AKP sağlıkta devrim mi yaptı darbe mi?
AKP hükümetinin "sağlık alanında devrim yaptık" gibi söylemlerinin aksine Van’da sağlık alanında büyük sıkıntılar yaşanıyor.
AKP hükümetinin "sağlık alanında devrim yaptık" gibi söylemlerinin aksine Van’da sağlık alanında büyük sıkıntılar yaşanıyor.
AKP hükümetinin "sağlık alanında devrim yaptık" gibi söylemlerinin aksine Van’da sağlık alanında büyük sıkıntılar yaşanıyor. Van’da bulunan Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Hastanesi mevcut duruma cevap olamıyor. 2016 yılından bu yana Van’da hiç sağlık personeli ve doktor ataması yapılmazken, var olan personel de Kanun Hükmünde Kararnamelerle ya görevden uzaklaştırıldı ya da ihraç edildi.
Özellikle Hakkari, Ağrı, Bitlis ve Muş, Iğdır ve ilçelerinde bulunan yüz binlerce insan tedavi olmak için Van'a geliyor. Yetersiz personel ve ekipman nedeniyle Vanlılara bile cevap olamayan kentteki hastaneler, çevre il ve ilçelerde bulunan halkın gelmesiyle birlikte tıkanma noktasında. Halk polikliniklerde tedavi olmak için saatlerce hastane koridorlarında sıra beklemek zorunda kalıyor. Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Hastanesi’nde; kadın doğum, çocuk bölümleri ve çocuk yan dalları ile onlarca bölümde ya hiç doktor yok ya da yeterli düzeyde değil. Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde bulunan Türkiye’nin ilk ve tek akıllı hastanesi ise personel eksikliği nedeniyle yüzde 40 ve 50 kapasiteyle çalışıyor.
‘OHAL’LE SAĞLIK SORUNU DAHA DA DERİNLEŞTİ’
SES Van Şubesi Eş Başkanı Sezer Örenç, sağlık emekçilerinin gelişigüzel ihraç edilmesiyle bu sorunun daha da derinleştiğini söyledi. KHK'lar ile ihraç edilen sağlık emekçilerinin oluşturduğu boşluğu kapatmak için görevde bulunan sağlık emekçilerinin normalin çok üzerinde emek üretmek zorunda kaldığını ifade eden Örenç, çoğu zaman emekçilerin nöbet izni kullanamadığını ve daha çok yıpranmaya, daha çok angaryaya mecbur kaldığını belirtti.
'5 BİN 922 PERSONEL OLMASI GEREKİRKEN...'
AKP'nin, "OHAL, KHK'lar ile ihraçlar devam edecek" şeklindeki açıklamalarının ise kamu emekçilerine yönelik bir tehdit olduğunu belirten Örenç, şunları dile getirdi:
“Bu tehditlerden kaynaklı gelecek kaygısı taşıyan sağlık emekçilerinin iş güvencesi sorunsalıyla bu alanda yeterince özverili emek üretmesi darbelenen motivasyonlarıyla çok olası değildir. İşten atılma tehdidi ile yaşayan emekçilerin çoğu yaşadıkları angarya ve yer yer güvenlik riski taşıyan şartlara rağmen muhalefet etme ve hak arayışına giremez oldu. Çalışma koşullarının yetersizliğine rağmen sessiz kalan sağlık emekçileri psikolojik olarak da çok yıpranıyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik buhranın da sağlık emekçilerine yansıması ayrıca bir sorundur. Aciller ve bağlı birimlerde sabah 08.00'da mesaiye başlayan bir kısım sağlık emekçisine nöbet ücretinin ödenmemesi için gece 00.00'da mesaileri bitiriliyor. Kendi açısından sekiz saatlik bir tasarrufa meyil eden idareciler; ertesi gün mesai başlangıç saatine yetişmek zorunda olan emekçilerin bu yıpranmışlıklarını gözardı ettikleri biliniyor. Sayısal olarak Van'da istihdam edilmesi gereken sağlık emekçisi sayısı Van Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliğinin vermiş olduğu bilgilere göre 5922 personel olması gerekirken, 2853 personelin istihdam edildiğini ve bunun yüzde 48'e tekabül ettiğini düşünürsek, sağlık personeli sayısı açısından olayın vahameti gün yüzüne çıkmaktadır. 2016 yılında Van’a hiç sağlık personeli ataması yapılmadı. Atama yapılmadığı için hastanelerdeki personel doluluk oranı yüzde 51 civarında. Hastanelerdeki personel doluluk oranınon en az yüzde 80 civarında olması gerekiyor."
