Xelîl: Devrimi kalıcılaştırmak için toplumsal ekonomi ve öz savunma şart

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, “Devrimi kalıcılaştırmak için komünler ve toplumsal ekonomi güçlü örgütlenmeli. Kendi ekonomimizi oluşturmalıyız. Öz savunma sistemleri geliştirilmeli" dedi.

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, "Öz savunma sistemimizi geliştirseydik kentlerimiz işgal edilmezdi. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgalinin son bulması için halkımız öz savunma sistemini oluşturmalıdır. Kendimizi ve topraklarımızı korumak için öz savunma çok önemli. Devrimi zafere ulaştırmak ve kazanımlarını kalıcılaştırmak öz savunma sisteminin gelişimine bağlıdır” diyor.

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, komün ve meclis örgütlenmelerini, toplumsal ekonomi oluşturulması için yürütülen çalışmaları, kooperatif vb. projelerin toplumsal ekonomideki önemini, öz savunma sistem örgütlenmesini ve PYD’nin toplumsal sözleşme çalışmalarına katkısını ANF’ye değerlendirdi.  

 

'KOMÜNLERE YANLIŞ BAKILIYOR'

Komün ve meclisler Rojava Devrimi'nin temeli olarak nitelendiriliyor. Komün ve meclis örgütlenmeleri nasıl gelişiyor?

Şu anda sürmekte olan devrim özünde toplumsal devrimdir. Amacı da toplumu özgünlüğüne, gerçekliğine ve doğasına göre yaşatmaktır. İçinde özgürlük, adalet ve eşitliği de bulundurmaktır. Bu sistemin olması için, eğer toplum kendini örgütlemiyorsa, toplumu bu kadar özgürce örgütlemek için iktidar güçlerden umut beklemek olmaz.

 Bunun için de devrimin gerçekleşmesi, toplumun kendini örgütlemesi, irade sahibi olup kolayca kendi gücüyle sistemini oluşturmada ilk aşamada komünlerin örgütlendirilmesi önemlidir. Birçok kişi komünlere yanlış gözle bakıyor. Sanki örgütlü bir parti ya da örgüt olarak bakıyorlar. Ancak öyle değil. Komün, toplum içerisinde birbirine yakın kişiler arasında ortak yaşamı örgütleyen, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayan, birbiriyle günlük yaşamda etkileşim içerisinde olmasını sağlayan doğal bir renktir.

Artık komünler parti sistemleri gibi değildir. Komün toplumdaki insanların birlikte sevgi içerisinde ortakça yaşaması anlamına geliyor. Farklı ulus ve din topluluklarından, siyasi görüşten olabilirler. Ancak onları bir araya getiren toplumda birlikte olmaları, komşu olup birlikte yaşamalarıdır.

 11 yıldır burada devrim başlamış ve devrimden öncede devrim çalışmalarının temeli vardı. Ancak maalesef şimdiye kadar da komün anlamına göre oluşturulmamıştır. Komün adıyla birçok kişi yan yana gelmiş ancak içi doldurulmamış. Nasıl sorunlarımızı çözelim, birbirimizi tamamlayalım, birbirimize güç verelim, nasıl yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılayalım vb. birçok şey komünler aracılığıyla yapılmalıydı. Henüz komün gerçeğine göre yüzde 10’u bile gerçekleşmemiş. Bu konuda bir kişiyi ya da bir tarafı suçlayamayız. İktidar sistemler yüzlerce yıldır toplumda hüküm sürerek toplumu iradesiz bırakıp gerçeğinden koparmıştır.

Toplumu gerçeğine döndürmek için zaman gerekiyor. Toplumsal ve demokratik bilinç gerekiyor. bu bilincin gelişmesi için komünleri oluşturulması önemlidir. Toplumun tüm kesimleriyle eğitim ve toplantılar yaparsak devrim temelini güçlendirebiliriz.

