dağ ve Er, bunun önüne geçmek için üçüncü kezdir açlık grevi eylemi yürütüyor. Önceki iki kez KDP, onların taleplerini yerine getireceklerine dair söz vermiş ve eylemler sonlanmıştı. Ne yazık ki, KDP sözlerine sahip çıkmadı, talepleri yerine getirmedi. Aksine baskıları arttırdı. Bu nedenle 44 gündür açlık grevi yürütülüyor. Geçen her gün onların sağlık ve yaşam durumları kötüleşiyor. Başta aileleri olmak üzere yapılan tüm çağrılara rağmen KDP,  onların hayatlarını ciddi şekilde tehdit eden baskı ve işkence politikasında ısrar ediyor.

Mazlum Dağ ve Abdurahman Er'in hayatından ve sağlığından KDP'nin sorumlu olduğunu buradan duyuruyoruz. Beklenmedik bir durum ortaya çıkmadan bu baskı politikasına ve işgalci Türk devletinin bu iki genç üzerindeki taleplerine bir an önce son verilmelidir. Uluslararası düzeyde, Irak ve Kurdistan'daki tüm insan hakları kurumlarını, aydınları, siyasi figürleri, yurtseverleri, tüm siyasi ve Kurdistani güçleri  KDP'nin politikalarına ve uygulamalarına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.”