Sancar: Kimsenin şüphesi olmasın; biz kazanacağız!

Urfa'da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Bundan kimsenin şüphesi olmasın; bu iktidar kaybedecek, biz kazanacağız" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa İl Örgütü, "Şimdi Adalet Zamanı" şiarıyla parti binası önünde halk buluşması düzenledi.
Buluşmaya HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, DBP eş genel başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Barış Anneleri, milletvekilleri, MYK üyeleri, Ferit Şenyaşar ve yöneticiler katıldı.
Sancar, buluşmadaki konuşmasında, "Bırakılsa Türkiye’nin 3’üncü büyük şehri olan Urfa, bu ülkeyi besleyecek kadar verimli topraklara sahip. Ama Urfa bu ülkenin işsizliği, yoksulluğu en yüksek şehirlerden biri. İşte adaletsizliğin en büyüğü budur, en büyük adaletsizlik burada başlıyor. Ekmekten, aştan, kendi toprağından, suyundan yararlanmasına izin verilmeyen bir halka yapılan şey adaletsizlik ve zulümdür. Bu ülkenin pek çok yerine en çok mevsimlik işçi gönderen şehirlerden biridir. Mevsimlik işçilerin hangi şartlarda çalıştığını da biliyoruz, bu da adaletsizlik" dedi.

ŞENYAŞAR AİLESİ'NİN DİRENİŞİ

Sancar, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Şenyaşar Ailesi! Ferit kardeşim yanımda. Emine Anamız gelemedi. Biz her zaman her şart altında oradayız, onlarlayız. Adaletsizliğin zulüm boyutuna vardığı bir örnektir Şenyaşar Ailesi'ne yapılanlar. Zulmün büyüğü herkesin gözü önünde, 3 insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor, devlet seyrediyor, savcılar seyrediyor ve üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür ve şimdi Emine Ana Ferit kardeşimizle birlikte adliye önünde oturuyor. Belki bugün bu şartlarda, bu soğukta orada değil ama bu nöbet devam edecek, adaleti haykırmaya devam eden tek bir kişi kalıncaya kadar devam edecek. Biz bir kez adaleti haykırmaya başladık mı yüzbinler, milyonlar bu sesi duyacak. İlk oturduklarında belki tek başınaydılar, ama şimdi sesleri Türkiye’nin her yerine yayıldı. Bu dava bizim davamız, bu ses bizim sesimizdir. Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir. Eğer burada dayanışma göstermekten kaçınan olursa bu onur sınavında kalacaktır ve bu onların alnına kara bir leke olarak sürülecektir. Ama adalet mücadelesi er ya da geç amacına ulaşacaktır.
Adalet mücadelesi için sonuna kadar yürümeye kararlıyız.
Hz. İbrahim’in inançlı ruhunu bütün ülkeye yayacağız.

CEZAEVLERİNDEKİ ÖLÜMLER

Zulüm cezaevlerinde devam ediyor. Cezaevleri ölüm evleri haline getirildi, tecrit bu ülkenin yönetim sistemi haline dönüştürüldü. Hem tecride hem de cezaevlerindeki ölümlere, infazlara karşı adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Biliyorsunuz hasta mahpusları bütün raporlara rağmen bırakmıyorlar. Son bir ayda 7 cenaze çıktı. Bu idam cezasının fiilen uygulanmasıdır, bu yargısız infazdır, kirli bir intikam oyunudur. Şimdi diyoruz ki Aysel Tuğluk arkadaşımıza, bütün hasta mahpuslara adalet zamanıdır, onlar için adaleti haykırmaya devam edeceğiz ve özgürlüğü bu topraklara mutlaka getireceğiz.

