Kerkük, Xurmatu ve Güney’de neler oluyor?

Referandumdan sonra Irak devleti ve Heşdi Şabi’nin tartışmalı bölgeleri işgal etmesinin ardından başlayan yeni sürecin krizi her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Belirsizlikler birbirini besleyerek büyüyor.

Referandumdan sonra Güney Kürdistan’da başlayan süreç ve krizli durum giderek derinleşiyor. Siyasal, ekonomik, kriz ve belirsizlik ile Kerkük, Xurmatu çevresindeki belirsiz, tanımsız grupların ortaya çıkışı, Türk ordu güçlerinin Güney topraklarını işgal girişimi ve bu girişime karşı sessizliğin ardından halkın sokaklara dökülerek hükûmetin istifasını isteyen eylemlerle yeni bir aşamaya geçti.

ADSIZ, TANIMSIZ GRUPLAR...

Referandumdan sonra Irak devleti ve Heşdi Şabi’nin tartışmalı bölgeleri işgal etmesinin ardından başlayan yeri sürecin krizi her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Belirsizlikler birbirini besleyerek büyüyor.

Birincisi Kerkük’ün yönetim sorunu çözülmediği için Kerkük’teki durum giderek ağırlaşıyor. Kerkük’ün yönetim sorununun çözümü için Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum araya girdi önce. Masum’un araya girmesi herhangi bir çözüm ortaya çıkarmadı. Çünkü var olan durumdan MİT'e bağlı Irak Türkmen Cephesi (ITC) fazlasıyla faydalanmak, Kürtleri Kerkük’te etkisizleştirmek ve yasal hak olarak Kürtlere tanınan hakların dahi verilmemesini istiyor. O yüzden Masum’un Kerkük İl Meclisi ile yaptığı toplantıya yanlarına aldıkları Sünni Araplarla gitmeyerek Kerkük valisinin seçilmesine engel oldular. Masum iki yardımcısı İyad Allavi ve Nuri Malik ile bir toplantı yaparak Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile diyalogların başlaması ve Kerkük yönetim sorunu başta olmak üzere tartışmalı bölgeler sorununun çözülmesini isteyen üç maddelik öneri sundu. Ama bu öneriler de havada kaldı; İbadi ve ekibi Kürtlerle görüşme ve diyalogu başlatmadığı gibi, Kerkük valisinin seçilmesi sorununu da çözmedi. İbadi’nin bunu yapmasının nedenlerinden biri, Heşdi Şabi’nin durumudur. Sistani’nin çağrısı üzerine DAİŞ ile mücadele amaçlı kurulan Heşdi Şabi’yi dağıtmak için İbadi peş peşe iki sefer 'DAİŞ bitti, topraklarımızda kalmadı' açıklamasını yaptı. Bununla Heşdi Şabi’ye 'kuruluş ve varlık gerekçeniz kalmadı' mesajını vermeye çalıştı. Heşdi Şabi’nin İran’a bağlı bölümü ele geçirdiği fırsatı bırakmak istemiyor. Sadr Heşdi Şabi içindeki gruplarını çekti. Silahları için de 'hükûmete teslim ettirmeye hazırız' dedi. Sistani bir çağrı yaparak, "tüm Heşdi Şabi güçleri silahlarını hükûmete teslim etmeli" dedi. İran yanlısı Heşdi Şabi grupları silahlarını teslim etmek yerine Irak’ın anti-terör grupları olmak istedikleri açıkladı. Bundan dolayı İbadi tartışmalı bölgelere soktuğu Heşdi Şabi’yi kontrol edemiyor, söz geçiremiyor, o yüzden bu bölgelerden çıkaramadığı için bölgedeki başta yönetim seçimi olmak üzere hiçbir sorun çözülemiyor.

Durum böyle olunca Kerkük çevresinde birden çok silahlı grup ortaya çıktı. Ortaya çıkan silahlı grupların bazıları sadece ITC çetelerini, bazıları ITC çeteleri ile birlikte Heşdi Şabi’yi, bazıları da Heşdi Şabi ile Irak ordu güçlerini hedefleyen eylemler gerçekleştirmeye başladı.

Kerkük’te durum böyle iken Xurmatu çevresinde durum daha karmaşık bir hal aldı.

İRAN İLE ABD ARASINDAKİ BİR KAPIŞMA MI?

Xurmatu, Kelar, Kifri arasında kalan köy ve kasabalarda sayıca daha fazla silahlı gruplar ortaya çıkmaya başladı. Bu gruplar Ehrar El Sünne başta olmak üzere çeşitli isimlerle kendilerini tanımlamaya başladı. Bu gruplardan bazıları YNK asayişi denetiminde olan Kifri’ye bağlı Zenane kasabasının içinde de görülmeye başladı.

Diğer bir grup ise Kifri ile Xurmatu arasındaki yarı dağlık bölge olan, Xurmatu Palkane köyünde görülmeye başladı. Bu grubun adına ilişkin çeşitli söylemler var ancak henüz ismi tam netleşmiş değil.

