Kurdistan ve Türkiye’de hayvancılık için zor bir yıl

AKP’nin uyguladığı savaş politikalarından dolayı hayvancılık sektöründe yaşanan sıkıntılar devam ediyor. Yem, saman ve ot fiyatlarının artması sonucu gelir-gider dengesini sağlayamayan hayvan sahipleri, çareyi hayvanlarını kesime göndermekte arıyor.

AKP iktidarı döneminde dışa bağımlı politikalar yüzünden hayvancılık sektöründe yaşanan daralma giderek artıyor. Enflasyonun yüzde 400’leri aşması, yem, saman ve ot fiyatlarına yansıyan zamların yanı sıra devam eden fiyat istikrarsızlığı hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. Hayvan sahipleri elde ettikleri ürünlerden bir kazanç elde etmediği gibi bu ürünler tüketiciye de yüksek fiyatlarla yansıyor. Girdi maliyetlerinin artışına yönelik herhangi bir tedbir devreye koymayan hükümet, ithal politikaları sonucu süt ürünlerinin iç piyasada üretimini düşürüyor ve tüketicilerin bu ürünlere ulaşmasını da zorlaştırıyor.


Son bir yıl içinde çok fazla hayvan satılırken, girdi maliyetlerinin aşırı yükselmesi sonucu ağırlıklı olarak süt inekleri ve küçük baş hayvanların kesime gittiği gözlemlendi. Küçük çaplı besicilik ve kırsal alanlarda yapılan hayvancılıkta ciddi oranlarda düşüş yaşandı.

Kurdistan’da hayvancılık ciddi bir oranda istihdam ve geçim kaynağı. Özelikle kırsal alanlarda yapılan hayvancılık hem temel geçim kaynağı hem de ülke hayvancılığın omurgasını oluşturuyor. Kurdistan’da yem, saman fiyatlarının yükselişi hayvancılığı etkilerken, temel neden ise Kurdistan doğasının askeri ve benzer amaçlarla kullanılması.

Kurdistan’da süt hayvancılığı ve ticaret hayvancılığı yıllardır büyük bir istihdam sağlıyor. Serhat bölgesinde kaynak sularının bolluğu ve verimli mera alanları hayvancılık için önemli bir etkendir.

Geçmişten beri Kurdistan’da devam eden ve kökleşmiş ticaret için beslenen hayvanların otlak alanları ise yaşam alanlarından uzak dağ eteklerinde bulunan geniş yaylalardır. Her iki tür hayvancılık için mevsimsel olarak meralar en verimli şekilde kullanılırdı. Ancak son dönemde tırmanan savaş nedeni ile birçok yayla ve mera alanı operasyon bölgesi ilan edilerek işlevsizleştirildi. Bu durum Kurdistan’da hayvancılığın verimli bir şekilde gelişmesinin önünde büyük bir engel oluşturdu. Özellikle AKP iktidarı döneminde doğa alanlarına maden arama adı altında yapılan müdahaleler de hayvancılık için verimli olan birçok otlak alanı da işlevsizleştirdi. Bu durum hem bölgenin insansızlaştırılmasını hem de önemli oranda istihdam sağlayan hayvancılığın darbe almasıyla birlikte göç olayını da tetikliyor.

DESTEK KREDİLERİ YETERSİZ

Kurdistan’da yaylaların yasaklanması sonucu kısmen devam eden ticaret hayvancılığı bu sefer köy mera alanlarında ve kapalı alanlarda yapılmaya başlandı. Mera alanlarında yaşanan bu daralma aynı zamanda hayvanların doğurganlığını da ciddi anlamda etkiliyor. Yem ve saman fiyatlarındaki yüksek enflasyondan dolayı maliyetleri dengelemeyen hayvan sahipleri, çareyi hayvanlarını satmakta arıyor.

Serhat bölgesinin kırsal alanlarında küçük baş hayvancılığı yapan hayvan sahipleri, kış aylarının uzun ve karlı geçmesi nedeni ile yem ve saman gibi ürünlerin maliyetlerini aza indirmek için kışları genelde Urfa, Amed, Mardin ve Elazığ gibi illere göç ediyor. Hayvancılıkta yaşanan bu mevsimsel göç, hayvan sahipleri açısından ciddi anlamda maliyet tasarrufu sağlarken, göç edilen yerler açısından da bir istihdam ve geçim kaynağı oluşturuyor. Hayvancılıkta yaşanan bu mevsimsel göç, aynı zamanda gidilen yerler açısında da ciddi bir gelir kaynağı oluşturuyor.

Bu durum gidilen il ve ilçe hayvan pazarlarında ticari bir döngünün sağlanmasına da neden oluyor. Ancak bu sezon nakliye fiyatlarındaki 4 kat artış nedeni ile hayvancılık yapanlar, mevsimsel göç yerine hayvanlarını satmayı tercih etti. Küçükbaş hayvancılığı yapanlar ise ağırlıklı olarak yerlerinde hayvanlarını beslemeyi tercih ediyor. Yaşanan bu daralma, göç edilen yerlerde hayvansal ürünlerin tüketiciye daha yüksek fiyatlarla yansımasına sebep oldu.

