Ekonomide öz üretim ve temelde ekolojik tarımı geliştiriyoruz

Rojava’da toplumun ekonomik temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapı oluşturmak istediklerini ifade eden Rojava Kürdistan Ekonomi Komitesi üyesi Hasan Gerdun, ekolojik tarımı temel üretim biçimi olarak esas aldıklarını söyledi.

Rojava Kürdistan Ekonomi Komitesi üyesi Hasan Gerdun, Rojava ekonomisini yeniden yapılandırken her türlü ambargodan etkilenen dışa dayalı merkezi ve ticari bir ekonomik sistemi değil toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen ve öz üretime esas alıp ekolojik tarımı temel üretim biçimi olarak gören bir ekonomik sistemi oluşturma mücadelesi verdiklerini söyledi.

Rojava Kürdistan’da ekonomik alanda yeniden yapılanma çalışmalarının devam ettiğini fakat bu konuda rejimin uzun yıllar zihniyet ve üretim biçiminde yaşattığı tahribatlardan dolayı bazı sıkıntılarda yaşadıklarını belirten Hasan Gerdun, “Biz özüretimi ve kendi kendine yeterliliği esas alıyoruz. Kendi ihtiyacını giderme, kendi üretimini yapma gibi temel ihtiyaçların öz üretiminin geliştirilmesi doğrultusunda çalışma ve planlamalarımız var. Çünkü bir toplum kendi kendini doyurabiliyorsa bu durumda ambargo ve dış baskılardan fazla etkilenmez” dedi.

Tarım toplumun hafızası olduğunu fakat devlet tarafından oluşturulan tarım modelinin toplumu bu hafızadan uzaklaştırdığını dile getiren Gerdun “Yani toplum devlet eliyle deneyiminden, tarihinden uzaklaştırılmış. Bu ciddi bir sorun. Kürdistan toprakları tarım devriminin ilk yaşandığı topraklardan olduğu için tarım konusunda en çok tecrübeye sahip toplumdur. Devlet insanımızı toprağından da kopardığı için öncelikle halkın bu geçmişini güncel koşullarla yeniden canlandırmak gerekiyor” diye konuştu.

Rojava Kürdistan’da 2012’de başlayan devrimle birlikte bir yandan saldırılara karşı bir savunma savaşı yürütülürken diğer yandanda hemen her alanda devletin yarattığı tahribatları aşarak demokratik- ekolojik-kadın özgürlükçü paradigma doğrultusunda yeniden yapılanma çalışmaları başladı. Bu alanlardan biride ekonomi...

Rojava Kürdistan Ekonomi Komitesi üyesi Hasan Gerdun Rojava Kürdistan’da ekonomik olarak yaşanan sorunları, bu konularda yürüttükleri çalışmaları, geleceğe dönük planlamalarını Ajansımız ANF’ye değerlendirdi.

Rojava’da şu an mevcut durumda nasıl bir ekonomik sistem işlemekte?

Devrim süreci Rojava’da ekonomik alanda da belli bir değişiklik yarattı. Toplumsal temeller üzerinden gelişen bir ekonomik sistem öngörüldü ve buna bağlı tüm ayakların (ziraat, sanayi, ticaret vs.) yeniden yapılandırılmasına, geliştirilmesine, yeni bir anlayış kazandırılmaya ve kurumlaşmaya dönük bir çabalar var. Belli bir değişiklik de oldu. En azından devletin merkezi, kendi çıkarları doğrultusunda yapılan ekonomik faaliyet anlayışı, planları önemli oranda aşıldı. Fakat hala oturmuş bir sistemden bahsedemeyiz. Buna dönük hala mücadele içerisindeyiz. Rojava’da beş yıldır yaşanan devrime rağmen geçmişte BAAS Rejimi tarafından oluşturulan sistemin etkileri halen var.

Suriye rejiminin hâkim kıldığı merkezi, kendi çıkarlarını gözeten, yereli dikkate almayan ve toplumun yararına olmayan, daha çok ticari amaçlı bir ekonomik sistemin kalıntıları halen var. Çünkü yıllardır kendisini zihniyetten tutalım kadrosuna kadar kurumsallaştırmış. Devrim öncesi Rojava’da kendisini petrol ve tarım alanlarında örgütlemiş ve kurumlaştırmış.