ROBOSKÎ KATLİAMI

Adalet mücadelesinin devam ettiği bir kanlı katliamın yıl dönümündeyiz. 28 Aralık’ta Roboskî’nin 10’uncu yılı oluyor. Ve Roboskî’de katledilen 17’si çocuk 34 can için adaletsizliğin her türü bu ülkede yaşandı. Katletme zaten büyük bir cinayet, ama davada sanıkları failleri, faillere emir verenleri ortaya çıkarmamak da suç ortaklığıdır. Kim ki Roboskî'de bombaları attıysa, o insanları öldürdüyse katildir, ama o insanları öldürme emrini verenler de o emirleri verenlerin ortaya çıkarılmasını engelleyenler de o katliamın hesabının sorulmasının önünü tıkayanlar da suç ortağıdır. Adalet mücadelesi bütün faillere ve suç ortaklarına karşı büyük bir mücadeledir. Roboskî’den Şenyaşar Ailesine, Maraş Katliamı’ndan bu ülkeye yaşatılmış daha pek çok acıya kadar davamız adalet davasıdır. Bu ülkede yaraları sarmak, geleceği özgürlük ve barış üzerine inşa etmek için varız, yaraları sarmak için de mutlaka yüzleşmek gerekir. Yüzleşmek demek, bu acıların kaynağına inmek demektir, bu sistemi işleten ve büyüten anlayışı sorgulamak demektir. Bütün bunlarla hesaplaşma olmadan, yüzleşme yapılmadan bu ülkede geleceği barış ve demokrasi üzerine kurmak mümkün değildir. Biz hesap soracağız derken bütün yaraları sarmak için bu sistemin bu işleyişini, bu zihniyeti sona erdirmek istiyoruz, ama katilinden de katliam emrini verenden de yargı önünde mutlaka hesap sormak görevimizdir. Elbette bunun da peşinde olacağız, ama esas peşinde olduğumuz yaraları sardığımız büyük barışı getirmektir. Bu büyük barışı getirdiğimizde adalet de işleyecek, demokrasi de kurulacak, adalet ve özgürlük de olacak, Garibe Gezer'lerin de hesabı sorulacak, Deniz Poyraz'ların da rüyaları, düşleri hayalleri mutlaka gerçeğe dönüşecektir.

 'ÜLKENİN KAYNAKLARINI SATIYORLAR'

Zulüm iktidardadır, bu iktidar bir zulüm yönetimi oluşturmuştur. Ekonomiye çok fazla girmek istemiyorum. Son zamanlarda yaptıkları işlere bakarsanız kime çalıştıklarını kendilerinin de açıkça gizleyemez hale geldiğini görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanı gelmiş, bu iktidarın zihniyetini saklamaya gerek görmüyor ya da artık saklanacak boyutları aştı gitti. Diyor ki “senin bir maaşın var, en fazla enflasyonun altında ezilirsin ama bizim servetimizi ve zenginliğimiz gider” diyor. Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor. İşte bunun için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını daha önce çarçur edip bir avuç yandaşa peşkeş çektiren “nerede o para?” diye soruyorsunuz, bin tane çelişen cevap veriyorlar, bir tane doğru var. Bu kaynaklar halkın kaynaklarıydı, yandaşlara, rantiyeciler peşkeş çekildi. Son yapılan ekonomi operasyonunda da aynı mantık geçerlidir. “Benden sonra tufan” anlayışı iktidarın bütün yaptıklarının temelinde yatıyor. “Ülke batsın, ben iktidarda kalayım, halk yoksullaşsın ben ve yandaşlarım daha da zengin olalım, rantiyeciler, sömürücüler daha da palazlansın” diyorlar.
İktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP bulacaktır.
Adalet mücadelesini her an yürütme mecburiyetimiz var. Ama seçim de hesap sorma günüdür, halkın hesap sormak için kullanabileceği en büyük imkanlardan biri. Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz. Hemen seçim, derhal seçim bu iktidar her yerden bu halka hesap verecek, en büyük hesabı da sandıkta vereceğiz. Halkın keseceği faturayı da bir tokat gibi yiyecek, bunu biliyoruz. Halk öyle bir cevap verecekti, bir daha böyle bir zulüm düzeni, baskı olmasın diye cevap verecek. O cevabı bizle her gün halklarımızla, emekçilerle buluşarak bunun mücadelesini vererek sürdüreceğiz.
Büyük barışı kurmak için adaleti ve demokrasiyi getirmek için varız.

'BİZ KAZANACAĞIZ'

Sevgili İbrahim Ayhan yoldaşımız, ona da bin rahmet ve hasret gönderiyoruz. Bu mücadelede kaybettiğimiz bütün arkadaşlara, rehin tutulan, sürgüne gönderilen bütün dostlara selam olsun. Bu adaletsizliğin ve zulmün hesabı sorulacak. Rehin tutulan arkadaşlara, sürgünde bulunan yoldaşlara özgürlükte buluşma sözünü veriyoruz. Barış ve demokrasi yakındır, yeter ki bu yolda yürümekte zerre tereddüt etmeyelim. Yolumuzda kararlılıkla yürüyelim. İnancımızı her daim diri tutalım. Zulüm kaybedecek, adalet kazanacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, bu iktidar kaybedecek biz kazanacağız."