Mazlum-Der Başkanı: Mültecilere yaklaşım insani değil

Mazlum-Der Başkanı Ramazan Beyhan, kendilerine gelen şikayetlerde sınır dışı edilen göçmenlere eziyet edildiğini aktararak, Türkiye’nin ev sahipliği görevine devam etmesi gerektiğini söyledi.

Suriye'de 8 yıl önce Başar Esad yönetimine karşı başlayan ayaklanma kısa sürede çatışmaya ve vekalet savaşlarına döndü. Bu savaş yakın tarihin en ağır yıkımlarına yol açtı. Yüz binlerce insanın yaşamını yitirirken, milyonlarcası mülteci durumuna düştü.

Evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin 4 milyonu belirsiz periyotlarla Türkiye’ye göç etti. İlk başlarda dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye rejimine bir kaç ay ömür biçerken, kendilerini ev sahibi, mültecileri misafir olarak tanımladı. Suriye’deki savaşa doğrudan dahil olan ve savaşın derinleşmesinin temel aktörlerinden biri olan Türk devleti, sekiz yıl sonra Suriyeli göçmenleri de düşman ilan etti.

Geçen sekiz yıl içerisinde açıklamalarda “ev sahibi-misafir” ilişkisi olarak yansıtılan mülteci sorunu, AKP rejimi tarafından hem seçim malzemesi olarak, hem işgal edilen Kürt bölgelerinde demografik değişimin bir parçası haline getirilerek, hem de Avrupa’ya karşı bir şantaj olarak kullanıldı.

En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Suriyelilere ilişkin Avrupa ülkelerine yönelik “Türkiye bu işi kararlılıkla yürütmezse Avrupa’daki hiçbir hükümet altı ay dayanamaz. İsterlerse deneyelim” tehdidinde bulundu.

İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamadaise Suriyelilere, kayıtlı oldukları illere ger dönüş yapmaları için 20 Ağustos’a kadar süre verildiği belirtildi.

Göçmenlerin kayıtlı oldukları şehirlere gönderilmesi ve bazılarının Suriye’ye gönderilmelerine tepki gösteren Mazlum-Der ve çok sayıda STK, geçtiğimiz Cumartesi Fatih’de basın açıklaması düzenledi.

Ancak sosyal medyada, ‘Suriyeliler basın açıklaması yapıyor’ şeklinde manipülasyona uğradı. Oysa açıklama bulunanların hepsi Mazlum-Der ve diğer STK üyeleri ile duyarlı vatandaşlardan oluşuyordu.

Açıklamaya devlet destekli ırkçı bir oluşum olan ülkücüler saldırdı. ANF’ye konuşan Mazlum-Der Başkanı Ramazan Beyhan, “Kaydı İstanbul’da olmasına rağmen kimliği üzerinde değil diye Suriye’de gönderilen ve yolda ekmek, su verilmediğine dair bilgiler geliyor. Türkiye misafir-ev sahibi açıklamalarına geri dönmelidir” dedi.

SINIR DIŞI EDİLENLERE YEMEK VE SU VERİLMEMİŞ

İstanbul’da kayıtlı 4 yüz bin göçmenin bulunduğunu ancak kayıtsız göçmen sayısının da oldukça fazla olduğunu aktaran Beyhan, “Düzensiz göç ile mücadele çerçevesinde polisin yoğun bir şekilde kimlik sorması var. O an kimliği üzerinde olmayan insanlar İstanbul dışına yahut da sınır dışına gönderiliyor. Bizlere şikayetler geldi. Bunun insani olmadığını, kişinin kimliği varsa en azından kimliğini ibraz edene kadar sürenin tanınması gerektiğini, eğer ki sınır dışı edilmesi gerekiyorsa da güvenli bir bölgeye gönderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Örneğin yol boyunca yiyecek, içecekten mahrum kaldıklarına dair şikayetler de aldık” şeklinde konuştu.

BERABER GEZİYORLAR DİYE SINIR DIŞI EDİLİYORLAR

Kendilerine gelen bu şikayetlerden ötürü dernek olarak açıkla yapma gereksinimi duyduklarını da sözlerine ekleyen Beyhan, sosyal medya ‘Suriyeliler basın açıklaması yapıyor’ bilgisinin yayılmasının asılsız olduğunu aktardı. Sözlerine devam eden Beyhan, İstanbul’da bu kadar yoğun bir göçmen nüfusuna sahip olmasının nedenleri olduğunu belirtti ve “Muhtemelen iş bulamadıkları, tutunamadıkları, İstanbul gibi bir şehirde ‘belki bir iş bulurum, kendi mesleğimle' diyerek İstanbul’a gelip ayakta durmaya çalışıyorlar. Anlaşılabilir bir durumdur. Dolayısıyla buna dikkat etmek gerekir. Hakikaten suça bulaşma varsa cezalandırılır ancak beraber geziyor diye, yüksek sesle konuşuyorlar diye bu insanları bu şekilde muamele görmesi doğru değildir” dedi.

TÜRKİYE EV SAHİPLİĞİ GÖREVİNİ DEVAM ETMELİDİR

Basın açıklaması sırasında yaptığı açıklamayı tekrar etmek istediğini söyleyen Beyhan şunları söyledi: “Bu sorun gerçekten büyük bir sorun. Bugün memleketinden ölüm korkusuyla terk etmiş milyonlarca insan var. Sorunun çözülebilmesi için uluslararası camiaya çok yükümlülük düşüyor. Ancak onlar göçmenlerle ilgili üzerlerine düşenleri yapmıyorlar. Güvenli bölgeler oluşturmak ve insanların oralara yerleştirilmesini sağlamak gerek. Türkiye devleti bunlar bizim misafirlerimiz de şeklinde bir tanımlama yaptılar. Ama en azından bu tanımlama misafir ev sahibi geleneğine uygun olması gerekiyor. Aradan 8 yıl geçtikten sonra Suriyeli göçme düşmanlığı yaratmak, onları sınır dışı etmek ülkenin bunca yıldır ortaya koyduğu gayreti de gölgelemiş olur boşa çıkarmış olur. Halbuki bence Türkiye bu konuda tarihi bir sorumluk üstlendi. Gelecek nesillere bu güzellik ile aktarılabilir. Hükümetin, siyasettin ev sahipliği sorumluluğunu sürdürmesi gerektiğini düşünüyoruz.”