Omer: Devletler tutuklu DAİŞ çetelerini almazsa tehlike büyür

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Konseyi Eşbaşkanı Dr. Abdülkerim Ömer, devletlerin vatandaşı olan tutuklu DAİŞ çetelerini teslim almasını istedi. Ömer, "Aksi takdirde tehlike büyür" uyarısında bulundu.

Şu anda alanlarında bulunan tutuklu DAİŞ çeteleri ve bunların ailelerinin de büyük bir uluslarası tehlike arz ettiğine işaret eden Abdülkerim Omer, “Eğer uluslarası güçler de bu tehlikenin önünü almak istiyorlarsa önümüzdeki dönemde her ülke DAİŞ çetesi olan kendi vatandaşını almalı. DAİŞ çetelerini mahkemelere çıkarıp yargılamalı, çocuk ve kadınları yeniden eğitmeli ve geldiği topluma geri döndürmelidir. Bu gelişebilecek büyük tehlikelerin önünü alır. Eğer bunu gerçekleştirmezlerse bu bizim açımızdan da onlar açısından da potansiyel olarak büyük bir tehlike olacaktır” dedi.

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Konseyi Eşbaşkanı Dr. Abdülkerim Ömer, tutuklu DAİŞ çetelerinin durumu ve uluslararası çözüme dair konusunda ANF’nin sorularını yanıtladı.

Ne zamandan bu yana DAİŞ çeteleri ve eşleri Demokratik Suriye Güçlerine teslim oluyor?

Kobanê'yi özgürleştirme sürecinden bu yana çok sayıda DAİŞ çetesi SDG’nin eline geçti. Minbic, Tebqa, Reqa, Dêrazor hamleleri süreçlerinde çok sayıda DAİŞ çetesi, aileleriyle birlikte Demokratik Suriye Güçlerine teslim oldular veya DSG tarafından yakalandılar.

Şu anda zindanlarınızda ne kadar tutuklu çete var?

Zindanlarımızda tutuklu Suriyeli olmayan DAİŞ çetelerinin sayısı geçen haftalarda 800 civarındaydı. Ama Bahoz köyünün özgürleştirilmesiyle beraber bunların sayısı günlük olarak artmaktadır. Tabii bunlardan çok daha fazla da Suriyeli DAİŞ’çiler var.  Elimizde 49 ülkeden DAİŞ çetesi, bunların eşleri ve çocukları var.

Yine bunların aileleri var. Hem yabancı hem de Suriyeli çetelerin eşleri ve aileleri var. En büyük bölüm DAİŞ çetelerinin eşleri ve çocuklarıdır ki onlar da kamplara yerleştirilmiş durumdalar. Bu kamplar da zaten göçmenlere aittir. Bu kişilere de her göçmene yaklaştığımız gibi yaklaşıyoruz ve sorumluluklarımızı da gücümüz oranında yerine getiriyoruz. Zindanlarımızda bulunan çetelerin de ihtiyaçlarını karşılıyoruz.

Suriyeli DAİŞ çeteleri ve aileleri konusunda nasıl bir çözüm yaklaşımınız var?

Suriyeli çeteler, eşleri ve çocukları Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi olarak bizim sorumluluğumuzdadır. DAİŞ çetelerini halk mahkemelerine yolluyoruz. Eli kana bulaşmamış kadınları ise kanaat önderleri ve kendi aşiretleri yoluyla toplumlarına teslim ediyoruz.

Farklı olarak bir de böyle Suriyeli çocukların yeniden eğitilebilmesi için Hol’de bir eğitim merkezi kurduk. Bunun üzerine çalışıyoruz.  Biz Suriyelilere karşı görevimizi yerine getirebiliyoruz.

Vatandaşları alanlarınızda olan devletler de bu konuda sorumluluklarını yerine getiriyorlar mı?

