Tatoslu Saîdê Çinê'nin hikayesi

Tatos'un Tallo köyünde dünyaya gelen İbrahim Saîd, Şêx Saîd öncülüğündeki direnişe katıldıktan sonra yaşamı adeta baş döndürücü bir maceraya dönüşür.

İbrahim Saîd, Şêx Saîd öncülüğündeki direnişten sonra üç farklı ülkede firari (kaçak) durumuna düştü. İki dünya savaşına farklı iki ülkenin askeri olarak katıldı. Yaşamı farklı ülkelerde savaş cephelerinde geçen İbrahim Saîd (Saîdê Çinê), 1970'te Ankara’da hayata gözlerini yumdu.

İbrahim Saîd, namı diğer Saîdê Çinê, 1896'da Erzirom'un Tatos (Tekman) ilçesine bağlı Tallo köyünde doğdu. Saîd, hayvancılık ve çiftçilik ile uğraşan Cihanbeyli Aşireti'ne mensup İbrahim’in iki erkek çocuğundan biriydi. Babasını erken yaşlarda kaybeden İbrahim Saîd, annesi ve kardeşiyle hayvancılık ve çiftçilikle uğraşır, sıradan bir köylü olarak yaşamını sürdürür. Henüz gençliğine yeni adım atmışken hem dünyanın hem de kendisinin bundan sonraki tüm yaşamını etkileyecek dünya savaşından bihaberdir. Saîd, kendi geleceğinin hayallerini kurarken, dünyayı kendi aralarında paylaşmak isteyen emperyalist güçler, tarihin en büyük savaşının arifesindedir. I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı'nın savaşa dahil olması binlerce gencin hayatını alt üst ettiği gibi İbrahim Saîd’in de ileride yaşayacağı baş döndürücü maceranın başlangıcı olacaktı. Yüz binlerce genci silah altına alıp ölüme göndermekte beis görmeyen Osmanlı devleti, İbrahim Saîd’i de 18 yaşında zorunlu askerlik adı altında silah altına alacaktı.

I. DÜNYA SAVAŞI'NDA OSMANLI ASKERİ

Savaştığı cepheler, Osmanlı ve Rus orduları arasında Kurdistan coğrafyasında yaşanan çatışmalar sonucu Serhat illerinin büyük bir kısmı Ruslar tarafından işgal edilmişti. Kürt aşiretleri tarafından oluşturulan Milis Alayları Agirî, Bedlîs, Erzirom, Mûş ve Çewlîg illerini kapsayan cephelerde Rus ordularına karşı savaşıyordu. İbrahim Saîd ise Osmanlı askeri olarak bir yıl Qers (Kars) yöresinde devam eden çatışmalara katılır. Rus ordularının ilerlemesi karşısında Hasankale ve Mûş yöresinde Miralay Halit Bey komutasında oluşturulan cephelerde de yer alır.

İbrahim Saîd, bu süreçte Kurdistan’da yaşanan yıkımın, katliamın ve göçün tanığıdır. Binlerce insanın ölümüne tanıklık eder. 9. Kolordu'ya bağlı 90 bin askerin tek kurşun atmadan Allahuekber dağlarında donarak ölmesinin öfkesini yıllarca yüreğinde taşır. Aynı zamanda Osmanlı döneminde yaşanan Ermeni tehciri ve katliamının da tanığıdır.

SAVAŞTAN SONRA YENİ DÖNEM

Savaşın bitmesinden sonra memleketine dönen İbrahim Saîd, köyünde ailesiyle birlikte çiftçiliği sürdürür ancak Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşanan değişimlere duyarsız kalamaz. Kürtlerin ulusal ve toplumsal olarak yaşadığı değişimleri ve Kürt siyasi aktörlerini yakından takip eder. Erzirom'da Miralay Halit Bey’in etrafında gelişen olayları merakla izler. Sık sık Xinûs'a (Hınıs) gidip Şêx Saîd’i ziyaret eder ve orada konuşulan siyasi konuları merakla dinleyip çevresiyle paylaşır.

ŞÊX SAÎD'İ KORUMA GÖREVİ

Yeni kurulan Cumhuriyet rejiminin Erzirom'da Miralay Halit Bey’i esir etmesi ve Şêx Saîd’i ifadeye çağırması, Saîd’in hayatında yeni bir sayfanın açılmasına neden olur. Kemalist rejimin Şêx Saîd’i tutuklamak üzere mahkemeye çağırdığı söylentisi, İbrahim Saîd’i derinden etkiler. Silahını alıp Şêx Saîd’in köyü Qolhîsar’a gider. Şêx Saîd’in tutuklanma riskine karşı Tatos, Xinûs, Gimgim (Varto), Qereyazî gibi civar ilçelerden gelen Kürtler, Qolhisar’da nöbet tutmaya başlar. Köyde ve yakınlarda konumlanan Kürt savaşçılar, Şêx Saîd’in esir edilmesine silahla karşılık verecektir. Bu savaşçılardan bir tanesi de İbrahim Saîd'dir.