HERŞEY SÖMÜRÜYE GÖRE DÜZENLENMİŞ

Peki BAAS rejiminin oluşturduğu bu ekonomik sistem nasıldı?

Ekonomik faaliyetlerin tüm planları merkezde oluşturulmuş. Rojava’da ise bu planların hayata geçirilmesi için bir sistem geliştirilmiş. Fakat petrol konusunda da tarım konusunda da hammaddeyi yerinde işlemekten ziyade merkeze götürüp merkezde Şam gibi şehirlerde işlemeye göre düzenlenmiş bir sistem oluşturulmuş. Buna göre talimnameler, yasa ve kurumsallaşmasını geliştirilmiş.

ROJAVA’NIN TÜM KAYNAKLARI SÖMÜRÜ ALTINDAYDI

Tüm ulus devletlerde merkezi işgalci mantık hakimdir, Suriye örneğinde de böyle. Fakat burada ekonomik faaliyetin nasıl olacağına karar verilirken varolan tüm kaynakları sömürme, kendi merkezlerine taşıma esas alınmış. Yani toplumun iradesi, coğrafik koşullara uygunluğu, yine toplumsal ihtiyaçlara cevap olma esas alınmıyor. Bundan ziyade ulus devlet ve iktidarın çıkarları neyi gerektiriyorsa Rojava Kürdistan’daki ekonomik faaliyette ona göre düzenlenmiş. Örneğin bir hammaddenin başka yere taşınması oralarda işlenip farklı şekillerde değerlendirilmesi o ham maddenin elde edildiği yerdeki toplumun iradesini hiçe sayma aynı zamanda o toplumu etkisiz, deneyimsiz ve cahil bırakmayı geliştirir. Ve BAAS Rejimi tarafından Rojava Kürtlerine karşı bilinçli ve planlı bir şekilde bu politika uygulanmış.

EKONOMİK ALANDA KÜRTLERİN ETKİSİZLENMESİ HEDEFLENİYORDU

BAAS Rejimi Kürtlerin önemli yerlerde kendilerini geliştirmeleri, uzmanlaşmaları, söz ve karar sahibi olmalarını engellemiş. Ekonomik kurumlar açısından da bu böyledir. Devlete bağlı kesimler dışında genel tablo aynıdır. Günümüzde ekonomiyi geliştirecek deneyimli, tecrübeli uzman kişilere ihtiyaç duyulmakta fakat bu konuda büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü rejimin yarattığı tabloda Kürt insanını her alanda etkisiz bırakma hedeflenmiş. Özellikle ziratte, sanayide, ağırlık makine yoğunluklu olduğu için aslında çok fazla bir iş gücünden bahsetmek de mümkün değil. Ekonomi yerinde üretime dayalı değil, hammaddeyi alıp başka yere taşıma sözkonusu. Bu nedenle toplumun büyük bir bölümü kendi şehirlerinde, ülkesinde iş bulamadığı, çalışma imkanı bulamadığı için dışarıya Halep, Şam, Lazkiye vb. Arap şehirlerine gitmiş.

‘EKONOMİK SİSTEMİ OLUŞTURMA MÜCADELESİ YÜRÜTÜYORUZ’

Rejimin Rojava Halkının ekonomik anlayış ve faaliyetlerinde yarattığı bu tahribatları gidermek için neler yapıyorsunuz? Şu an Rojava’da nasıl bir ekonomik faaliyet yürütülüyor?

Rojava’da hem tarımı hem de genel anlamda ekolojik bir ekonomik sistem ve faaliyeti oluşturma çabaları iki yıldır sürüyor. Bir buçuk yıl önce ekonomi komitemiz kuruldu. Yerel düzeyde halk ile toplantılar yapıldı. Bu komite oluşturulunca ilk etapta “ekonomik anlamda ne tür sorunlar ile karşılaşıyor, halkın talebi nedir, her bölgede neler yapılabilir?” gibi sorular çerçevesinde her yerde toplantılar yapılarak görüş ve öneri alındı. Ortak bir mücadele ve kararlara gidildi. Yine dört ay önce bir ekonomi konferansı düzenledik. Mayıs aynın 15’inde bu konferansta alınan kararlar ve planlamaları madde madde daha ayrıntılı bir biçimde tartıştığımız bir toplantı gerçekleştirdik. Burda alınan kararlar ve önceden varolan kararlar birleştirildi.

