‘Mardin leblebisi’ ustasız kaldı...
Mardin’in eski ustaları birer birer yaşamını yitirirken onlarla birlikte ürettikleri sanat da ölüyor. Bu ustalardan biri olan leblebici Halil usta da geçtiğimiz aylarda hayata veda etti.
Mardin’in eski ustaları birer birer yaşamını yitirirken onlarla birlikte ürettikleri sanat da ölüyor. Bu ustalardan biri olan leblebici Halil usta da geçtiğimiz aylarda hayata veda etti.
Mardin’in eski ustaları birer birer yaşamını yitirirken onlarla birlikte ürettikleri sanat da ölüyor. Bu ustalardan biri olan leblebici Halil usta da geçtiğimiz aylarda hayata veda etti. Teknolojiye direnen kentin tek leblebicisi olan Halil ustanın mirasını çocukları sahiplendi.
Mardin sadece taş evleriyle değil, yemek, takı, kahve ve kuruyemiş kültürüyle de tanınması gereken bir kenttir. Eski Mardin’e gelenleri önce kuruyemiş ve kahveciler karşılar. İkram edilen ürünlerden tadınca hak verirsiniz övenlere.
Telkâri ve bakır ürünlerinin de işlendiği çarşı da dükkanlar yavaş yavaş kapanıyor olsa da hala bu meslekleri devam ettirenler ‘çıraklar’ da çıkıyor.
Mardin’de yöreye has nohutla leblebi ve leblebi şekeri üreten Halil usta da kentin en eski esnafıydı. Kentin tek leblebicisi olan Halil usta, çarşının da en sevilen simalarından biriydi.
Mardin’in son leblebicisi olan Halil Altunkaya geçtiğimiz aylarda yaşamını yitirdi. Eski Mardin Hasar Ayar Çarşısı’nda 30 yıldır leblebi üreten Altunkaya, fabrikasyon üretime direnen bir ustaydı.
Hala ilk tekniklerle üretim yapan Halil ustanın ölümünün ardından leblebi ‘öksüz kaldı’ diyen çevre esnafı, Mardin’de artık eskisi gibi hiçbir alanda usta yetişmediğinden mustaripler.
Leblebici Halil ustanın mirasını devralan çocuklarını, fabrika üretimlerine karşı zor bir süreç başlıyor. Babasının ölümünden sonra Mardin’de artık leblebinin tamamen dışarıdan geldiğini ifade eden Muhammet Altınkaya, “Babam ustasından öğrenmişti. Ondan izin alarak bu dükkanı açmıştı. Ustasının da yardımı olmuştu. Nohutu Mardin köylerinden getirerek üretim yapmaya başlamıştı. Yıllardır da aynı şekilde devem etti.”
Nohutun buralarda yetişip geldiğini aktaran Altınkaya, “Önce iki kere ısıtıyoruz ve sonra soğumasını bekliyoruz. Bunun için makineler var onları kullanıyoruz. Kolay olmuyor bu işlemler hepsi emek ve zaman istiyor. Sevmek lazım bir de. Babam bir gün bile geç açmazdı dükkanını. Her sabah severek gider açardı burayı. Bize de öğretti bu mesleği. Babamdan başka leblebi üreten yok Mardin’de. Çocuklar için leblebi şekerde üretirdi babam. Kim dükkanın önünden geçse mutlaka ikram ederdi bir avuç” diye konuştu.
Mardin’de artık neredeyse nohutun yetiştirilmediğine dikkat çeken Altınkaya, “Orijinal Mardin leblebisi tükeniyor artık. Çünkü nohut yetişmiyor. Herkes fabrikasyon ürün satıyor. Hem daha ucuz hem de daha rahat ulaşıyorlar. Bizim bir haftada ürettiğimizi onlar bir günde üretiyorlar. Daha da ucuza satıyorlar. Orjinalin tadı tabii ki de daha güzel oluyor. Buralara ait bir şey. Aynı zamanda bir kültür de yok oluyor” dedi.
Babasından öğrendikleri şekilde üreteceklerini belirten Altınkaya şöyle konuştu: “Bizler devam edeceğiz bu mesleğe. Ben okul sonrası gelip açıyorum dükkanı üretim yapıyorum. Pek artık bizden alışveriş yapan olmuyor. Herkes fabrika ürünlerini alıyor daha ucuz olduğu için. Bu mesleği devam ettireceğiz, bakalım nereye kadar dayanacak gücümüz olacak. Birçok iş yeri kapandı burada ustası ölünce; ama biz buna izin vermeyeceğiz.”