Mam Zeki’ye AĞIT

Yürüyüşten sonra bana sarıldı. ‘Artık dönemeyeceğim’ dedi. Ağlamaya başladım. Şehit düşersem de ağlamayacaksın diye benden söz aldı. Ama sözümü tutamadım, ağladım. Yüreğim yandı. Onu kaybettiğimize inanamıyorum.

Mam Zeki’nin yas evinde, ailesinin metanetli duruşu taziyeye gelen herkesi etkiliyor. En küçük çocuğu Hayri ve en büyük oğlu İskender ile kızı Songül taziyeye gelen herkesle yakından ilgileniyor.

Hannover’deki anma yürüyüşünde görüştüğüm herkes Mam Zeki’nin ailesinin duruşundan, tavırlarından çok etkilendiklerini söylüyorlar.

Mam Zeki’nin avukat kızı Hediye, yürüyüşte yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Anma yürüyüşünde en önde yürüyorum. Arkamda yürüyen yurttaşlardan biri yanındakine soruyor,

‘Bu önde duran kız, kimdir?

‘Bu heval Zeki’nin kızıdır.’

‘Peki neden ağlamıyor!’ diyor.

Hediye kulak misafiri olduğu bu konuşmayı bana anlattığında şunları söyledi: “İnsanın babası şehit düşerse ağlamak mı gerekiyor! Hala anlamamışlar, neden ağlamadığımı. Ben neden ağlayayım ki? Güleceğim! Babam için zılgıt çekip, alkışlamam lazım. Böyle bir tavır sergilememiz gerekiyor. Ben ağladığımda babamı küçük düşürürüm. Babam öldü, derim. Ama babam ölmez, şehittir. Aynı Cizre’de Cemile’nin annesi, kızının eline kına yakması gibi… Neden ağlamadığımı bu şekilde anlamalarını istiyorum. Gözlerimizin içine baksınlar, ağlamanın ne demek olduğu anlaşılır. Babamızı küçük düşürecek hiçbir şeyi kabul etmeyeceğim.”

Hediye’nin sözleri kurşun gibi… Kürt Özgürlük Hareketi’nin bir toplumu, kadınları, gençleri nasıl değiştirdiğini, nasıl bir Kürt gerçekliğini yarattığı aslında bu sözlerde gizli.

Sadece Hediye mi? Bütün aile böyle. Mam Zeki’nin eşi Gule Ana’nın duruşunu kadınlara soruyorum. ‘’Gule Anna nasıl böyle güçlü durabiliyor.’’

Ve kadınlar anlatmaya başlıyor:

“Aslında onun içi yanıyor, ama güçlü durması gerektiğine inanıyor. Çocukları için… Bu kadar yıl çocuklarını yalnız büyüttü. Bir gün hayatından şikayet etmedi. Ne zaman Gule Ana’yı dinlesek ‘mücadeleye destek verin’ diyordu.’’

Gule Anna, emekle yoğrulmuş fedakar bir Kürt kadını. Bir şehit annesi, bir şehit eşi. Bu mücadelenin son 40 yılına tanıklık etmekle kalmayıp, gece gündüz emek vermiş bir kadın. Berivanlar, Ali’ler, Rizgarlar, Behiyelerle birlikte bilet dağıtmış, afiş yapmış bir anne…

Gule Ana’nın asalet dolu bakışları arasında evde kopan çığlıklar sonra ağıtlara karışıyor… ”Êzîdîlerin yüreğindeyiz. Dağlardayız, her yerdeyiz. Ölmeyiz. Ölerek de bitmeyiz” diyerek teselli ediyor Gule Ana.

