Kimyasal araştırması için BM görevlendirmek zorunda

ÖHD üyesi Av. Berdan Acun, BM’nin kimyasal silah kullanımına ilişkin alana gidip araştırmalar yapan uluslararası kuruluşların engellenmesine karşı tedbirleri almak ve bizzat bu kuruluşları görevlendirmek zorunda olduğunu söyledi.

OPCW ve benzeri kurumların aslında uluslararası misyon yüklenen bağımsız kuruluşlar olduğu için engellemelere maruz kalabildiklerine işaret eden Av. Acun, “Ama BM'nin devreye girmesi durumunda, taraf devletler BM'nin almış olduğu kararları kolaylaştırıcı uygulamalara yönelik tedbirleri de almak zorundadır. Çünkü tedbirler alması, sözleşmede taahhüt edilmiştir” diye konuştu. 

Türk ordusunun Güney Kürdistan'a yönelik kimyasal silah saldırılarında 17 HPG ve YJA Star gerillasının şehit düşmesi üzerine Kürdistan, Türkiye ve Avrupa’daki Kürtler ve dostlarının gerek alanlarda gerekse uluslararası kurumlar önünde başlattıkları protestolar sürüyor. Türk devletinin savaş suçlarını ve bu vahşet karşısında dünya kamuoyunun sessiz kalmasını protesto eden halk, uluslararası kurumları da bir an önce harekete geçmeye çağırıyor. 

Kimyasal silah kullanımının ulusal ve uluslararası hukuktaki yeri nedir, hangi kurumların ilgi alanına giriyor ve buna ilişkin başvurular nasıl olacak? Konuyu Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Berdan Acun, ANF'ye değerlendirdi.  

Av. Acun, kimyasal silahların kullanımının uluslararası sözleşmelerde savaş suçu olarak tanımlandığına işaret etti. Bu silahların aynı zamanda insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında ele alındığını belirten Av. Acun, bu süreçlerin birinci ve ikinci dünya savaşlarında da yaşandığını hatırlattı.  

KİMYASAL SİLAHLAR ENVANTERDE DE OLMAMALI

İki dünya savaşında kullanılan kimyasal silahların ciddi sonuçlara yol açtığını ve insanlığa karşı işlenen suçlar bakımından çeşitli denetim mekanizmalarının kurulmasına neden olduğunu ifade eden Av. Acun, “Bunlardan biri Cenevre Sözleşmesi veya Cenevre Konvansiyonu dediğimiz sözleşmedir. 1928 yılında imzalanıyor ve yürürlüğe giriyor. Bu sözleşmeye göre savaş alanlarında kimyasal silahların kullanılması yasaktır. Tabii 1928 yılından sonra aslında İkinci Dünya Savaşı da oldu. İkinci Dünya Savaşı'nda da yine kimyasal ve biyolojik silahların kullanımına dair ciddi emareler, raporlamalar ve deliller ortaya çıktı. İşte söz konusu sözleşmeler de bu savaşlardan sonra imzalandı. Taraf olan ülkeler, kimyasal silahları envanterlerinde bulundurmayacaklarını taahhüt ederler. Cenevre Sözleşmesi, Birleşmiş (BM) Milletler nezdinde oluşturulan ve yine denetlenen bir sözleşmedir” diye konuştu.  

TÜRKİYE SÖZLEŞMEYİ 1997 YILINDA İMZALADI

Kimyasal silahların kullanımını yasaklayan sözleşmeye 188 ülkenin taraf olduğunu söyleyen Av. Acun, şöyle devam etti: “Açıkça bu yasağı delmeyeceklerini, sözleşmeyi imzaladıklarını da taahhüt etmişler. Bu ülkeler arasında 1997 yılında sözleşmeyi imzalayan Türkiye’de var. Bu sözleşmeye imza atan ve taraf olan ülkeler, kimyasal silahların üretiminden taşınmasına ve envanterlerinde bulundurmalarına kadar yasak olduğunu bilerek hareket etmeleri gerekir. Şimdi Irak Federal Kürdistan Bölgesi'nde özellikle bağımsız kuruluşlarca raporlanan ve medyaya düşen haberlere baktığımızda, kimyasal silahların kullanıldığına dair ciddi emareler var. Bu konu ile ilgili olarak uluslararası bağımsız kuruluşların olaya el atıp, bir hakikati ortaya çıkarmaları lazım. Kimyasal silahların kullanımına dair bu sözleşmelere tarafı olan ülkelerin taahhütlerini yerine getirip getirmediğine dair o hakikatin ortaya çıkarılması lazım.” 

BM KONUYU GÜNDEMİNE ALMALI

Almanya ve İsviçre'den bağımsız heyetlerin incelemelerde bulunmak için alana gitmek istediklerini ancak engellediklerini hatırlatan Av. Acun, “Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) gibi bağımsız kuruluşların tamamen uluslararası bir örgütlenmeyle harekete geçerek Federe Kürdistan Bölgesi’nde kimyasal silahların kullanıldığı alanda bir inceleme yapmak için oraya gitmişlerdi. Ancak izin verilmemişti. Dolayısıyla sadece alanın çevresinde yapılan araştırmalara izin verilmesi üzerine, yine de bir rapor yayınladılar. Raporda kimyasal silahların kullanımına dair ciddi emarelerin olduğuna işaret edildi. Artık bu raporlamalardan sonra gerçekten insanlık ve savaş suçu olarak tabir ediyorsak, BM nezdindeki sekreterliğin devreye girmesi gerekiyor. Bu konunun bağımsız bir heyet tarafından araştırılması ve raporlaştırılması gerekmektedir. BM Genel Sekreterliği’nin talimatıyla araştırma yetkisi alınabilir. Yani tek başına bağımsız kuruluş olarak olay yerinde inceleme yapamıyorlar maalesef. Dolayısıyla bu konu, kamuoyunun kendi hükümetleri nezdinde ve hükümetlerin oluşturacağı baskıyla ancak BM’ye taşınabilir” dedi.

SÖZLEŞME GEREĞİ ARAŞTIRMA YAPILABİLİR

OPCW ve benzeri kurumların aslında uluslararası misyon yüklenen bağımsız kuruluşlar olduğunu vurgulayan Av. Acun, şunları kaydetti: “Bu kuruluşlar herhangi bir devlete veya sözleşmeden doğan bir hakka dayanarak değil; tamamen üzerlerine konu edindikleri misyon gereği araştırmalarda bulunuyorlar. Dolayısıyla aslında bu kuruluşlar, BM veya taraf devletler nezdinde görevlendirilen kuruluşlar olmadığı için, engellemelere maruz kalabiliyorlar. Ama BM'nin devreye girmesi durumunda, taraf devletler BM'nin almış olduğu kararları kolaylaştırıcı uygulamalara yönelik tedbirleri de almak zorundadır. Söz konusu kuruluşların BM tarafından görevlendirilmesi durumunda, taraf devlet inceleme yapılması için kolaylaştırıcı tedbirleri de mutlaka almak zorundadır. Çünkü tedbirler alması, sözleşmede taahhüt edilmiştir.”