Özel bir mimari dokuya sahip olan geleneksel Amed evleri iki katlı ve inşasında kullanılan ana malzeme de bazalt taşı. Beyaz renkli kalker taşı ise süs malzemesi olarak kullanılıyor. Yine Amed’de ormanlık alanların olmaması ahşabın yapılanmada ikinci planda kalmasına ve yalnızca dekoratif olarak kullanılmasına yol açtı. Bu anlamda kavak ağacı esnemeye belirli ölçülerde dayanıklı oluşundan ötürü özellikle tavan kirişlerinde kullanıldı.
Evlerde bağlayıcı unsur olarak kireç kullanışmış; duvarlarda görünen yerlere ince yontma taşlar, onların arka yüzlerine moloz taşlar dizilmiş durumda. Taşlarda iç sıra ile dış sıra birlikte örülür. Bu yapı tekniği Roma ve Bizans duvarlarında da görülüyor. Tuğla üst örtülerde pek fazla dikkati çekmiyor.
Tarih ve coğrafi yapının olduğu kadar iklimin de evlerin mimarisi üzerinde etkileri görülüyor. Yazları çok sıcak, kışları ise soğuk olan Amed’de geleneksel evler; yazlık, kışlık ve mevsimlik bölümlerden oluşur. Yazlık bölüm, en özenli ve en süslü odaların yer aldığı kısımdır. Daima kuzeye bakan, kuzey rüzgarlarına açık eyvanların altında, soğukluk denilen ve bazen içerisinde küçük bir taş havuz da bulunan odalar yer alır. Kışlık bölüm güneye bakar ve kışın güneş alsın diye bol pencereli olur. Mevsimlik kısım ise hewşin doğusunda ve batısında yer alır.
Eyvan denilen kısımsa bu evlerin en göze çarpan mimari unsuru. Genellikle kırık kemerli ve çok pencerelidir. Hewş, eyvanın devamı ve tamamlayıcısıdır. Evi çepeçevre saran yüksek duvarlar, ahşap mütevazı bir kapı ile “Hewş” denilen kısma açılır. Hewşe girildiğinde havuz, açık eyvan, tulumba, kuyu ve merdivenlerle karşılaşılır. Bu merdivenlerle bodrum ve sergah için alt kata, oda, sofa, eyvan, ara katlar, üst katlardaki odalar ve dam için yukarıya geçilir. Yine her hewşte bir havuz bulunur ve genellikle dilimli daire şekline sahip bu havuzların bir kısmı da dikdörtgen, elips veya sekiz köşeli olur. Havuz kadar önemli olan havuzdan boşalan sular için yapılan su kanalcıklarıdır ki bu kanallar şehrin geçmişten bu yana sağlam bir kanalizasyon ağına sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir.
ZAMANIN YIKAMADIĞI YAPILARI AKP YIKTI!
Söz konusu evlerin ana yapı malzemesinin taş, toprak oluşu bu yapıların mimari özelliklerini koruyarak uzun süre ayakta kalmalarını sağlamasına rağmen, devletin saldırılarına karşı demokratik bir hak olarak 15 Ağustos 2015’te ilanı yapılan öz yönetime tahammül edemeyen devlet tarafından başlatılan yıkımla çoğu yerle bir edildi.
Mimari ve tarihi özellikleri nedeniyle UNESCO koruma listesinde yer alan birçok yapı devletin rant planlarına kurban edildi. “Sur’u sevgi ile yükseltecek” AKP iktidarı karakollar inşa etmek için tescilli tescilsiz ayrımı yapmadan birçok yapıyı planlarına uygun bir şekilde yıkarken, yıkımdan sağlam kurtulan yapıları ise “restorasyon” adı altında makyaja tabi tutuluyor. Normal şartlarda bazalt taşlarından örülmesi gereken tarihi yapılar dış kısımlarına yerleştirilen 3 cm’lik bazalt kaplamalar ve iç kısmına dökülen çimento harcı ile betonarme bloklara dönüştürülerek mimari ve tarihi doku yerle bir ediliyor.
Yine sözde “restore” edilecek birçok yapıya hoyratça yaklaşılıyor. Normal şartlarda çevresindeki yüksek dozda titreşimden dahi etkilenecek hassasiyete sahip tarihi yapıların etrafındaki yıkım işlemlerinin insan gücü kullanılarak yapılması gerekirken, yıkımın iş makineleriyle gerçekleştirilmesinden kaynaklı birçok yapı ya bu makinelerin darbelerinden ya da daha önceki zarara ek olarak makinelerinin de yaydığı titreşimden yıkılıyor.
KESİLEN YÜZLERCE AĞAÇ HAFRİYAT KAMYONLARI İLE TAŞINDI
Yaptıkları her açıklamada Sur’daki tarihi dokuyu koruma vurgusu yapan AKP iktidarı, tarihi ve mimari yapıya zarar vermekle kalmayıp dikeceği beton ve demir yığını evler içinse ekolojiyi talan ediyor. Sur’da yıkılan tarihi yapılar yerine inşa edilecek ve geleneksel Amed evlerinin birer kopyası olacak yapıların temelleri atılmaya başlandı. Temel atma işlemi sırasında molozlar arasında yaşamlarını sürdürmeye çalışan yüzlerce ağaç halkın ve ekolojistlerin tüm çabalarına rağmen sırf plana uymadığı için kesildi ve hafriyat kamyonları ile Sur dışına taşındı.
“Acele kamulaştırma” adı altında halktan gasp edilen mahallelere mal sahipleri dahil kimse giremezken, yıkımın ulaştığı nokta ise her anlamda büyük bir utanç ve zararın doğmasına sebep oluyor.