80 yaşına gelmiş, saçları tamamen ağarmış. Ona Apê Dedo (Dedo Amca) diyorlar. Adı Mehmet Emin Özkan. Aile bireyleri de, onu artık sadece duvar önünde çekilmiş fotoğraflarla görmek istemiyor olsa gerek ki, fotoğraflardan birine doğa manzarası montajlamışlar.
Kızı Selma Özkan, tutsak babasını anlatırken, fotoğraf hemen arkasında, bir masa üzerinde duruyordu. Fotoğrafa yamaçları halen karlı dağlar ve bir göl eklenmiş. Ayakları yeşile dokunuyor. Apê Dedo’nun sağında ve solunda iki kişi var. Cezaevi ziyaretine gelmiş torunları ya da çocukları olarak düşünülebilir. Ama değil. Her ikisi de onun oğulları ve aynı cezaevinde kalıyorlar.
Üzerinde beyaz bir gömlek, onun üzerinde siyah bir kazak ve gri bir yelek var. Diğer fotoğraflarda gökyüzü yok, ağaç yok, renk yok, sadece duvar var. Her haliyle cezaevini anlatıyor.
Mehmet Emin Özkan’ın uzun bir geçmişi var, ama son 23 yılı ağır bir trajediyi ifade ediyor. Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ı öldürmekle suçlanıyor. Aslında öykü böyle başlamıyor. Aydın’a bir katil aranınca, Özkan “kurban” seçiliyor.
Baytiyar Aydın, Amed’de jandarma bölge komutanıydı. 22 Ekim 1993’te öldürüldü. Özkan ise, tuğgeneralin öldürülmesinden üç yıl sonra 1996’da “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklandı. Mahkumiyeti, iki itirafçının ifadelerine dayanıyordu. Türk adaleti açısından artık bir kanıt veya araştırmaya ihtiyaç yoktu. Daha sonra bir şeyler oldu; itirafçıları, ifadelerini çekti. Bu durumda Özkan’ın serbest bırakılması gerekiyordu. Ama olmadı. Niye mi? Bahtiyar Aydın’a bir “katil” gerekiyordu. Türk yargısına göre “ideal” suçlu Özkan’dı. Böylece Apê Dedo, Aydın’ı öldürmekten müebbet hapse mahkum edildi.
Son 23 yılda altı ayrı cezaevinde kaldı. Bugün Diyarbakır D Tipi cezaevinde tutuluyor. Apê Dedo’nun 23 yılı aynı zamanda, şeffaf ve adil bir yargılama olmadan gerçekleşen bir mahkumiyeti ifade ediyor. Bir adalet arayışını... Ama aynı zamanda, cezaevi koşullarının yol açtığı sağlık sorunları ve bu mahkumiyetin yarattığı büyük bir aile dramını anlatıyor. Özkan’ın yaşı ilerlemiş. Kalp, tansiyon, kemik erimesi, zehirli guatr, böbrek, bağırsak, görme ve işitme kaybı gibi sağlık sorunları yaşıyor. Aile bireyleri, Özkan’ın artık günlük ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirtiyor. Diğer bir ifadeyle, yemek yapma, banyo, kıyafetlerini yıkama, tıraş ve tuvalet gibi zorunlu ihtiyaçlarını ancak cezaevindeki arkadaşlarının yardımıyla gerçekleştirebiliyor. Özkan, aile bireylerini da artık tanımayacak duruma gelmiş.
Kızı Selma Özkan, babasının durumunu anlatmaya başlarken, eline aldığı bir fotoğrafı gösteriyor. Baba Özkan, oğullarından biriyle birlikte, bir duvar dibinde fotoğraf çektirmiş.
Kızı daha sonra anlatmaya başlıyor. Babasının gözaltı sürecinde ağır işkencelerden geçirilirken, sağır olduğunu ve koku alma hissini kaybettiğini söyleyen Selma Özkan, babasının 23 yıldır suçsuz bir şekilde cezaevinde tutulduğunu belirtiyor. “Babam tek başına ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Üç kardeşim de cezaevinde. Şimdi ikisi onun yanında ve onunla ilgileniyor.”
Selma Özkan’ın bahsettiği üçüncü kardeş Antep cezaevinde tutuluyor. Babasının her geçen gün ölüme daha da yaklaştığını söyleyen Selma Özkan, “Babamızın cezaevinde ölmesini istemiyoruz” diyerek hüzünlü bir ifade kullanıyor. Umutları, baba Özkan’ın son günlerini aile bireylerinin yanında geçirmedi. Apê Dedo’nun serbest bırakılması için ilgili yerlere başvuru yapılmış ancak henüz bir yanıt yok.
Selma Özkan, babasını sağlık sorunlarının ağırlaştığını anlatırken, dört kez kalp krizi geçirdiğine dikkat çekiyor. “Babamın cezaevinde kalamayacağına dair raporu olmasına rağmen, bırakılmıyor” diyen Özkan, Adli Tıbbın da bir çok kez babasının cezaevinde kalamayacağına dair rapor yazdığını söyledi. Ancak yine Adli Tıbba başvuru yapıldığında bu kez, daha önceki raporlarını tersine 80 yaşında, bu kadar sağlık sorununa rağmen cezaevinde kalabileceği kanaatine varıldı. Adli Tıp bu keyfi kanaatine açıklık getirmemiş. Kızı da rapordaki çelişkiye dikkat çekerek, “Madem cezaevinde kalabiliyorsa neden haftada üç gün hastaneye kaldırıyorlar?” diye soruyor. Babasının Bahtiyar Aydın cinayeti ile hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyen Selma Özkan, insan hakları kuruluşlarını da bu konuda duyarlı olmaya çağırıyor.