Maalesef uluslararası toplum hatta DAİŞ’e karşı mücadelede ortaklarımız sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Hem onları geri alma noktasında hem de ihtiyaçlarını karşılama noktasında görevlerini yerine getirmiyorlar. Büyük sayıda DAİŞ ailesi şu anda mülteci kamplarında barındırılıyor. Onlara da mültecilere nasıl yaklaşıyorsak öyle yaklaşıyoruz. Bütün ihtiyaçlarını imkanlarımız doğrultusunda karşılamaya çalışıyoruz. Zindandaki çetelerin yaşamsal ihtiyaçlarını da karşılıyoruz. Fakat maalesef ne uluslararası toplum, devletler, uluslararası yardım kuruluşları, ne de Kızıl Haç bu noktada görevlerini yerine getirmiyor.

Şu ana kadar yaptıkları yardımlar tutuklu DAİŞ çeteleri ve ailelerinin ihtiyaçlarının yüzde 5’ini bile karşılamıyor. Biz tek başımıza yükü kaldırıyoruz. Gerçekten de çok büyük bir sayı var. Bu yükü tek başına kaldırmamız mümkün değil.

DAİŞ sorunu uluslararası bir tehlike ve sorundu. Şimdi tutuklu DAİŞ çetelerinin ve ailelerinin halen statüsü tanınmamış ve işgal tehditleriyle yüz yüze olan Kuzey ve Doğu Suriye’de yüksek sayıda toplu halde bulunması da uluslararası bir sorun değil mi?

Bu durum büyük bir yük ve büyük bir tehlikenin kendisidir. Nasıl ki DAİŞ ve devletleri bizim alanlarımızda oldukça buradaki bütün halklar açısından bir potansiyel tehlike arz ediyorlardı. Bu yabancı DAİŞ çetelerinin burada oluşu kendisiyle birlikte bir tehlikeyi de barındırıyor. Bunlar üzerinden koalisyon güçleriyle aramızda bir koordine çalışması oldu. DAİŞ çeteleri devlet olarak yok oluyorlar. Şu anda en büyük sorunlardan biri elimizdeki tutuklu DAİŞ çeteleri ve bunların eşleriyle çocukları.  Bu uluslararası bir sorundur. Bu kadın ve çocuklar bizim alanımızda ama bu sadece bizim üzerimizde bir tehlike değil, aynı zamanda uluslarası çapta da bir tehlikedir.

Bizim topraklarımızda ve Suriye sorunu henüz çözülmüş bir sorun değildir. Siyasi istikrar o kadar da net değildir. Alanımız Türk devleti ve onun yardımcılarının saldırı tehlikesi altındadır. Türkler buraya saldırırsa ya da bir savaş çıkar, bir kargaşa olursa, bu DAİŞ çetelerinin cezaevlerinden kaçmaları için büyük bir fırsat olur. O zaman bu kaçan DAİŞ çeteleri hem bizim için büyük bir tehlike olur hem de uluslararası alanda da büyük bir tehlike olur. Aynı zamanda geldiği ülkeler açısından da tehlikedir bu çeteler çünkü bu çetelerin çocukları çok. Sanırım bu tutuklu DAİŞ çetelerinin sayısı Bahoz köyünün özgürleştirilmesiyle binleri geçecektir. Bu çocukların çoğunluğu DAİŞ çetelerinin zihniyetiyle eğitilmişlerdir. Bu terör zihniyetiyle eğitilmiş çocuklar yeniden eğitilmese, kendi toplumlarına dönmezlerse, ileride hepsi terörist projelerin uygulaması olarak karşımıza çıkacaklardır. Bu durum kadınlar içind e böyledir.

Peki bu tehlike nasıl etkisizleştirilebilir?

Biz Rojava ve Kuzey Suriye halkları olarak DAİŞ çeteleriyle mücadelede büyük bedeller verdik. Tutukladığımız DAİŞ çeteleri de büyük bedellerle yürütülen bu mücadele içerisinde yakalandılar. Yakaladığımız, tutukladığımız bu DAİŞ çeteleriyle yaptığımız tartışmalarda ortaya çıktı ki Avrupa’nın birçok yerinde eylemler olacaktı ve biz bunları durdurduk. Biz sorumluluğumuzu yerine getirerek bu DAİŞ çetelerini yakaladık.

