Türk devletinin son dönemde Güney Kürdistan’a yönelik saldırılarına ilişkin KDP’den hiçbir tepkinin gelmemesi ve KDP’nin Türk devletiyle yaptığı son anlaşma, Kürt halkına ve Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik tutumunda hiçbir değişiklik olmadığını ortaya koydu.
Son olarak gazeteciler Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn’in katledilmesinde, KDP’nin gazetecilerin bulunduğu aracın koordinatlarını Türk devletine ilettiği, kendi kanalları K24’te yayınlanan bir haberde açıkça dile getirilmişti. KDP, sadece Kürt Özgürlük Hareketi'ne değil, Kürt halkının özgürlüğü için savaşan herkese karşı, Kurdistan’ı sömürgeleştirmek isteyenlerin safında yer aldı. KDP’nin tarihi, aynı zamanda Kürt halkının özgürlüğüne ihanetin tarihi oldu.
Türk devletinin tarih boyunca Güney Kurdistan’a yaptığı saldırıların neredeyse tamamında KDP yer aldı. Barzani ailesi ve KDP, tarih boyunca Kürt Özgürlük Hareketi'ne ve Kürt halkına karşı birçok ihanette bulundu. Hem Türk devletiyle hem de uluslararası güçlerle yaptıkları işbirliklerinin tarihi ise 1946 yılına, Mahabad Kürt Cumhuriyeti'ne kadar uzanıyor.
MAHABAD’DA QAZÎ MUHAMMED’E, TÜRKİYE’DE DR. ŞİVAN’A İHANETİN TARİHİ
Kürt ulusal önderlerinden Qazî Muhammed ile bir anlaşma yapan Mele Mustafa Barzani, İran’ın Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ne yönelik saldırıları başlayınca, Qazî Muhammed’i yalnız bırakarak bu saldırılara karşı herhangi bir tutum içerisine girmedi.
Qazî Muhammed’e yapılan ihanetin ardından Kürt halkına karşı olan tutumunu sürdüren KDP, Kürt Ulusal Hareketi önderlerinden Doktor Şivan’ın katledilmesinde de önemli bir rol oynadı. Doktor Şivan, Şêx Saîd'in ölüm yıl dönümü olan 11 Temmuz 1965’te KDP-T’yi kurduğunu ilan etti. Türkiye Kurdistan Demokrat Partisi sorumlusu Sait Elçi, Mele Mustafa Barzani ile görüşmeye giderken katledildi. Sait Elçi’nin katledilmesinden sonra, KDP-T’nin en önemli isimlerinden biri olan Doktor Şivan (Sait Kırmızıtoprak), bizzat Mele Mustafa Barzani’nin talimatı ile Elçi’nin öldürülmesinden sorumlu tutularak idam edildi. Elçi’nin katledilmesinden yıllar sonra, olayın MİT’in talimatları doğrultusunda KDP tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı.
SICAK TAKİP İLE PKK’YE KARŞI BAŞLAYAN İHANET SÜRECİ
Barzani ailesinin Kürt halkına ve Kürt kurtuluş mücadelesine yönelik saldırılarının en belirginlerinden biri, 1983 yılında Türk devletinin Güney Kurdistan’a yönelik başlattığı ‘Sıcak Takip Operasyonu’ oldu. Operasyon öncesinde Türk devleti, Bağdat ile ‘Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması’ imzaladı. Bu anlaşma ile Türk ordusuna Güney Kurdistan’a 10 kilometre girme yetkisi verildi. Bu yetki ile Türk ordusu Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik Türkiye sınırları dışında da operasyon yapma yetkisine sahip oldu.
1983 yılında yapılan anlaşma sonrası, Türkiye, Güney Kurdistan’da ilk askeri üssünü 1995 yılında, KDP’nin onayıyla kurdu. Türk ordusunun üs kurmasının yanı sıra, KDP, kendi yönettiği bölgelerde MİT’in faaliyet yürütmesine de izin verdi. Türk ordusuna askeri üs vermekle yetinmeyen KDP, aynı yıl içinde PKK gerillalarına yönelik saldırılar da düzenledi. PKK'nin sert karşılık vermesiyle yenilgiye uğrayan KDP, Türkiye’den yardım istedi ve Türk devleti bu çağrı üzerine, Güney Kurdistan topraklarına hiç çıkmamak üzere girdi.
Türk ordusu bugüne kadar onlarca askeri üs kurdu. Bunlardan en bilinenleri Bamernê ve Başika olup, diğer üsler arasında Şeraniş, Kanîmasî, Begova, Amediyê, Batûfa, Şeladizê, Kirîbî, Sinekî, Sirî, Kubkê, Qumrî, Koxê Spî, Serê Zêr ve Geliyê Zaxo yer alıyor. Bunların dışında yine KDP’nin onayıyla Türk devleti Hewlêr, Dihok, Zaxo ve Amediyê’de MİT’e bağlı kurumlar açtı.
