Bu acılar, yeni yaşamın dersi olacak – DİZİ II

QSD güçleri tarafından DAİŞ'ten kurtarılan siviller arasında en fazla dikkat çekenler, çocuklar, yaşlılar ve kadınlar. Önce ÖSO, ardından Nusra ve en son DAİŞ zulmü altında yaşamalarına rağmen hayata halen umut dolu gözlerle bakabiliyorlar.

QSD güçleri tarafından DAİŞ'ten kurtarılan siviller arasında en fazla dikkat çekenler, çocuklar, yaşlılar ve kadınlar. Önce ÖSO, ardından Nusra ve en son DAİŞ zulmü altında yaşamalarına rağmen hayata halen umut dolu gözlerle bakabiliyorlar. İnsan, bu kadar zulme, dehşet tanıklığına rağmen halen bunca umutla bakabilmelerine şaşırıyor bazen. Bu, umudun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Traktör, kamyon, TIR, motosiklet, araba, at arabası... İnsanlar, bulabildikleri herhangi bir araçla Rakka cehenneminden kaçıyor. Bazıları kendi olanaklarıyla kaçmayı başarıyor; bazıları ise QSD'nin açtığı özel yollardan kurtarılıyor.

Araçlar tıklım tıklım. Evlerinin birkaç eşyasıyla birlikte insanlar, QSD'ye doğru akıyor. Çocukların DAİŞ'in elinde olan alanlardan çıktıktan sonra yaptıkları ilk şey, zafer işareti oluyor. "Ne zaman, nasıl öğrendi bu çocuk hemen?" diye şaşırıp kalıyorsunuz. Bu merakımı bir QSD savaşçısına, Mustafa Muhammed'e de sordum ve şöyle yanıtladı: "Büyük ihtimalle televizyondan görmüşler; Şedadê, Minbic veya Tebqa'nın özgürleştirilmesi sırasındaki görüntüleri izlemişler. Bu işaret aslında, 'Şimdi özgürleşme sırası bizde' demek gibi oluyor."

TEL SEMEN’DEN SONRASI

Tel Semen'den yola çıktık. Niyetimiz, kurtarılan insanların gelişini, cephe hattında savaşçıların ilerleyişini ve alınan köyleri daha yakından görmek. Kontrol noktasını geçtikten sonra DAİŞ çetelerinin bombalı araçlarla saldırı geliştirmemesi için bozulan asfalt yolun kenarından, yıkılan köprülerin yanındaki tali yollardan devam ettik. Yol boyunca önümüzde kurtarılan insan kafileleri çıktı. Hezima, Cerwa, Mezra Hükmiye, Muezila Şininê ve Tişrîn kasabasına kadar ilerledik. Oradan Bedir, Baran, Çiya, Hamran Xannem, Hamrat Belsim, Meyselün köyleri ile Hamrat Nesra kasabası.

ÖZGÜRLÜK RİTÜELİ

Kurtarılan insan kafilelerindeki çocuklar, QSD savaşçılarını görür görmez aynı ritüeli tekrarlayıp zafer işareti yapıyor, anneler, babalar, abiler, ablalar ve dedeler onları takip ediyor. Kadınlar, kadın savaşçıları koklayarak öpüyor; yaşlı anaların hepsi savaşçılar için Allah'a dualar ediyor. Bazıları yalnızca birkaç eşyasını alabilmiş yanına, bazıları ise sürülerini de katmış getiriyor.

EN GÖZDE ARAÇ: TRAKTÖR

Dikkatimi en fazla çeken, traktörlerin fazlalığı. Yanı sıra biçerdöverler, su ve mazot tankerleri, çok sayıda uzun araç. Ticari taksiler ile minibüslerin ise haddi hesabı yok.

Bir traktöre yaklaştım. Tercüman aracılığıyla yüklediği eşyaların hepsinin kendisine ait olup olmadığını sordum ve yanıtladı: "13 ailenin eşyasıdır. 9'u bizim aileler, kalanı ise hiçbir aracı olmayan komşular. Çocuk ve yaşlıları da yüklemişiz; genç olanlar traktörün yanında yürüyerek geldi buraya kadar."

