Zîlan Katliamı ve Reşoyê Silo

Geliyê Zîlan (Zîlan Deresi) Katliamı’nın üzerinden 93 yıl geçmesine rağmen ne yaşanan acılar ne de kahramanlıklar unutuldu. Unutulmayan kahramanlardan biri de Reşoyê Silo’dur.

Wan’ın Erdîş ilçesine bağlı Geliyê Zîlan’da 13 Temmuz 1930’da yapılan katliamda on binlerce Kürt katledildi. Agirî (Ağrı) direnişinden sonra Zîlan’a sığınanlarla birlikte bölgede yaşayanlar, çocuk, yaşlı, kadın ayrımı yapılmadan topluca katledildi. 

Agirî’de 80 uçaktan oluşan hava gücü bile kullanıldı; zehirli gazlar atıldı. Dönemin Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930’da, “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zîlan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur” diye yazmıştı. 

KÜRT SAVAŞÇILAR DİRENİYORDU

Türk devletinin şiddetli saldırısı ve vahşetine rağmen Kürt halkının direnen savaşçıları da vardı. Bu savaşçılardan biri de Bekirî aşiretinden Reşoyê Silo’dur. Reşoyê Silo, Erdîş’in Komir köyündendir. Şêx Saîd direnişine sempati duyan ancak katılma fırsatı bulamayan Reşoyê Silo, 1926 sürgünleri sırasında Batı’ya gönderilmek istenir ama o, Bekirê Qulîxan Ağa gibi beylerle birlikte dağa çıkıp bir daha inmez. Agirî’deki direniş başlar başlamaz bazı savaşçılarıyla birlikte Xoybûn’un buradaki merkez karargahına giderek savaşa katılır. Direnişin liderlerinden İhsan Nuri tarafından Geliyê Zîlan bölgesine gönderilir. Geliyê Zîlan, Erdîş, Bêgirî ve çevresindeki birçok baskına katılır. 

DİRENİŞ MERKEZİNİN BASTIRILMASI

Agirî’deki direniş merkezinin bastırılması sonrası büyük katliamlar yaşanır. Savaşçıların bir kısmı İran ve Suriye’ye geçer. Reşoyê Silo’nun silah arkadaşı ve akrabası Memoyê Bedir, Reşoyê Silo’ya, “Reşo, hemû şervanên Kurdan çûne Îran û Sûriyê. Sûriye têkilî şervanan nabe, were em jî herin Sûriyê. (Reşo, Kürtlerin bütün savaşçıları İran ve Suriye’ye gitti, Suriye Kürtlere karışmıyormuş. Gel, biz de Suriye’ye gidelim)" teklifinde bulunur ama sonuna kadar direnme taraftarı olan Reşoyê Silo, şöyle diyerek reddeder: “Birçîbûna welatê me, ji têrbûna welatê xelqê şêrîntir e. Kî dixwaze bila here, ez bi tenê serê xwe jî bimînim, ezê li hemberî Romê heta dawiyê şer bikim (Ülkemizdeki açlık, yabancıların ülkesindeki tokluktan daha tatlıdır. Kim istiyorsa gitsin. Ben tek başıma kalsam da Rom’a karşı savaşacağım)”

Reşo’nun bu sözleri karşısında duygulanan Memoyê Bedir, “Serê me ji serê te çêtir nîne, emê heta mirinê li cem te bin (Bizim başımız, senin başından daha değerli değildir. Ölüme kadar yanında olacağız)” diyerek, ölene kadar yoldaşı, komutanı ve akrabası Reşoyê Silo’nun yanında olduğunu belirtir.