TÜRKİYE’NİN BÜTÜN OPERASYONLARINDA KDP İZNİ
KDP ve Türk devleti arasındaki ilişkilerin sıklaşması ise, Kürt Özgürlük Hareketi'nin halklaşmaya başladığı ve tüm Kurdistan'da halkla bağlarının arttığı 1990'lı yılların başına denk geliyor. 1’inci Körfez Savaşı sonrası gelişen süreçte 'Saddam Hüseyin’in saldırılarına karşı' denilse de uluslararası güçler Güney Kurdistan’a yerleşmeye başladı. 1991 yılına kadar yapılan anlaşma gereği defalarca Kurdistan topraklarına hava saldırıları düzenleyen Türk devleti, 5-13 Ağustos 1991 tarihlerinde 5 bin asker ve korucunun katıldığı ve adına ‘Süpürge’ dedikleri bir operasyonla Güney Kurdistan’a girdi. Bunu 6 Mayıs 1992’de gerçekleşen ‘Kazma’ operasyonu izledi. 28 Haziran 1992’de ise Çekiç Güç’ün görev süresi uzatıldı.
Aynı yıl, 2 Ekim 1992 tarihinde bu sefer de YNK ile KDP ve Türk ordusu PKK'ye karşı bir operasyon başlattı. Bu operasyona resmi rakamlara göre sadece Türk ordusundan 20 bin asker katıldı ve harekât 15 Kasım 1992 tarihine kadar sürdü. Savaş sırasında yüzü aşkın gerilla yaşamını yitirdi.
KDP’nin Kürt Özgürlük Gerillalarına yönelik ikinci büyük savaşı ise, 1995 yılı mart ayında gerçekleşti. Türk ordusuyla birlikte 21 Mart tarihinde başlayan operasyon, 2 Mayıs’a kadar sürdü ve bine yakın asker öldürüldü. Bu saldırılar sırasında Güney Kurdistan’da 200 sivil yaşamını yitirdi, 15 bin sivil ise göç etmek zorunda bırakıldı.
KÜRT DÜŞMANLIĞINDA SADDAM HÜSEYİN İLE YAN YANA GELDİLER
Her ne kadar açıklamalarında PKK'ye karşı olduklarını belirtseler de KDP ve Barzani ailesi, her dönem Kürt halkının karşısında yer almaya devam etti. Saddam Hüseyin’e 22 Ağustos 1996 tarihinde bir mektup yazan Barzani, mektubunda Saddam Hüseyin’e ‘Başkanım’ diye hitap ederek şunları söylüyordu: “Sayın Başkanım, sizler başarılarınız ve aklınızla İran’ın Irak’a müdahalesi için bir çare bulmasınız. Zat-ı alinizden Irak ordusuna emir verip, tehlike saçtıran yabancı güçlere ve işbirlikçi Celal Talabani’nin ihanetine son vererek, Irak ordusunun Erbil’e girmesini rica ederiz.”
Halepçe’de 182 bin Kürdü kimyasal silahlarla katleden Saddam Hüseyin, Mesut Barzani’nin çağrısı üzerine 31 Ağustos 1996 tarihinde 30 bin asker, onlarca zırhlı araç, tank ve top ile YNK’ye karşı Hewlêr’e girdi. Irak ordusu ile YNK pêşmergeleri arasında yaşanan çatışmalarda 450 YNK pêşmergesi yaşamını yitirirken, yüzlerce pêşmerge de yaralandı.
KDP, yaşanan onca hezimete rağmen ihanete devam etti. Türk devletine bağlılığını her fırsatta açıklayan KDP, 6 Mart 1996 tarihinde Türk ordusunun ‘Atmaca-Tokat’ operasyonuna destek verdi. 14 Mayıs 1997’de, o dönemde ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük sınır ötesi operasyonu’ olarak adlandırılan ‘Balyoz’ operasyonuna da destek sağladı. Bu operasyon sırasında, 16 Mayıs 1997’de Hewlêr’de aralarında gerilla, doktor ve gazetecilerin de olduğu onlarca Kürt katledildi. KDP’nin bu katliamı, Hewlêr Katliamı olarak Kürt tarihine kara bir leke olarak geçti.
Türk ordusunun 1997 yılında, ‘Çekiç’ ve ‘Şafak Harekâtı’ adıyla düzenlediği iki büyük operasyona KDP yine tüm gücüyle destek verdi. Bir yıl sonra, 1998 yılında düzenlenen ‘Murat’ operasyonunda ve 1999 yılında gerçekleştirilen ‘Sandviç’ operasyonunda da KDP, tüm gücünü Türk ordusunun emrine verdi.
KDP, Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik düzenlediği tüm operasyonlara koşulsuz destek vermesinin yanı sıra MİT’i Güney Kürdistan'a yerleştirerek, Kürt Özgürlük Hareketi'ne yapılan tüm saldırılara izin verdi. Bugün bile, Kürt halkının hiçbir kazanımını istemeyen KDP, kendi çıkarları için Kürt halkına ve özgürlüğü için savaşanlara ihanet etmeye devam ediyor.