Her savaşın bir başlangıcı, her savaşın kurallar çerçevesinde içerisinde barındırdığı belli ilke, ölçü ve ahlak yasaları vardır. Savaş gibi bir gerçekliğin bile belli kurallar taşıdığı bilinmektedir.
Tarihte gerçekleşen tüm savaşlar belli kurallar çerçevesinde yürütüldü. Savaş suçu işleyen devletler ve yetkilileri yargılandılar. Fakat günümüzde Türk devletinin PKK hareketine karşı gerçekleştirdiği saldırılar için bunu söyleyebilmek mümkün değil. İşgalci Türk ordusunun dağlarda gerillaya karşı yürüttüğü savaşta ne ahlakın ne de kuralın geçerliliği söz konusudur. Hiçbir kural ve kaide tanımadan PKK şahsında, gerilla şahsında onurlu Kürt halkına karşı savaşıyor, katlediyor.
Savaş denildiği zaman akla göğüs göğüse kavga eden iki karşıt düşünce gelir. Bunun karşısında direnen ve direnerek kazanacağını her defasında belirten gerilla güçleri, sadece işgalci Türk ordusunun çeteleriyle değil, NATO’ nun en büyük tekniğiyle de savaşıyor. Kurdistan doğasına ve Kurdistan gerillasına karşı kullanmadığı teknik silah kalmadı. İşgalci Türk ordusunun bu kadar yoğun bir şekilde teknik kullanması, Kurdistan gerillaları karşısında çaresiz kaldığının en somut göstergesidir. Türk devletinin her seferinde kendi medyasında 'Dağlar teröristlerden temizlendi, dağlarda teröristler kalmadı’ diye tüm dünyayı kandırmaya çalışmasına karşı bize şöyle bir cevap hakkı doğuyor: Dağlarda gerilla kalmadıysa o zaman bu kadar operasyon, hava saldırıları ve kimyasal kullanımı neden'?
SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR
Türk devleti bu gerçekliği her ne kadar yalanlayıp kabullenmese bile, bu gerçeklik ispatlanıp kamuoyu ile paylaşıldı. Sömürgeci faşist Türk devleti, özgürlük gerillalarının amansız özgürlük direnişi karşısında defalarca kez yenildi. Bu yenilgiyi sindiremeyen devlet, her seferinde Kürt halkının özgürlük arayışlarına insanlık dışı kimyasal silahlar kullanarak sonuç almaya çalıştı. 23-24 Ekim 2011 yılında Çelê’ye bağlı Gelîyê Tiyarê’de yasa dışı napalm bombaları başta olmak üzere birçok kimyasal silahı devreye koyan Türk devleti, 36 gerillayı şehit etti.
Bugün bu vahşi yöntemi kullanmaya devam ediyor. 2021-2022 yıllarında Medya Savunma Alanları’na yönelik başlattığı savaşta Avaşîn, Zap, Metîna, Amediyê alanları başta olmak üzere birçok alanda defalarca yoğun kimyasal silah kullandı. HPG-BİM, açıkladığı bilançoda Türk devletinin 14 Nisan- 14 Ekim 2022 tarihleri arasında toplamda 2 bin 467 kez yasak silahlar, nükleer termobarik ve fosfor kimyasallarını kullandığını belirtti.
Türk ordusu, Kurdistan Özgürlük Gerillalarına karşı akla gelebilecek her saldırıları deniyor. Her koşulda eylem gerçekleştirerek Türk ordusunu yenilgiye uğratan Kurdistan gerillaları, her zorluğa rağmen imkân yaratarak, olmazı olur kılarak, Türk ordusunu dağlarda perişan etti. Gerillanın yeni dönem uzman gerillacılıktaki taktikleri karşısında sıkışan Osmanlının torunları, Kurdistan dağlarında tekniksiz bir adım bile atamıyor. SİHA ve F16’lardan yağmur gibi yağdırılan roketlerin içinde bulunan TNT, TNB, DDF, TNP kimyasal karışımı yüklü patlayıcılar yetmeyince, daha ağır bir şekilde kimyasala yönelen Türk ordusu, tüm dünyanın gözü önünde insanlık ve savaş suçu işliyor. Oysa 1925 yılında imzalanan Cenevre Anlaşması ile kimyasal gazların savaş sırasında kullanılması yasaklandı. Yasak olan kimyasal gazların kullanımı savaş suçu olarak herkes tarafından biliniyor. Dünyanın gözü önünde savaş suçu işleyen faşist Türk ordusuna dur demenin zamanı gelmedi mi?