Şêx Saîd, Xinûs’tan kıldırdığı Cuma namazından sonra ayrılır. Bu Cuma namazı, aynı zamanda Xinûs’ta kıldırdığı son namaz olur. Şêx Saîd’e yaklaşık 40 silahlı Kürt savaşçı eşlik eder. Onların arasında İbrahim Saîd de vardır. Şêx Saîd’in Şuşar bölgesinde yaptığı gezide korumalığını yapanlardan biridir. Aynı zamanda. AZADÎ örgütünün kongre gününe kadar Şêx’in koruması olarak görevini layıkıyla yerine getirir. Şêx Saîd’in büyük oğlu Şêx Alirıza’nın İstanbul’dan kongreye katılmasından sonra İbrahim Saîd, Şêx Alirıza’yla birlikte Xinûs’a döner. Şêx Saîd, Çewlîg ve Amed’e doğru yol alırken, Şêx Alirıza da Xinûs ve Mûş’taki aşiretleri ayaklanmaya hazırlamak için döner.

Pîran’da 13 Şubat’ta Şêx Saîd öncülüğündeki direnişin başlamasıyla İbrahim Saîd, artık Şêx Alirıza’nın yanında savaşa dahil olur. Tatos’un Hacı Ömer köyündeki karakola gerçekleştirilen baskında yer alan Saîd, oradan da Xinûs’a yapılan kuşatmaya katılır. Milazgir, Kop ve Gimgim’dan Xinûs’a yapılan baskınlarda aktif rol alır.

ŞERVANŞER SAVAŞI VE İRAN YOLCULUĞU

Şêx Saîd’in Abdurrahman Paşa Köprüsü’nde esir alınması, Kürt savaşçıları için yeni bir arayışın başlangıcı olur. AZADÎ'nin öncü kadroları olan Keremê Kolağası, Şêx Alirıza, Silêmanê Ehmed ve oğlu efsanevi Kürt savaşçı Ferzende Bey ile onlara bağlı savaşçılar, İran’a gitmek için Malazgirt’te toplanır. Oradan da AZADÎ kadrolarından Hesenanlı Halit Bey’in köyü Şervanşer’de bir araya gelmiştir. Köyü saran Türk ordu birlikleri ile Kürt savaşçıları arasında en kanlı çatışmalardan bir yaşanır. Çemberi yaran Kürt savaşçıları, yeni direniş alanları oluşturmak ve savaşı sürdürmek için İran’a doğru zorlu bir yolculuğa çıkar. Dağların geçit vermediği karlı bir mevsimde Kürt direnişçilerin yaptığı tarihi yürüyüşte dönemin meşhur savaşçılarından Neboyê Keleş, Hesenanlı Çavreş ve İbrahim Saîd birlikte rehberlik yapmaktadır. Yürüyüşte Keremê Kolağası, Ferzende Bey gibi savaşçılar, yolda yaşanacak olası çatışmalara karşı savaşçı birliğini organize ederken, İbrahim Saîd ve arkadaşları ise birliğin önünde yol güzergahını belirlemektedir. Yol, Türk ordusunun takibinin yanı sıra devlet ile işbirliği yapan aşiretlerin ihbar ve baskınlarıyla geçen bir ölüm kalım yolculuğuna dönüşür. İran yolculuğunda savaşçıların eşleri ve çocukları da vardır. İşbirlikçi aşiretlerin silahşörleri tarafından yollarda kurulan tuzakları etkisiz hale getirmek, Türk ordusunun tuttuğu geçitlerden uzaklaşmak gibi taktikler, İbrahim Saîd’in yetenekleri ve sorumluluğu dahilindedir. Güvenlik ve rehberlik görevini İran’a kadar hatasız sürdürür.

Yoğun kar yağışı altında Agirî Dağı’nın zirvesine tırmanıp inişte İran’a varan yolculuğu sağ salim tamamlamışlardır. Ancak henüz tam olarak kurtuldukları söylenemez. Zira artık başka bir sömürgeci devletin sınırları içindedirler.

İran’ın Tebriz şehrine varan Kürt savaşçılar, Emir Tuman diye tarihe geçen karakolda kayıp verirler. İranlı komutanın Kürt isyancıların silahlarını bırakmasını dayatmasına ve Şêx Alirıza’ya saldırması üzerine karakol bahçesinde çatışma çıkar. Bu çatışmada Hesenan Aşireti liderlerinden Silêmanê Ehmed, Keremê Kolağası dahil olmak üzere yaklaşık 30 Kürt savaşçı yaşamını yitirir. Bu çatışmadan da İbrahim Saîd sağ kurtulup Tebriz içinde izini kaybettirir.