 'KENDİ EKONOMİNİ OLUŞTURMALISIN'

Komün ve kooperatif vb. projelerle bölge ekonomisi güçlendirilmeye çalışılıyor. Ekonomi çalışmalarında gelinen aşama nedir? Gelişme sağlama konusunda engeller var mı?
Kooperatif sosyal renktir. Birkaç yıl önce bazı kişiler toplum ekonomisini geliştirmek için kooperatifler yapmak istediklerini söyledi. Ancak bunları izlediğimizde bunların esasen kooperatif olmadığını iktidar sistemlerin ekonomiye yaklaştığı tarzdaydı. Ekonomik ve kazanç kaynağı olarak değil sermayedarlar gibi işçi ve patron oluşmuş. Kooperatif esasında komünün devamıdır. Yani komünün ekonomik yanıdır. Devlet işletmelerini, dış güçleri ve sermayedarların vicdanını beklemek yerine yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmenin yolu. Zengin verimli topraklarımız, doğası ve iklimi kendi ekonomimizi oluşturma fırsatı veriyor.

Kendimizce inşa edilen ekonomi, özgürlüğe ulaşmanın ve devrimi zafere ulaştırmanın ana temelidir. Bunu açıkça birbirimize söyleyelim, eğer gerçekten özgürlük istiyorsak kendimizi kandırmayalım. İşgalcilerin, iktidarların, sermayedarların yöntemlerine gitmeyelim. Bu yöntemlerle demokratik devrimi gerçekleştiremeyiz. Gerçekten demokrasi, eşit yaşam ve özgürlük istiyorsak neler gerekiyor? Demokratik kültüre temel olacak araçlardan biri de düşmanının minnetinden ve siyasi kararlardan uzak durmak için devletlerin veya başka güçlerin değil kendi ekonomini oluşturman gerekiyor.

 Şimdi toplumumuzun kendini buna göre örgütlemesi ve kendi ekonomisini oluşturması çok önemlidir. Örneğin Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşla doğrudan birçok ülke, ‘Bir şeyimiz kalmadı’ dedi. Bazı ülkelerde ekmek, bazı ülkelerde yağ, bazı ülkelerde şeker kalmadı. Niçin diğer ülkelerde toplum ekonomisi kooperatif yok. O ülkelerde bir şeyler yapılırken dış güçlere yaslanılıyor. Örneğin Ukrayna Ortadoğu ülkelerinde çok büyük bir isim değildi. Ancak Ortadoğu ülkeleri art arda açıklamalar yaparak ekmeğin kalmadığını belirtti. Niçin? Çünkü buğday Ukrayna’dan geliyordu. Ortadoğu ziraatın geliştirilmesi için gerekli hava ve iklime sahip. Özellikle savaşın olmadığı ülkeler niçin ekmeksiz kalıyor niçin olanaksız kalıyor. Çünkü ekonomi politikalarının adı ekonomidir ancak ticarete ve ithalata dayanıyor.

 Gerçek bir devrimi gerçekleştirmek için devrimi zafere ulaştırmamız önemlidir. Kendi ekonomimizi ve kooperatifleri geliştirmek için çalışacağız. Projeler eğer gerçekleşmiyorsa nedeni bizim bilincimizdir. Bir şeye alışmışız değiştirmiyoruz. Dışarıdan almaya alışmışız. Sermayedar kapitalist sistemler esas da toplumu iradesiz bırakarak toplumu dışarıya ve hazır şeylere bağımlı kılarak kendini yaşatmak istiyor.

Bizim için önemli olan komünlerimizi kurarak kooperatiflerle kendi ekonomimizi geliştirme, savunmamızı oluşturmanın önündeki engellerden biri düşmandır, 99’u da diğer sebeplerdir, biz kendimiziz. Kendimiz derke bu topraklarda yaşayan herkes. Niçin kendi ekonomimizi oluşturacağız kararını vermiyoruz?

Yaşamsal ihtiyaçlarımızı kimseye muhtaç olmadan kendimiz oluşturmalıyız.
Yani kendimizi böyle ikna etmemeliyiz, hâlâ birçok kişi ‘Başka halklar böyle yaşıyor ben de böyle yaşayacağım’ diyor. Bizim durumumuzun diğer halkların durumundan farklı olduğunu devrim sürecinde olduğumuzu unutuyorlar. Onlar belki devrim istemediklerini öyle yaşamak istediklerini söylüyor. Ancak biz devrimden bahsediyoruz, demokrasi ve özgürlük devrimi gerçekleştireceğimizi söylüyoruz. Özgür olmak istiyoruz diyoruz. Kürtler de bölge halkı da özgür olmak istediğini söylüyor. Ve bize dönük ağır saldırılar var.