Şu anda Rojava’daki ekonomik faaliyetlerin temeli ziraat yani tarım ve hayvancılıktır. Sanayi çok az, cüziyen tek tük yerlerde oluşturulmuş. Birde petrol gelirleri var. Onu da çok fazla çıkarmıyoruz. Yerel çapta ticaret var.

Ekonomi konferansında önemli kararlar aldığınızı belirttiniz. Bu noktada uzun vadeli, tarımı geliştirme projeniz olduğunu biliyoruz. Bu projenin kapsamı ve temel maddeleri nasıldır?

 Bu planlamadaki amaç tarım alanında yaşanan sorunlar neler olduğunu ana hatlarıyla belirleyerek bunlar nasıl çözümlenebilir, zihniyeti nasıl geliştirilebileceği hangi temel alanlara ağırlık verilerek ve nasıl çözüm geliştirilebileceğiydi. Bu doğrultuda kararlar alındı ve planlama oluşturuldu. Bu anlamda maddeler var. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar var. O temelde aslında birbuçuk yıllık çalışmaların toplamı olarak tarım alanına dönük böyle bir planlama ve çalışma ortaya çıktı.

ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ KADROLAŞMA VE AKADEMİ

Kısa vadeli hedefleriniz nelerdir?

Kısa vadede konulan hedeflerin ilki bu çalışmaların kadrosunu oluşturmak. Tamam gerçekten ekolojik bir ekonomik sistem ve faaliyetin geliştirilerek toplumun bu sorununun çözülmesi için gerçektende yapılması gereken çok iş var. Fakat bu işleri kim yürütecek? Kadro salt teknik anlamda öne çıkmıyor. Teknik anlamda bazı şeyleri bilen ve tecrübeleri olan bazı insanlarımız var. Ama bu tek başına yetmiyor. Bu çalışmaların hedefi ve amacı da çok önemli. Mesela rejim tarım alanına çok ağırlık vermiş ve kendisine göre kadro oluşturmuş. Petrol alanı dışında en fazla ağırlık verdiği alan tarım alanıdır. Sırf tarım alanını kontrolüne alabilmek için çok büyük merkezi projeler geliştirmiş, kurumlarını, alt kurumlarını ve kadrolarını oluşturmuş. Bunun içinde ekolojik bir tarım anlayışını geliştirebilmek için zihniyet ve kadro sorunu ön plana çıkıyor. Toplumun söz karar sahibi olduğu, ürettiği, yönettiği bir tarım modelini geliştirebilmek yine gerçekten toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için bu alanın kadrolarını oluşturmak gerekiyor. Et, süt, hayvan ürünleri, yine sebze, meyve diğer temel ihtiyaçları içine alan bir tarımsal üretimi geliştirebilmek gerekiyor.

EKOLOJİK TARIM EKONOMİSİ KURACAĞIZ

Şimdi bunların hepsi yapılması gerekenler ama bunları kim yapacak? Ekolojik tarıma karşı bir yabancılık var. Yine üretimde devletten dolayı tarımda çeşitlilik değil, tek tip üretim esas alınmış. Yine devletin kendi kurumlaşmaları ve zihniyetinden kaynaklanan birçok hastalık var ve bunlarinda aşılması gerekiyor. Dolayısıyla bunun için tarım alanında bir kadrolaşmanın olması ve bir akademi sisteminin kurulması gerekiyor.

Akademi derken de çok genel bir akademi değil ama demokratik uygarlık, demokratik federasyonun içinde tarım yerini ve önemini anlayan ve hayata geçirme vizyonu olan insanları yetiştirmesi gerekiyor. Bu temelde en acil hedeflerden biri olarak tarım akademilerinin oluşturulmasını belirledik.

