Fransa’nın yıllardır küresel ısınmayla mücadelede öncü isimlerinden olan Nicolas Hulot’nun Çevre Bakanlığı’ndan istifa etmesi, iklim anlaşmasının öncüsü ülkenin politikalarının çıkmazda olduğunu göstermişti. Dünkü istifanın ardından Fransa’da iklim konusunda kalınan yetersizliğin aslında tüm dünyada hakim olduğu endişesi yeniden doruğa çıktı.
KÜRESEL ISINMAYI BU ŞEKİLDE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL
BM İklim Anlaşması’nda küresel ısınmanın 2100 yılına kadar en fazla 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması hedeflenmişti. Sanayileşme öncesindeki seviyenin baz alındığı bu hedeflere rağmen, halen 1,1 derece civarındaki artışın 2040’larda 1,5 dereceye ulaşmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Özellikle son yıllarda yayınlanan araştırmalar, iklimsel değişikliklere yol açacak küresel ısınmanın durdurulabilmesi için çok radikal önlemler gerektiğini gösteriyor. Son olarak 6 Ağustos’ta Proceedings of the National Academy of Sciences adlı Amerikan bilimsel dergisinde yayınlanan bir araştırmada, önümüzdeki 10 ila 20 yılda alınacak önlemlerin dünyanın 10 bin yıllık geleceği için geri dönülmez olacağı vurgulanmıştı.
10 YILDA BİR ORTALAMA 0,17 DERECE ARTACAK
1970’li yıllardan itibaren yapılan uyarılara rağmen dünya ülkelerinin küresel ısınmayı önlemede yetersiz ve kimi zaman çaresiz kaldıkları görülüyor. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan bir başka araştırmada ise, 1993-2017 yılları arasında okyanus seviyelerinin 7,7 santimetre yükseldiği uyarısı yapılmıştı.
Dünya ülkelerinin saldıkları sera etkili gazlar nedeniyle küresel ısınmanın her 10 yılda ortalama 0,17 derece artacağı tahmin edilirken, gaz salınımlarını azaltma yönünde büyük ekonomilerin çaba sarfetmediği biliniyor. BM İklim Anlaşması’ndaki en büyük kırılma noktası ise, ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilme kararı olmuştu.
Ayrıca Çin, Rusya, Hindistan ve diğer birçok büyük ülkenin sera etkili gaz salınımlarını azaltma vaatlerini yerine getirmede ne kadar ciddi olacakları bilinmiyor. Zira birçok ülke, sanayi üretimine zarar vereceği gerekçesiyle gaz salınımlarının azalmasını sağlayacak olan yenilenebilir enerji türlerinin kullanımını yaygınlaştırmada gecikiyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı da sera etkili gazların en bilineni olan karbondioksit (CO2) salınımlarının son on yıllarda katlandı.
ANLAŞMAYA UYULSA BİLE 3 DERECE ARTACAK
İklim konusunda en endişe verici açıklamalardan biri ise, BM İklimsel Değişiklikler Çerçeve Sözleşmesi’nden sorumlu yöneticisi Patricia Espinosa’dan gelmişti. Espinosa’ya göre, 2015’te kabul edilen ve 2016’da imzalanan Paris İklim Anlaşması’nın gerekleri yerine getirilse bile küresel ısınmada istenen hedef tutturulamayacak.
Mayıs ayında konuşan Espinosa, mevcut vaatler kapsamında küresel ısınmanın 2100 yılına kadar 19’uncu yüzyıl seviyesine oranla 3 derece olacağı uyarısında bulunmuştu. Espinosa, iklimsel değişikliklere yol açacak küresel ısınmanın önlenebilmesine imkan tanıyacak adımların ancak erkenden atılması halinde etkili olacağına da vurgu yapmıştı.
ARTAN DÜNYA NÜFUSU EN ÖNEMLİ ETKEN
Küresel ısınma konusunda neredeyse her gün bir araştırma yayınlansa ve önemli uyarılar yapılsa da, dünya genelindeki nüfus artışı ve bunun sonucu olan artan tüketimin rolüne dikkat çekiliyor.
Sadece 1992 yılından bu yana 2 milyar artarak 7,5 milyarı aşan dünya nüfusunun 2050’lere gelindiğinde 10 milyara yaklaşacağı hesaplanıyor. Bu da, dünya üzerindeki kaynaklara aşırı bir yüklenmeyi beraberinde getirecek. Ayrıca küresel ısınmaya yol açan gaz salınımlarında payı olan sanayi üretiminin de artarak devamı gelecek.
Küresel ısınmaya karşı radikal önlemler alınmadığı takdirde son yıllarda aşırı sıcaklardan dolayı yaşanan binlerce ölümün büyük tarım ve yaşam alanlarının yok olmasıyla yüz milyonlarca insanı doğrudan etkileyecek felaketlerin yaşanacağı tahmin ediliyor.