Öyle görünüyor ki iktidarların sermayedarlık kalıntıları halen bilincimizde var. Bunu için hazır ürünlere yöneliyoruz. Devrimin sıfırdan başlamak gerektiğini ve böylece temelini sağlam yaptığını söylemiyoruz. Önümüzdeki engelleri kaldırıp, kendimizi ve çevremizi eğitirsek emin olun tüm dünyaya örnek oluruz. Gücümüze öyle küçük bakmayalım. Yaşamında kolay kolay değişiklik yapmayan insanlar eskisi gibi kalıyor. Onlara yaşamlarından razı ‘bana ne lazım, ne geliştireyim’ müzakeresi yapmadan her şeyi olduğu gibi kabul ediyorlar. Bu da gelişim yaratmıyor. Eskiden Ortadoğu böyle böyleydi diyoruz ama yarın Ortadoğu, bölgemiz ve özellikle Kürdistan’ın tamamı nasıl olmalı diye düşünmüyoruz. Böyle düşünmeli, tartışmalı ve kendimizi örgütlemeliyiz.

ÖZ SAVUNMANIN ÖNEMİ

Öz Savunmanın önemi Hesêkê cezaevi saldırısında bir kez daha gündeme geldi. Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi için öz savunma ne anlama geliyor ve nasıl örgütlendiriliyor? Öz savunma salt bir askeri savunma olarak görülüyor. Öz Savunma tümden nasıl ele alınmalıdır?
Öz savunma nasıl olacak, diyoruz. Her canlı kendi varlığı için savunma sistemini oluşturmalıdır. Bir gülün, ağacın ya da hayvanın nasıl savunma sistemi varsa insanın da savunma sistemi vardır. Hatta doğasında ve kanında savunma sistemi vardır. Fakat iktidar sistemler ne yapmış, toplumu bundan mahrum bırakarak savunmasız bırakmış. Toplum savunma kaderini devlete yada orduya teslim etmiş. ‘Gidin beni koruyun’ diyor ama ‘Ben kendimi nasıl koruyayım’ demiyor. Kazanmamızı istiyorsak toplum kendini örgütlemeli ve savunma sistemine sahip olmalıdır.

Diğer yöntem belki çok zor değil ve uğraştırmıyor. Ordu kur o seni savunsun. Ancak sonunda böyle kazanmıyorsun. Tecrübelere bakın, eğer öz savunma sistemimiz gelişmiş ve kendini örgütlemiş olsaydı düşmanın Efrîn’i işgal edemeyeceği kanaatindeyim. Eğer Serêkaniyê ve Girê Spî’de öz savunma geliştirilseydi düşmanı çok zorlardık ve uluslararası siyasete de etkisi olurdu. Bab, Cerablus, Ezaz, İdlib vb. Suriye bölgeleri de işgal altında. Düşman niçin topraklarımızı işgal ediyor ve Efrîn halen işgal altında? Çünkü şimdiye kadar öz savunma sistemimizi geliştirmedik.

Sadece askeri savunma sistemini esas aldık. Askeri güç devletlere karşı şüphesiz az kalıyor. Savaş çıktığında sadece onlar cepheye gidip savaşsın ve korusun olmaz. Toplumun tamamı kendini bunda sorumlu görüp herkesin dâhil olduğu savunma sistemini oluşturmalıdır.

Örneğin Ukrayna’da molotof yapan 70 yaşın üzerinde bir anneyi basında gördüm. Anneye niçin molotof yaptığı sorulduğunda, ‘topraklarım işgal mi edilsin’ cevabını verdi. Belki normal biri baktığında molotofun gelişmiş Rus silahlarına ne etkisi olacağını söyler. Belki tankın boyasına bile zarar vermez. Ancak bir anlamı var. Toprağına bağlı bir milletin düşmana topraklarına girmesini kabul etmeyeceğini söyler.