‘TÜRKİYE’NİN TEK AKILLI HASTANESİNİN YÜZDE 50’Sİ İŞLEVSİZ'
Türkiye’nin tek akıllı hastanesinin yüzde 40 ile 50’sinin işlevsiz durumda olduğunu belirten Örenç, hastanenin bu kapasitede çalışmasının en büyük nedeninin personel eksikliği olduğunu söyledi. Van’daki hastanelerde bunca personel eksikliği yaşanırken, 15 Temmuz derbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’larla yüzlerce sağlık personelinin işlerinden uzaklaştırıldığını belirtti. Van’da doktor ve personel eksikliği en çok kadın doğum, çocuk bölümleri ve çocuk yan dallarında yaşandığını ifade eden Örenç, “Bu bölümlerde sıkıntılar yıllardır yaşanırken, ihraçlarla birlikte bu sıkıntılar daha da büyüdü. Özellikle bazı branşlarda personel oranı yüzde 20 iken bazılarında ise hiç personel bulunmamaktadır. Her seferinde çeşitli gerekçelerle sağlık personelleri ihraç ediliyor. Özellikle bazı bölümler doktor ve personel sıkıntısı nedeniyle işlevsiz hale geldi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Nefroloji bölümü hoca ve personeller ihraç edildiği için kapandı. Güvenlik soruşturması nedeniyle birçok hoca aylardır bekliyor. Atanmaları yapıldığı halde bu insanlar görevlerine bir türlü başlayamıyor. Özellikle bazı branşlarda personel oranı yüzde 20 iken, bazılarında ise hiç personel bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.
‘HASTANELERDE YETERLİ EKİPMAN YOK’
Sağlık emekçilerinin sayıca azlığının merkezde ve ilçelerdeki ihtiyacı önemli oranda artırdığını kaydeden Örenç, hükümetin bu açığı kapatmak yerine, geçici görevlendirmelerle sağlık emekçilerini merkez ve ilçeler arasında sürekli olarak görevlendirmelerle yer değiştirmek zorunda bıraktığını söyledi. Yeterli ekipmanın olmaması nedeniyle çoğu tetkikin Van'da yapılmasına imkan verilmediğini vurgulayan Örenç, şöyle konuştu:
"Bu tetkiklerin il dışında yapılması, hastalığın erken teşhis ve tedavisini olanaksız hale getirmektedir. İl dışına bağımlı olmanın getirdiği sorun ve sıkıntılar, erken teşhis ve tedaviye olanak sağlamadığı gibi hasta ve hasta yakınlarının ekonomik kayıplara uğramasına da etki etmektedir. Tahlillerin il dışına gönderilmesi ya da tahlillerin il dışında yapılması, işsizlik oranı yüksek yani ekonomik durumu düşük olan yurttaşların daha da yoksullaşması, hatta temel bir insan hakkı olan sağlık hakkından feragat etmelerine de neden olabilir. Bu açıdan olanakların arttırılması ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması gerekir.”
‘YYÜ’DE BİRÇOK BİRİM İŞLEVSİZ HALE GETİRİLDİ’
Örenç, “Özellikle YYÜ TFDOTM'deki akademisyenlere ve sağlık emekçilerine olan yönelim çoğu birimi çalışmaz hale getirdi. Atıl duruma düşen servislerin sağlık hizmeti üretememesi her ne kadar sağlık emekçilerinin sorunu olarak lanse edilse de, temelde sorun, bölge halklarını direkt etkileyen yani halkın sorunudur. Nitelikli sağlık hizmeti alma olasılığının düşmesi bölgesel sağlık açısından mühimdir. İhraç edilen ve açığa alınan kişilerin önemli bir kısmının bölge insanı oluşu ayrıca sorunun toplumsal bir soruna everilmesine nedendir" dedi.
