İnan: Kürdistan insansızlaştırılmak isteniyor
Amed Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan, maden çalışmalarıyla Kürdistan’ın insansızlaştırılmak istendiğini belirterek, sessiz kalınmaması gerektiğini söyledi.
Amed Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan, maden çalışmalarıyla Kürdistan’ın insansızlaştırılmak istendiğini belirterek, sessiz kalınmaması gerektiğini söyledi.
Kürdistan coğrafyası, petrol sondajları, madenler, kum ocakları, Hidroelektrik Santral (HES) projeleriyle nefessiz bırakılarak, insansızlaştırılıyor. Şırnak’ta topyekun bir mücadele verilmediği için doğasının talan edildiğini hatırlatan Amed Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan, talana karşı mücadele hattını büyütüp örgütlü hareket etmek gerektiğini vurguladı.
ANF’ye konuşan Ahmet İnan, Amed’de maden talanına maruz kalan köylerin, 90'lı yıllarda boşaltıldığını; geri dönüşlerin önü açılsa da gerçek anlamda asıl nüfuslarına ve yaşamına ulaşamadığını hatırlattı. İnan, şöyle devam etti: “90'lı yıllarda boşaltılan köyleri gerçek anlamda boşaltmak adına madenlerle tamamen yok etme politikasıyla karşı karşıya Kürdistan coğrafyası. Özelikle Pîran (Dicle) ilçesi Pirejman ve Heridan köylerinde 90'lı yıllarda boşaltılma oluyor ve sonrasında çok azda olsa geri dönüşler oluyor. Köylerin bulunduğu yerde 15 yıl öncesinde bir kurşun madeni faaliyeti başlıyor. Bu kurşun madeni faaliyetiyle beraber orada yaşan insanlarda akciğer ve kanser hastalığı ortaya çıktı. Köylerin tamamı yapılan maden projelerinin içinde yer alıyor. Kürdistan’da vahşi madenciliğin geldiği en son aşama. İnsanların barınma ve yaşam hakkının ihlaline neden oluyor. Bu ötürü bir şekilde burada insanların yaşamasını istemiyorlar. Pasûr (Kulp) ilçesinin Kasor Havzası'nda asker ve korucular eşliğinde şirketler çalışma yapıyor. Buradaki yaşayan halkın yaşam alanı talan ediliyor.”
İNSANLARIN KİMLİĞİ VE KÜLTÜRÜ YOK EDİLİYOR
Maden çalışmaları adı altında Kürdistan coğrafyasının insansızlaştırılmak istendiğine dikkat çeken İnan, şunları söyledi: “Maden aramalarının yoğunluğu bize bilinci bir politika olduğunu gösteriyor. Elimizdeki veriler bunun bir politika olduğunu gösteriyor. Yöre halkı, kendi toprağından ve yaşam alanından vazgeçmek istemiyor. Maden talanı insanların kimliğini ve kültürünü yok ediyor. Yöre halkı kültürel bir var olma mücadelesi veriyor. Orada yaşayan insanlarımız kimliğini ve kültürünü kaybetmemek için müthiş bir mücadele veriyor. Licê ilçesinin Fis Ovasında yapılan petrol çalışması kapsamında inanılmaz bir doğa katliamı yapıldı. Madenlerle birlikte bilinçli bir şekilde Kürtlerin eko-sosyolojik yapısını yok etmeye dönük bir çalışma var. Asıl niyet yok etmek, talan etmek ve sürgün etme üzerine kurulmuş. Yöre halkı bütün baskıya rağmen kendi doğasına sahip çıkmaya çalışıyor.”
TOPYEKUN BİR MÜCADELE HATTI OLUŞTURUMALI
Doğa ve kimlik talanına dair sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin yetersiz kaldığını belirten İnan, Kürdistan'daki dinamiklerin öncü kurumlarının bu duruma ses çıkarabilecek bir gayretinin olmadığını savundu. Buna baroları, mühendis odalarını, TMMOB'u, belediyeleri ve tüm kurumları dahil ettiğinin altını çizen İnan, “Çünkü çok yetersiz kalıyoruz. Bakınız, Pasûr ilçesinde bulunan Hasandin Yaylası'ndaki halk ve STK'la birleşti ve bir tepki ortaya koydu. Köyler, tekleştirme ve yok etmem politikasına karşı hazır bir şekilde bekliyor. Eğer STK'lar ve belediyeler destek vermezse sonuç başarısız olur. Başarıya oluşmak ve talanın önüne geçmek için topyekun bir mücadele hattının oluşturulması gerekir. Gerçek anlamda mücadele edilmeli. Karşımızda bir Şırnak örneği var. Şırnak’ta topyekun bir mücadele verilmediği için doğası talan edilip yok edildi. Örgütlü mücadele hattını büyütmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.