Tayyip Erdoğan, mezar kazıcılarını yaratmıştır

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun, AKP’nin Kürt düşmanlığına ilişkin kaleme aldığı makale.

AKP, MHP ve bunlarla kol kola olan faşist ulusalcılar, halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesinde kendi sonlarını gördükçe saldırıyorlar. Bu saldırılarıyla tarihin akışının tersine kürek çekiyorlar. Yenilgiye mahkum oldukça da çırpınıyorlar. Çırpındıkça da baskılar yanında daha fazla özel savaşa ve psikolojik savaşa başvuruyorlar. Tayyip Erdoğan bu konuda çırpınıp duruyor. İçeride ve dışarıdaki tüm kabadayılıklarının amacı, içeride kendini güçlü gösterip iktidarını sürdürmektir. Faşist şef Tayyip Erdoğan’ın temel hedefi, iktidarın kalıcı olacağı algısını yaratmaktır. Böylece dışarıda ve içeride bazı çevreleri yanında tutmayı amaçlıyor.

Son zamanlarda psikolojik savaş amaçlı propagandaları arttırmış bulunuyor. Kudüs’ü gündemden düşürmemesi, lafla ABD'ye ve Trump’a celallenmesi tamamen iç politikaya yöneliktir. CHP’yi de kuyruğuna takarak bu gündem üzerinden yıpranan imajını biraz olsun düzeltmeyi ve toplumsal desteği arttırmayı hedefliyor. Yoksa Trump’a karşı yüksek perdeden “Ey Trump!” demesinin hiçbir siyasi, ekonomik ve diplomatik değeri yoktur. Aksine ABD vize uygulaması getirince yalvar yakar vize yasağını kaldırın demişlerdir. Ne ABD ile ekonomik, ticari ilişkilerini ne siyasi, ne de diplomatik ilişkilerini koparmaktadırlar. Aksine Tayyip Erdoğan her gün F-16 olur, bomba olur, gerillanın üzerine yağarız, demektedir. Bu uçaklar ABD'nin; bu uçakların yedek parçaları ABD'nin; saldırılarda kullanılan güdümlü füzeler ABD'nin. Amiyane deyimle ABD’nin kucağına oturmuş, sakal yolmaktadır. İsrail’e kabadayılığı da boştur. Bunlar da içe yönelik söylemlerdir. Biraz içe yönelik söylemlerdir, biraz da Arap mahallesinde çok kötü olan bozuk imajını düzeltmeye yöneliktir.

AKP iktidarı bağırıp çağırsa da kendisinin herhangi bir şey yapma iradesi yoktur. Suriye rejimine düşmanlık yaptı, Rojava Devrimine düşmanlık yapıyor. Ancak bunu yaparken ABD ve Rusya’ya yalvarıyor. Kendini pazarlıyor. Bunun karşılığında Suriye ve Rojava’yı işgal etmek istiyor. Kendisine izin verildiği kadar da Cerablus’a ya da İdlip’e giriyor. Bunun dışında Suriye'ye girme iradesi göstermiyor. Çünkü bunların onayı olmadan, hava sahasını açık kullanmadan bir girişin kendisi için bataklık hale geleceğini biliyor. Kabadayılıkları hep propaganda amaçlıdır. Çünkü bu bağırıp çağırmalar ne parayla, ne de buna bir hesap soran oluyor. Bu nedenle Türkiye ve Kürdistan'da meydanlarda, salonlarda kurusıkı atıyor. Kuşkusuz böyle kabadayılıklarının bir amacı da bu güçleri rahatsız ederek, onlara illallah dedirterek geri adım attırmaktır. Ancak dünya Erdoğan’ın bu tarzını büyük oranda çözmüş bulunmaktadır. Bu nedenle bu söylemler laf kalabalığı ve gürültü olmaktan öteye gitmiyor. O kadar çok konuşuyor ve bağırıyor ki, artık yandaş muhtar ve yardakçıları dışında dinleyen ve değer veren kimse yok.

Psikolojik boyutun esas yönü de Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yöneliktir. Son zamanlarda Kürt şehirlerine giderek Tansu Çiller gibi “ya bitireceğiz, ya bitireceğiz” diyor. Hiç kimse bizden hak, hukuk, demokrasi talep edemez; kim karşımıza çıkarsa ezeceğiz, diyor. Uçaklarımız, tanklarımız ve toplarımız bomba yağdırır diyor. Herhalde faşist ve insanlık dışı lakaplarına şimdi de “bomba yağdıran” sözünü eklemiş.  Savaşta etkili oldukları algısını yaratmak için Bahar’da yayla yasakları kalkacak yalanını da atmıştır. 35 yıllık savaşta en fazla dağ, yayla, ova, mahalle, köy, şehir, kasaba, bağ ve bahçe yasaklayan bu iktidardır. Her gün onlarca köy ve kasabada sokağa çıkma yasağı koyuyor. Dünyada hiçbir savaşta böyle bir şey görülmemiş. Böylece, sadece gerillaya değil, tüm halka karşı savaş yürütmektedir. Eskiden gerilla yaşam imkanı bulamasın diye köyler boşaltılırdı; şimdi bu politikaya yerleşim yerlerinde sokağa çıkma yasaklarını da eklemiş. Öyle ki, bu yıl halk yaylasına, bağına, bahçesine gidemedi. Dünyada hiçbir savaşta böyle bir şey görülmemiştir. Bu durum bile başlı başına AKP iktidarının ne kadar zor durumda olduğunun, ne kadar katliamda ve soykırımda ısrar ettiğinin kanıtıdır.