Akademiler konusunda şimdiye kadar bir adım atılabildi mi?

Akademi konusunda şimdiye kadar yaptığımız bir 20-30 günlük bir ekonomi çalışması var. Ama yerel kalıyor. Genel bir tarım akademisi oluşturma hedefimiz ve çalışmalarımız var. Bu konudaki adımlar derken işte bunun tekniki kadrosunu ve öncü kadrolarını oluşturma bu konuda bir örgütleme çalışması ve bunun teknik imkanlarını örgütleme çalışması var. Bu konularda çalışmalarımız sürüyor.

‘TEK TİP ÜRETİM DEĞİL BİLİNÇLE ÜRETİMDE ÇEŞİTLİLİĞİ ESAS ALIYORUZ’

Akademi ve kadrolaşmayla birlikte kısa vadede başlatmayı düşündüğünüz diğer çalışmalar nelerdir?

Şimdi acil hedeflerimizden biri de genel tarım araştırmasının yapılması. Çünkü biz toplum olarak gerçekten neyimiz var, neyimiz yok, neyimiz eksik ve fazla bunları tanımalıyız. Bunun içinde bir genel tarım araştırma ve incelemesi yapmak gerekiyor. Yani toprağın türü, kimsayasal yapısından tutalım her bölgede ne tür ürünlerin üretildiğine, maddi imkanların ne olduğuna kadar tüm bunları bir bütünen ele alan bir tarım araştırma çalışması yürütmek gerekiyor. Gerçekten sonuç alabilmek için bilimsel ve planlı bir yaklaşım gerekiyor. Bu çalışmayıda önümüzdeki günlerde bu mevsim hasat çalışmalarından sonra başlatacağız. Bu iki alan araştırma ve incelemeye dönük.

AĞAÇ EKİMLERİNE BAŞLADIK

BAAS Rejimi planlı olarak Rojavadaki tarımı ağırlıklı olarak buğday, arpa ve pamuğa dayandırmış. Bunlar dışında pek farklı birşeye müsaade edilmemiş. Doğrudan, açık ve örtülü olarak engellenmiş. Ağaç ekimi yasaklanmış. Ziraat haritasına göre sınır boyunca 10 km’lik bir alana sadece bir hat boyunca buğday ve bir hat boyunca arpa ekilmesi şeklinde ayarlanmış, ona göre düzenlemeler yapılmış. Daha sonra sulu tarımı geliştirmeye çalıştırmış ama sadece devletin ama kendisine bağlı kesimle ile. Biz ise toplumun kendisinin sebze ekimini destekleyen projelere ağırlık veriyoruz. Birde toplumun dışardan gelen temel ihtiyaçları var. Mesela şeker ve yağ gibi... Bunlar endüstriyel tarımla üretilen ürünler. Bu endüstriyel ürünlerin tarımını geliştirmeye dönük projelerimiz var. Bunun hazırlıkları var.

 Tek tip ürüne dayalı, tamamen ticari amaca hizmet eden, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan bu sisteme karşı faaliyet çeşitlerini arttırarak, sebze, meyve ağaçlandırma diğer endüstriyel ürünlerin üretimi için alt yapısını yapıyı güçlendirme çalışmaları yürütüyoruz. Ağaçlandırma yani meyve ve meyvesiz ağaçların ekilmesine dönük işte bu sene bir attık. Her eyalette böyle kırktan atmış dönüme kadar ekim yapıldı. Bunu daha da geliştireceğiz. Bunun için gerekli yasal düzenlemelere gitmek gibi bir çalışmamız var.

TARIM PROGRAMIYLA TOPRAĞI KORUMAYI HEDEFLİYORUZ

Yine bir tarım programı oluşturmak ve tarım programı oluştururken de toprağın bozulmasını önleyecek tedbirleride alma hedefimiz var kısa vadede. Teknik üretim dedik ya işte teknik üretim yapılırken topraktaki bazı maddeleri de öldürüyor. Yine toprak dengesiz sulandığından dolayı tuzlanma ve çoraklaşma gelişiyor. Yine toprak ağır tekniklerle işlendiğinde yapısı bozuluyor ve değerleri düşüyor. Bu konuda müthiş bir tahribat var. Bu konuda toprağı tekrar eski yapısına ve verimine kavuşturmak için bazı çalışmalarımız var.

