Yenilmezlik iksiri içilmiştir

Özyönetim direnişlerinin Agit’i olan Çîyager nasıl bir fedaiydi, nasıl bir komutandı, tüm yaşamı boyunca nasıl direndi? Tüm bunlar özgürlük mücadelemizi şekillendirdiği gibi, özgür geleceğimizin de güvencesi olmuşlardır.

Aralık ayı Kürdistan ve Türkiye siyasi tarihinde çok önemli olayların yaşandığı bir aydır. 24 Aralık 1978 Maraş Katliamı, 19 Aralık 2000 cezaevi katliamı, 27 Aralık 2011 Roboskî katliamı, 3 Aralık 1994 Özgür Ülke Gazetesinin bombalanması bu olayların bilinenlerindendir. 2015 Aralık’ında başlayan ve aylarca süren özyönetim direnişleri de Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’ya damgasını vurmuştur. Özellikle onlarca fedai gencin direnişiyle başlayan ve 70 kadar özgürlük fedaisinin şehadetinin yaşandığı Sur Direnişi, tarihine yakışan direniş gösteren Cizre, Nusaybin, Gever, İdil, Silopi özyönetim direnişleri Kürdistan tarihine en büyük özgürlük direnişleri olarak geçmişlerdir. Kürt halkının özgürlük tutkusunun geldiği düzeyi bu direnişler ortaya koymuştur.

Kuşkusuz özyönetim direnişlerinin tümü kutsallık düzeyinde direnişlerdi. Buralarda şehit düşenler tarih boyu Kürt halkının onuru olacaklardır. Onlar özgürlük ölçülerini yükseltmişlerdir. Nasıl ki Diyarbakır 5 nolu zindanında PKK’li kadrolar özgürlük ölçülerini yükselterek Kürdistan’da yeni bir tarih başlatmışlarsa, özyönetim direnişçileri de zindan direnişçilerinin yükselttiği ölçüleri daha da yukarıya çıkarmışlardır. Koşullar ne kadar zor olursa olsun direneceklerini ortaya koymuşlar ve Kürt’ün özgürlük tutkusunu tüm dünyaya göstermişlerdir. Kürt’ün özgürlük iradesinin kırılamayacağını tüm dünya görmüştür.

Sur Direnişi, Amed’de gerçekleşen direnişlerin en büyük halkasıdır. 1925’te Şêx Said’in, 1970’lerde Amed halkının Alparslan Türkeş’i Amed’e sokmaması, Zindan Direnişi, Vedat Aydın’ın cenaze töreninde gerçekleşen serhildan, 2006 Mart Kahramanlık Haftası’nda gerçekleşen büyük serhildan, 6-7-8 Ekim Kobanê’yi destekleme serhildanları, Amed’de gerçekleşen onlarca büyük serhildan, büyük Newroz kutlamaları, tabii ki Amed dağlarında on yıllarca süren gerilla direnişi ve 2015 özyönetim direnişleri Amed’in gerçek iradesi, ruhu, kişiliği ve karakteridir. Amed on yıllardır öyle büyük direnişlerle kendi kimliğini oluşturmuştur ki, bunu hiçbir gücün yok etmesi mümkün değildir. Bu karakter zaman zaman sessiz görünse de bir yanardağ gibi içten içe yanmaktadır. Bir momentte ve kıvamda volkan gibi patlayacaktır.

Bu direnişleri ve serhildanları o şehir yapmıştır. Bu şehir bu direnişleri binlerce fedaisi ile gerçekleştirmiştir. Hem de dünya tarihinde görülmemiş fedailiklerle. Bu şehitler bir devletin ve ordunun zorla meydanlara sürdüğü askerlerin ölümüne benzemez. Bunlar, gönüllü ve büyük bir inanç ve coşkuyla yaşamlarını özgürlük için vermişlerdir. Kendi şahıslarında geleceği yaratmışlardır. Bu şehitler özgürlük yapıcısıdırlar. Her türlü insanlık değerlerinin yapıcısıdırlar. Bunların yarattığı değerler bin yıl saldırılsa da bu topraklardan sökülüp atılamaz.