Mam Zeki’nin şehadeti bir ağıt gibi kulaktan kulağa dinleniyor: Belçika’da yaşayan bir Êzîdî kadına ait olduğu ifade edilen ağıt:

‘Erê weyla li min, weyla li min weyla li min

Ez ê serê çiyayê Şengalê kevim, yadê wey bi dara

Agirê hedûmê bikeve mala van dijmin û van neyaran

Erê min ê xeberek stendiye nizanim bavê Leyla ne şehîd e, ne birîndar e

Ere li min li min li min

Erê Zekî heval nizanim çima şehîd e, yan jî birîndar e

Erê agirê hedûmê bikeve mala dijmin û neyaran

Lê lê me ferman e, li me ferman e 74 e

Erê Zekî heval çû bi hawara keçikê Ezîdxan ve

Erê hawar hawar hawar dîsa me ferman e

Erê agirê Helebê bikeve mala Erdogan ve’

(Eyvahlar bana. Eyvahlar bana

Şengal’in dağına düşüyorum.

Ağaçlıktır hepsi. Düşmanın evine ateş salınsın.

Haber almışım. Leyla’nın babası yaralı mıdır bilmiyorum.

Eyvah bana.

Hâlâ bilmiyorum Zeki Şengal sen şehit misin?

Yaralandın mı?

Biz de Fermandır. 74. Fermanımızdır.

Zeki heval Êzîdîxan kadınlarının çığlığına yetişmişti.

Ateş düşsün Erdoğan’ın evine.)

FAKİRDİK, AYAKABILARIMIZ YOKTU

En son Mam Zeki’yi görmek için Başurê Kürdistana gittiğim sırada Kobanê savaşından dolayı görüşemedim. Zeki’nin büyüğüyüm, o ailemizin en küçüğüydü. Zeki çok atılgandı. Babamız erken vefat ettiğinden annemiz bize baktı. Zeki’yle birlikte büyüdüm. Annemiz Zeki’ye yönelik bize büyük bir sevgi aşılamıştı. Benle Zeki birlikte okula gidiyorduk. Hatırlamıyorum, kaçıncı sınıfa gittiğimizi. Fakirlikten ayakkabılarımız yoktu. Okula gittiğimiz köyün yolunda, dikenler vardı. Hep Zeki’yi taşırdım, dikenler ayağına batmasın diye. O kadar büyük bir sevgi vardı yüreğimde. Bazen annemizin yanına gittiğimizde, beni itekliyordu. ‘Hayır benim annemdir’ diyordu. Biz de tüm sevgimizi veriyorduk.

Ben 14 yaşında iken, ailemden kopup Rojava’ya geçtim. 1971’de beni Almanya’ya yanlarına aldılar. Zeki beni Münih’te karşıladı. Beklediğim salonda, ayağa kalktım sen İsmail’misin diye soracakken, kollarına atlayıp ağlamaya başladım. Zeki, ‘Ağlama bugüne dek sen bizden uzaklaşmıştın artık birbirimize kavuştuk. Zor günler bitti’ dedi. Zeki’yle, diyalogumuz çok sıkıydı. 72’de askere gittiği zaman, yengenin yanına taşındım.

ZEKİ'YE VERİLEN SÖZ

Zeki’yle 83’de Rojava’ya gittik. Berlin’de havaalanında otururken, bir fotoğraf göstererek; ‘Xezal al bu fotoğrafı, bir gün şehit düşersem, Berxwedan Dergisi’ne vereceksin’ dedi. O dönem televizyonlar yoktu. Sen nasıl böyle söylüyorsun, kendimi öldüreceğim, dedim. Benden bir söz aldı: ‘Eğer beni seviyorsan arkadaşlarımı da seveceksin. Arkadaşlarımı sevmesen beni de sevme. Eğer arkadaşlarım evine gelirse onlara kapıyı kapatma’ demesiyle, canımda kan olduğu sürece arkadaşların arkadaşlarımdır, dedim. Ben de böyle bir söz verdim. Kardeşim böyle mücadele hayatını sürdürdü. En son Êzîdîlerin bayramında, telefonla konuştuk. Ondan sonra ona ceket ve çorap gönderdim.

SON DOKUNUŞ...