SIMKO'NUN ADAMLARI İLE ÇATIŞMA

Orada Şêx Alirıza’nın kısa süren tutukluğunun ardından onu bulup Simko’nun yanına giderler. İbrahim Saîd, Simko’nun Şêx Saîd'in çocuklarına yönelik olumsuz tavırlarına dayanamaz. Simko’nun komutanlarından Nedo isimli birinin Şêx Alirıza’ya hakaret etmesini, bardağı taşıran son damla olarak görür. Saîd, ona hemen karşılık vererek yaralar. Çıkan kavgada Simko’nun adamlarından kurtulmayı başaran İbrahim Saîd, dağlarda süren birkaç günlük kovalamacanın ardından Simko’nun adamlarının takibinden kurtulamaz. Ancak bir çatışmada alanı daralan Saîd, kendini nehre atarak kurtulmayı başarır.

SURİYE'DEKİ HAYAT VE ERMENİLERLE ÇATIŞMA

Dağlık alanlardan Başûrê Kurdistan’a, oradan da Rojava Kurdistanı’na geçer. Qamişlo’da kısa bir dönem kalır. Orada kendi aşiretine mensup kişilerle irtibat sağlayarak, Şam’a intikal eder. Şam’da mensup olduğu Cihanbeyli Aşireti ona sahip çıkarak himayesine alır. Şam’ın Salihiye Mahallesi'nde küçük bir bakkaliye açarak, normal bir yaşantıya geçmeyi hayal eder. Fransızların denetiminde olan Suriye’de Ermeniler de etkin bir konumdadır. Osmanlı döneminde yaşanan Ermeni tehciri ve soykırımı nedeniyle Erzirom’dan göç eden Ermenilerle karşılaşır. Aynı mahallede Ermeniler tarafından tehdit edilir ve haraç istenir. Tehdit ve haraç taleplerini dikkate almayan İbrahim Saîd, kendi dükkanına saldıran Ermeni grup ile kavgaya tutuşur, iki Ermeni’yi bıçak darbeleriyle öldürür. Olaydan sonra akrabaları tarafından bir dönem saklansa da, etkin olan Ermeni grupları tarafından her taraftan aranır. Hareket alanı gittikçe daralır. Akrabaları ona artık sahip çıkamayacaklarını ve tek çözümün Fransız Lejyonlarına katılması olduğunu aktarır.

BEYRUT'TA FRANSIZ LEJYONERİ OLUR

Şam’dan Beyrut’a geçmesi planlanır. Kaldığı mahallenin giriş çıkışları, Ermeni ve yerel polisler tarafından tutulur. İbrahim Saîd, kadın kıyafetlerini giyerek mahalleden çıkmayı başarır. Oradan da Beyrut’a gidip Fransa’nın Lejyoner ordusuna katılır ve inanılması zor hayatı devam eder. Türkiye ve İran’daki firari hayatından sonra Suriye’de de firaridir artık.

CEZAYİR'DEN HİNDİ ÇİN'E

Gemiyle Fransız sömürgesi olan Cezayir’e geçer. Burada bir dönem görev yaptıktan sonra yeni görev yeri Fransız devletinin Güneydoğu Asya’daki parçası olan Laos, Kamboçya ve Vietnam’a (Hindi Çin-Fransız Çini) geçer. Vietnam’ın başkenti Hanoi’de Fransız ordusuna ait bir kampta kalır. Hindi Çin bölgesinin farklı yerlerinde görev alır. Vietnam’da evlenir ve bu evliliğinden çocukları olur. İbrahim Saîd, Hindi Çin bölgesinden lejyon olarak gösterdiği üstün başarıdan dolayı 'Yüzbaşı' rütbesine yükseltilir.

II. DÜNYA SAVAŞI'NDA FRANSIZ ASKERİ

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı askeri olarak Kurdistan coğrafyasında Ruslara karşı savaşan İbrahim Saîd, tüm dünyayı kasıp kavuran II. Dünya Savaşı'na ise Fransız askeri olarak katılır. Fransa kontrolünde olan Hindi Çin bölgesi, Japonlar tarafından işgal edilir. İbrahim Saîd, Japonlara karşı savaşır. Fransa, birçok yerde kontrolü kaybeder ve büyük oranda bölge Japonların kontrolüne geçer. II. Dünya Savaşı'nda Almanların Fransızları yenmesi hem dünyanın hem de İbrahim Saîd’in kaderini değiştirir. Fransa, Almanya’nın işgalini kabul eder ve teslim olur. Ancak General De Gauelle teslim olmayı reddedip Özgür Fransa Ordusunu kurar. İbrahim Saîd, lejyoner olarak Özgür Fransa Ordusuna katılır. De Gauelle'ün emrinde dünya savaşında başta Afrika olmak üzere birçok cephede savaşır.