Sur’da aylarca süren destansı bir direniş yaşanmıştır. Kadın-erkek Kürt gençlerinin direnişi karşısında inkarcı soykırımcı Türk devleti çılgına dönmüştür. Binlerce seçme asker ve polis, çoğunluğu şehit düşen bu gençler karşısında aciz düşmüşlerdir. Ancak yüzlerce asker ve polis ölüme sürülerek ve Sur tümden yıkılarak bu direnişçilere yaklaşabilmişlerdir. Bu büyük kahramanların efsanevi komutanı Çîyager “Direnişimiz de, direnişimizin sonu da muhteşem olacak” demiş, aylarca insanlık tarihinin gördüğü en büyük direnişi göstermişlerdir. İnsanlık dışı soykırımcı güçler Sur’da boğulacaklarını görerek Sur’u tankla, topla yıkmışlardır. Ancak bu büyük direnişçilerin iradesini kıramamışlardır, yıkamamışlardır. Direnişlerin her anı da muhteşem olmuş, şehadetleri de muhteşem olmuştur. Düşmanın yüzüne tükürerek son nefesine kadar özgürlük iradesinin en güçlüsünü göstererek direnmişlerdir. Soykırımcı sömürgecilik bu direnişler karşısında çaresiz kalmış ve yenilmiştir. Böyle büyük direniş gösterilmesi soykırımcı sömürgecilerin tarihsel yenilgisidir. 14 Temmuz Direnişçileri nasıl ki 12 Eylül’ü kendi şahıslarında yenilgiye uğrattılarsa, Çîyager, Nucan ve yoldaşları da soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratmışlardır.

Kim idam sehpasında “Kürdistan” diye haykıran Şêx Sait ve arkadaşlarının öldüğünü söyleyebilir? Kim celladın yüzüne karşı “size boyun eğmedim, bu da size ders olsun” diyen Seyit Rıza’nın yenildiğini söyleyebilir? Kim onlarca yıldır özgürlük mücadelesinde şehit düşen özgürlük savaşçılarının yenildiğini söyleyebilir?

Tüm şehitlerimiz Kürt’ü var eden değerlerimizdir. Eğer soykırımcı sömürgeciliğe karşı bu direnişler olmasaydı, tümden boyun eğilseydi bugün ne Kürtlük kalırdı, ne de özgür yaşam arayışı. Bugün Kürtlük var ve özgürlük arayışı direnişi sürüyorsa bunu sağlatan, tarih boyu direnenlerdir; bu direnişlerde şehit düşenlerdir. En muhteşem direnişleri de şehit düşen Çîyagerler, Nucanlar, Xebatlar, Zemaniler, Zeryanlar, İslamlar, Axinler, Sêvêler, Mehmet Tunçlar, Asya Yükseller göstermişlerdir. Özgür geleceğe inanarak bir saniye bile tereddüt etmeden son nefeslerine kadar direnenler özgür geleceğimizin yaratıcısı olacaklardır.

Özyönetim direnişlerinin Agit’i olan Çîyager nasıl bir fedaiydi, nasıl bir komutandı, tüm yaşamı boyunca nasıl direndi? Tüm bunlar özgürlük mücadelemizi şekillendirdiği gibi, özgür geleceğimizin de güvencesi olmuşlardır. Böyle evlatları olan bir halk köleleştirilemez. Böyle fedaileri olan bir Özgürlük Hareketi yenilemez. Onlar halkımıza ve Özgürlük Hareketimize yenilmezliğin iksirini içirmişlerdir. Onların yaşamı, mücadelesi ve muhteşem şehadetleri bizler için yenilmezliğin iksiridir. 14 Temmuz Direnişçileri Kürdistan devriminin tarzını yaratmışlardı. En zor koşullarda direnip başarmanın tarzını yaratmışlardı. Çîyager ve özyönetim direniş şehitleri de yenilmezliğin iksirini yaratmışlardır. Özyönetim direnişlerinin halkımıza kazandırdığı değerler bu zenginliktedir. Bu direniş ruhu anlaşıldığında, halkın ve özgürlük mücadelesinin değerleri haline getirildiğinde zafer kesindir. Onlar, yenilmezlik iksirini yaratmışlardır. Kürdistan’ın paytaxtı Amed’de ve yurtseverliğin sembolü Cizre’de yenilmezlik iksiri bu topraklara içirilmiştir. Soykırımcı sömürgecilik bu nedenle Sur’u, Cizre’yi, Nusaybin’i, Şırnak’ı ve diğer özyönetim direniş şehirlerini yıkıyor. Böylece kök kazıyacağını sanıyor. Ancak nafile, bu iksir bu topraklara ve bu topraklarda yaşayan halka içirilmiştir.

Özyönetim direnişleri, yüzlerce film, roman, öykü, şiir ve türküye konu olacak kadar değerlerle yüklüdür. Özyönetim direnişlerinin kendisi filmdir, romandır, öyküdür, şiirdir, türküdür. Nasıl ki sanat ve edebiyat bir toplumun ruhunu ve karakterini yaratıyorsa, özyönetim direnişleri de Kürt halkının ruhu ve karakterinin özgürlük ve demokrasi boyutunun derinleşmesi ve kapsamlılaşması olacaktır. Nasıl ki türkülerin gücü yasaların gücünden daha güçlüyse, özyönetim direnişleri de soykırımcı sömürgecilik karşısında daha güçlüdür. Bu açıdan dün olduğu gibi yarın da kazanan soykırımcı sömürgecilik değil, muhteşem direnen özyönetim direnişleri olacaktır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika