İçindeki Rêber'i dinledi Bedrettin

Babası Türk cezaevlerinde tutulan Beyret ailesinin tek çocuğu Bedrettin (Rêber Yadigar), YPS saflarında şehit düşer. Annesi Narınç Beyret, Mart ayında DNA sonuçlarını aldı ama cenazesini değil. Anne Narınç, gurur duyduğu oğlunu anlattı.

Henüz iki aylıkken babası gözaltına alınıp tutuklandı. Babasını 25 yıldır tutulduğu Türk cezaevlerinde tanıdı. Ailenin tek çocuğuydu, 16 yaşında o cezaeviyle tanıştı. Annesiyle büyüdü, onu hiç kırmak istemedi ama Nusaybin'de direniş başlayınca hatırı için türk askerliğini bile yaptığı annesinden müsaade istedi. YPS'li oldu Bedrettin Beyret (Rêber Yadigar), direnişe katıldı. Annesi, kenti terk etmedi. Şahadet haberini duydu ama inanmadı. Üç ay önce DNA sonuçları kesinleşti. 47 yaşındaki anne Narınç Beyret, henüz oğlunun cenazesine kavuşmuş değil. "Her ne kadar canım yansa da onu çok özlesem de gurur duyuyorum. Bedrettin’im şeref, onur yolunda bedel verdi. Babası da beni benim gibi düşünüyor. Onu ve inandığı yolu hep yaşatacağım yüreğimde" diyor.      

Aslen Botanlı olan Beyret ailesi, devletin baskılarından dolayı Nusaybin'e yerleşir. Babası tutuklandığında henüz iki aylık olan oğlu Bedrettin'in YPS'li olarak şahadete kadarki hayatını, annesi Narınç Beyret, ANF ile paylaştı.

BÜYÜMEK İSTEDİ HEP

Bedrettin, 15 Temmuz 1994'te Nisêbîn'de (Nusaybin) dünyaya gelir. Henz iki ayını tamamladığı sırada babası gözaltına alınıp tutuklanır. Müebbetle yargılanan babası, tam 25 yıldır Türk cezaevlerinde rehin tutuluyor. 7 defadır farklı cezaevlerine sürgün ediliyor. Babasını hiç görmeyen ve baba şefkatinden yoksun büyüyen Bedrettin'i büyütmek kolay olmaz. Çok zor ve zahmetli bir yaşam mücadelesi verirler. Annesi, aynı zamanda babalık da yapar. Daha küçüklüğünde sorgulamaya başlar, babasının durumunu hep sorar. Narınç anne, hala hayıflanıyor; ilk ve tek çocuğunu maddi sıkıntılar içinde büyüttüğü için. "Bundan dolayı oğlum çocukluğunu yaşayamadan büyüdü, büyümek istedi hep" diyor.

EĞİTİMİNİ İSTEMEDİ

İmkan buldukça babasını ziyaret eder, parmaklıklar arasında görür, tanır. 7. sınıftan sonra Türk eğitim sisteminden kopar. Bunun da o yaşında ifade eder, annesine sadece çalışmak istediğini söyler. Annesi ile mevsimlik işlere gider. Mevsimlik işler bitince inşaatlarda çalışır. Duyarlı, çalışkan ve yaşına göre olgundur.

16 YAŞINDA TUTUKLANDI

Kendince sıradan süren hayatı boyunca hep bir arayış içindedir ve aslında gönlünde yatan dağlara gitmektir, içinde ukdedir. Bu arayışıyla siyasi çalışmalarda da yer alır. Newroz Bayram’ına ve bazı eylemlere katıldığı gerekçesiyle henüz 16 yaşındayken gözaltına alınıp tutuklanır; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’de 3 ay kalır.

ANNESİNİ KIRAMADI

Zorunlu Türk askerliği gelip çattığında gitmek istemediğini söyler. Annesi ağlar, yalnızlığını, çaresizliğini öne sürerek, onu zorlar. Annesini kıramaz ve gider. Anne Narınç, bu durumu şöyle paylaşıyor: "Gittikten sonra da bırakmak istedi. Beni ikna etmeye çalıştı ama ben ısrar ettim, bitirip kurtulmasını istedim. Bana olan bağlılığından dolayı kıramadı ve benim için katlandı. yine benim için katlanmıştı.’’