HAYVANCILIK VE SULAMAYA ÖZEL ÖNEM VERİYORUZ

Bunun dışında hayvancılığa özel önem veriyoruz. Yani hayvancılık tüketilmiş. Sadece hayvan besleyip satmaya dönük bir hayvancılık var. O’da çok sınırlı. O’nu aşmaya dönük çalışmalarımız var. Hem köylerde yaygın hayvancılığı geliştirmeye çalışıyoruz. Tavuk, keçi, inek vs. Hayvanları yetiştirme ve ürünlerini işlemeye dönük bir hayvancılığı geliştirmek istiyoruz. Acil hedeflerden biriside budur.

Devlet tarafından rastgele bir sulama sistemi oluşturulmuş. Bir süre merkezi oluşturulmuş ama daha sonra serbest bırakmış. Dolayısıyla müthiş bir israf var. Aşırı derece kuyu açılmış hemde bu kuyular çok derinler. Hemde diyelim bir yerde pamuk ekimini geliştirmiş ama klasik sulama salma sulama diyorlar onunla sulama yapmış. Hem toprağı bozuyor, hem de çok aşırı su kullanıyor ve bu suyun yüzde 40 ve 50’si buhar olup gidiyor. Birde düşünelim bu genel Suriye’nin su kaynakları sınırlı. Işte bunun içinde genel böyle su kaynaklarının bir haritasının çıkarılması ve su konusunda genel bir araştırmanın yapılması gerekiyor. Yani yeraltı suları nedir, yağmur sularının nasıl korunacağı, nasıl sulama barajlarının nasıl daha iyi değerlendirilebileceği noktasında bir araştırmanın yapılması gerekiyor. Bu noktada bir kararlaşmamız var.

Seracılığın burada hakim olmasından yana değiliz. Ama halkın böyle ihtiyaçlarını karşılamaya ve bazı tüccarların kurduğu tekeli aşmaya dönük, sebze-meyve fiyatlarındaki artışı sınırlandırmaya dönük kısmi sera projelerimizde var. Bunlara ağırlık veriyoruz.

Peki gerek tarımda gerekse diğer ekonomik faaliyetlerde nasıl bir örgütlenme modelini esas alıyorsunuz?

Ekolojik ve komünal bir ekonomi planı ve faaliyetini geliştirmek istiyoruz. Tarım alanında klasik anlamdaki kooparatiflerden ziyade komünleri geliştirmek istiyoruz. Tabi kooperatiflerde olur. Kooparatif zaten bir işletme biçimidir, ama salt kooperatiften ziyade tarım komünlerini oluşturmak daha toplumsal, daha geliştirici olur. Yani insanların elindeki maddi imkanların birleştirilmesinden tutalım, toprak, araç gereç ve planlamaların ortaklaştırılmasına yine elde ettikleri ürünlerin ortak bir pazarının oluşturulmasını geliştirmek için çalışıyoruz. Yine buna dönük hem genel işlerde komünlerin kooparatif çalışması yürütmesi hemde bazı alanlara ağırlık vererek o alanda yürütülen çalışmalardan çıkarılacak tecrübelerlerle çalışmanın yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz.

‘TOPLUMUMUZUN TARİHSEL HAFIZA VE BİRİKİMİNİ AÇIĞA ÇIKARMALIYIZ’

Uzun vadeli tarım planlamanızda “insanlığın tarım ve üretim konusunda şimdiye kadar edindiği birikim ve tecrübeden faydalanma” şeklinde bir madde var. Bu konuda diğer ülkelerdeki tarım modellerinden inceleme ve destek alma durumunuz varmı?