Ülkeye dönüşünü hatırlıyorum. Bir yürüyüşten sonra bana sarıldı; ‘Artık dönemeyeceğim’ dedi. Ağlamaya başladım, eve varana kadar. Çok üzüldük, çocukları küçüktü. Eşi çok gençti. Ne söylesek mani olamazdık. Çünkü kararını vermişti. Onun gibi sözüne sadık kimse görmedim. Rojava’ya giderken, şehit düşersem de ağlamayacaksın diye benden söz aldı. Ama sözümü tutamadım, ağladım. İfade edemeyeceğim düzeyde, onu kaybetmenin acısını hissettim. Yüreğim yanıyor. Hala onu kaybettiğimize inanamıyorum. Onun gibi birinin Kürt halkı arasından çıktığına inanamıyorum.

Yanımdakiler ‘artık şehadete inan’ diyor. Hayır inanamıyorum. Çünkü kardeşimle büyüdüm. Avrupa’da onunla aynı evde kaldım. Bu mücadeleye katıldığından beri, birlikteydik. Bazen bana kızıyordu. Kızarken bile sanki dua ediyor gibiydi.

Türk devletiyle işbirliği yapanlara sesleniyorum; Zeki demokrat biriydi, özgürlük ve barış yolundaydı. Zeki’nin şehadetinde eli olanların arasında eğer Êzîdîler varsa bunu bilinsenler ki, kardeşimizle başımız diktir. Dünyaya gelen her insan bir gün hayata veda edecektir, kaç sene az veya çok. Şehadetiyle ne kadar acı çeksek de, bir o kadar onurluyuz. Çünkü insanlık için şehadete ulaştı. Ancak başı üzerinde toplananlar kendilerine sorsunlar, dünya onlara mı kalacak. Onlar onursuzluklarıyla toprağa gömülecekler. Keşke kardeşimin cenaze törenine katılsaydım. Şengal bombalandığını duyduğumda dua etmeye başladım ama yüreğimde kopan bir şey vardı. O gün hayatta değildim…

ÇOCUKLUK ARKADAŞI VELİ ROJ: MAM ZEKİ BİR DERVİŞTİ

Mam Zeki Önderliğin bir dervişiydi, felsefesiyle yaşadı. Melek gibi bir insandı. Nasıl ki Alevilikte Hızır var. Êzîdîlikte’de Xwedan var. Mam Zeki’de böyle bir insandı. Asıl ismi İsmail’di. Zeki oldu daha çok sevildi.

Biz aynı köyde doğduk. 8 yaş benden büyüktü. Birbirimizi partiye katılmadan tanıyorduk. Zeki büyük bir ahlak sahibiydi, kültürlü bir insandı. Sevgi dolu birisiydi. Köyden geldikten sonra burada da beraber olduk. Diyebilirim ki, aynı evde büyüdük. Parti içinde de birlikte çalışma yürüttük. Ben ondan bir yıl önce katılmıştım partiye. Ama o her zaman bizim büyüğümüzdü. Bize güç verirdi. Eviyle, çocukları ile her şeyiyle bize güç verirdi. Parti ona çok güvenirdi. Partiyle büyüdü. Hani Önderliğin bir sözü vardı; ‘Savaşan güzelleşir.’ Zeki arkadaş, parti içinde kaldığı sürece güzelleşti. Çok zaman aramızda tartışmalar olurdu. Ona derdim ki; ya bir günde bana küs! Tartışmalarımızın üzerinden 10 dakika geçmez espiri yapardı, barışçıldı. Kini yoktu. Prensip sahibiydi.

Diyebilirim ki Önderliğin bir dervişiydi. Önderliğin felsefesiyle yaşadı. Melek gibi bir insandı. Nasıl ki Alevilikte Hızır var. Êzîdîlikte’de Xwedan var. Peygamberler bilgileri ile peygamber olurlar. Mam Zeki’de böyle bir insandı. Asıl ismi İsmail’di. Zeki oldu daha çok sevildi. Benim için Mam Zeki’yi unutmak ihanettir.