SEVDİĞİ VARDI, SAYGI DUYARDI

Evliliği hiç dillendirmese de sevdiği biri vardır. Sevdiğine verdiği değer ve saygıdan dolayı evlenmeyi de düşünür. Hatta kendisine damatlık bile hazırlar. Paraya değer vermez, hatta annesinin bu konudaki tavrının eleştirir. Annesi de bütün çabasının kendisi ve Türk cezaevlerindeki babası için olduğunu söyleyerek, teskin eder.

ASKERLİKTEN SONRA YPS'YE

Zorunlu askerlikten döndükten birkaç ay sonra Nusaybin'de öz yönetim ilan edilir ve Türk güçlerinin saldırılarına karşı direniş başlar. Narınç Beyret, o dönemi hiç unutmuyor: "Oğlum eve geldi, bir şeyler atıştırdı, duş alıp çıktı. O çıktıktan hemen sonra babası telefonla aradı ve durumumuzu sordu. Kendisinin paraya ihtiyacı olduğunu bildiğimden sokağa çıkma yasağı gerçekleşmeden önce postaneye gidip bir miktar para göndereyim, dedim. Oğlumla çarşı tarafında bir yerde karşılaştık. Eve dönmemi istedi. Ben eve dönerken bu sefer de amcası beni arayıp sokağa çıkma yasağının gerçekleştiğini ve eve değil de kendilerine gitmemi söyledi. Eve geçmeyip amcasının evine gittim. Yol boyunca telefonunu aradım ama ulaşamadım. Eve vardıktan sonra da amcası telefonla sık sık aradı ama telefonu kapalıydı."

ANNESİ AYRILMAZ

Artık her şeyin farkına varan annesi, onun direnişte yer aldığını öğrenir. Her ne kadar iletişimleri kopmuş olsa da onu hep hisseden annesi, Nusaybin’deki çatışmaların sonuna kadar da şehirden ayrılmaz ve bir gün belki görebilirim umuduyla ayakta kalır. Sokağa çıkma yasağı olduğu dönemlerde şehit olduğuna dair bir haber ulaşır annesine ama inanmak istemez. Anne Narınç, anlatmaya devam ediyor: "Direnişten sonra uzun bir süre üzerinden geçtiği ve şahadetlerin artık otopsi ile teşhis olduğunu duyduğumdan gidip DNA testi için ben de kan verdim. Yerle bir olmuş şehirden sonra şahadetler ve diğer yaşanılanlar görülmeye başlandı. Bizim evin olduğu mahalle de yerle bir edilmiş olmasına rağmen hiç umurumda olmuyordu. Hep oğlum Bedrettin ve arkadaşlarının kılına zarar gelmesin de evin, eşyaların, dünya malının canı cehenneme diyordum. Başlarına bir şey gelmesin diye durmadan dua ediyordum.’’

DNA SONUCUNU BEKLER

47 yaşındaki anne, yıkılmış, virane olmuş şehir ve evlere rağmen Nusaybin’den çıkmak istemez. Bulunması zor olsa da kayını ve çocuklarıyla birlikte bir ev kiralayıp şehirde kalırlar. Bütün aklı DNA için verdiğim kanın sonucunda olan annesi, sonrasını şöyle anlatıyor: "Aylar sonra savcılıktan bir bilgilendirme geldi. Oğlumun Nusaybin direnişinde şehit olduğuna dair bilgiyi 2017 yılının Mart ayında aldım. Yani oğlumun cenazesinin kesinleştiğini ve İstanbul’da olduğunun haberini yakın bir tarihte aldım. Kendi çapımda yaptığım araştırmalarla oğlum Bedrettin’in (Rêber Yadigar) 2016 yılının Nisan ayında Nusaybin direnişinde şehit olduğunu öğrendim."

CENAZESİNİ ALAMADI

Henüz oğlunun cenazesini teslim alamayan ve bunun haberini bekleyen anne Narınç Beyret, son olarak şunları paylaşıyor: "Oğlum benim için çok önemli ve özel bir insandı. Ben onunla nefes alıp yaşıyordum. Zaten ondan başka da kimsem yoktu. Ancak her ne kadar canım yansa da onu çok özlesem de ben oğlumla gurur duyuyorum. Bedrettin’im şeref, onur yolunda bedel verdi. Babası da beni benim gibi düşünüyor ve hissediyor. Yüzlerce arkadaşı gibi o da halkı, toprağı için canını ortaya koydu. Haksızlıklara, zulme karşı sessiz kalmadı ve direndi. Onu ve inandığı yolu hep yaşatacağım yüreğimde.’’