Hasankeyf’in Dicle’si umutsuz akıyor...

Dicle Nehri üzerinde yapımı devam eden Ilısu Barajı 12 bin yıllık geçmişi olan Hasankeyf’i sular altında bırakacak. Kentin turizme dayalı ekonomisi de AKP iktidarının savaş politikaları ve OHAL’le birlikte çökmüş durumda.

Kötü gidişatın ivme kazanmasıyla birçok esnaf kepenk indirirken, Hasankeyf’i terk etmek zorunda kalanlar olmuş. Bu olumsuzluklara rağmen bir de Hasankeyf Kalesi'nin kapatılması ilçeye olan ilgiyi bir hayli azaltmış.

Gelecek turistin gezecek yer bulamamasından şikayetçi esnaf, Hasankeyf’te yaşamın bitirilmesi için devletin özel bir politika izlediğini düşünüyor.

Sular altında kalacak köprü ve yapıların restore edilmesi ise ilçede yaşayanların kafasında hala büyük bir soru işareti olarak duruyor. Kimisi sesli olarak “restore eden şirketlerin AKP’li olduğunu” dillendirse de yine de bu konuda pek konuşmayı tercih etmiyorlar. Malum memleketin hali ortada.

İlçe Kaymakamı, “Barajın ömrü zaten kısa, o yüzden köprü sular altında kalınca taşları yerlerinden sökülmesin ve sağlam kalsın. Sular çekildiğinde tekrar kullanılabilsin diye restore ediyoruz” diye açıklama yaparak aklımızla dalga geçiyor.

“Madem barajın ömrü kısa, restore ederek kime rant sağlıyorsunuz” diye de soruyor Hasankeyfli yaşlı amcalar. Kimisi zaten evlerine ve arazilerine el koyulduğu için mahkemelik devletle.

İlçenin tepe noktasında bulunan tarihi Hasankeyf Kalesi ve suyun kenarlarında bulunan lokanta ile kafelerin kapalı olması kentin ne durumda olduğunu açıklıyor bize.

Günde en az altı tur kafilesinin ilçeyi ziyaret ettiği bilgisini veren rehber Ali Koç, “Kale açıkken vadinin içine kadar gezilebiliyordu. Şimdi ise ayda bir kafile gelse seviniyoruz. Ama artık onlar da gelmiyor. Kalenin kapalı olduğunu duyan turistler ilçeyi terk ediyorlar. Buraya gelen turistler kaleyi, yapıları görmeye geliyor. Kale yaklaşık beş yıldır kapalı olduğu için her geçen gün ilgi de azalıyor kente.”

Kaleden beş yıl önce düşen bir kaya parçası bir kişinin ölümüne yol açınca, buraya giriş ve çıkışlarda “güvenlik” dolayısıyla tamamen kapatılmış. Restorasyon edilerek tekrar açılmasını beklenirken, aradan geçen zamana rağmen hala bir çalışma başlamadığı gibi girişler dahi açılmadı.

Burada doğup, büyüdüğünü paylaşan esnaf Ahmet Kaygın, “Hasankeyf, en kötü ve ruhsuz dönemlerini yaşıyor. Başlayan çatışmalar ve OHAL turizmi de öldürdü. Kalemiz ve vadiyi gezmeye gelirlerdi o da yıllardır kapalı. Görüyorsunuz zaten birer birer kapatıp gidiyor esnaf arkadaşlar. Biz sonuna kadar direnip gitmeyeceğiz ama nereye kadar sürer bilmiyoruz.”

Hasankeyf’in turizme kazandırılmasıyla barajdan daha fazla gelir elde edileceğini yapılan araştırmalar kanıtlıyor. Çevre aktivistleri buranın açık müze yapılıp, tarihi yapının tahrip edilmemesi için uzun süredir mücadele veriyorlar.

Yetkililer yaptıkları açıklamalarda tarihi eserlerin taşınacağını açıklasalar da, parçalanıp taşınan eserler orijinalliğini kaybedecek ve eskisi gibi olamayacak.

Yine Hasankeyf’te bulunan ve 1460'lı yıllarda inşa edilen tarihi Zeynel Bey Türbesi'nin taşınacak eserler arasında yer aldığını biliniyor. Türbe, dışarıdan silindirik, içeriden ise sekizgen yapıda olması parçalara ayrılıp tekrar birleştirilmesini imkânsız kılıyor. Ancak alttan raylı bir sistem ile taşınabilen bu yapılar için ilçede incelemelerde bulunan arkeologlar mevcut bütçeyle türbenin taşınmasının imkânsız olduğunu belirtiyorlar.

Hasankeyf’in yamacında, bu aralar sessiz akan Dicle Nehrini dinliyoruz. Coğrafyanın kader olduğunu, kendi payına düşen acıları yaşadığını anlatıyor bize. Geleceği umutla beklediğini, umudu ekenlerin bir gün güzel günleri getireceğini de fısıldıyor ona kulak verenlere. Hasankeyf yok olmasın!

...