Bu grubun başında gerçek adı Nejmeddin Faraj Ahmed olan, Mele Krekar’ın olduğu yönünde bilgiler var. Mele Krekar Güney Kürdistan'da bir dönemde çok etkili olan İslami Hareket içinde Ali Bapir ile birlikte yer alıyordu. 2001 yılında İslami Hareketten ayrılarak Hawraman ve Halepçe bölgesinde etkili olan Cünd Ül İslam ile birleşerek Ensar El İslam adını alan grubu oluşturdu. İran’a karşı oluşturulan bir gruptu. Ancak zamanla KDP ve YNK’ye karşı da savaşmaya başlayınca karşısında ABD’yi gördü. ABD gruba müdahale etti. Mele Krekar’ı esir aldı. ABD’ye esir düştüğü günden bu yana ABD ile birlikte hareket etmeye başladı. Bu grupla adı ortaya çıkmadan önce Norveç’te yaşadığı biliniyordu. Norveç’te de birçok kez yargılandı, hapis cezaları, ev hapsi güvenlik tehdidi oluşturanlar listesinde yer alarak güvenlik altında tutuldu. Mele Krekar’a bağlı olduğu söylenen grubun içinde eskiden El Kaide, DAİŞ vb. İslami gruplar içinde yer alan birçok kişiden oluşan bir grup olduğu yönünde bilgiler var. Bu grubun bileşim ve inanç yapısına bakıldığında, İran ve Heşdi Şabi’ye karşı oluşturulmuş bir grup mu, diye sorular ortaya çıkıyor.

Bu grupların belirmeye başlamasından sonra Xurmatu'dan göç eden ve Kelar, Kifri, Xurmatu arasındaki köylere yerleşen halkın kaldığı Zenane, Nevcolan kasaba ile Qaalan ve birçok köye bu kez "Heşdi Şabi ve Irak ordusu operasyon hazırlığı yapıyor" denilerek o bölgeye sığınan halk oralardan da göç etmek zorunda kaldı. Bu gelişmelerin yaşandığı dönemde İran ile Irak arasında yeni bir petrol anlaşması yapılarak, daha önce günde 30 bin varil gönderilen ham petrol yerine, bu, resmi olarak günde 60 bin varile çıkarıldı. İran’a gönderilen petrolün büyük bir bölü Kadırkerem nahiyesindeki petrol sahasından çıkarılan petrollerdir. Kadırkerem Xurmatu'ya bağlı Kerkük ile Xurmatu arasındaki bölgede yer alıyor. Operasyon haberleri ile halkın bölgeden göçertilmesi, bölge halkı tarafından, "İran’a gönderilen petrol hattının güvenliği için bir güvenlik koridoru oluşturuluyor" şeklinde yorumlanıyor.

Ayrıca Heşdi Şabi’ye karşı bu grubun saldırıları, ileride İran’a karşı kullanılmasını engellemek için bölgenin insansızlaştırılarak güvenlik önlemleri alındığı biçiminde değerlendiriliyor. Bu da Güney Kürdistan’ın acılarla yoğrulmuş, savaşlarda en büyük bedeller ödeyen Halepçe ile Germiyan hattının yeni bir savaşa sahne olacağını gösteriyor. Ancak yaşanacak olan savaşın Kürtlerin savaşı olmadığı, sadece toprakları ve insanları yeni bir savaşa malzeme yapıldığını gösteriyor.

YENİLMELERİNE RAĞMEN YÖNETMEK İSTEMELERİ KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ

Bütün bunların nedeni ise referandum ve ardından başlayan işgal ile şu ana kadar yaşanan ve giderek derinleşen krize bir çözümün bulunmayışı. Elbette bunun temel sorumluları belli. Ancak sorumlu olmalarına rağmen hâlâ sorumluluklarını görmemesi, iktidarda ısrarla kalmak istemeleri, koltuklarını bırakmamaları, giderek krizin derinleşmesine neden oldu.

Kriz bölgede ekonominin dibe vurmasını beraberinde getirdi, bu da en çok maaşlıları vurdu. Neçirvan Barzani’nin başında olduğu ve tüm bu sorunlardan sorumlu olmasına rağmen hâlâ yaşatmak istediği hükûmetin istifa etmemesi durumu daha da ağırlaştırdı. Bu gidişatı gören ABD başta olmak üzere uluslararası güçler Neçirvan Barzani’nin başında olduğu yönetime müdahale etti. Neçirvan Barzani’nin hiç aklına getirmek istemediği seçimleri erkene alması istenmiş olmalı ki iki gece önce Parlamentoya bir mektup göndererek seçimlerin üç ay içinde yapılması yönünde bir karar alınmasını istedi. Neçirvan Barzani’nin mektup gönderdiği gecenin sabahında ise Güney Kürdistan halkı "Hükûmet istifa" sloganıyla sokaklara indi. Sokaklara inen halka öğretmenler, aydınlar, yazarlar ve sivil toplum örgütleri öncülük yaptı. Güney Kürdistan’ın ondan fazla ilçe, kasaba ve şehrinde sokaklara dökülen halk KDP binalarının önünde protestolar yaparak kimi yerde binaları taşladı, Piremegrun’da ise binayı ateşe verdi. Süleymaniye, Çemçemal, Piremegrun kasabasında halka müdahale edildi. Bazı yerlerde silah kullanıldı. Çok sayıda kişi yaralandı.

Bütün bunlar toparlandığında Güney Kürdistan’da referandum ile başlayan Irak ordusu ve Heşdi Şabi’nin başta Kerkük olmak üzere tartışmalı bölgeler denilen bölgeleri işgal etmesi ile devam eden kaos ve krizli sürecin, giderek derinleştiğini gösteriyor. Kriz derinleştiği kadar giderek durumun daha da karmaşık hale geldiği görülüyor.

Bu gidişata 'dur' demek yine Kürtlerin ve Güney Kürdistan’ın siyasi parti ve çevrelerinin elinde. Kürt birliğinin sağlanması ve Güney Kürdistan’da seçimlere en erken zamanda gidilmesi yaşanan kriz, kaos ve karmaşık durumdan Kürtleri kurtarabilir. Zira onun dışında Kürtleri kurtarabilecek fazla bir şey olmadığını Güney Kürdistan halkı çoktan görmüş durumda.