Tarım Bakanlığı tarafından verilen desteklerin küçük ölçekte yapılan hayvancılık için yeterli olmadığını dile getiren hayvan sahipleri, destek adı altında verilen miktarın il-ilçe merkezlerine gidiş- geliş ve evrak gibi masraflara ancak yettiğini söylüyor. Devlet desteğinin hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu duruma uygun olmadığını belirten hayvan sahipleri, desteklerin gerçekçi ve günün koşullarına çözüm getirmesinin önemine dikkat çekiyor. Yem ve saman fiyatlarının et ve süt ürünlerin önünde seyrettiğine işaret eden hayvan sahipleri, bu fiyatların mutlaka istikrara kavuşturulması gerektiğini, aksi halde hayvancılıkta yaşanan daralmanın derinleşeceğini söylüyor.

DEVLET SADECE GÖZ BOYUYOR

Dar gelirli insanların et süt ürünlerine ulaşımının daha da zorlaşacağı gibi market raflarındaki et ve süt ürünlerine yansıyan yüksek zamların katlanarak devam edeceği artık bilinen bir durumdur. Besiciler de çareyi hayvanlarını kesime göndermekte arıyor. Kapalı alanlarda besicilik yapanlar da girdi maliyetlerin yüksekliğinden dolayı çareyi hayvanlarını kesime göndermekte arıyor. Devlet tarafından sunulan desteklerin göz boyamadan öteye geçmediğini belirten besiciler, verilen desteklerin yüzde 400’ü aşan yüksek enflasyona karşı çare olmadığını söylüyor. Yem, saman ve ot fiyatlarındaki yüksek artışın temel masrafların yüzde 70’ini oluşturduğunu tespit eden besiciler, elektrik, nakliye, işçi ve veterinerlik masraflarının da artık katlanılacak durumda olmadığını vurguluyor.

Et fiyatlarına yansıyan zamların kendilerine yansımadığını söyleyen besiciler, yem ve saman fiyatlarının et ve süt ürünlerin fiyatlarıyla dengelenmediği sürece hayvancılığın sürdürülebilir bir iş olmaktan çıkacağının altını çiziyor. Besiciler, bu gidişin ileriki yıllar için hayvancılıkta yaşanan daralmanın daha ciddi boyutlara varacağına ve dışa bağımlılığın yüzde artacağına işaret ediyor.

HAYVAN SAHİPLERİ BORÇ BATAĞINDA

Son yıllarda Brezilya, Çekya ve Avustralya gibi ülkelerden ithal hayvan getirildiği gözlemlenirken, ağırlık olarak Angus, Simental ve Montofon gibi büyük baş hayvanlar getiriliyor. Bu hayvanların yöre iklimine uygun hayvanlarla aynı koşullarda beslenme şartlarına sahip olmadığını belirten besiciler, bu hayvanların doğada beslenmesi yerine ağırlık olarak içeride yem ile beslendiğini ve sadece kesim için tercih edildiğini söylüyor. Bu hayvanlar, süt hayvancılığı yerine ticaret ve kesim için besleniyor.

Besiciler, son yıllarda süt hayvanlarının beslenme ve veterinerlik bakımlarının yeterince sağlanamadığını, bundan dolayı doğurganlık oranlarında düşüş yaşanmakla birlikte yetersiz beslenmeden kaynaklı sıklıkla buzağı ve kuzu ölümlerinin yaşandığını, bu sorunla da baş etmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.

Özellikle yetersiz beslenme ve hastalıklardan dolayı buzağı ve kuzu ölümlerinde ciddi oranda artiş yaşanıyor. Bu durum da hayvancılığı artık kazanç kapısı olmaktan çıkarıyor. 15-20 dolayında hayvan besleyen köylüler de doğurganlığın azlığı ve buzağı ölümlerinden dolayı peynir, tereyağı gibi ihtiyaçlarını marketlerden karşıladıklarını söylüyor.

İktidarın yem fiyatlarına müdahale edip istikrarı sağlamaması durumunda borç bataklığında olan birçok hayvan sahibinin daha da zorlanacağı belirtiliyor. Kırsal alanlarda küçük ölçekte hayvancılık yapan birçok hayvan sahibi hayvanlarını kesime gönderirken, devlet bunun önünü almak için Et ve Balık Kurumu vasıtası ile bu durumu fiilen durdurdu. Birçok köylü bu durumu doğrularken, özellikle süt inekleri ve küçükbaş hayvancılığın, maliyetler yüzünden kesime gidildiğini belirtiyor. Ancak sonbaharda yaşanan yoğunluk nedeni ile Et ve Balık Kurumları birçok ilde kesim için randevu vermiyor.