KJK Koordinasyonu, 1 Mayıs Dünya Emekçiler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
KJK’nin açıklaması şöyle: 1 Mayıs, 1886’da Chicago’da işçi öncü ve önderlerinin patronlar ve devlet tarafından katledilişinden beri büyük bedeller ödenerek, uğruna canlar verilerek anlam kazanan bir gündür. Türkiye’de 1977’de Taksim meydanında 34 emekçi insanımız da aynı günde katledilmiştir. Öncelikle canları pahasına emek mücadelesini büyüten, süreklileştiren tüm 1 Mayıs şehitlerini minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
ADİL VE ÖZGÜR BİR DÜNYA
Dünyanın tüm emekçilerini, hiçbir fark gözetmeksizin bir çatı altında toplayan 1 Mayıs Dünya Emekçiler Günü, başta özgür bir yaşam için en büyük emeği veren Önder APO olmak üzere, çürüyen bu sisteme karşı mücadele eden emekçi kadınlara, analara ve tüm emekçi insanlığa mücadele ve zafer temelinde kutlu olsun. Bu 1 Mayıs Dünya Emekçiler Gününün eşit, adil ve özgür bir dünyaya vesile olmasını umut ediyoruz.
İçinde yaşadığımız kapitalist sistem, toplumun en demokratik eylemlerinden biri olan ekonomiyi, topluma karşı, toplumu terbiye etmek için kullanır hale getirmiştir. Önder APO ¨çalışmak özgürlüktür¨ belirlemesini yaparken; kapitalist sistem çalışmayı köleleştiren bir eylem haline getirmiş ve çalışanlara en değersiz köleler gözüyle bakmıştır.
İnsanlar yaşayabilmek ve bir parça ekmek bulabilmek için insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyor, bilinçli olarak yaratılan işsizler ordusu sürekli hatırlatılarak, bu köle koşullarına razı olması sağlanıyor. Deyim yerindeyse ölümle korkutulup sıtmaya razı ediliyor. Küçük bir klik ise emekçilerin, kadının, toplumun emeğini gasp ederek, bir miras yedi gibi saraylarda yaşıyor, halka, emekçilere sabretmelerini, tüm bu zorluklara katlanmalarını öğütleyip, utanmadan ucuz ekmek, bayat ekmek, sepette ekmek gibi projelerle çözüm üretmişçesine insanları uzayan kuyruklara mecbur bırakıyor.
YOK SAYILAN VE İSTİSMAR EDİLEN KADIN EMEĞİ
Kadının emeği ise kapitalist sistemde en çok yok sayılan, istismar edilen emektir. Kadın, bu sistemin ücretsiz ya da en ucuz kölesi, yine en özgür olduğu faaliyetten kopartılıp evin kölesi haline getirilmiştir. En zorlu ve en kutsal olan analık emeği bile sahtekarca “anaların emeği ödenmez” denilerek sömürülmüş, görünmez kılınmıştır. Analar aç bırakılmış ve çocuklarına bakamamanın vicdani ağırlığı altında ezdirilmiştir. Emeğe ve ekonomiye sadece para ve kar olarak bakan bu sistem, hiç durmadan çalıştığı halde para getirmediği için anaların emeğini görmezden gelmiştir. Tüm vücudu, aklı, gücü, parça parça edilip pazara sunulması da yetmemiş, en kıymetsiz işçi muamelesi görmüştür.
Kadınlar mevsimlik işçiler olarak gittikleri metropollerde kamyon arkalarında trajediler yaşamış, taciz, tecavüz dahil erkek egemen sistemin cinsiyetçi saldırılarına maruz kalmıştır. Erkeklerle aynı işleri yapmalarına ve hatta çoğu zaman daha ağır koşullarda çalıştırılmalarına rağmen aynı ücreti bile alamamışlardır. AKP-MHP faşist iktidarı döneminde çıkarılan KYK’larla birçok kadın işten çıkarılarak mağdur edilmiş, tüm bunlara pandemi döneminin etkileri de eklenince, evine ekmek götüremeyen emekçiler intiharın eşiğine getirilmiştir. Sağlık emekçilerinin zorlu çalışma koşullarına bir de mobbing uygulamaları eklenince, birçok sağlık emekçisi bu baskılar karşısında intihar etmiştir. Çalışma imkanlarının bırakılmadığı bereketli Mezopotamya topraklarından kaçmak isterken, yine en büyük mağduriyeti kadınlar ve çocuklar yaşamıştır. Ailesinin geçimine katkı sağlamak için küçük yaşta çalışmaya başlayan çocuklar da en az kadınlar kadar büyük bir mağduriyeti yaşamış, en az ücretle, en kötü koşullarda, hiçbir güvenceleri olmadan çalıştırılmıştır.