Eğer uluslararası güçler de bu tehlikenin önünü almak istiyorlarsa önümüzdeki dönemde her ülke DAİŞ çetesi olan kendi vatandaşını almalı. DAİŞ çetelerini mahkemelere çıkarıp yargılamalı, çocuk ve kadınları yeniden eğitmeli ve geldiği topluma geri döndürmelidir. Bu gelişebilecek büyük tehlikelerin önünü alır. Eğer bunu gerçekleştirmezlerse bu bizim açımızdan da onlar açısından da potansiyel olarak büyük bir tehlike olacaktır.

Peki siz Kuzey ve Doğu Suriye Dış İlişkiler Konseyi olarak bu 49 ülkenin kendi vatandaşı DAİŞ çetelerini alması için nasıl bir diplomatik çalışma içerisindesiniz?

Elimizde 49 farklı devletin vatandaşı olan DAİŞ çeteleri ve onlara ilişkin resmi belgeler var. DAİŞ çetelerinin kendilerine ilişkin hem de eş ve çocuklarına ilişkin dosyalar elimizdedir. Dış ilişkiler olarak bunların bilgileri bizim elimizdedir. 

Uluslarası çapta bu DAİŞ çetelerinin ülkelerine iadeleri için gerekli görüşmeleri gerekli ülkelerle yapıyoruz. Onları kendi ülkelerine geri vermek için bu çalışmaları yapıyoruz. Maalesef bu ülkeler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor ve kendi vatandaşlarını almıyorlar.

Neden almadıkları konusunda nasıl bir açıklamada bulunuyorlar?

Maalesef uluslarası güçler ve bizim koalisyonda ilişkili olduklarımız da -Avrupa da dahil- DAİŞ çetesi olan vatandaşlarını tehlike oldukları için almadılar. 'Onlar tehlikelidir, bizim topraklarımıza geri dönmesin, orada kalsın' diyorlar. Bunun kendisi büyük bir yanlışlıktır.

Tekrar ediyorum; DAİŞ çetelerinin tutuklu olması bu ülkeler açısından bir şanstır, ama böyle toplu bir ülkede hele hele bizim gibi henüz statüsü olmayan ve risk altındaki bir bölgede kalması kendileri için de büyük bir tehlikedir.

Şu ana kadar bazı ülkeler kendi vatandaşları olan DAİŞ çetelerini sizden teslim alarak ülkelerine götürdü. Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bazı devletler yani çok az sayıda devlet, DAİŞ çetesi olan vatandaşlarını aldılar ki aldıkları çetelerin sayısı da çok azdır.

Rusya çok az sayıda Şişan kökenli kadın ve çocuğu geri aldı.

Endonezya büyük bir aileyi geri aldı ki bu aile 27 kişiden oluşuyordu. Bu aile anne, baba ve çocuklardan oluşan okumuş, maddi durumu iyi olan bir aileydi. Onlar da sadece İslami bir devlette yaşamaya gittiklerini düşünerek Suriye’de DAİŞ alanlarına gelmişler. Sonra bu “İslam Devleti” için savaşmayı reddettikleri için erkekleri hapse atılmış. Bunlar buldukları ilk fırsatta onların zindanlarından kaçıp QSD güçlerine sığındılar. Bunun üzerine ülkeleriyle bağlantıya geçerek kendilerini ülkelerine teslim ettik.

Sudanlı iki kadın ve bazı çocuklarını ülkelerine teslim ettik.

Amerikalı bir kadın ve 4 çocuğu Amerika devletine teslim edildi.

Kazakistanlı 5 çete ve 11 kadın, 3 çocuk devletlerine teslim edildiler.

Tabii bunlar elimizde bulunan tutukluların sayısına göre küçük bir kısmıdır. Bugüne kadar ülkeler sorumluluklarını yerine getirmemiş ve vatandaşı olan bu kişilere sahip çıkmamışlardır.

