KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Türk devletinin kimyasal silah saldırılarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
KCK, “HPG’nin Zap, Metina ve Avaşin’de 17 gerillanın kimyasal silahlarla katledildiğini açıklaması ve bunu kanıtlayan bazı belgeler yayımlaması üzerine işgalci Türk ordusunun, gerillaya karşı kimyasal silah kullandığı kamuoyunun gündemine girmiş ve tartışma konusu olmuştur. Bunun üzerine kimi duyarlı şahsiyetler ve demokratik kurumlar, söz konusu durumla ilgili olmuş ve tutumlarını ortaya koymuşlardır. Bunlardan biri de Türk Tabipler Birliği Başkanı Sayın Şebnem Korur Fincancı olmuştur. TTB Başkanı Sayın Fincancı, vicdanın ve hakikatin sesini dinleyerek yayımlanan belgelerin ciddi olduğunu ve Türk ordusunun gerillaya karşı kimyasal silah kullandığını belirtmiştir. Ancak faşist AKP-MHP iktidarı, insanlık suçunu işleyen taraf olduğundan bu gerçekliğin açığa çıkması karşısında büyük bir paniğe kapılmış ve bu konuyu gündem yapanların üzerine gitmiştir. Sayın Fincancı da bundan dolayı hedef gösterilmiş ve gözaltına alınmıştır. Özgür basın emekçilerinin gözaltına alınması da başta kimyasal silah kullanımı olmak üzere AKP-MHP’nin işlediği suçlar ve yaptığı yolsuzlukların açığa çıkmaması nedeniyledir. Fakat suçüstü yakalanan faşist AKP-MHP iktidarı, baskı ve susturma yöntemleriyle işlediği insanlık suçlarının üstünü örtemez. Faşist AKP-MHP iktidarı ve işgalci Türk ordusu, gerillaya karşı yürüttüğü savaşta baştan beri kimyasal silahlar kullanmıştır ve bu durum belgelerle ortaya konulmuştur. Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak, işgalci Türk ordusunun gerillaya karşı kimyasal silahlar kullandığını daha önce defalarca dile getirmiş ve bu durum karşısında duyarlı olmasını belirtmiştik. Fakat bu konu gerektiği kadar gündem olmamıştır. Açıklama ve çağrılarımıza kimi duyarlı çevreler ilgili olmuş, kimi tutumlar ortaya koymuş ve bu çevrelerce savaş alanlarına heyetler gönderilmek istenmişse de bu konu önemi ölçüsünde gündem olmamış ve AKP-MHP’nin savaş suçlarını ifşa eden bir sonuç ortaya çıkaramamıştır. Savaş alanlarına gitmek için Başûrê Kurdıstan’a gelen heyetler ise KDP tarafından engellenmiştir. Bunun üzerine Halk Savunma Merkezi Karargahı Komutanlığı, kimyasal silah kullanıldığına dair elindeki belgelerin bir kısmını yayımlamak durumunda kalmıştır” dedi.
TÜRK DEVLETİ KÜRTLERE KARŞI KİMYASAL DA DAHİL HER TÜRLÜ İNSANLIK SUÇUNU İŞLEMİŞTİR
“Faşist AKP-MHP iktidarının ve yandaş işbirlikçilerinin panik ve öfkeyle kimyasal silah kullanımını reddetmeleri, gerçeği gizleme ve suçluluk psikolojisinin bir sonucudur” denilen KCK açıklamasında, “Faşist ordu yetkililerinin, envanterlerinde kimyasal silah olmadığını belirtmesi de gerçeği gizleme maksadıyladır. Ne Kürt halkı ne de demokratik kurum ve çevreler buna inanır. Irak devletinin de envanterinde kimyasal silahlar yoktu ve ABD, Irak’ı işgal ettiğinde kimyasal silahlar bulamamıştır. Ama Saddam Hüseyin rejimi Halepçe’de kimyasal silah kullanmıştır. Dolayısıyla faşist ve işgalci ordu yetkililerinin bu beyanlarının hiçbir değeri yoktur. Kürt halkı, soykırımcı sömürgeci Türk devletinin tarihten günümüze kadar işlediği insanlık suçlarını çok iyi bilmektedir çünkü bu gerçeği yaşayarak öğrenmiştir. Soykırımcı sömürgeci Türk devleti ve işgalci ordusu Kürtlere karşı kimyasal silahları ilk defa kullanmıyor. Türk devleti, tarihten günümüze kadar Kürtlere yönelik yürüttüğü savaşta kimyasal silahlar da dahil olmak üzere her türlü kirli ve gayri ahlaki yönteme başvurmuş ve insanlık suçu işlemiştir. Öyle ki Türk devletinin bu gerçeği, sadece Kürt halkı tarafından değil, kimyasal silahlarla katliamlar gerçekleştirenler tarafından bizzat yapılan itiraflar sonucu herkesçe bilinir olmuştur. Bunların tümü belgelidir ve herkesçe bilinmektedir. Bu açıdan Türk devletine ve ordusuna bu tarihsel bilinçle yaklaşmak gerekmektedir” diye belirtildi.