Tayyip Erdoğan’ın “Bahar’da yaylalara çıkacaksınız” sözü tamamen psikolojik savaş amaçlıdır. Kendisini güçlü gösterme söylemidir. Halkın moralini bozma ve mücadele etmesinin önüne geçme söylemidir. Çünkü 2018 yılı Erdoğan için kritik yıldır. Ya ayakta kalacak, ya da tahtı, tacı, bin bir odalı sarayı başına yıkılacaktır. Saray yaşamına o kadar alışmış ki tahtı, tacı bırakmak istemiyor. Tüm çabası da tahtta tutunma amaçlıdır. Trump’a kabadayılığı da, Bahar’da yayla yasağı kalkacak sözü de tamamen kendini güçlü gösterme amaçlıdır. Gerçekte ise korkuları çok derin yaşamaktadır. Bu korkuyla sabah akşam bağırmaktadır. Zayıf görürlerse üstümüze çullanırlar korkusuyla; üzerine gelişleri engellemek için bu kadar bağırıp çağırıyor. Kabadayılık olarak görülen tamı tamına budur.

Erdoğan varlığını Kürt’ün ölümüne bağlamış. Vampir gibi Kürt kanını emerek yaşayabilecek. Bu açıdan Kürt düşmanlığını görülmedik düzeye çıkardı. Dünyada hiçbir faşist iktidarın ve zalim despotun yapamadığını, hatta düşünmediğini Tayyip Erdoğan yapıyor. Mezarlıkları bombalıyor, tahrip ediyor, cesetleri mezarlıklardan çıkarıyor. İşte alçaklığın, çukurun en dibi de böyle oluyor.

Kuşkusuz mezarlıklara saldırı da bir soykırım biçimidir. Çünkü Kürtlüğü ve mücadeleyi hatırlatan her şeyin kökünü kazımak istiyorlar. Nasıl ki Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın gömüldükleri yerlerin gösterilip bir mezar yapılmasına izin vermiyorlarsa, aynı mantıkla gerilla mezarlıklarına da saldırıyorlar. AKP iktidarı döneminde Kürt’e yapılanlar 12 Eylül’de ve 1990’lı yıllarda yapılanları aşmıştır. Zaten bu nedenle Kürt düşmanları Tayyip Erdoğan’a biat etmişler; etrafında fır dönüyorlar. Ermenilerin celladı Enver, Talat ve Cemal paşalardı. Kürtlerin celladı da Tayyip oluyor. Derler ya, söyle bana arkadaşını, kim olduğunu söyleyeyim. Tayyip Erdoğan’ın arkadaşları da Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek, Maraş ve Roboski katliamını yapanlardır. Bunlar, Kürtlere akla hayale gelmedik ne zulüm varsa yapılmalıdır diyorlar. Tayyip Erdoğan da Kürt’e zulüm yapmada sınır tanımıyor. 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası Alparslan Türkeş fikrimiz iktidarda, biz cezaevindeyiz demişti. Şimdi bu faşistlerin hem fikirleri hem de kendileri iktidarda. Yakın zamanda bitecek olanlar kol kola girmiş. Aslında iyi de olmuş. Türkiye halkları toplu biçimde bunlardan kurtulacaktır.

Tayyip Erdoğan farklı halklara, inançlara ve kültürlere düşmanlığını açıkça ortaya koydu. Ulusal güvenlik stratejilerinin farklı etnik ve inanç topluluklarını yok etmek olduğunu ilan etti. Ulusal güvenlik stratejilerinin tek millet, tek vatan, tek, tek, tek olduğunu söyledi. Her konuda teklik olacaktır. Hiçbir toplum farklı olduğunu söyleyemeyecektir. Herkes Türklük içinde ve Hanefi Sünni İslam içinde eriyecektir. Bunun dışında kimseye bu ülkede hayat hakkı yoktur. Zaten şimdi devletin tüm kurumlarını bile farklı kimlik ve inançlardan temizliyorlar. Sadece ve sadece bu ulusal stratejiye uygun olanlara bu topraklarda yaşama hakkı vardır. Bir zamanlar Turancı yazarlardan Nihal Adsız’ın Kürtlere söylediğini Tayyip Erdoğan şimdi kendi düşündüğü toplum ve birey dışında kalan herkese söylüyor. Böylece dünyanın ilk siyaset bilimcilerinden olan Nizam-ül Mülk’ün Sultan Sencer’e yaptığı öğütlerin tersini uyguluyor. Nizam-ül Mülk, Sultan Sencer’e, devletin güçlü ve etkili olması için farklı halklardan insanların devlet ve ordu içinde bulunmasının gerekli olduğunu vurguluyor.

Şu açıktır ki, Türkiye tarihinde toplumları bu kadar ikiye bölen bir zihniyet ve iktidar olmamıştır. Kuşkusuz farklı partiler iktidara gelmişlerdir; yine baskı, zulüm dönemleri olmuştur; faşist darbeler ve iktidarlar dönemi olmuştur; ancak hiçbir faşist iktidar Türkiye'yi bu düzeyde ikiye bölmemiştir. Tayyip Erdoğan süper faşisttir. Hiç kimsenin yapmadığını, hiçbir faşistin başaramadığını başarmış; Türkiye'yi etnik, inançsal, siyasi görüş ve yaşam tarzıyla tamamen keskin biçimde ikiye bölmüştür. Bu, Türkiye açısından olumsuz bir durum ve yıkımdır. Ancak antifaşist cephenin kurulması açısından ise en uygun zemindir. Bu açıdan Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yarattığı bu eser ve bölünme politikasının sonuçlarıyla yerle bir olacaktır. Tayyip Erdoğan politikalarıyla mezar kazıcılarını ortaya çıkarmıştır.