Kayıp bir Süryani manastırın izinde...
Kayıp bir Süryani manastırın izinde...
Kayıp bir Süryani manastırın izinde...
Medeniyetler beşiği olduğu kadar 'medeniyetler mezarlığı' da olan Mezopotamya havzasının orta yerinde, Dicle'nin kıyısında kayıp bir manastır. 98 yıl önce, 1915 jenosidinde rahipleri ve bütün sakinleri katledilen, yıkıma terk edilen 1200 yıllık Süryani manastırının adı; Mor Aho. Duvarları zamana meydan okuyor. Üst üste yıkılmış bu duvarlar esamisi okunmayan bir tarihin ayakta kalan tek tanığı.
Baharın ilk günleri. Doğanın yeşile, renk cümbüşüne büründüğü anlar. Hasankeyf, Dicle'nin üzerinden kalkan toz bulutu arasında zar zor belirliyor. Bu, baraj altında kalacak eski Hasankeyf'in karşısında Raman dağı eteklerinde inşa edilen 'yeni Hasankeyf' için verilen hummalı çalışmanın tozu. Tarihin son tozu, iş makinelerinin tozu içinde kayboluyor. Greyderler Dicle'nin bu yakasında yeni yollar açıyor, birbirine ardına dizilmiş dev tırlar malzeme taşıyor.
Dağın yamaçlarında dikilen TOKİ evleri Mezopotamya havzasına saklı medeniyetler mezarlığının ucube taşları gibi Dicle'ye bakıyor. Şairin dediği olmayacak; Dicle içinden geçtiği toprakları, ülkeleri sormadan akamayacak.
Arkamızda Hasankeyf'i bırakarak Midyat yoluna sapıyoruz. Niyetimiz haritada olmayan, sadece ismi bilinen, baraj suları altında kalma tehlikesi bulunan Süryani Mor Aho Manastırı'nın son kalıntılarını bulmak. Mart'ın son günlerinde Dicle Haber Ajansı, Hasankeyf'e 3 km uzaklıktaki Süryani yerleşim merkezi Attafiye köyünün barajın üzerinde yapılan yeni köprü inşaatının altında kaldığını bildirmişti.
Süryani kaynakları bir zamanlar o köyde "Mor Gevargis" ve "Mort Şmuni" kiliselerinin bulunduğunu not etmişti. Aradığımız manastırın ise köyün arkasında başlayan dağların yamacına asılı gibi durduğu söylenmişti. Üstelik sadece ismi bilinen manastırı Kültür Bakanlığı koruma altına almıştı. Ama civarda bunu belirtecek hiç bir tabela, hiç bir yol işareti yok. Malzeme taşıyan kamyonları takip ediyoruz, şoförlere manastırı soruyoruz.
Tepelerin yamacında aracı bozulan şoförlerden birinin "Yok, bir şey kalmadı burada, son köylerini de geçen hafta yıktık" diye bağıran sesi yankılanıyor. Artık asfalt yoldan ayrılan patika yollar da bitiyor, yaya olarak devam ettiğimiz yolculuğun yaklaşık 200 metresinde boy veren buğdayların arasında ucu görünün, yıkılmış bir duvar yükseliyor. Yaklaştıkça duvarlar uzayıp gidiyor.
Aslında köşelerindeki duvarlar dışında sağlam kalan hiç bir şey yok. Duvarlar da yaklaşık 600 metrekarelik alanda içe doğru yıkılmış, tavan neredeyse yere yapışmış. Ortasında bir kuyu var. Taşların arasında bir iki odanın yarısının dışında bir harabeden farksız. Buranın gerçekten Mor Aho Manastırı olduğundan emin değiliz, hiç bir yazı ve amere yok. Yıkıntılar arasında dolaşırken bir duvarda sonradan yazılmış Süryanice bir not gözümüze çarpıyor. Yazının fotoğrafını çekip, bu yazının bir ipucu olması umuduyla taşların suskunluğuna bakarak ayrılıyoruz.
Fotoğrafı kime göndereceğimi düşünürken, aynı günlerde İsveç'te yaşayan Süryani tarihçi Jan Beth-Şawoce'nin röportajı ANF'de yayınlandı. Ne tesadüftür ki fotoğrafı gönderdiğim Şawoce yazının sahibini tanığını söyledi. O yazıda ise şunlar yer alıyordu: "Ben Gabriel Rabo kardeşlerimle bu Mor Aho manastırını, Kaddis Mor Aho anma gününde ziyaret ettim."
Midyatlı Gabriel Rabo 28 yıldır Almanya'da yaşıyordu ve yıkılmış kiliselerin izini sürerken onun da yolu Mor Aho manastırına düşmüştü. Şu anda Göttingen Üniversitesi'nde Süryani bilimi üzerine çalışan ve doktora tezini Süryani kilise tarihi üzerine yazan Rabo, manastırın izinde önemli bir kaynak oldu ve elindeki bilgi-belgeleri bizimle paylaştı.
BİR ZAMANLAR BİLİM YUVASIYDI...
M.S. 770 yılı civarında inşa edilen ve "Dayro da-Slibo" (haç manastırı) olarak bilinen Mor Aho manastırı, Süryanilerin kutsal mekanları Hasankeyf ve Tur Abdin'in arasındaydı.
Süryanice'deki "Hesno d-Kifo" ya da kısaltınca "Hesn Kef" kelimelerinden gelen Hasankeyf "kaya kalesi" anlamına geliyor. Hasankeyf, yüzlerce yıl Süryani metropolitlerin elindeydi, zenginliğin, bereketin ve bilimin yuvası olarak hüküm sürdü.