YAKAN, BOĞAN, KANI ZEHİRLEYEN, UYUŞTURAN GAZLAR
Karşılaştığımız HPG ve YJA STAR gerillaları kullanılan kimyasallardan bahsederken, bazı kimyasal gazların sarı, kiminin yeşilimsi renkte, kimilerinin acımsı ve yakıcı olduğu bilgisini paylaştı. Kimyasal gazların birçok çeşidi var. Bunlardan bazıları; boğucu gazlar, sinir gazları, kan zehirleyici gazlar, yakıcı gazlar, kusturucu gazlar, karışıklık bastırıcı gazlar ve uyuşturucu gazlardı. İsimlerinden de anlaşıldığı gibi hemen hemen hepsinin işlevi açık bir şekilde anlaşılıyor.
Boğucu gazlar, maruz kalan canlının solunum sistemine girerek, kandaki oksijen miktarını azaltarak ölüme yol açan bir gazdır. Renksiz olan bu gaz, yeşilimsi bir renge sahiptir. Bu kimyasal madde yüzde 80 sonuç alıcıdır.
Sinir gazları, kişinin vücudundaki sinir sistemlerinin dengesini bozarak, felçlik yaratan zehirli bir gaz türüdür. Az bir damlası bile insanı öldürebilir. Sarin, soman ve tabun olmak üzere 3 çeşidi vardır.
Tabun, renksizken kahverengine kadar renklenebilen bir sıvıdır. Renksiz bir buhar verir. Kokusuz olup, buharlaştığı anda hafif meyve kokusu etrafına verir. Kişi üzerinde ise burun akıntısı, göğüs sıkışması, görme yetisinin azalması, nefes almada güçlük, kusma, gözbebeklerinin küçülmesi, uyuşukluk, çırpınma, komaya girme, nefesin kesilmesi ve ölümün meydana gelmesidir.
Sarin, renksiz ve kokusuz olup, teşhisi ve sezilmesi zordur. Sarımsağı andıran bir kokusu vardır. Soman ise, meyve kokulu yabancı maddeler ile karıştırıldığında ise kafur kokuludur. Sarinden çok daha zehirlidir. Bu sıvılar kalıcı sinir maddeleridir. Renksiz ve kokusuz olup çabuk buharlaşmaz ve donmazlar. Bu nedenle etkileri günlerce sürebilir.
Kan zehirleyici gazların hidrojen siyanür, siyanojen klorür ve arsin olmak üzere üç çeşidi vardır. Vücuda solunum sisteminden geçer. Oksijenin kandaki hemoglobin maddesi ile birleşmesini önleyerek ölüme neden olurlar. Genelde meyve çekirdeği kokusunda ve pis kokuludurlar. Bu yüzden kendilerini hemen belli ederler.
Yakıcı gazlar cildi, solunum organlarını ve gözleri etkiler. Genelde sıvı olarak kullanılırlar. Dokunulduğunda veya buhar yolu ile bu sıvılar cildi, gözleri ve solunum organlarını yakar ve derin yaralar açarlar. Pis kokulu olup sarımsak, balık ve küf kokuları yayarlar. Kusturucu gazlar, ısıtıldıklarında buharlaşır ve sonra yoğunlaşıp zehirli aerosollar (bir katının veya bir sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması) oluştururlar. Arazi koşullarında kusturucu maddeler, etkisinde kalanlara büyük rahatsızlık verirler. Bu maddeler kapalı yerlerde bırakıldıklarında çok ağır hastalığa veya ölüme neden olurlar.
Daha önce Medya Savunma Alanları’ndan birçok gazeteci arkadaşımız kimyasala tanıklık eden birçok HPG ve YJA STAR gerillalarından aldıkları bilgileri ve sonuçlarını defalarca kez kamuoyuyla paylaştılar. Gazeteci arkadaşlarımızın paylaştığı haberler ve tanımını yapmakta gerekli gördüğümüz ‘kimyasalın çeşitleri ve canlılar üzerindeki etkileri’ karşılaştırıldığında yaşananların doğruluk payının ne kadar yerinde olduğuna vicdan sahipleri karar verecek.