FAŞİST ORDUNUN AÇIKLAMALARI GERÇEK DIŞIDIR
KCK Yürütme Konseyi açıklamasında şu hususlara da yer verildi:
“Türk devleti, tarihte gerçekleştirdiği birçok Kürt katliamında kimyasal silahlar kullanmış ve bunu gizleme yoluna da başvurmamıştır. Kimyasal silahlarla katliamların yapıldığı yerlerden biri ve en çok bilineni Dersim’dir. 1938’de Dersim’e yönelik gerçekleştirilen harekatta kimyasal silahlar kullanılarak Kürtler soykırımdan geçirilmiş ve büyük bir insanlık suçu işlenmiştir. Dersim’de katliamdan kaçıp dağlara çıkan ve mağaralara sığınanlara kimyasal gaz atılmış ve mağaralarda topluca katledilmişlerdir. Kimyasal silahlarla katledilenlerin kemikleri bu mağaralarda bulunmuştur. Dersim’de kimyasal gazla katliam yapan insanlar, itiraflarında bunu açıkça belirtmişlerdir. Türk devleti, Ağrı ve Zilan deresi katliamlarında da kimyasal silahlar kullanmıştır. Zaten o dönemde kimyasal silah kullanımı yasaklı olmadığından soykırımcı sömürgeci Türk devleti, bu durumu gizlememiş ve açıklayıp sahiplenmekte beis görmemiştir. Türk devletinin tek çabası, yaptığı katliamlara gerekçe bulmak olmuş ve buna gerekçe olarak da Kürtlerin isyan etmesini göstermiştir.
Günümüzde kimyasal silahların kullanımı tüm dünyada bir insanlık suçu olarak görüldüğünden ve bunu yapanlara karşı sert bir tutum alındığından faşist AKP-MHP iktidarı, kimyasal silahların kullanımını gizleme yoluna başvurmaktadır. Bunu açığa çıkaran, bu konuda düşünce belirtenleri ise hedeflemekte ve susturmaya çalışmaktadır. Gerçeği dile getirenler devlet, millet ve vatan konuları öne çıkarılarak, milliyetçi histeriler körüklenerek, susturulmak, sesleri kıstırılmak istenmektedir. Bu açıdan, buna karşı hakikatin sesini çoğaltmak gerçeği dillendirenlere sahip çıkmak gerekmektedir. Her şey bir kenara bırakılsa bile sadece insan olmak, insanlığa karşı işlenen bu suça karşı durmak için yeterli bir sebeptir. Bu tutumu almayanların insanlığından bahsetmek ise abesle iştigaldir. Bugüne kadar sadece 17 arkadaş değil, 1 yıllık savaş sürecinde 80’in üzerinde özgürlük savaşçısı kimyasal silahlar sonucu katledilmiştir. İşgalci Türk ordusu, daha önce Werxelê‘de Tepê Sor’da da kimyasal silahlar kullanmıştır. HPG, tüm bunları çeşitli zamanlarda kamuoyuna açıklamış, kullanılan silahların niteliği, renkleri ve etkileri konusunda bilgiler vermiştir. Bu bilgiler dikkate alınarak incelemeler yapıldığında, işlenen insanlık suçlarının boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Dolayısıyla faşist ordu yetkililerinin inkarcı açıklamaları gerçek dışıdır. Türk ordusu ve devleti, 90’larda da işlediği insanlık suçlarını ve cinayet şebekelerini yıllarca gizlemiş ve inkar etmiştir. Ancak üzerinden çokça zaman geçtikten sonra başta JİTEM’in varlığı olmak üzere dile getirilen gerçekliklerin doğru olduğu anlaşılmış ve kabul edilmiştir.