KUM FIRTINASINDA…

Kaçanlar, üç gün süren kum fırtınası boyunca da gelmeye devam etti. Aslında her şeyi önüne katan o fırtınada insanların gelmesi beklenmiyordu; ama onlar, fırtınayı fırsata dönüştürmüş ve yola çıkmıştı. Kum fırtınası ardından Ayn Îsa'daki kampa geçtim. Kampın alabileceğinin iki katı kadar insan birikmişti. Aileler, kurtarılan insanlar, arazi boyunca oturmuştu. Bazıları Minbic, Cerablus ve Azez'deki kamplara, tanıdıklarının yanına gitmek istiyor, bunun için yetkililerle görüşüyordu.

ÇOCUKLARIN OYUNU

Arazide ve kamp içinde bekleyen çocuklar, kendilerine oyunlar icat ediyordu. Kimi çocuklar, tıpkı beş yıl önce Serêkanî'de olduğu gibi tahta, boru ya da ellerine geçirdikleri başka herhangi bir şeyden silah maketi yapmıştı. Bir bölümü DAİŞ, bir bölümü ise QSD savaşçıları oluyor, oyun başlıyordu. Ama hiçbir çocuk DAİŞ'li olmak istemiyordu; hepsinin kafasındaki kahraman imajı, QSD savaşçısıydı. Aileleri, QSD'lileri gösterip, "Hepsi onlar gibi olmak istiyor" diyordu.

HEVAL MUSTAFA!

Kampta kameralarımızı gören çocuklar, birikip zafer işaretleriyle poz veriyordu. Biri kız biri erkek iki kardeş yanıma yaklaştı. Yaşları 7-8 civarıydı. Kimbilir, kaç gündür belki de yüzlerini bile yıkayamamışlardı ama gülüyorlardı. Erkek olan, Arapça bir şeyler söyledi ama içinden "Heval" sözcüğünü ayırt edebildim. Tercümanım gülerek çevirdi: "Benim adım Heval Mustafa." Heval sözcüğünü nereden öğrendiğini sordum, "Savaşçılar birbirine hep Heval diyor" dedi.

BİR KADININ ANLATTIĞI

"Heval Mustafa" ile konuşurken bir anda yan tarafımızda bir hareketlenme olduğunu fark ettim. Dönüp baktığımda genç bir kadın, eşofmanlı bir genç kadının boynuna sarılmıştı ve arkasında da kadınlar ve yaşlılardan oluşan bir sıra meydana gelmişti. Bazıları da eşofmanlı ve hafif sakallı bir başkasına sarılıyordu. Yaklaşıp "Kim bunlar" diye sordum. İki kadın, birbirini bıraktı; kadın, bu kez de üç-dört yaşlarındaki çocuğu bağrına bastı. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Rakka'dan yeni mi geldiniz" diye sorduk; başını salladı ama ağlamaktan yanıt veremedi. Çocuğu doyuncaya kadar bağrına bastıktan ve gözlerini öptükten sonra ayağa kalktı ve yanıt verdi: "O cehennemden yeni kurtulduk. Oradan çıkmak için 33 gün bir yerde bekledik. Geçiş yolunu bulmak için 33 gün bekledik, düşünün artık. Altı gün önce tehlikeli de olsa bir yol bulduk ve çıktık. Tam altı gündür yoldaydık. Sora sora geldik, ailemizi bulmaya. Şimdi burada hepsini bir arada bulduk. Biraz ailemin geri kalanını burada sağlam bulduğum için, biraz o cehennemden kurtulduğumuz için, biraz da geriye kalan, kurtulamayan çaresiz insanlar için ağlıyorum. Artık şehrimizin özgürleşmesini bekliyoruz. Evlerimiz kurtulursa hemen geri döneceğiz. Çektiklerimizi unutmayız ama yine de o ev bizim evimiz, orası bizim mahallemiz, gidip orada yaşayacağız."