Tarım toplumun hafızasıdır aynı zamanda, devlet tarafından oluşturulan tarım modeli ise toplumu bu hafızadan uzaklaştırmıştır. Yani toplum devlet eliyle deneyiminden , tarihinden uzaklaştırılmış. Bu ciddi bir sorun. Kürdistan toprakları tarım devriminin ilk yaşandığı topraklardan olduğu için tarım konusunda en çok tecrübeye sahip toplumdur. Devlet insanımızı toprağından da kopardığı için öncelikle halkın bu geçmişini güncel koşullarla yeniden canlandırmak gerekiyor. Birde dünya üzerinde başka örnekler var, demokratik, özerk yerler var. Asya Afrika Avrupa , Amerika vb. yerlerde tarım üzerine model geliştirmiş yerler var . Onlarla bilgi alışverişi, araştırma, inceleme düzeyinde ilişkilerimiz var ve zaman zaman bazı heyetlerle görüşmelerimiz oluyor. Ama bizim en öncelikli konumuz kendi toplumumuzun tarımda ki kendi tecrübesini ortaya çıkarmak ve bu doğrultuda çalışmalarımız var. Bu çalışma devam ettiği sürece tabi ki dünyanın diğer ülkelerindeki tecrübelerle ortak paylaşımlarımız olacak.

‘TOPRAĞIMIZLA BÜTÜNLEŞMELİ VE ÜRETMELİYİZ’

Son olarak savaş koşulları ve uygulanan ambargolar sizin ekonomik sisteminizi geliştirmenizi yine Rojava’daki ekonomik üretimi nasıl etkiliyor?

Dışa dayalı merkezi ve ticari bir ekonomik sistem anlayışı olunca tabi ambargodan etkilenilir. Ama bunu öz üretimi geliştirerek aşmaya çalışıyoruz. Toplumun temel ihtiyaçlarını gidermeye yönelik çalışıyoruz. Kendi ihtiyacını giderme, kendi üretimini yapma vb. temel ihtiyaçların öz üretiminin geliştirilmesi doğrultusunda çalışma ve planlamalarımız var. Çünkü bir toplum kendi kendini doyurabiliyorsa bu durumda ambargo ve dış baskılardan fazla etkilenmez. Ama sürekli ticaret yapmak için tek tip ürün üretimine dayalı bir anlayış olursa o zaman her türlü ambargodan da etkilenebilinir. İşte bizde bu durumu aşma ve özüretimi geliştirme noktasında kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yaptık ve adımlar atıyoruz.

YAŞAMIMIZI TOPRAKLARIMIZDA KURMALI VE GÜZELLEŞTİRMELİYİZ

Son olarak şunu da belirtmek isterim: göç önemli bir sorun. Belirli dönemde tarım ile uğraşılsa, üretim yapılmış olsa da topraktan manevi anlamda kopuş var. Toprağı üzerinde yaşamı inşa edecek bir varlık olarak ele almama aksine toprağın bir meta ve ticaret aracı olarak değerlendirme var. Böyle bakılınca o toprağın fazla bir anlamı kalmaz ve rahatlıkla terk edilir. En ufak bir zorlanmada yoklukta hemen terkedilir, bunun aşılması gerekiyor. Bunu nasıl aşabiliriz. İnsanların toprakla bağını yeniden kurmaya dönük, yurtseverlik temelinde bağını oluşturmaya dönük çalışmalarımız ve bu yönlü planlamalarımız var. Buna dönük bir tarım programı geliştirmek için çalışıyoruz.

Rojava’yı terk edenlerin tekrar kendi ülkelerine dönmesine ve burada olanlarında toprak üzerinde yaşamı inşa etmelerine, topraklarını yaşanılır kılmaya dönük çalışmalarımız var. Bunlar gerçekleştiği oranda tarım ve ekonomi gelişir. Yoksa diğer türlü gelişme olmaz, olsa da kalıcı olmaz. O yüzden Rojava’yı terk edenlere çağrımız kendi ülkerine dönmeleri, yaşamlarını kendi topraklarında inşa etmeleri, geleceklerini başka yerde aramamalarıdır. Çok büyük bir savaş bu topraklarda yürütüldü ve yürütülüyor. Düşman ve işgalciler zaten bu toprakları yaşanmaz hale getirmiş; askeriyle, mahkemesiyle, politikasıyla, kurumlarıyla bunu yapmış. Dolayısıyla Rojava halkının yapması gereken bunun karşısında durmaktır. Bu da toprağa dönüşle olur, eve dönüşle olur.