KDP DE İŞGALCİ TÜRK DEVLETİNİN SUÇUNA ORTAKTIR
KDP ise gerillanın kimyasal savaştan korunmak için temin ettiği maske ve araçlara el koyarak, kimyasal silahların kullanılmasını incelemek üzere savaş alanına gitmek isteyen heyetleri engelleyerek, Kürt düşmanı faşist AKP-MHP iktidarının ve işgalci Türk ordusunun, Kürt soykırımına ve insanlık suçlarına ortak olduğunu ortaya koymuştur.
BAŞTA OPCW VE BM OLMAK ÜZERE TÜM GÜÇLER TÜRK DEVLETİNİN SAVAŞ SUÇLARINA TUTUM ALMALIDIR
Uluslararası güçlerin bugüne kadar takındıkları tutum da faşist AKP-MHP iktidarının savaş suçlarına ortaklık anlamına gelmektedir. Çünkü bugüne kadar Türk devletinin kimyasal silah kullandığı bilinmesine rağmen herhangi bir tutumları olmamıştır. Kimyasal silahların kullanımı konusunda OPCW sorumlu olmasına rağmen, bugüne kadar bırakalım tutum almayı, başvuruları bile kabul etmemiştir. Öte yandan başta yasaklı silahlar olmak üzere Kürt soykırımında kullanılan silah ve teknikler, önemli oranda ABD, Avrupa ve NATO güçleri tarafından Türk güçlerine verilmektedir. Uluslararası güçlerin bu tutum ve yaklaşımı, ne Kürt halkı ne de insanlık tarafından kabul edilebilir. Bu tutumdan vazgeçilmeli ve faşist AKP-MHP’nin Kürt düşmanlığı sonucu işlediği insanlık suçlarına ortak olunmamalıdır. Başta OPCW ve BM olmak üzere ABD, Avrupa devletleri ve ilgili olan tüm güçler, Türk devletinin bu savaş suçlarına karşı tutum almaları gerekmektedir. Aksi halde bugün halkımız nezdinde yarın da tarih karşısında suçlu olacaklardır.
GERÇEĞİN AÇIĞA ÇIKMASI İÇİN BAĞIMSIZ HEYETLER İNCELEME YAPMALIDIR
Faşist AKP-MHP iktidarı ve işgalci ordu yetkilileri, suçlu olmalarından dolayı saldırgan bir üslupla kimyasal silah kullanımını reddediyor ve bunu dile getirenleri hedef gösteriyorlar. AKP-MHP’nin bu yaklaşımı bile gerçeği yeterince açıklamaktadır. Madem kimyasal silahlar kullanılmamış, o vakit neden bunu dile getirenler hedefleniyor ve derdest ediliyor. Böyle yapılarak gerçeğin açığa çıkması engellenmek isteniyor. Ancak bu konu çok önemlidir ve gerçeğin ortaya çıkarılması için herkesin çaba içerisinde olması gerekmektedir. Gerçeğin anlaşılması için bağımsız heyetlerin savaş alanlarına gitmesi ve inceleme yapmaları gerekmektedir. Biz, hem resmi hem de demokratik sivil kurumlara böyle bir çağrı yapıyoruz. Heyetlerin savaş alanlarına gidişi ve inceleme yapması konusunda gereken her türlü desteği vermeye ve kolaylık sağlamaya hazırız. Zaten HPG daha önce bağımsız heyetlerin gelmesi ve inceleme yapması konusunda yardımcı olacaklarını açıklamıştır.
Kürt düşmanlığı ve bu düşmanlık sonucu işlenen suçlar, sadece AKP-MHP’yi suça bulaştırmış olmuyor. Tüm ülke ve toplum, töhmet altına konuluyor ve işlenen insanlık suçuna ortak ediliyor. Bu açıdan sadece Kürtlerin değil, başta Türkiye demokrasi güçleri, aydın, yazar, sanatçı, akademisyen ve duyarlı tüm kesimlerin AKP-MHP’nin işlediği insanlık suçuna karşı tutum almaları ve toplumu da bu konuda duyarlı kılarak harekete geçirmeleri gerekiyor. AKP-MHP’nin daha fazla suç işlemesinin önü alınmalı ve işlediği insanlık ve soykırım suçlarından dolayı da yargılanmalıdır. Toplumun vicdanı ve geleceği, faşist AKP-MHP iktidarının yargılanması ve ondan hesap sorulmasıyla kurtarılabilir.”