ZÎLAN KATLİAMI SONRASI

Zîlan Katliamı da yapılınca eşi Zeyno’nun öldürüleceğini hesap ederek yanına alır. Zeyno da cesur ve yiğittir. Devlet kayıtlarına göre Reşo, 80 kişilik bir kuvvete sahiptir. Savaşçılarıyla birlikte 1931 kışına kadar direnir ancak Zîlan bölgesi boşaldığı için Reşo’ya bağlı direnişçiler arasında açlık başlar. Bunun üzerine Reşo, birkaç akrabası, Zeyno ve Zeyno’nun iki kardeşini yanına alarak Tendürek Dağı yakınlarındaki Devetaş mevkiine çekilir. Reşo’nun Bêgirî-Erdîş arasındaki Devetaş mıntıkasında bir mağarada yaşadığını haber alan İbrahim Bey komutasındaki çok sayıda asker ile Milis Sidîqê Hesen Keçelê’nin kardeşi Mistefa ve Reşo’nun akrabası olan Feto ile pek çok milis, mağaranın yanındaki köyü basar. Bu gelişmelerden habersiz olan Reşo, yanındakilerden Emer ve Mihemedê Xalit kardeşleri yiyecek temini için köye gönderir. Köyde bulunan Türk devlet  güçlerinin kurduğu pusuya düşen iki kardeş, çıkan çatışmada şehit düşer. Köye gönderilen arkadaşlarının gelmemesi üzerine durumdan şüphelenen Reşo, akşam üzeri tüfeğini ve beyaz kamuflajını da alarak köye iner.

ASKERLER PUSUDA BEKLER

Reşo’nun köye geleceğini düşünen askerler, pusu kurarak Reşo kendilerine yaklaşınca ateş eder. Reşo da kendini yere atıp ateşle karşılık verir. Bu arada karda görünmemek için beyaz kamuflajını üstüne örterek gizlenir. Askerler Reşo’yu çembere alır. Açılan ateşlere Reşo’nun karşılık vermediğini gören İbrahim Bey, Reşo’nun akrabası Feto’ya gidip bakması ve yaşıyorsa teslim olmaya ikna etmesi için gönderir. Feto, Reşo’nun yanına gider. Reşo, akrabalıkları nedeniyle belki yardım eder diye Feto’nun yanına gelmesine izin verir. Ona, “Tüfeklerimiz aynı, benim tüfeğimin namlusunda mermi sıkıştı, tüfekleri değiştirelim” der. Feto ise çevresinin 200 askerle kuşatıldığını, teslim olmasını ister. Reşo teslim alınır. 

ZEYNO TESLİMİYETİ REDDEDER

Reşo’yu o gece köyde tutan askerler, ertesi gün karısı Zeyno’yu teslim almak için Tendürek’teki mağaranın yakınına götürür. Zeyno, ateş eder, teslim olmaz. Dengbêjlerin klamlarına da yansıdığına göre; “Reşo, hani sen ‘Emer Ailesi’nin yiğidiyim, ölürüm de teslim olmam!’ diyordun?” diye soran eşi Zeyno’ya şöyle seslenir: ‘Zeyno, ben teslim olmadım, kaderim beni teslim etti. Tüfek tutukluk yaptı. Kaderimiz buraya kadarmış.”

KESİK BAŞLARI TEŞHİR EDİLİR

Zeyno teslim olmayı kabullenir. Askerler o an Reşo’yu öldürüp kafasını keser. Gözlerinin önünde kocasının başı kesilen Zeyno feryat eder, Reşo’nun cesedine kapanır. O da öldürülüp başı kesilir. Kesik başlar köylerde gezdirilip teşhir edilir. Agirî şehir merkezine getirilip 20 gün boyunca askeriye tel örgülerinin kazıklarına çakılır. 20 günün sonunda yaşlı bir Agirîli, komutana rüşvet vererek, kesik başları alıp bir yere gömer. 

İHSAN NURİ’NİN ANILARINA YANSIYAN

İhsan Nuri, anılarında Reşoyê Silo’nun ölümüyle ilgili şunları yazar: “Biz çemberden çıktığımızda birkaç asker esir almıştık. Bunlar Van bölgesinden iki günde buraya geldiklerini söylüyorlardı. Bekiranların kahraman reisi Reşoyê Silo adamları ve Seyid Resul bir kaç savaşçısı ile beraber Korhan (Qorxan) tarafından Iğdır bölgesine gittiler. Reşoyê Silo kendi adamları ile beraber bir dönem Zîlan Vadisi’nde kaldı. Birkaç sefer Türk askerleri onlara saldırarak dağıtmışlardı. Bundan sonra da bir çatışmada şehit edildi. Bu şekilde Bağımsız Ağrı bölgeleri Türklerin eline geçiyor ve Türkler, Kürtleri öldürme siyasetlerini her tarafta işletiyorlardı.”