'YYÜ’DE BİRÇOK BİRİM KAĞIT ÜZERİNDE İŞLİYOR’
“Yeterli oranda akademik kadronun olmamasından kaynaklı bazı birimlerin yasal olarak kapatılması gerekirken, bu ayıbın ayyuka çıkması endişesi, içerisi boş, hizmet sunamayan durumdaki bölümlerin kâğıt üzerinde işliyor görünmesi için kapatılmamaktadır” diyen Örenç, şöyle devam etti:
"Sağlık tesislerinin temelde iki kampüs alanına hapsedilişi sağlığa erişimi güç ve maliyetli bir hale getirmektedir. Van'ın dağlık coğrafyası ve dağınık yerleşimi göz önünde bulundurulup sert iklim koşullarını hesaba kattığımızda toplumun çoğunun nitelikli sağlık hizmetinden mahrum olduğunu anlamak zor değildir. Kaldı ki, Van’da aynı zamanda bölge illerine hizmet sunan hastanelerin olduğu gerçeği trajedinin il sınırlarını aşarak tüm bölge illerini etkilediği gerçeğini de gözler önüne sermektedir. OHAL ve KHK tehdidi, personel sayısının az olduğu bölge illerinde bu sorunu ayrıca derinleştirmektedir. Nitelikli sağlığa bölge illerinde erişim neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Bölge insanını metropollere muhtaç etmek ekonomik sıkıntılar yasayan bölge insanı üzerinde yıkıma neden olurken, dil sorunu da sağlık hizmetlerinden faydalanmak isteyen yurttaşlar üzerinde asimilasyon sürecini hızlandırmaktadır."
‘YENİ MUHARREM TAŞ VAKALARI YAŞANABİLİR’
Yakın geçmişteki Muharrem Taş olayının halen bölge insanın hafızasında taze olduğuna dikkati çeken SES Van Şubesi Eş Başkanı Sezer Örenç, şu değerlendirmeleri de yaptı:
"Sağlık yapılanmasının yeterli olduğu bir yerde Muharrem Bebek'in hayatını kaybetmesi olası değildir. Oysaki Muharrem'in kaybı önlenebilir bir kayıptı. Muharrem, kamuoyunun gündemine oturmuş bir vaka iken gündemleşmeyen vakaların olması da ayrıca olasıdır. 2014'te yaşanan vakanın bir benzeri şu koşullarda tekerrür edebilir. Bunu önleyecek adımların atılması hayati niteliktedir.
Sağlık hizmetlerinde alınan katkı katılım paylarından ötürü neredeyse sağlık hizmetlerinin ücretli bir hale gelmiş olması ve ana dilde sağlık hizmetlerine ulaşımın ülke geneli bir sorun teşkil etmesi yerel değerlendirmenin çok ötesinde bir konu olduğu için ayrıca geniş zamanlı tartışılması gerekir.
2016 verilerini basına değerlendiren genel sekreterliğin açıklamalarında, 'Van'da bir yılda 6 milyon muayene ve 124 bin ameliyat yapıldı' denildi. Van ili nüfusunun 2016 yılında 1 milyon 100 bin olduğunu düşündüğümüzde genel sekreterin de dediği gibi; Van'ın toplamda 6 kez muayene edildiği görülüyor. Üstelik bu verilere ağız ve diş sağlığı merkezlerinin yaptığı muayeneleri de dahil etmemekteyiz. Yüzde 48'e denk gelen sağlık emekçisi ile verilen bu hizmet sağlık emekçileri açısından analiz edildiğinde imkansız gibi görünen somut, mükemmel bir başarıdır. Peki, aynı durum sağlık sistemi açısından da öyle mi? Maalesef tam aksine korkunç bir tablo oluşturmakta. Mevcut sağlık sisteminin sağaltım hizmetlerinde yetersiz kaldığı, iyileştirmek yerine hasta ettiği ayandır. Sağlık hizmetlerinin topluma dayalı işlediği ülkelerde bu makas aralığı tersine genişlemektedir. Sağlık tesislerini kullanma oranları ülkemize göre çok düşüktür. Hastanelerin yoğunluğu ve buna paralel olarak randevu almanın zorluğu, polikliniklerin önündeki yoğunluğun, buz dağının görünen kısmı olduğunu doğrular niteliktedir. Doğru işleyen ve sonuç veren sağlık sistemlerinde kişilerin hastane kullanımı çok daha az yoğunluktadır. Bizdeki veriler objektif değerlendirildiğinde sağlık sisteminin hastalık ürettiği kanısına ulaşmak çok zor değildir.”