İŞÇİLER KÖLE GİBİ ÇALIŞTIRILIYOR
AKP iktidarı boyunca başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere işçi sınıfı, köylüler, tüm emekçiler çok büyük zorluklar yaşamıştır. İşçiler düşük ücretle köle gibi çalıştırılmaktan tutalım keyfi işten çıkarmaya, işsizlik, iş cinayetlerine, hatta Soma’da ve Amasra’da yaşandığı gibi toplu iş katliamlarına kadar çok büyük sorunlar yaşamıştır. Köylüler topraksızlığa, tohumsuzluğa, susuzluğa mahkum edilmiş, her şey tamamen tekellerin ellerine verilerek bu bereketli topraklar ve köylülüğün kutsal emeği neredeyse yok edilme sınırlarına getirilmiştir. Hayvancılık büyük bir kıyımı yaşamıştır. Kadının, işçinin, köylünün, zanaatçının, hizmet emekçilerinin emeği, AKP-MHP faşist iktidarının çıkarları için korkunç biçimde kullanılmıştır, kullanılmaktadır. AKP-MHP faşizmi, yirmi bir yıllık iktidarı boyunca görülmemiş biçimde emek hırsızlığını, yolsuzluğu, ahlaksızlığı geliştirmiş, emekçi toplum fakirleşirken Erdoğan ve yandaşları zenginleşmiştir. “İtibardan eksik olmaz” diyerek saraylarda şatafatlı yaşamı meşrulaştırmış, kadınların, işçilerin, köylülerin, çocuk emekçilerin, mevsimlik işçilerin sağlık, eğitim, hizmet emekçilerinin bedenleri, emekleri üzerinden büyük vurgunlar yaparak kendini yaşatmıştır.
EN AĞIR VE KİRLİ SAVAŞ
Kürdistan’da yürüttüğü tarihin en ağır ve kirli savaşının bedellerini Kürt ve Türkiyeli halklara, emekçilere çok ağır bir biçimde ödetmiştir, ödetmektedir. Bu sömürgeci savaşın masraflarını karşılamak için insanları “ucuz ücret ve pahalı pazar” kısır döngüsüne mahkum ederek intihara, yoksulluğa, açlığa, bunun yarattığı yozlaşmaya sürüklemiştir. Türkiye, bu anlamda tarihinde görüp görebileceği en ağır toplumsal, sınıfsal ve kadın sorunları ile karşı karşıya kalmıştır.
FAŞİST İKTİDARI YERLE BİR ETME ZAMANI
İşte şimdi buna karşı çıkma, bu ikiyüzlü kan ve emek emici faşist iktidarı yerle bir etme zamanıdır. 1 Mayıs mücadelesi ve kadın mücadelesi aynı zamanda emek ve özgürlük mücadelesidir. Emeğine sahip çıkarak özgürleşme, kendini yönetme, özgür birey ve toplumu, yaşamı yaratma mücadelesidir. 2023 yılının 1 Mayısını Türkiye ve Bakur’da seçim gündemi ile karşılıyoruz. Bu seçim asıl olarak emeği en korkunç biçimlerde sömüren faşist AKP-MHP rejimi ile emeğine sahip çıkarak özgürleşmek isteyen halkların ve kadınların arasında gerçekleşen bir seçimdir. Şüphesiz her şey değildir, ancak emek ve özgürlük mücadele tarihinin önemli bir dönemeç noktasıdır.
1 MAYIS’TA MÜCADELE ALANLARINA…
Emekten, özgürlükten ve adaletten yana tüm kadınları, emekçileri, halklarımızı bu 1 Mayıs’ta mücadele alanlarına çağırıyoruz. Artık yaşam ve emek düşmanlığını, kadın düşmanlığını gizlemeye bile gerek duymadan en açık biçimlerde geliştiren bu AKP-MHP faşist rejimini, rantçı ve yoz sistemini alaşağı etmenin, yenmenin zamanı gelmiştir. 1 Mayıs’ta emek düşmanlığının tek tek hesabını sormalı, bu faşist iktidara karşı mücadele gücümüzü birleştirmeliyiz. Ve yine seçime doğru giderken 1 Mayıs ruhuyla Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan yana tercihimizi belirlemeliyiz. Sarayların, patronların, sömürücülerin sistemine verilmesi gereken cevap verilmeli, bu kan ve emek emici iktidara son darbe halkın ve kadınların iradesi ile vurulmalıdır. Kadınların, işçilerin, köylülerin, zanaatçıların, esnafların, hizmet emekçilerinin karşılıksız kalan emekleri; iş cinayetleri ile katledilen, sakatlanan emekçilerin, fakirleşerek her türlü insanlık dışı yaşama mahkum edilen insanlarımızın gerçeği şimdi AKP-MHP iktidarına hesap sormayı emrediyor. Bu tarihi sorumluluk emekten ve özgürlükten yana tüm insanlarımızın omuzundadır.
ÖZGÜR DÜNYAYI İNŞA ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Kadınlar başta olmak üzere tüm emekçiler emeğine ve hakkına sahip çıkmalı, 14 Mayıs’ta demokratik hakkını en doğru bir biçimde kullanmak üzere sandığa gitmeli, 1 Mayıs ruhuyla emek düşmanlarına tarihi cevabını vermelidir. Fabrikaların, tarlaların, atölyelerin, ev işlerinin emek ruhu olan 1 Mayıs ruhunu sandığa taşımalı, emekten ve haktan yana bir sistemi kendi ellerimizle inşa etmenin tarihi adımını atmalıyız.
1 Mayıs Dünya Emekçiler Günü vesilesiyle bir kez daha tüm kadınları, anaları, köylüleri, emekçileri demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma etrafında kenetlenme ve mücadeleye, kendi adil, eşit, özgür dünyamızı inşa etmeye çağırıyoruz."