Wan Yüksek Güvenlikli cezaevinde geçtiğimiz Temmuz ayında yaşamını yitiren hasta Tutsak’ın yaşadığı süre içinde ‘Bana tebligat yapılmadı’ diye yaptığı itirazları reddederek cezaevine koyan mahkeme ölümünden sonra tebligat göndererek hakkındaki kararı bozdu.
Wan Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulan Bişar Yazıcı, 52 yaşında karaciğer yetmezliği nedeniyle geçtiğimiz Temmuz ayında hayatını kaybetti. Yazıcı’nın hayatına mal olan yargı skandalı ise Türkiye'de hukuk sisteminin nasıl işlediğini bir kez daha ortaya koydu.
Wan’ın Qelqeli (Özalp) ilçesinde yaşayan karaciğer hastası Bişar Yazıcı, Wan 5. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile ‘örgüte üye olmak’ suçlaması ile altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Yazıcı, hapis cezasına karşı istinaf yoluna başvurdu. Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını inceledi ve onadı. Daha sonra Bişar Yazıcı’ya tebligat yapılmadan istinaf incelemesi sonucunda verilen karar kesinleşti ve Bişar Yazıcı kanser hastası olmasına rağmen cezaevine gönderildi.
Yazıcı’nın avukatları kesinleştirme işleminin usulsüz yapıldığını belirten itiraz dilekçeleri göndermelerine rağmen Bişar Yazıcı hakkında hüküm kesinleştiği gerekçesiyle tüm talepler reddedildi. Bişar Yazıcı kanser hastalığı sebebiyle 8 Temmuz 2023 tarihinde cezaevinde hayatını kaybetti.
Sağlığında yapılan tüm başvuruları Yazıcı aleyhine reddeden mahkeme ölümünden üç ay sonra Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/5574 e. Sayılı dosyada Bişar Yazıcı’ya tebligatın yapılmadığı ve temyiz talebinin bulunup bulunmadığı konusunda kendisine Tebligat yapılmasını bölge adliye Mahkemesi’nden istedi. Bölge adliye mahkemesi ise cevap yazısında Bişar Yazıcı’nın hayatını kaybettiğini ve artık kendisine tebligat yapılamayacağını bildirdi.
Hukuk sisteminde dosyaların sayılarını indirebilmek, Yargıtay’ın külfetini azaltabilmek için getirilmiş olan istinaf mahkemesi hukuka aykırı şekilde dosyaları kesinleştirerek Yazıcı’nın haksız şekilde ceza İnfaz kurumunda kalmasını sağlayarak ölümüne neden oldu.
Yazıcı’nın ölümüne sebep olan skandalı değerlendiren avukatları, “ Kesinleştiren dava dosyaları usul hukuku açısından kurulmuş olan kanuni düzenlemelere açıkça aykırı hususlardır. Yargıtay kararına rağmen incelenmeyerek kişiler ceza infaz kurumlarına ve hatta ölüme terk edilmektedir. Ne kadar vahim ki kişiler öldükten sonra Yargıtay kendi çapında hukuka aykırı işlemleri düzeltmek istese de zamanın geçmiş olması belki şahısların ölmüş olması adil olan gerçeği hiçbir zaman ortaya koymayacaktır. Bişar Yazıcı, geç gelen adaletin adalet olmadığı bireylerin yaşam hakkının özgürlüklerinin keyfi olarak sınırlandırıldığının en bariz örneğidir” dedi.