ÇÖL ORTASINDA DOLU

Kamp ziyaretinden bir gün sonra Rakka'nın batı cephesine gitmek için yola çıktım. Batı cephesinden ilerleyen QSD savaşçılarının kolu, daha önce Ceb Şeir, Batı ve Doğu Kebiş, Royan, Endülüs, Reşîd ve en son da Azadî Barajı'nın kuzey yakasını özgürleştirmişti. Ayn Îsa'dan yaklaşık on kilometre uzaklaşınca bir anda şimşekler çakmaya başladı. Hava karardı, önce iri damlalı yağmur sağanak halde yağmaya başladı. Yaklaşık 15 dakika kadar böyle devam etti. Kurtarılan insan kafileleri araçlara sığınmıştı.

Sonra yağmur, doluya dönüştü. İri taneli dolu. Öyle ki insanlar kendilerini korumaya uğraşıyordu. Bir gün önce kum fırtınasına yakalanmıştım, şimdiyse Rakka'ya giderken doluya tutuldum. Çölün ortasında hem de...

GERİ DÖNÜLEN KÖYLER

Dolu yağışı ardından yoluma devam ettim. Yaklaşık 10 kilometre ilerledikten sonra Ceb Şeir köyüne vardık. Bu köyde doludan eser yoktu. Hatta hava biraz toz bulutuyla doluydu. Ceb Şeir ardından Doğu Kebiş, Reşîd, Royan, Endülüs ve bir gün önce özgürleştirilen Bir Hemed köyleri. Köyler, DAİŞ'ten kalma izlerle doluydu, savaşın derin yaraları da vardı. Yollarda yine kurtarılan insan kervanları ve yine çocukların zafer işaretleri.

Hava kararmadan dönmek zorundaydık. Gördüğüm son köylerde yaşam vardı. Köylülerin bir bölümü geri dönmüştü. QSD savaşçıları ve Rakka Sivil Meclisi, özgürleştirilen ve mayınlardan temizlenen köylere geri dönülebileceğini söylemişti ve bunun üzerinde yirminin üzerine köyde yaşam yeniden başlamıştı.

Bu köylerde şimdi yaşam, DAİŞ'in zorbalığı olmadan, Rakka Sivil Meclisi öncülüğünde şekillenen komünlerle kuruluyor. İnsanlar, öz yönetimlerini inşa ediyor.

ACILAR DERSE DÖNÜŞECEK

Çok görüntü birikti, insanın tarifte, anlatmakta zorlandığı. Beş yıl boyunca göç eden insanların izlerini takip ederken kendime hep, "Suriye halklarına neden bunlar reva görülüyor" diye sorup durdum. "Neden" dedim hep.

Suriye halkı, başlarına bu belanın nasıl geldiğini biliyor. Ülkelerini kimin yıktığını, kimin onları evlerinden ettiğini. "Bir gün intikamını alacağız" diyor herkes; "Elbet bir gün bizim topraklarımızda da savaş biter."

QSD, YPG, YPJ, köyleri, evleri çetelerin elinden alıp gerçek sahiplerine yeniden veriyor. Bununla kalmıyor, insanları hem öz yönetimlerini oluşturmak hem de kendilerini savunmak konusunda eğitiyor. DAİŞ zulmünden kurtulan tüm bölgelerde insanlar, QSD'nin, YPG'nin ve YPJ'nin öncülük ettiği yeni yaşamın güzelliklerinden bahsediyor. Bu modelle tanışan Suriye halkları, başlarına gelen felaketin nedenini daha iyi anlıyor; bu felaketten nasıl kurtulacaklarını da.

Onların söylediklerinden, umduklarından başka şey gelmiyor aklıma. Elbette bir gün bu savaş bitecek ve elbette insanlar hak ettikleri yaşamlarına geri dönecek. Evlerine, köylerine, kasabalarına, sevdiklerine. Yaşanan acılar unutulmayacak elbette; ama QSD öncülüğünde bu acılar, yeni yaşamın dersine dönüşecek. Öyle umut ediyorum.