Bizim yanımızda bundan daha tarihi direnişler sergileyen kahraman anneler var. Kürdistan, Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye tarihinde birçok kez görüldü. Büyük kahramanlıklar gösterildi. Niçin bunu örnek veriyorum, dünya basınında herkes bunu bir örnek gösterdi. Niçin biz de bunu örnek alarak Eqîde Ana vb. binlerce örneğimizi örgütlü bir duruma çevirmiyoruz... Bunu toplumumuzun tamamının örgütlenmesi için örnek yapmıyoruz... Toplumumuzun tamamı savunma sistemi sahibi olsun. Yurtsever bir ruhla öz savunma sistemini geliştirmiyoruz. Öz savunma sistemin gelişmiyorsa yurtseverlik duygun yara almış anlamına gelmekte. Yurtseverliğin varsa hiçbir zaman ülkenden çıkmayı, kaçmayı ve göç etmeyi düşünmezsin. Düşman geldiğinde de ‘Kendi topraklarımda ölürüm ama geri adım atmam’ dersin. Ancak ortaya çıkan durumda savunmamızı genç kahramanlarımızın üzerine bırakıyoruz. Gençlerimiz kahramanlık göstererek direniyor, yaralanıyor ve şehit düşüyor. Bu konuda eksiklik yok ancak yeterli değil. Toplumun hepsinin onların etrafında toplanması gerekiyor.

 Örneğin Rusya, Ukrayna’nın bazı kentlerini tamamen bombalayamıyor. Çünkü halkı içerisinde. Halkını çıkarmak için koridor açıyor. Çünkü askeri gücü tek başına bırakmak istiyor. Halkımız da kentlerini ve köylerini bırakmamalıdır. Çocuklarının etrafında olmalıdır. Öyle olursa düşman da rahatsa saldıramaz ve bombalayamaz. Düşman artık saldırmayacak, her şey bitti, Kürdistan kuruldu, Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik sistem gelişti ve kalıcılaştı gafletine girmeyelim. Öyle bir şey yok. Doğru büyük kazanımlar var ancak kimse kalıcılaştıramadı ve kimse kalıcılaştırmayacak da. Ancak kendimiz bunu kalıcılaştırırız. Ne kadar kendimizi sahip çıkıp savunabiliriz. Bunun için öz savunma çok önemli. Devrimi zafere ulaştırmak ve kazanımları kalıcılaştırmak bu sistemi geliştirmeye bağlıdır.

Temmuz 2021'de toplumsal sözleşme çalışmaları için bir komite oluşturuldu. PYD, toplumsal sözleşme çalışmalarına ne tür katkılar sağlıyor? Bu sözleşmede kadın boyutu nedir?

PYD temsilcileri de diğer partiler gibi toplumsal sözleşmede yerini almaktadır. Bir çalışma yürütüldü ve sonuna gelmiş durumda. Şimdi bir taslak hazırlanmış ve ileriki süreçte halka okunacak ve önerilecek. Her bölgede halk dinleyecek ve görüşlerini belirtecek. Ardından 158 kişiden oluşan bu komisyon bir araya gelerek halkın görüşlerini gözden geçirecek. Düzeltme gerekirse gelen görüşler çerçevesinde düzeltmeler yapılacak. Taslak ardından Kuzey ve Doğu Suriye Genel Meclisine gönderilecek.

Bu sözleşmede başlıca şey kadın özgürlük mücadelesidir. Çünkü kadın özgür olmadan demokratik bir devrimin mümkün olmaz. Kanaatler bu yönde. Eğer kadın özgürlük devrimi başarmasa, kabul edilmez. Bu ataerkil sistem yerine demokratik bir sistem gelişirse zafere ulaşır. Bu toplumsal sözleşmede böyle bir şeydir ve bunu göz önünde bulunduruyor. Bu konuda çok münakaşa yapıldı. Başlıca gündem maddelerinden birçoğu kendini buna yaslıyor. Kanaatimce bu konuda bir anlaşma sağlanmış. İleriki süreçte sözleşme halka okunduğunda özgürlüğün ne kadar kendini kalıcılaştırdığını ve koruduğu görülür.