Doğurganlıktaki azalma, küresel bir olgu olarak daha da kötüleşecek!
Perşembe günü yayınlanan geniş çaplı bir araştırmaya göre doğurganlık, ülkelerin çoğunda nüfusu korumak için yetersiz düzeyde. Durumun daha da kötüleşeceği belirtiliyor.
Perşembe günü yayınlanan geniş çaplı bir araştırmaya göre doğurganlık, ülkelerin çoğunda nüfusu korumak için yetersiz düzeyde. Durumun daha da kötüleşeceği belirtiliyor.
The Lancet adlı bilimsel dergide yayınlanan çalışma, "doğurganlığın dünya çapında azaldığına” dikkat çekerken, tüm ülkelerin yarısından fazlasının nüfus seviyelerini korumak için çok düşük doğurganlık oranlarına sahip olduğunu belirtiyor.
Çalışma, "Gelecekte doğurganlık oranları dünya genelinde düşmeye devam edecek" diye ekliyor.
Çalışma, Amerikan Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından finanse edilen ve çoğu ülkeden sağlık verilerini bir araya getirmek üzere tasarlanmış geniş bir program olan Küresel Hastalık Yükü'nden elde edilen rakamlara dayanıyor.
Araştırmacılar sadece bu ülkelerdeki mevcut doğurganlık oranlarını değerlendirmekle kalmazken, aynı zamanda eğitim düzeyi ve bebek ölümleri gibi çok sayıda belirleyici değişkenin bir fonksiyonu olarak gelecekteki eğilimleri de hesaplamaya çalıştılar.
Araştırmacılar, 2050 yılına kadar ülkelerin dörtte üçünün doğurganlık oranlarının nüfuslarını korumaya yetmeyeceği sonucuna vardı. 2100 yılına gelindiğinde ise çoğu ülke bu durumdan etkilenecek.
Araştırmacılar ayrıca yoksul ülkelerin nüfusunun, özellikle Sahra altı Afrika'da uzun bir süre daha artmaya devam edeceğini, gelişmiş ülkelerde ise azalacağını öngörüyor.
Araştırmacılara göre bu dengesizliğin "önemli ekonomik ve toplumsal sonuçları" olması muhtemel.
Dünya Sağlık Örgütü'nden (WHO) araştırmacılar aynı sayıda Lancet çalışmasının tahminlerine ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini belirtiyor.
Bir dizi metodolojik tercihi eleştiren araştırmacılar, özellikle birçok yoksul ülkede mevcut verilerin zayıflığına dikkat çekiyor.
Rapor, "doğurganlık oranlarındaki düşüşten bahsederken sansasyonelliğe değil nüansa odaklanmamız gerektiğini" savunuyor.
Ayrıca araştırmacılar böyle bir olgunun avantajlarının (çevre, gıda, vb.) yanı sıra dezavantajlarının da (emeklilik sistemleri, istihdam, vb.) olabileceğine dikkat çekiyorlar. Hepsinden önemlisi, bu konuda bir şey yapmanın "açık bir yolu" olmadığına işaret ediyorlar.