2. HİNDİ ÇİN MACERASI VE YARALANMA

II. Dünya Savaşı'nın bitiminde Japonların yenilgisinden sonra tekrar görev yeri olan Vietnam’a döner. Yüzbaşı rütbesi ile Vietnam Halk Kurtuluş Cephesi gerillalarına karşı savaşır. İbrahim Saîd, 1950’li yılların başında Vietnam’da ormanlık alanda yaşanan bir çatışmada başından kama (bıçak) darbesi alır. Ağır yaralanan İbrahim Saîd, ilk müdahalelerden sonra askeri uçakla Paris’e getirilir. Burada uzun süre tedavi edilir. Gazi olarak lejyonluk görevinden emekliye ayrılır. Fransa ordusundan gösterdiği üstün cesaretten dolayı defalarca madalya ile ödüllendirilir. Emeklilik ve sonuncu madalyasını ise, yapılan askeri bir törenle uzun dönem Fransa cumhurbaşkanlığı yapan De Gaulle'den alır. Onur ve cesaret madalyasına layık görülür.

30 YIL SONRA MEMLEKETİNE DÖNER

Tedavi süreci biten İbrahim Saîd, memleketine de kayıtsız kalmaz. Paris’te tanıştığı Kürt siyasetçileri sık sık ziyaret edip olup bitenler hakkında bilgi alır. Akrabaları tarafından 1925'ten beri haber alınmayan İbrahim Saîd, Paris’ten gönderdiği bir mektup ile akrabaları ile temas kurar. Ardından 1955'de Demokrat Parti tarafından çıkarılan genel aftan yararlanarak, Türkiye’ye döner. Havaalanında bir süre gözaltına alınan İbrahim Saîd, daha sonra serbest bırakılır.

Yıllar önce terk ettiği memleketi Erzirom’a döner. Tatos’un Tallo köyüne tekrar yerleşen İbrahim Saîd, Şêx Saîd ayaklanmasına katıldığı yıllarda hayatta sahip olduğu tek kardeşinin de öldüğünü öğrenir. Yıllarca kardeş hasreti ile yaşayan İbrahim Saîd, kendisinin savaşta olduğu yıllar içerisinde kardeşinin genç yaşlarda öldüğünü öğrenmenin hüznüyle yaşar. Yakın akrabalarından kimsesi kalmayan İbrahim Saîd, ölen amcasının eşini ve çocuklarını himayesine alır. Amcasının yetim çocuklarına sahip çıkmak ve onlara bir gelecek kurmanın tek amacı olduğunu söyler.

Fransız ordusu tarafından kendisine verilen madalyaları takarak, Tatos merkezi ve köylerine ziyaretler gerçekleştirir. Hemşerileri uzun yıllardır haber alamadıkları İbrahim Saîd’in hikayesini merakla dinler. Hindi Çin bölgesinden ve maceralarından bahsettiği için artık ilçede herkes tarafından Saîdê Çinê olarak anılmaya başlar. 

FRANSA KONSOLOSLUĞU’NDA ÇALIŞMA

1925'te ayaklanma saflarında tanıdığı ve hayata kalanlar genel afla döner. Mücadele döneminde yanında kaldığı Şêx Saîd’in çocukları da sürgünden döner. Sık sık Şêx Alirıza’yı ziyaret eder. Artık yaşamını yeğenlerinin geleceğine adamak istediğini etrafına anlatır. Onların geleceği için planlar yapmaya başlar. Tatos’ta ikamet eden Şêx Saîd’in diğer oğlu Şêx Selahattin’i ziyaret ettiğinde, Şêx Selahattin ona yanında çalışmayı ve köydeki işlerini takip etmeyi teklif eder. Bu duruma içerlenen ve öfkelenen İbrahim Saîd, Ankara’ya yerleşmeye karar verir. Ankara’da Fransa Konsolosluğu’nda tercüman olarak göreve başlar. İbrahim Saîd, Ankara’da ikinci bir evlilik yapar. Bu evlilikte tek erkek çocuğu dünyaya gelir. Akrabalarının verdiği bilgiye göre, Vietnam’da bulunan çocukları ile sık sık mektuplaşır. Ankara’da kaldığı süre içerisinde yazları sürekli Tatos’a gelip köyünde kalır.

İbrahim Saîd, 1970'te Ankara’da vefat eder.