Her bir bölgeye Kürtlerin 'matran' dediği metropolitler bakardı. Tarih kitapları, M.S. 325 yılında bugünkü İznik olan Nikiya'da toplanan Hıristiyanlığın ilk Ekumenik Konsil'ine (Evrensel Dini Kurulu) Hasankeyf metropolitinin de katıldığını yazar. Buranın 1543 metropoliti Mor Baselios Yakub'tu, son metropoliti 1915'te katledildi.
"Tanrıya hizmet edenlerin dağı" anlamına gelen Tur Abidin ise Midyat ve civarı. Kimi tarihçilere göre burada yaşayan Süryani ve Kürtlere "Tori" denilmesinin kökü Süryanicedeki "Tur" (dağ) yani "Tur Abdinli". Süryani patriği Mardin’de bulunan Dayrulzafaran Manastırın’daydı. 1915 jenosidinde sonra 1924’ta patrik Ignatios III. İlyas Şakir, son anda kaçarak canını kurtarmıştı. Şakir 1932'de vefat edince yerine Ignatios Afrem Barsavm geldi.
Suriye'nin Humus kentinde 1957 yılında ölen kadar patrik kalan Barsavm'un özelliği 1915'ten önce Tur Abdin ile diğer Süryani bölgelerini dolaşarak elyazma kitabları kayd etmesi, bunlardan bilgi ve belgeleri toplaması, kilise tarihlerini not etmesiydi. Onun bilgileri sayesinde bir parça Süryani tarihi katliamdan nasibini almamış günümüze ulaşmıştı. Ignatios Afrem Barsavm, 1910'de Mor Aho manastırına da uğramış ve 4 yıl sonra yok olacak manastırın kütüphanesinden yıllara göre şu bilgileri not etmişti:
- 1507: Manastır icin rahip Yusuf Hesn Kef, Mor Zoxe kilise avlusunda bulunan mağarada bir elyazması yazmış.
- 1543: Bu manastırda Rahip Abrohom, Rahip Saliba ve Rahip Markus yaşıyordu. Bu yıllarda yönetici Rahip Abrohom'du.
- 1568: Gevargis ve Hasna oğlu Abdelmesih bu büyük manastırda güzel binalar inşa etti. Tur Abdin patriği Yakub inşayı idare etti ve büyük bir miktarda para harcadı.
- 1679: Manastırda bulunan Attafiyeli rahip Mesud, Zazli rahip Yeşu (Dafne'de bulunan "habis” (ibadet odası) olarak bilinen yerde kalıyordu), Kafro’lu Habib ve Şammas Abdelnur.
- 1754: Dafne (Üçyol) köyünde bilinen Keşiş Yeşe (Isa), Keşiş Yusuf ve köy başkanı David vardı. Bu köyün kilise isimleri Mor Izozoel ve Mor Sobo'dır.
- Attafiye köyünün papazları; Abrohom, Saliba, Abrohom, Yuhanon, Abrohom ve Rahip David. (Bu kadar çok sayıdaki papazdan manastıra birkaç km uzaklıktaki bu köyün büyük bir Süryani köyü olduğu anlamına geliyor).
- Manastırın mülkü çoktu. 1543’te Hesn Kef (Hasankeyf)'de mülk, ev ile Şuko Arixo (uzun sokakta) manastıra vakıf edilen dükkanlar vardı. Daha sonraki yıllarda 1546, 1567, 1617, 1645 yılları arasındaki belgeler manastıra vakıf edilen arazilerin arttığını gösteriyor.
MANASTIRIN ELYAZMA KITABLARI...
Ignatios Afrem Barsavm'un notları bununla sınırlı. Ayrıca manastıra ait 1171'de ölen Malatyalı ünlü Süryani bilgin Dionysius Bar Salibi'nin eserlerin elyazmaları vardı. İsmi Mayıs 2012'de Diyarbakır'da bulunan Meryem Ana Süryani Kilisesi'nin olduğu sokağa verilen Bar Salibi'nin bu kitabı şu anda Londra'daki Britanya Kütüphanesi'nde. Kitabın tam tarihi yok ama 13. veya 14. yüzyılda yazıldığı tahmin ediliyor.
Bu kitaptan Mor Aho manastırının kitap yayınladığını ve bölgedeki din adamlarının uğrak yeri olduğunu anlıyoruz. Süryani kaynakları ayrıca bu manastırda en az üç metropolitin yetiştiğini yazar. 1911'deki notlardan burada yaşadığı bilinen son kişinin ise Makdsi Abdelahad ailesinden rahip Yuhanon olduğunu öğreniyoruz.
Rahip Yuhanon 24 Nisan 1915'te başlayan jenosit günlerinde burada yaşayan diğer rahip arkadaşları gibi -15-20 arası din görevlisinin sürekli burada yaşadığı tahmin ediliyor- katledildi. Dicle'ye yaklaşık 150 metre yükseklikte kurulan manastırın kütüphanesi yakıldı, eşyaları yağmalandı, 1200 yıl boyunca ayin ve duaların yükseldiği avlusu susturuldu.
98 yıldır koca manastır derin bir sessizlikte. Kışın sıcak, yazın sıcak tutan 'ces' (sönmüş kireç) yapımı manastırın son duvarları da zamanla çürüyecek. İşte o zaman "Tanrıya hizmet edenlerin dağı" Tur Abdin'in dibinde akan Dicle duasız kalacak...
(Şu anda Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da kalan 20 bin Süryani'den 3500'nün Tur Abdin ve civarında yaşadığı tahmin ediliyor.)