Önderliğe çok bağlıydı. Büyük hayranlığı vardı. Bende Önderliğin yanına gitmiştim. Önderlik benimle konuşurken ondan da bahsederdi. Önderlik Êzîdî toplumu için eleştiri ve öneri yaparken Mam Zeki’nin adını mutlaka söylerdi. Aramızda bir hukuk vardı. Yüksek sesle birbirimize bağırdığımız da olmuştur fakat parti, arkadaşlık, yoldaşlık, Önderlik noktasında buluşurduk. Onun bana söylediği bir söylem parti tarafından söylenmiş gibi geçerliydi. Onun söylediğini sorgulamazdım. Bu nedenle söyleyebilirim ki, ruhum gitti.

Bu saldırı tesadüf değildir. Önderlik üzerindeki tecrit tüm Kürtlerin katliamı üzerine yapılıyor. Zeki arkadaşa yönelik  komplo Önderliğe yönelik komploda olduğu gibi bölge güçleri ve devletlerinin de haberi vardı. Bu işte kesinlikle Barzanilerin parmağı var.

'HEP FAKİRLERİN YANINDAYDI'

Şengalî bir genç olarak ve Êzîdxan’ın düşmanlarını protesto ediyorum. Zeki Şengalî, Êzîdxan’ın birliğiydi. Maalesef o ittifakı aramızdan kaldırmaya çalıştılar. Êzîdilerin namusunu korudu. Anavatanımızı Türklere teslim etmedi. Son kanının damlasına ülkemizin özgürlüğünü savundu. Neden Zeki Şengalî hedef alındı?

İhanet vardı. 2014’de bize ihanet edenler bugün yine planlarını devreye koydular. Biz birliğimizi kurmadığımız sürece onlar planlarını devam ettirecekler. Biz biliyoruz, Irak ve Güney Kürdistan topraklarında kanun ve demokrasi yok.

Şengal’de onunla çok kez oturdum. Her başımız ağrıdığında yanına koşardık. Bana hep, ‘Sen kardeşimsin, oğlumsun’ derdi. Halkının, fakirlerin yanındaydı. Büyük bir mevki vardı ama hiç belli ettirmezdi. Nefsinde, ruhunda hep fakirlerin yanında olmak vardı. Zeki Şengalî’ye yönelik katliam 3 Ağustas’un bir devamıdır. Çok üzgünüm.

ONA SAHİP ÇIKACAĞIZ

Zeki Şengalî değerli ve onurlu bir insandı. 10 yıl Almanya’da kaldığı sürece birlikte çalışma yürüttük. Çok yetenekliydi. Halkı için fedakar bir insandı. Birlikte kaldığımız zamanlarda bana hep derdi ‘benim en yakın akrabam sensin’. Êzîdî halkı için çok fedakarlık yapardı. Ona sahip çıkacağız. Şehidimizdir.

MAM ZEKİ BİZİ ÖLÜMDEN KURTARDI

Zeki Şengalî sadece PKK’li değildi. Kürdistan’ın tüm partileri içinde saygın bir yeri vardı. KDP’liler, sırtını Êzîdîlere dönüp kaçtığında Zeki Şengalî ve arkadaşları gelip bizi ölümden kurtardı. Bu nedenle bizim için önemli birisidir. Şengal’in tarihinde büyük bir yere sahip olacak. Vicdanlı, şerefli, namuslu Êzîdîler Zeki Şengalî’yi unutmamalıdır. Bu suikast şunu gösterdi ki düşmanımız içimizdeki kıymetli insanları hedef alıyor. Bugün binlerce Mam Zeki Şengalî var artık.

Mam Zeki birliğin adıydı. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir ama o bizim için bir baba, amca, dayı gibiydi. Onun hakkında kitaplar yazsan azdır. Şengalî’yi satanlar yine DAİŞ ile birleşip Türkiye’nin işbirlikçisi olarak bu katliamı yapmıştır. PDK, ne demokrattır, nede Kürdistandır. Tek yapmak istediği Êzîdî toplumunu yok etmektir.

Kaynak: Yeni Özgür Politila