Son dönemlerde ilgili devletlerin vatandaşlarını geri almaması nedeniyle alanlarınızdan uluslararası bir mahkemenin kurulması ve DAİŞ çetelerinin bu mahkemelerde yargılanması gibi alternatif bir öneri geliştiriliyor. Demokratik Özerk yönetim olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Madem koalisyon ve Avrupa Birliği devletleri bu işe el atmıyorlar, o zaman da başka alternatiflere bakmalıyız. Mesela devleteler arası bir konferans ya da kongre yapılabilir. Özellikle de bu sorunu nasıl çözeceğimize yönelik tartışmalı ve bir çözüm yoluna gidebilmeliyiz. Bir diyalog geliştirilebilir, devletler arası ortak bir mahkemenin kurulması gibi birçok alternatif yoluna gidilebilir. Bu noktada da her türlü tartışma yürütülebilir. Bu sorunu çözüme nasıl ulaştırabiliriz noktasında ortak bir yöntem geliştirilebilir.

Bundan önce diyaloglar noktasında basın ve kamuoyu aracılığıyla kendi vatandaşlarını teslim almaları yönünde çağrılarda bulunmuştuk. Trump’ın bir sosyal medya hesabında da çağrısı olmuştu, Avrupa Birliği ülkelerinin vatandaşlarını teslim almaları yönünde bir çağrıda bulunmuştu. Sonrasında ise bütün Avrupa ülkelerinin bu noktada olumsuz tutumları olmuştu. Avrupalı bütün devletler vatandaşlarını teslim almayacağı yönünde beyanda bulunmuşlardı. Madem teslim almıyorlar, en azından bir alternatif yolu oluşturmalı, tartışmalı, bu sorunun çözümüne yönelik ortak bir aklın çıkabilmesini sağlamalıyız.

Peki bu konuda resmi bir kararınız var mı?

Biz alternatif yaratma üzerine tartışıyoruz fakat böyle bir öneri konusunda resmi bir karar almış değiliz.  Bu noktada görüşme ve diyaloglarımız hâlâ sürmektedir. Bizim bildiğimiz şey şudur; nasıl ki DAİŞ devleti ortak bir sorun olarak ele alındıysa ve bu noktada ortak hareket edildiyse, bu artık bir sonuç da vermeye başladıysa, bu sorun da bunun bağlantılıdır. Diyaloglar ve herkesin bu noktadaki görüşleri de alınarak, yine ortak bir çözüm üretilmelidir.

Bugüne kadar bizler de kendi uluslararası bir mahkemeyi alternatif olarak önerme konusunda resmi bir karar almış değiliz. Şu anda kendi içimizde de tartışmalarımız sürüyor.

Böyle bir uluslararası mahkemeyi resmi olarak önerirseniz bunun kriterleri ne olur?

Olur da uluslararası mahkeme olursa, bu, uluslararası bir zeminde tanınmalıdır. Uluslararası toplumlar tarafından zindanlar oluşturulmalıdır. Yine bu devletler bu tutukluların günlük ihtiyaçlarını karşılamayı kendilerine görev bilmelidirler. Bu mahkemelerin savunmasını da yapabilmelidirler. DAİŞ eşleri ve çocukları için kamplar oluşturulmalı, yine onların da ihtiyaçları giderilmeli, yeniden eğitim gereklidir. Bu saydığım her şey uluslararası toplumların yerine getirmesi gereken sorumluluklarıdır.

Tekrar etmek gerekirse, uluslararası kongre ya da konferans aracılığıyla bunlar tartışılıp, nasıl çözülmesi gerektiği noktasında bir yola gidilmelidir. Biliyoruz ki bu ağır bir yüktür ve biz tek başımıza üstesinden gelemeyiz, onların bölgedeki varlığı hem toplum hem de bölge halkları ve diğer uluslar için büyük bir tehlikedir. Beraber çözüm yolu oluşturmalıyız. Fakat biz yine bu devletlerin vatandaşı çetelerini teslim almasını ve kendi ülkesinde yargılamasını temel çözüm olarak görüyoruz.